2 Mart 2024 Cumartesi

 Karadoğan S., Günel M.H., 2024, Hazro-Hacertun Kubbe Strüktürü Ve Çevresinin Coğrafi Özellikleri, Antikçağ’dan Günümüze Medeniyetler Kavşağında Hazro, Tarih - Toplum - Kültür içinde, Editörler:  BOZAN, O.,ERTEKİN, A.,  YAZ, A., s. 415-474, Çizgi Kitabevi, İstanbul. ISBN: 978-625-396-230-2


HAZRO-HACERTUN KUBBE STRÜKTÜRÜ VE ÇEVRESİNİN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

Sabri KARADOĞAN*

M.Hamit GÜNEL**

1. GİRİŞ

Diyarbakır havzası Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Dicle Bölümü’nde kuzeyde ve doğuda Güneydoğu Toroslar’ın kenar kıvrım kuşağı (Silvan- Hazro kıvrım zonu) ile güneyde Mardin Eşiği Platosu arasındaki depresyonu kapsamaktadır. Dicle nehrinin içinden aktığı ve batı yönünde Karacadağ volkanı ile sınırlanan depresyon, Silvan Neojen platosu ile Mardin karst platosu arasında batıdan doğuya uzanan geniş bir tortulanma ve çökme havzasıdır. Diyarbakır Havzası hem jeolojik-jeomorfolojik, hem de hidrografik havza özelliğine sahiptir[1]. Havza çok farklı morfojenetik süreçlerle oluşmuş yer şekilleriyle çevrelenmiştir (volkanik, Orojenik, karstik, yapısal vs.). Bu durum havza bünyesinde ve çevresinde çok zengin coğrafi peyzajın ortaya çıkmasına neden olur. Havzanın kuzeyine gidildikçe Türkiye’de aktif tektoniğin eseri olan en genç orojenik kuşak olan ve  “Kenar Kıvrımları Kuşağı” adı verilen arızalı orta yükseklikteki dağlık kuşağa, ardından “Lice Çukurluğu” adı verilen ve Tetis Denizi’nin en son kalıntısı olan senklinaller dizisine, ardında bölgeyi bir duvar gibi çevreleyen Güneydoğu Toroslar’a geçilir.  Havzanın kuzey kenarında sözü edilen “Kenar Kıvrımları Kuşağı” içinde oldukça özgün ve benzersiz yer şekilleri oluşturan özel coğrafyalardan biri de bünyesinde Hazro ilçe merkezinin de bulunduğu Hazro-Hacertun kubbe (Dom) strüktürüdür (Şekil 1).



Şekil 1. Çalışma Alanının Lokasyon Haritası

Eosen’e kadar saha bir denizel ve gölsel horizon şeklinde bir istiflenme safhasını tamamlamış ve oligosendeki şiddetli kıvrımlarla yükselen Hazro-Hacertun Kubbe rölyefi, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Dicle bölümünde Diyarbakır'ın 60 km kuzey doğusunda, Güneydoğu Toroslann kenar kıvrımları olarak bilinen orojenik kuşak içinde oluşan ve yükselmekte olan kubbeler dizisi içinde en yükseğidir. Kubbeler dizisi içindeki bu özellikleri ile tabakaların kapalı şeritler halinde birbirini eliptik olarak çeviren bir “Dom” yapısında ve Devoniyene kadar mostra veren tek antiklinaldir. Tersiyer arazisi üzerinde yükselen bu yapının kuzeyi ve güneyi Tersiyer düzlüğü ile, doğusu ve batısı ise Hezan ve Arbat gibi diğer kubbe ve antiklinallerle komşudur. Kubbe strüktürünün en yüksek noktası Hacertun (Tumtaş Tepesi, 1576 m) Dağı’dır. Yapının kuzey-güney doğrultusunda 6 km'lik yatay mesafede yükselti farkı 720 metreyi bulmaktadır. Kubbenin uzanışına paralel olarak uzanan ve Hazro çevresinin iskeletini oluşturan dağlar üç sıra halindedir. Bunlar; Hacertun-Goman Dağı sırası, Şeyhşab Dağı sırası ve Keliayındar, Kