Sabri Karadoğan
Giriş: Küresel Madenciliğin Kapsamı
ve Önemi
Madencilik sektörü, küresel ekonominin temel
direklerinden biridir ve modern yaşamın hemen her alanında kullanılan
hammaddeleri sağlamaktadır. Sektörün yıllık üretimi 10 milyar tonu aşmakta ve
1,5 trilyon ABD doları gibi devasa bir değere ulaşmaktadır. Bu ölçek,
madenciliğin dünya ekonomisi için vazgeçilmez bir temel oluşturduğunu açıkça
ortaya koymaktadır. Örneğin, 2023 yılında ABD Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın
(GSYİH) %1,4'ünü oluşturan madenciliğin, genel ekonomik etkisi bu oranın çok
ötesine geçmektedir. Küresel madencilik pazarının 2022'deki 2 trilyon dolarlık
değerinden, 2032 yılına kadar %5,8'lik yıllık bileşik büyüme oranıyla 3,5
trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Bu öngörülen büyüme, madenciliğin
küresel ekonomik kalkınmadaki merkezi rolünü pekiştirmektedir.
Sektör, metaller, mineraller ve kömür gibi fosil
yakıtlar dahil olmak üzere çeşitli kritik hammaddeleri sağlamaktadır. Başlıca
çıkarılan mineraller arasında kömür (7,4 milyar ton), demir (4,6 milyar ton),
boksit (289 milyon ton), fosfat kayası (276 milyon ton) ve alçıtaşı (267,1
milyon ton) yer almaktadır. Bu mineraller, sanayiden inşaata, enerjiden tarıma
kadar geniş bir yelpazede kullanılmaktadır.
Özellikle enerji dönüşümü hedeflerine ulaşmak ve net
sıfır karbon emisyonunu sağlamak için lityum, kobalt ve bakır gibi kritik
minerallerin önemi giderek artmaktadır. Örneğin, lityum talebinin 2040 yılına
kadar 40 kat, bakır talebinin ise önümüzdeki 20 yılda iki kattan fazla artması
beklenmektedir. Bu durum, madenciliğin sadece mevcut ekonomiyi desteklemekle
kalmayıp, aynı zamanda gelecekteki sürdürülebilir enerji sistemlerinin de
temelini oluşturduğunu göstermektedir.
Küresel madencilik faaliyetlerinde öne çıkan ülkeler
arasında Avustralya (kömür, demir, uranyum), Kanada (uranyum, nikel, kobalt),
ABD (kurşun, molibden), Çin (demir, kurşun, nadir toprak elementleri) ve
Demokratik Kongo Cumhuriyeti (küresel kobaltın %76'sı) bulunmaktadır. Çin,
küresel lityumun %65'ini ve nadir toprak elementlerinin %87'sini işleme
kapasitesine sahip olmasıyla, küresel tedarik zincirlerinde önemli bir etki
yaratmaktadır.
Madencilik faaliyetleri, doğrudan istihdam yaratmanın
yanı sıra, vergi geliri sağlama ve yollar, demiryolları, limanlar gibi altyapı
geliştirme yoluyla geniş tedarik zincirlerini destekleyerek ek ekonomik
aktivite yaratmaktadır. Bu doğrudan ve dolaylı katkılar, sektörün ulusal ve
yerel ekonomiler için taşıdığı önemi vurgulamaktadır.
Ancak bu büyük ekonomik potansiyele rağmen, madencilik
sektörünün küresel talebi karşılama konusunda ciddi bir arz açığıyla karşı
karşıya olduğu gözlemlenmektedir. Örneğin, 2030 yılına kadar mevcut madenlerin
lityum ve kobalt ihtiyacının yalnızca yarısını, bakır ihtiyacının ise yaklaşık
%80'ini karşılayabileceği tahmini, bu açığın gelecekte daha da büyüyeceğine
işaret etmektedir. Bu arz-talep dengesizliği, kaçınılmaz olarak daha hızlı ve
yoğun madencilik faaliyetlerine yönelik baskı yaratmaktadır. Bu baskı, raporun
ilerleyen bölümlerinde detaylandırılacak olan çevresel ve sosyal sorunları
potansiyel olarak kötüleştirebilir. Bu durum, madenciliğin ekonomik öneminin,
aynı zamanda sorunların da bir katalizörü olabileceği karmaşık bir ilişkiyi
ortaya koymaktadır.
Dahası, küresel iklim değişikliğiyle mücadele ve
enerji dönüşümü için hayati öneme sahip olan kritik minerallerin çıkarılması,
ironik bir şekilde, geleneksel madencilikle ilişkilendirilen ciddi çevresel
bozulma ve insan hakları ihlallerini beraberinde getirmektedir. Bu durum,
"yeşil" bir geleceğe ulaşma çabasının, mevcut durumda "yeşil
fedakarlık bölgeleri" yaratma pahasına gerçekleştiği bir paradoksu ortaya
koymaktadır. Örneğin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki kobalt madenciliği,
zehirli kirlilik, doğum kusurları ve hem işçiler hem de yerel sakinler için
sağlık sorunlarına yol açarak "yeşil fedakarlık bölgesi" olarak
tanımlanmaktadır. Bu, küresel bir sorunu (iklim değişikliği) çözmeye çalışırken
başka bir dizi sorunu (çevresel yıkım, insan hakları ihlalleri) tetikleme
potansiyeli taşıyan derin bir sistemik gerilimi barındırmaktadır.
Bu rapor, küresel madencilik sektörünün sosyolojik,
ekonomik ve siyasi boyutlardaki sorunlarını kapsamlı bir şekilde incelemeyi
amaçlamaktadır. Madenciliğin çevresel etkilerinin bu sorunları nasıl
derinleştirdiğini de ele alacak, vaka çalışmalarıyla küresel örnekler sunacak
ve sürdürülebilir madencilik ilkeleri çerçevesinde çözüm yaklaşımlarını
değerlendirecektir.
Tablo 1: Küresel Madencilik Üretim ve Değerine Genel
Bakış
Kategori |
Veri |
Toplam Yıllık Üretim Miktarı |
> 10 milyar ton |
Toplam Yıllık Üretim Değeri |
1,5 trilyon ABD doları |
Küresel GSYİH'ye Katkı Oranı (ABD Örneği) |
%1,4 (2023) |
2022 Küresel Madencilik Piyasası Değeri |
2 trilyon ABD doları |
2032 Tahmini Küresel Madencilik Piyasası Değeri |
3,5 trilyon ABD doları |
En Çok Çıkarılan Mineraller (Yıllık) |
Kömür: 7,4 milyar ton; Demir: 4,6 milyar ton;
Boksit: 289 milyon ton; Fosfat kayası: 276 milyon ton; Alçıtaşı: 267,1 milyon
ton |
Önemli Üretici Ülkeler ve Başlıca Mineralleri |
Avustralya (Kömür, Demir, Uranyum), Kanada (Uranyum,
Nikel, Kobalt), ABD (Kurşun, Molibden), Çin (Demir, Kurşun, Nadir Toprak
Elementleri), Demokratik Kongo Cumhuriyeti (Kobalt) |
Madenciliğin Sosyolojik Sorunları
Madencilik faaliyetleri, insan toplulukları üzerinde
derin ve çok yönlü sosyolojik etkilere sahiptir. Bu etkiler, yerel halkın yaşam
biçimleri, sağlıkları, güvenlikleri ve sosyal yapıları üzerinde önemli olumsuz
sonuçlar doğurabilmektedir.
Yerinden Edilme ve Toplumsal Düzenin
Bozulması
Büyük ölçekli madencilik projeleri, genellikle yerel
toplulukların atalarından kalma topraklarından zorla çıkarılmasına ve başka
yerlere yerleştirilmesine yol açmaktadır. Bu yeniden yerleşim süreçleri
sıklıkla, etkilenen topluluklarla yeterli danışma veya onların özgür, önceden
bilgilendirilmiş rızası olmaksızın gerçekleşmektedir. Bu durum, sadece fiziksel
yer değişikliği anlamına gelmemekte, aynı zamanda geçim kaynaklarının kaybına,
gıda ve temiz suya erişimin azalmasına ve dolayısıyla yoksullaşmaya neden
olabilmektedir. Yeniden yerleşim alanları genellikle izole edilmiş olup, temel
hizmetlerden ve sosyal ağlardan uzakta kalmaktadır.
Madencilik faaliyetleri, topluluk içinde madenin
faydalarından kimin yararlandığı ve kimin yararlanmadığı konusunda derin
bölünmelere yol açabilmektedir. Bu durum, toplumsal uyumu zedelemekte ve mevcut
sosyal dinamikleri değiştirmektedir. Yeni büyük ölçekli madencilik
operasyonları, yerel sosyal çevrede yapısal ve işlevsel dönüşümlere neden olarak
geçicilik ve madenciliğe bağımlılık kültürü gibi yeni fenomenleri ortaya
çıkarabilmektedir. Örneğin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin Kolwezi şehrinde,
daha önce 39.000 kişinin yaşadığı alanın %40'ı bakır ve kobalt madeni haline
gelmiş, bu da büyük ve tartışmalı yeniden yerleşimlere yol açmıştır. Bu tür
demografik ve yapısal dönüşümler, toplulukların kimliklerini ve yaşam
alanlarına yönelik algılarını derinden etkileyebilmektedir.
Yoksul insanların %60'ından fazlasının değerli doğal
kaynaklara sahip ülkelerde yaşadığı, ancak bu zenginliği nadiren paylaştığı
gözlemlenmektedir. Bu durum, kaynak zenginliğinin yoksulluğu hafifletmek
yerine, yerel halk için yoksulluğu derinleştirdiği, onları sömürü ve çatışmaya
karşı daha savunmasız hale getirdiği bir kısır döngü yaratmaktadır. Madencilik
operasyonları, toplulukları yerinden etmesi, kaynaklarını kirletmesi ve eşitsiz
faydalar sunmasıyla bu çelişkiyi daha da kötüleştirmektedir. Bu, kaynakların
varlığının, sorumsuz çıkarım yöntemleriyle birleştiğinde, yerel toplulukların
yoksulluğunu ve savunmasızlığını nasıl sürekli hale getirdiğini gösteren
sistemik bir sorundur.
Sağlık ve Güvenlik Riskleri: İşçi ve
Yerel Halk Üzerindeki Etkiler
Madencilik, dünya genelindeki en tehlikeli büyük
endüstrilerden biri olarak kabul edilmektedir. Madenciler, yeraltı
operasyonlarında yangınlar, patlamalar, göçükler ve ağır makinelerle ilgili
anlık tehlikelerle karşı karşıyadır. Uzun süreli toz ve toksik gaz maruziyeti,
pnömokonyoz ve çeşitli akciğer hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol
açmaktadır. Özellikle silika tozunun solunması, fibrotik bir akciğer hastalığı
olan silikozise neden olabilmektedir. Mesleki hastalıklar arasında solunum
sistemi hastalıkları, deri hastalıkları, kas-iskelet sistemi hastalıkları ve
çeşitli kanserler bulunmaktadır. Gürültüye bağlı işitme kaybı da madenciler
arasında yaygın bir sorundur. Ayrıca, madenciliğe özgü çalışma koşulları, ölüm
ve kaza riski, vardiyalı çalışma, uykusuzluk ve iş ilişkileri gibi faktörler,
işçilerde post-travmatik stres bozukluğu, kişilerarası ilişkilerde bozukluklar,
anksiyete ve uyku bozuklukları gibi ruh sağlığı sorunlarına neden
olabilmektedir.
Madencilik faaliyetlerinin yerel halk üzerindeki
sağlık etkileri de yıkıcı olabilmektedir. Madenler, havaya, suya ve toprağa
zararlı kimyasallar ve ağır metaller salarak, solunduğunda veya tüketildiğinde
ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Asit Maden Drenajı (AMD), su
kaynaklarını kirleten ve dünya çapında önemli bir su kirliliği nedeni olan
kritik bir sorundur. Madencilik işlemleri sırasında açığa çıkan toz, partikül
madde ve gazlar hava kalitesini düşürmektedir. Örneğin, Şili'nin Antofagasta
bölgesindeki Calama kentinde yoğun bakır madenciliği, ülkedeki en yüksek kanser
ölüm oranlarından birine (akciğer kanseri ulusal ortalamanın neredeyse üç katı)
ve kurşun, arsenik, nikel, molibden ve kadmiyum gibi ağır metallerle sürekli
hava kirliliğine yol açmıştır. Zambiya'nın Kabwe kentinde eski kurşun madenciliği,
çocuklarda yaygın kurşun zehirlenmesine neden olmuş, en çok etkilenen
kasabalardaki çocukların %95'inden fazlasında yüksek kan kurşun seviyeleri
tespit edilmiştir. Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki kobalt madenciliği de
zehirli kirlilik, doğum kusurları ve hem işçiler hem de yerel sakinler için
ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
Madenciliğin neden olduğu uzun vadeli çevresel
kirlilik, sağlık etkilerinin mevcut işçiler veya sakinlerle sınırlı kalmayıp
gelecek nesillere de yayıldığını göstermektedir. Kabwe'deki çocuklarda görülen
ciddi kurşun zehirlenmesi ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki kobalt
madenciliğinin doğum kusurlarıyla bağlantısı, bu durumun somut örnekleridir.
Bu, kronik hastalıklar ve yaşam kalitesinde düşüş mirası bırakarak nesiller
arası eşitlik ve kaynak çıkarımının gerçek maliyeti hakkında derin etik
sorunları gündeme getirmektedir. Kirliliğin devam etmesi ve en savunmasız
grupları (çocukları) etkilemesi, madenciliğin etik boyutunu ve toplumsal
maliyetini derinleştirmektedir.
İnsan Hakları İhlalleri ve Çalışma
Koşulları
Madencilik sektörü, sömürgecilik, kanlı elmaslar,
yerli grupların toprak gaspı, gıda kirliliği ve yaşanabilir ücretler için
protesto eden işçilere karşı ölümcül güç kullanımı gibi yüzyıllardır süregelen insan
hakları ihlalleri mirasına sahiptir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB)
tarafından belirlenen standartlar ve ilkeler sıklıkla tam olarak
benimsenmemektedir. Özellikle İHEB'in 25. Maddesi'nde belirtilen "kendisi
ve ailesinin sağlık ve refahı için yeterli yaşam standardı hakkı",
madencilik faaliyetlerinin uzun vadeli çevresel ve sağlık etkileri nedeniyle
sıkça ihlal edilmektedir.
Gayri resmi ve küçük ölçekli madencilik operasyonları
genellikle hükümet denetiminden yoksundur, bu da adaletsiz ücret, tehlikeli
çalışma koşulları, kötü muamele ve çocuk işçiliğine yol açmaktadır. Demokratik
Kongo Cumhuriyeti'ndeki kobalt madenciliğinde çocuk işçiliği önemli bir endişe
kaynağıdır ve modern köleliğe benzetilmektedir. Bu tür operasyonlarda çalışan
işçiler genellikle iş bulma umuduyla çaresizlik içinde çalışmaktadır. Bazı
ülkelerde zayıf iş yasaları veya yetersiz uygulama, işçileri istismara karşı
savunmasız bırakmaktadır.
Kadınlar, madenciliğin olumsuz etkilerinden orantısız
bir şekilde etkilenmektedir. Araziye erişim veya tazminat müzakerelerinde
nadiren danışılırlar, iş fırsatlarından daha az yararlanırlar ve ayrımcılık,
kötü çalışma koşulları ve eşit işe eşitsiz ücretle karşılaşırlar. Maden
bölgelerindeki geçici erkek işgücü, alkol tüketimi, şiddet ve seks işçiliği
gibi sosyal sorunların artmasına neden olabilmektedir. Ayrıca, maden çıkarma
endüstrilerinin sonuçları transseksüel, İki Ruhlu ve LGBTQ+ topluluğunun diğer
üyelerini de orantısız bir şekilde etkileyebilmektedir.
Toplumsal Çatışmalar ve Adaletsiz
Fayda Dağılımı
Madencilik projelerinden etkilenen toplulukların onay
süreçlerinden ve ekonomik faydalardan dışlanması, iş durdurmalarına ve hatta
ölümlere yol açan sosyal çatışmalara neden olmaktadır. Madencilik gelirlerinin
adaletsiz dağılımı, özellikle yerel düzeyde hissedilmekte ve topluluklar,
endüstri ve hükümetler arasında sosyal ayrışmalara yol açmaktadır. Gelişmekte
olan ülkelerde, zenginlik yaratımı genellikle iktidardakilere fayda sağlarken,
yoksul yerel topluluklar madenciliğin çevresel yükünü taşımaktadır.
Hükümetler, sosyal protestoları suç sayarak veya
madencilik şirketleri insan haklarına saygılı olmayan özel güvenlik güçleri
kullanarak gerilimi daha da tırmandırabilmektedir. Bu durum, toplumsal uyumu
zedelemekte ve etkili yönetişimi engellemektedir.
Peru'da, madencilik şirketlerinin elde ettiği büyük
karlara rağmen yerel halkın yaşam koşullarının iyileşmemesi ve toprak-su
kaynaklarının kirlenmesi korkusu nedeniyle büyük ölçekli madencilik
operasyonları etrafında çatışma ve şiddet artışı yaşanmıştır. Rio Blanco bakır
projesindeki protestolar şiddetli çatışmalara ve ölümlere yol açmış, yerel
yönetimler projeyi referandumla reddetmiştir. Bu tür olaylar, kaynakların
kontrolü ve faydaların paylaşımı konusundaki derin anlaşmazlıkları yansıtmaktadır.
Madencilik faaliyetleri, özellikle yeterli istişare ve
adil fayda paylaşımı eksikliği durumunda, topluluk içinde bölünmelere
("kimin faydalandığı, kimin faydalanmadığı") ve yerel halk,
madencilik şirketleri ve hükümetler arasındaki güvenin aşınmasına yol
açmaktadır. Bu toplumsal uyumun aşınması, sadece protestoları ve çatışmaları
körüklemekle kalmamakta, aynı zamanda etkili yönetişimi ve sürdürülebilir
uygulamaların hayata geçirilmesini de engellemekte, böylece olumlu kalkınmanın
önünde kalıcı bir engel oluşturmaktadır. Etkili katılımın faydaları
vurgulanırken, bu katılımın "teşvik eksikliği, sorunlu teşvikler,
yönetişim kapasitesi eksikliği" nedeniyle nadiren gerçekleştiği
belirtilmektedir. Bu durum, güvenin zedelenmesinin, çevresel ve ekonomik
sorunların çözümünü de nasıl zorlaştırdığını gösteren derin bir toplumsal
sonuçtur.
Cinsiyet ve Kültürel Etkiler
Madenciliğin olumsuz etkileri kadınları orantısız bir
şekilde etkilemeye devam etmektedir. Kadınlar, madencilik projeleriyle ilgili kararlara
katılımda genellikle dışlanmakta ve madencilikten elde edilen faydaların
dağıtımında erkeklere göre daha az pay almaktadırlar.
Madencilik, özellikle yerli topluluklar için kültürel
mirası ve geleneksel yaşam biçimlerini yok edebilmektedir. Çoğu keşfedilmemiş
kritik mineral yatağı, yerli topraklarına yakın konumda bulunmaktadır. Bu
durum, yerli halkların topraklarına ve kültürel alanlarına yönelik haklarının
ihlal edilmesi riskini artırmaktadır. Madencilikle gelen demografik ve sosyal
değişimler, geleneksel yaşam tarzlarıyla (örneğin kırsal ve maden işçisi
erkekliği) ilişkili topluluk kimliğini etkileyebilmektedir.
Tablo 2: Madenciliğin Sosyolojik Etkileri: Temel
Sorunlar ve Örnekler
Sosyolojik
Sorun Alanı |
Açıklama/Etki |
Örnek
Ülke/Bölge |
Yerinden Edilme ve Toplumsal Düzenin Bozulması |
Toplulukların topraklarından zorla çıkarılması,
geçim kaybı, gıda/su erişiminin azalması, yoksullaşma, toplumsal bölünmeler
ve demografik dönüşüm. |
Demokratik Kongo Cumhuriyeti (Kolwezi), Peru |
Sağlık ve Güvenlik Riskleri |
İşçi: Yangın, patlama, göçük, ağır
makine tehlikeleri; uzun süreli toz/gaz maruziyeti (pnömokonyoz, silikozis,
akciğer hastalıkları); kas-iskelet, deri hastalıkları, kanserler; işitme
kaybı; ruh sağlığı sorunları (PTSD, anksiyete, uyku bozuklukları). Yerel
Halk: Hava, su, toprak kirliliği (AMD, ağır metaller, toz); yüksek kanser
oranları, doğum kusurları, kurşun zehirlenmesi. |
Şili (Calama), Zambiya (Kabwe), Demokratik Kongo
Cumhuriyeti |
İnsan Hakları İhlalleri ve Çalışma Koşulları |
Sömürgecilik, toprak gaspı, gıda kirliliği, işçi
protestolarına karşı şiddet; adaletsiz ücret, tehlikeli koşullar, çocuk
işçiliği, kötü muamele; kadınlara orantısız etki (ayrımcılık, eşitsiz ücret,
sosyal sorunlar); zayıf iş yasaları. |
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Peru |
Toplumsal Çatışmalar ve Adaletsiz Fayda Dağılımı |
Toplulukların karar ve fayda süreçlerinden
dışlanması; iş durdurmaları, şiddet ve ölümler; gelir dağılımı eşitsizliği;
protestoların suç sayılması; güvenlik güçlerinin insan hakları ihlalleri. |
Peru |
Cinsiyet ve Kültürel Etkiler |
Kadınların orantısız etkilenmesi, kültürel mirasın
ve geleneksel yaşam biçimlerinin tahribatı, topluluk kimliğinin değişimi,
LGBTQ+ topluluğu üzerinde olumsuz etkiler. |
Yerli topluluklar genelinde |
Madenciliğin Ekonomik Sorunları
Madencilik sektörünün küresel ekonomiye katkıları
yadsınamaz olsa da, beraberinde getirdiği bir dizi ekonomik sorun, özellikle
kaynak zengini ancak yönetişim zafiyetleri olan ülkeler için önemli zorluklar
yaratmaktadır.
Kaynak Bağımlılığı ve "Kaynak
Laneti"
Bol doğal kaynaklara sahip ülkeler, genellikle daha
yavaş ekonomik büyüme, daha yüksek yolsuzluk oranları ve artan sosyal
eşitsizlikler yaşamaktadır. Bu durum, uluslararası literatürde "kaynak
laneti" olarak bilinmektedir. Bu paradoksal durum, madencilik gelirlerinin
diğer endüstrilerin gelişimini engelleyerek ekonomiyi değişken emtia
fiyatlarına bağımlı hale getirebilmesinden kaynaklanmaktadır. Zayıf kurumsal
yapılara sahip gelişmekte olan ülkeler, birincil olarak ham madde ticaretine
gelir kaynağı olarak bağımlı kalmakta, bu da ekonomik çeşitliliği ve uzun
vadeli sürdürülebilir kalkınmayı engellemektedir.
Bu "kaynak laneti" olgusu, sadece teorik bir
kavram olmakla kalmayıp, yasadışı madencilik faaliyetleri ve zayıf yönetişim
tarafından aktif olarak şiddetlendirilmektedir. Yasadışı çıkarımdan kaynaklanan
devasa gelir kayıpları, yıllık 12 milyar ila 48 milyar ABD doları arasında
değişmekte ve bu fonlar kamu hizmetlerine ve altyapıya yapılacak yatırımları
doğrudan engellemektedir. Örneğin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, yasadışı
kobalt madenciliğinden yılda yaklaşık 1 milyar dolar, Güney Afrika ise yasadışı
altın madenciliğinden 3,8 milyar dolar (ülke GSYİH'sinin neredeyse %1'i)
kaybetmektedir. Yolsuzluk ise, yasal madencilikten elde edilen servetin de
genel nüfusa fayda sağlamasını engellemekte, hükümetleri ve toplulukları
okullara, hastanelere ve altyapıya yapılacak yatırımlardan mahrum
bırakmaktadır. Bu durum, kaynak zengini ülkelerde ekonomik eşitsizliği ve
azgelişmişliği derinleştirmektedir. Endonezya'daki Singkep Adası'nın durumu bu
bağımlılığın somut bir örneğidir; adadaki kalay madeninin kapanmasının
ardından, ekonomik çeşitlilik eksikliği ve aşırı kaynak bağımlılığı nedeniyle
bölge hızlı bir ekonomik çöküş ve uzun vadeli kayıplar yaşamıştır.
Piyasa Dalgalanmaları ve Finansal
Belirsizlikler
Madencilik endüstrisi, küresel emtia fiyatlarındaki
dalgalanmalara karşı oldukça hassastır. Bu dalgalanmalar, şirketlerin
gelirlerini ve karlılıklarını doğrudan etkilemektedir. Altın madencileri hariç,
önde gelen 40 küresel madencilik şirketinin gelirleri ve FAVÖK'leri (faiz,
vergi, amortisman ve itfa öncesi kar) 2024'te düşüş göstermiştir. Artan
maliyetler, FAVÖK marjlarını %24'ten %22'ye düşürmüştür.
Madencilik hisse senetleri, ekonomik döngülerle
doğrudan ilişkilidir. Genişleme dönemlerinde (yüksek talep, güçlü fiyatlar)
genellikle iyi performans gösterirken, durgunluk dönemlerinde daha düşük
değerlemeler ve azalan kar marjları ile karşılaşmaktadır. Mineral ihracatına
büyük ölçüde bağımlı ülkeler, emtia fiyatlarındaki bu dalgalanmalara karşı
özellikle savunmasızdır. Singkep Adası'ndaki kalay madeninin ani kapanışı,
küresel kalay fiyatlarındaki düşüşün doğrudan bir sonucuydu ve bölgede anında
ekonomik çöküşe yol açarak, tek bir sektöre bağımlılığın risklerini gözler
önüne sermiştir.
Enerji dönüşümü, kritik minerallere olan talebi
artırırken , aynı zamanda yeni ekonomik kırılganlıklar da ortaya çıkarmaktadır.
Bu kritik mineral rezervlerinin ve işleme kapasitesinin birkaç, genellikle
yönetişim sorunları yaşayan ülkede (Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde kobalt,
Çin'de nadir toprak elementleri/lityum işleme) yoğunlaşması , önemli tedarik
zinciri riskleri ve jeopolitik kaldıraç noktaları yaratmaktadır. Bu durum,
siyasi istikrarsızlığa ve düzenleyici değişikliklere karşı savunmasızlığı
artırmakta, ihracat kısıtlamalarına yol açabilmekte ve kritik mineral
fiyatlarında keskin artışları tetikleyebilmektedir. Bu da küresel
elektrifikasyonun hızını ve maliyetini etkileyebilir. Bu, küresel bir hedefin
(enerji dönüşümü) mineral kaynaklarının coğrafi dağılımı ve mevcut yönetişim
sorunları nedeniyle nasıl yeni, yoğunlaşmış ekonomik riskler yarattığını
gösteren karmaşık bir etkileşimdir.
Yasadışı Madenciliğin Ekonomik
Yansımaları
Yasadışı madencilik, çok az denetimle veya hiç denetim
olmaksızın yürütülmekte ve ev sahibi topluluklara veya hükümetlere çok az gelir
sağlamaktadır. Bu durum, yasal madencilikten elde edilebilecek potansiyel
ekonomik faydaların kaybedilmesine neden olmaktadır. Yasadışı çıkarımdan
kaynaklanan tahmini küresel gelir kaybı yıllık 12 milyar ila 48 milyar ABD
doları arasında değişmektedir. Bu kayıp gelirler, altyapı geliştirme, eğitim
veya ekonomik kalkınma yatırımlarına aktarılamamaktadır.
Yasadışı madencilik, genellikle vergi kaçakçılığı,
dolandırıcılık ve yolsuzluk gibi ekonomik suçlarla bağlantılıdır ve düzenleyici
çerçevelerdeki boşlukları istismar etmektedir. Yüksek karlar ve düşük
yakalanma/kovuşturma riskleri nedeniyle organize suç grupları bu sektörü
istismar etmektedir. Kolombiya'daki suç grupları, uyuşturucu satışından daha
fazla geliri yasadışı altın madenciliğinden elde etmektedir. Peru'da, küçük
ölçekli altın madenciliğini resmileştirmeyi amaçlayan bir "madencilik
koridoru" oluşturulması, pratikte yasadışı madenciliği teşvik etmiş, bu da
yerli bölgelerin istilasına ve insan kaçakçılığına yol açmıştır.
Yüksek Maliyetler ve Yatırım
Engelleri
Yüksek maliyetler ve artan yatırımlar, önde gelen
küresel madencilik şirketlerinin karlarını azaltmaktadır. Çevresel düzenlemeler
ve sosyal sorumluluk gereklilikleri gibi unsurlar da işletme maliyetlerini
artırmaktadır. Yeni maden projelerinin geliştirilmesi uzun zaman almaktadır;
örneğin, bir lityum madeni için ortalama 16,5 yıl gibi uzun bir geliştirme
süresi gerekmektedir. Bu uzun vadeli yatırım ve geri dönüş süreleri, finansal
belirsizlikleri artırmaktadır.
Türkiye'de madencilik sektörü, uzun ruhsatlandırma ve
izin süreçleri, yatırım güvencesi eksikliği, kamuoyundaki olumsuz algı, yüksek
maliyetler ve istihdam sorunlarıyla boğuşmaktadır. Bu sorunlar, yatırımcıları
sektörden uzaklaştırmakta ve ülkenin maden potansiyelini tam olarak
değerlendirmesini engellemektedir. Madencilik sektöründeki verimlilik endeksi
son 10 yılda yaklaşık %40 azalmıştır. Türkiye'de bir maden işçisinin yılda
ürettiği katma değer (19.200 €), Almanya'daki (96.600 €) düzeyinin oldukça
altındadır.
Tedarik Zinciri Kırılganlıkları
Kritik mineral üretiminin (örneğin Demokratik Kongo
Cumhuriyeti'nde kobalt, Çin'de nadir toprak elementleri/lityum işleme) birkaç
ülkede yoğunlaşması, siyasi istikrarsızlığa ve düzenleyici değişikliklere karşı
küresel tedarik zincirlerinde kırılganlık yaratmaktadır. Küresel olaylar,
piyasa şokları, lojistik aksaklıklar ve uzun tedarik süreleri, tedarik
zincirlerini zorlamaktadır. Süveyş Kanalı tıkanıklığı, Çin'deki seller ve
Şili/Peru'daki işçi huzursuzlukları gibi olaylar madencilik sektörünü olumsuz
etkilemiştir. Çin'in nadir toprak elementleri ihracatına getirdiği kısıtlamalar
gibi diplomatik anlaşmazlıklar sırasında uygulanan ihracat kısıtlamaları,
tedarik zinciri riskleri yaratabilmektedir. Bu durum, ülkeleri ve şirketleri
alternatif tedarik kaynakları aramaya veya yerel üretimi artırmaya
yöneltmektedir.
Tablo 3: Madenciliğin Ekonomik Etkileri: Temel
Sorunlar ve Örnekler
Ekonomik
Sorun Alanı |
Açıklama/Etki |
Örnek
Ülke/Veri |
Kaynak Bağımlılığı ve "Kaynak Laneti" |
Kaynak zenginliğine rağmen yavaş büyüme, yüksek
yolsuzluk, artan eşitsizlik; diğer sektörlerin körelmesi; gelişmekte olan
ülkelerin ham madde ticaretine bağımlılığı. |
Singkep Adası (Endonezya), Demokratik Kongo
Cumhuriyeti |
Piyasa Dalgalanmaları ve Finansal Belirsizlikler |
Emtia fiyatlarına yüksek hassasiyet; düşen kar
marjları; ekonomik döngülerle ilişkili performans; ihracat bağımlılığının
kırılganlığı. |
Küresel Maden Şirketleri, Singkep Adası |
Yasadışı Madenciliğin Ekonomik Yansımaları |
Denetimsizlik, ev sahibi topluluklara/hükümetlere
düşük gelir; yıllık milyarlarca dolarlık küresel gelir kaybı; organize
suçlarla bağlantı (vergi kaçakçılığı, dolandırıcılık, yolsuzluk). |
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Güney Afrika, Peru,
Kolombiya |
Yüksek Maliyetler ve Yatırım Engelleri |
Artan işletme giderleri, uzun geliştirme süreçleri;
ruhsatlandırma, yatırım güvencesi, kamuoyu algısı sorunları; düşen
verimlilik. |
Türkiye, Küresel Maden Şirketleri |
Tedarik Zinciri Kırılganlıkları |
Kritik mineral üretiminin belirli ülkelerde
yoğunlaşması; jeopolitik olaylar, piyasa şokları, lojistik aksaklıklar;
ihracat kısıtlamalarıyla jeopolitik kaldıraç kullanımı. |
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Çin |
Madenciliğin Siyasi Sorunları
Madencilik faaliyetleri, ulusal ve uluslararası
düzeyde siyasi istikrarı, yönetişim yapılarını ve yerel halkın haklarını
derinden etkileyen önemli siyasi sorunlara yol açabilmektedir.
Yönetişim Zafiyetleri ve Yolsuzluk
Gelişmekte olan piyasalarda zayıf makroekonomik
çerçeveler ve yetersiz yasal/düzenleyici rejimler yaygındır. Bu kurumsal
zayıflıklar, madencilik sektöründeki yolsuzluk riskini artırmaktadır.
Yolsuzluk, özellikle kritik mineraller madenciliğinde, küresel enerji
dönüşümünü riske atan önemli bir tehdit olarak belirlenmiştir. Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, her beş yabancı rüşvet
davasından biri çıkarım endüstrilerini içermektedir. Uluslararası Para Fonu
(IMF), her yıl 1,5 ila 2 trilyon ABD dolarının rüşvet nedeniyle kaybedildiğini
ve çıkarım endüstrilerini şeffaflık çabaları için öncelikli bir sektör olarak
belirlediğini ifade etmektedir.
Yolsuzluk, madencilik operasyonlarının izlenmesini ve
düzenlenmesini engeller, vergilerin ve telif haklarının toplanmasını baltalar
ve şirket ile topluluk arasındaki ilişkiye zarar verir. Bu durum, kaynak
zengini ülkelerde ekonomik eşitsizliği ve azgelişmişliği derinleştirmektedir.
14 anahtar kritik mineralin 11'inin küresel rezervlerinin yarısından fazlası,
yolsuzluğa eğilimli yargı bölgelerinde bulunmaktadır. Örneğin, nadir toprak
elementlerinin %91'i, kobaltın %74'ü ve nikelin %67'si bu tür bölgelerde
yoğunlaşmıştır. Demokratik Kongo Cumhuriyeti (kobalt rezervlerinin %57'si)
Yolsuzluk Algı Endeksi'nde 20/100, Endonezya (nikel rezervlerinin %42'si)
37/100 puan almaktadır. Bu yoğunlaşma, küresel enerji dönüşümünün güvenli
tedarikini tehdit etmekte ve yolsuzluğun topluluklar ve çevre üzerindeki
etkilerini artırmaktadır. Yasadışı madencilik de düzenleyici çerçevelerdeki
boşlukları istismar ederek vergi kaçakçılığı ve dolandırıcılık gibi ekonomik
suçlarla bağlantılıdır.
Kaynak Milliyetçiliği ve Devlet
Müdahaleleri
Madencilik projeleri, bir ülkenin GSYİH'sinin önemli
bir yüzdesini temsil edebildiğinden, ev sahibi ekonomiler için büyük önem
taşımakta ve bu nedenle milliyetçi tartışmaların odak noktası haline
gelebilmektedir. Bu durum, hükümet politikalarında değişiklikleri,
kamulaştırmaları, lisans iptallerini ve sözleşme "incelemelerini"
tetikleme potansiyeline sahiptir. Doğrudan varlık kamulaştırması yerine,
"sinsi kamulaştırma" olarak bilinen daha dolaylı ve sinsi bir hükümet
müdahalesi biçimi de giderek daha fazla görülmektedir. Bu, yabancı işletmelere
karşı seçici olarak uygulanan cezai vergi rejimleri şeklinde ortaya çıkabilmektedir.
Ülkeler, mineral kaynakları üzerindeki kontrollerini
artırmakta veya çıkarımdan elde edilen karların daha büyük bir payını talep
etmektedir, bu da genellikle ihracat kısıtlamalarına veya düzenleyici
değişikliklere yol açmaktadır. Örneğin, Endonezya yerel işlemeyi teşvik etmek
amacıyla nikel cevheri ihracatını yasaklamış, Şili ise lityum endüstrisini
kamulaştırmaya yönelik adımlar atmaktadır. Bu tür hükümet eylemleri, yabancı
yatırımcılar için belirsizlik yaratabilmekte, yatırım getirilerini
etkileyebilmekte ve tedarik zincirinde maliyetleri artırabilmektedir.
Moğolistan'da 2006'da yüksek bakır ve altın fiyatlarının ardından çıkarılan
"beklenmedik kar vergisi" ve Zambiya'daki vergi sorunları, bu tür
devlet müdahalelerinin somut örnekleridir.
Jeopolitik Gerilimler ve
Uluslararası İlişkiler
Jeopolitik dinamikler, potansiyel tarife artışları ve
ihracat kısıtlamaları gibi faktörler, mineral sektöründe siyasi riskleri
artırmaktadır. Bu faktörler, tedarik zincirlerini, fiyatları, ürün bulunabilirliğini
ve madencilik projelerinin yatırım getirisini etkileyebilmektedir. Kritik
mineral üretiminin (örneğin Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde kobalt, Çin'de
nadir toprak elementleri işleme) birkaç ülkede yoğunlaşması, siyasi
istikrarsızlığa ve düzenleyici değişikliklere karşı kırılganlık yaratmaktadır.
Bu durum, siyasi istikrarsızlığın fiyatlar ve kritik minerallerin
bulunabilirliği üzerindeki etkisini artırabilmektedir.
Çin'in küresel lityumun %65'ini ve nadir toprak
elementlerinin %87'sini işlemesi, fiyatlandırma ve bulunabilirlik üzerinde
önemli bir etki sağlamaktadır. Çin'in diplomatik anlaşmazlıklar sırasında
uyguladığı ihracat kısıtlamaları, tedarik zinciri riskleri yaratabilmektedir.
Örneğin, 2010'da Japonya'ya uygulanan nadir toprak ambargosu ve 2024'te ABD'ye
yönelik ihracat kontrolleri, bu tür anlaşmazlıkların diğer ülkeler veya
şirketler için nasıl riskler oluşturabileceğini göstermektedir.
Günümüzde yaşanan durum, "enerji dönüşümü"
yerine "enerji eklemesi" dönemi olarak da tanımlanabilmektedir.
Yenilenebilir enerji, fosil yakıtların yerini almak yerine, enerji sistemine
eklenmekte, her ikisi de iklim krizini şiddetlendirmekte ve gezegenin sağlığını
ciddi şekilde riske atmaktadır. Bu durum, küresel çıkarım ve emisyonların
artmaya devam etmesine yol açmakta, iklim krizini gerçekten çözmek yerine
ekosistemleri ve toplulukları daha büyük risk altına sokmaktadır.
Mineral kaynaklarının jeopolitik bir kaldıraç olarak
kullanılması giderek daha belirgin hale gelmektedir. Küresel güçlerin mineral
tedarik zincirlerini güvence altına alma telaşı, dünya çapındaki yerli
toplulukları şiddet, toprak ihlali, çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve
kriminalizasyon tehditleriyle karşı karşıya bırakmaktadır, zira onların hakları
ve çevresel güvenceler genellikle göz ardı edilmektedir. Derin deniz
madenciliği gibi stratejik hamleler de çevresel risklere rağmen gündeme
gelmektedir.
Yerel Halkın Hakları ve Siyasi
Katılım
Madencilik faaliyetlerinden etkilenen toplulukların
karar alma süreçlerinden dışlanması, çevresel bozulmanın ve sosyal
adaletsizliğin derinleşmesine yol açmaktadır. Maden sahasındaki çevresel
bozulmalara orantısız bir şekilde maruz kalan toplulukların tanınma ve katılım
hakları sıklıkla göz ardı edilmektedir. Hükümetlerin ciddi sosyal ve çevresel
sonuçlara karşı koruma sağlayamaması veya sağlamak istememesi, önceden var olan
kırılganlıkları daha da kötüleştirebilmektedir.
Yerli topluluklar için Özgür, Önceden Bilgilendirilmiş
ve Rızaya Dayalı Onay (FPIC) hakkının önemi büyüktür, ancak bu ilke sıklıkla
ihlal edilmektedir. Peru'da, yasadışı altın madenciliği nedeniyle yerli
topluluklar topraklarının istilası, sosyal bölünme ve çevresel tahribatla
mücadele etmekte, devletin yetersiz veya etkisiz varlığı nedeniyle kendi
kendini savunma güçleri oluşturmak zorunda kalmaktadır.
Çok uluslu şirketler (ÇUŞ'lar), faaliyetlerini ulusal
sınırların ötesine taşıyarak, zayıf standartlara, baskıcı rejimlere, insan
hakları ihlallerine ve yetersiz düzenlemelere sahip ülkelere değer zinciri
faaliyetlerini kaydırabilmektedir. Bu şirketler, kamu politikalarını ve yasal
çerçeveleri kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda etkileme gücüne sahiptir. Bu
durum, işçi haklarının ve daha geniş insan haklarının korunmasında önemli
boşluklar yaratmaktadır.
Tablo 4: Madenciliğin Siyasi Etkileri: Temel Sorunlar
ve Örnekler
Siyasi
Sorun Alanı |
Açıklama/Etki |
Örnek
Ülke/Bölge |
Yönetişim Zafiyetleri ve Yolsuzluk |
Zayıf yasal/düzenleyici çerçeveler; kritik
minerallerde yolsuzluk riski; operasyon izleme, vergi toplama ve
şirket-topluluk ilişkilerinde bozulma; yolsuzluğa eğilimli bölgelerde kritik
mineral yoğunlaşması; yasadışı madencilik ve ekonomik suçlar. |
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Endonezya, Küresel |
Kaynak Milliyetçiliği ve Devlet Müdahaleleri |
Madencilik projelerinin GSYİH'deki yüksek payı
nedeniyle milliyetçi tartışmalar; politika değişiklikleri, kamulaştırmalar,
lisans iptalleri; "sinsi kamulaştırma" (cezai vergiler); kaynaklar
üzerinde artan devlet kontrolü. |
Endonezya, Şili, Moğolistan, Zambiya |
Jeopolitik Gerilimler ve Uluslararası İlişkiler |
Tarife ve ihracat kısıtlamalarıyla artan siyasi
riskler; üretim/işleme konsantrasyonunun kırılganlığı; diplomatik
anlaşmazlıklarda ihracat kısıtlamalarının kullanımı; "enerji
eklemesi" paradoksu; yerli halkların haklarının göz ardı edilmesi; derin
deniz madenciliği. |
Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kanada |
Yerel Halkın Hakları ve Siyasi Katılım |
Toplulukların karar alma süreçlerinden dışlanması;
çevresel bozulmaya maruz kalanların tanınma ve katılım hakkı eksikliği;
hükümetlerin koruma sağlayamaması; Özgür, Önceden Bilgilendirilmiş ve Rızaya
Dayalı Onay (FPIC) ihlalleri; çok uluslu şirketlerin politika etkisi. |
Peru, Yerli topluluklar genelinde |
Çözüm Yaklaşımları ve Sürdürülebilir
Madencilik İlkeleri
Madencilik sektörünün doğurduğu karmaşık sosyolojik,
ekonomik ve siyasi sorunların üstesinden gelmek için çok paydaşlı, bütüncül ve
sürdürülebilir bir yaklaşım benimsenmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım,
uluslararası anlaşmalar, kurumsal sorumluluk, yerel topluluk katılımı ve
teknolojik inovasyonu bir araya getirmelidir.
Uluslararası Anlaşmalar ve
Düzenlemeler
Uluslararası anlaşmalar ve standartlar, sorumlu
madencilik uygulamaları için temel bir çerçeve sunmaktadır. İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi (İHEB), madencilik sektöründeki insan hakları
standartlarının temelini oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler İş ve İnsan
Hakları Rehber İlkeleri (UNGPs), şirketlerin insan haklarına saygı gösterme ve
ihlal durumunda çözüm sağlama sorumluluğunu vurgulamaktadır. Ancak, şirketlerin
bu taahhütleri eylem planlarına ve kapsamlı durum tespiti süreçlerine
dönüştürmede tutarlılık eksikliği bulunmaktadır.
OECD Sorumlu İş Davranışı İçin Durum Tespiti
Rehberliği, şirketlerin operasyonları, tedarik zincirleri ve iş ilişkileriyle
ilişkili olumsuz etkileri (işçiler, insan hakları, çevre, rüşvet, tüketiciler
ve kurumsal yönetişimle ilgili) tanımlamalarına, önlemelerine veya
azaltmalarına yardımcı olan pratik destek sağlamaktadır. Bu rehberlik,
uluslararası standartlarla uyumu sağlamayı ve durum tespiti politikalarında
tutarlılığı teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
Çıkarım Endüstrileri Şeffaflık Girişimi (EITI),
petrol, gaz ve madencilik sektörlerinde şeffaflık ve hesap verebilirlik için
küresel bir standarttır. EITI, ulusal paydaşları çıkarım sektöründeki
reformları uygulamalarında desteklemekte ve çok paydaşlı gruplarda işbirliğini
teşvik ederek yönetişimi güçlendirmektedir. EITI'nin şeffaflık normunu yaymada
ve şeffaflık uygulamalarını kurumsallaştırmada başarılı olduğu
belirtilmektedir. Ancak, EITI'nin kalkınma sonuçlarıyla bağlantısını gösteren
kanıtlar konusunda hala bir boşluk bulunmaktadır.
Paris Anlaşması, madencilik sektöründe iklim eylemi
için önemli bir çerçeve sunmaktadır. Ülkeler, sera gazı emisyonlarını azaltma
ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama eylemlerini Ulusal Katkı
Beyanları (NDCs) aracılığıyla iletmektedir. Şili'deki büyük bakır madenciliği
şirketleri, 2050 yılına kadar karbon nötrlüğü hedeflerine ulaşmak için
yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yaparak GHG emisyonlarını azaltma
taahhüdünde bulunmuştur.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) ve
Sürdürülebilir Uygulamalar
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) uygulamaları,
madencilik sektöründe zamanla gelişmiştir. 1970'lerde şirketler, sosyal ve
çevresel sorunları reaktif bir şekilde, çoğunlukla hayırseverlik girişimleri
aracılığıyla ele almaya başlamışlardır. Günümüzde KSS, çevresel yönetimi
(emisyon kontrolü, ekosistem rehabilitasyonu, su kullanımının optimizasyonu),
sosyal etkiyi (insan haklarına saygı, yerel kalkınma, topluluk katılımı) ve
ekonomik boyutu (teknolojik yatırımlar, yeni pazarlara erişim, işletme
maliyetlerinin azaltılması) içeren kilit boyutlara sahiptir.
Şeffaflık ve hesap verebilirlik, KSS'nin temel
unsurlarıdır. Madencilik şirketlerinin, projelerin etkilerini ve hükümetlere
ödenen gelirleri şeffaf bir şekilde açıklamaları gerekmektedir. Sorumlu
Madencilik Güvence Girişimi (IRMA) ve Sorumlu Mineraller Girişimi (RMI) gibi
girişimler, tedarik zincirlerinde sorumlu kaynak kullanımını sağlamak için
bağımsız, üçüncü taraf değerlendirmeleri ve durum tespiti araçları sunmaktadır.
Bu tür girişimler, şirketlerin taahhütlerini gerçek eylemlere dönüştürmelerine
yardımcı olmaktadır.
Yerel Topluluk Katılımı ve Hakların
Korunması
Etkili, adil ve anlamlı topluluk katılımı, madencilik
projelerinin tüm aşamalarında, ön keşiften kapanış sonrası döneme kadar kritik
öneme sahiptir. Bu katılım, topluluğa madencilik faaliyetlerinin çevresel ve
sosyal etkileri hakkında doğru ve şeffaf bilgi sağlamayı içermelidir. Yerli
topluluklar için Özgür, Önceden Bilgilendirilmiş ve Rızaya Dayalı Onay (FPIC)
hakkına saygı gösterilmesi, hatta madencilik projelerine "hayır deme"
hakları da dahil olmak üzere, temel bir ilkedir.
Madenciliğin faydalarının yerel topluluklarla adil bir
şekilde paylaşılması ve çevresel/sosyal etkiler için tazminat sağlanması da
önemlidir. "Doğanın hakları" hareketi, doğanın içsel değerini
tanıyarak ve sadece insan merkezli yaklaşımların ötesine geçerek, yerli dünya
görüşleriyle uyumlu bir çözüm yolu sunmaktadır.
Teknolojik İnovasyon ve Çevresel
İyileştirme
Teknolojik inovasyonlar, madencilik sektöründe
verimliliği artırırken çevresel etkileri azaltma potansiyeli taşımaktadır.
Yapay zeka (AI) ile otomasyon ve otonom karar alma, Endüstriyel Nesnelerin
İnterneti (IoT) ile artırılmış görünürlük, gerçek zamanlı iletişim için 5G ve
yerel karar alma için sis bilişimi gibi teknolojiler, operasyonel verimliliği
ve güvenliği artırmaktadır. Otonom kamyonlar, maliyet tasarrufu sağlamakta ve
insanları tehlikeli çalışma koşullarından uzak tutmaktadır.
Temiz teknolojilerin uygulanması, sera gazı
emisyonlarını azaltmakta, atık yönetimini optimize etmekte ve su geri dönüşüm
sistemleriyle su tüketimini ve kirliliği önlemektedir. Döngüsel ekonomi
ilkeleri (yeniden kullanım, geri dönüşüm, yenileme), yeni kaynaklara olan
talebi azaltarak madenciliğin çevresel ayak izini küçültmektedir. Maden sahası
rehabilitasyon çabaları, bozulmuş alanların restorasyonunu ve biyoçeşitliliğin
korunmasını amaçlamaktadır. Ancak, rehabilitasyonun maliyetli ve zaman alıcı
bir süreç olduğu ve orijinal ekosistemin tam olarak restore edilemeyebileceği
unutulmamalıdır.
Hükümetlerin Rolü ve Politika
Geliştirme
Hükümetler, madencilik sektöründe daha sorumlu
uygulamaları teşvik etmek için kritik bir role sahiptir. İş yasalarını ve
düzenlemelerini güçlendirmek, gayri resmi ve küçük ölçekli madencilik sektörünü
uluslararası standartlara uygun olarak resmileştirmek ve kamu alım
politikalarına sağlam durum tespiti gereklilikleri dahil etmek önemlidir.
Doğal kaynak gelirlerinin yerel yönetimlerle adil bir
şekilde paylaşılmasına yönelik mekanizmaların oluşturulması, madenciliğin
faydalarının topluluklara ulaşmasını sağlayabilir. Bu mekanizmalar, doğrudan
vergi tahsilatı, ulusal hükümetten transferler, gösterge tabanlı formüller veya
özel anlaşmalar şeklinde olabilir. Ancak, bu gelirlerin değişkenliği ve kötü
tasarlanmış gelir paylaşım rejimlerinin çatışmaları şiddetlendirme potansiyeli
gibi zorluklar bulunmaktadır.
Ulusal maden politikalarının ve master planlarının
belirlenmesi, maden kaynaklarının ulusal ekonomiye yüksek düzeyde katkı
sağlayacak şekilde değerlendirilmesi için zaruridir. Ayrıca, hükümetlerin
sorumlu madencilik uygulamalarını benimseyen şirketlere sübvansiyonlar, uygun
krediler ve vergi avantajları gibi teşvikler sunması, sektörün sürdürülebilir
bir yöne evrilmesine yardımcı olabilir.
Sonuç: Küresel Madencilik
Sorunlarına Bütüncül Bir Bakış ve Gelecek Yönelimleri
Küresel madencilik sektörü, modern dünyanın
vazgeçilmez bir parçası olmasına rağmen, doğurduğu sosyolojik, ekonomik ve
siyasi sorunlarla derin bir karmaşıklık sergilemektedir. Bu rapor, madenciliğin
küresel ekonomiye sağladığı muazzam katkının yanı sıra, yerinden edilme, sağlık
riskleri, insan hakları ihlalleri, toplumsal çatışmalar, kaynak laneti, piyasa
dalgalanmaları, yasadışı faaliyetler ve yönetişim zafiyetleri gibi çok boyutlu
zorlukları ortaya koymuştur. Bu sorunlar birbiriyle bağlantılı olup, bir
alandaki bozulma diğer alanlardaki sorunları derinleştirmektedir. Özellikle,
kaynak zenginliğinin yoksulluğu azaltmak yerine artırdığı ve "yeşil enerji
dönüşümü" için kritik minerallerin çıkarımının dahi mevcut çevresel ve
sosyal adaletsizlikleri yeniden ürettiği gözlemlenmektedir.
Madencilikle ilgili sorunların temelinde, fayda ve
maliyetlerin adaletsiz dağılımı, yerel toplulukların karar alma süreçlerinden
dışlanması ve zayıf yönetişim mekanizmaları yatmaktadır. Yasadışı madencilik ve
yolsuzluk, kaynak lanetini şiddetlendirmekte, kamu gelirlerini baltalamakta ve
organize suçları beslemektedir. Piyasa dalgalanmaları ve tedarik zinciri
kırılganlıkları ise, özellikle tek bir kaynağa bağımlı ekonomiler için ciddi
riskler oluşturmaktadır.
Bu karmaşık sorun yumağının çözümü, tekil yaklaşımlardan
ziyade bütüncül bir strateji gerektirmektedir. Uluslararası anlaşmalar ve
düzenlemeler (İHEB, UNGPs, OECD Rehberliği, EITI, Paris Anlaşması), sorumlu
madencilik için bir çerçeve sunsa da, bunların etkin bir şekilde uygulanması ve
denetlenmesi esastır. Kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir
uygulamaların (çevresel yönetim, sosyal etki, ekonomik sürdürülebilirlik)
şirketler tarafından gerçek anlamda benimsenmesi ve şeffaflıkla desteklenmesi
kritik öneme sahiptir.
Yerel toplulukların, özellikle yerli halkların,
madencilik projelerinin tüm aşamalarına etkin, adil ve anlamlı bir şekilde
katılımı, Özgür, Önceden Bilgilendirilmiş ve Rızaya Dayalı Onay (FPIC)
haklarının tam olarak tanınması ve fayda paylaşım mekanizmalarının adil bir
şekilde tasarlanması, toplumsal uyumu yeniden inşa etmek için vazgeçilmezdir.
Teknolojik inovasyonlar, çevresel etkileri azaltma ve operasyonel verimliliği
artırma potansiyeli sunsa da, bu teknolojilerin etik ve sosyal sorumluluk
ilkeleriyle uyumlu bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Son olarak,
hükümetlerin güçlü yasal ve düzenleyici çerçeveler oluşturması, yolsuzlukla
mücadele etmesi, yasadışı madenciliği engellemesi ve gelir paylaşım
mekanizmalarını adil ve şeffaf bir şekilde yönetmesi, madenciliğin bir kalkınma
aracı olarak potansiyelini gerçekleştirmesi için elzemdir.
Madenciliğin geleceği, sadece ekonomik büyümeyi değil,
aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği ve toplumsal adaleti de gözeten
bütüncül bir yaklaşıma bağlıdır. Bu, tüm paydaşların işbirliği içinde
çalışmasını, şeffaflığı ve hesap verebilirliği önceliklendirmesini gerektiren
uzun vadeli bir dönüşüm sürecidir.
Kaynakça
o
(https://www.kutso.org.tr/wp-content/uploads/2017/09/179.-SAYI-SEKT%C3%96REL-ANAL%C4%B0Z-MADEN-1_.pdf)
ResearchGate.
o
(https://www.researchgate.net/publication/269638600_Social_impacts_of_mining_Changes_within_the_local_social_landscape)
ResearchGate.
o
(https://www.researchgate.net/publication/335014606_The_Impacts_of_Mining_Industry_A_review_of_socio-economics_and_political_impacts)
o
(https://www.ebsco.com/research-starters/consumer-health/mining-safety-and-health-issues#:~:text=Workers%20in%20quarries%20and%20limestone,another%20inhalation%20hazard%20for%20miners.)
Ondokuz
Mayıs Üniversitesi.
Journal
of Academic Research on Engineering and Natural Sciences.
o
(https://jarengteah.org/pdf/8cc23056-a98a-4545-ab3f-e10be6b0f046/articles/jaren.2021.49389/JAREN-49389-REVIEW-KUZU.pdf)
Dergipark.
Dergipark.
Dergipark.
o
(https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87evresel_%C4%B1rk%C3%A7%C4%B1l%C4%B1k)
o
(https://www.rff.org/documents/4800/WP_25-08_PHBFNYf.pdf)
ResearchGate.
o
(https://www.researchgate.net/publication/334794541_The_Impacts_of_Mining_Industry_Socio-Economics_and_Political_Impacts)
University
of Exeter.
o
(https://ore.exeter.ac.uk/repository/bitstream/handle/10871/123144/Socio-Economic%20Impacts%20and%20Sustainability.pdf?sequence=1)
o
(https://www.cambridge.org/core/books/corporate-political-responsibility/multinational-companies-as-responsible-political-actors-in-global-business/49717C5DDD2E27B7A711AA2B633F61D4)
o
(https://www.responsibleminingfoundation.org/app/uploads/EN_Research-Insight_Human-Rights_Feb2021.pdf)
o
(http://www.scielo.org.co/scielo.php?script=sci_arttext&pid=S0012-73532010000100003)
o
(https://www.local2030.org/library/221/Natural-Resource-Revenue-Sharing.pdf)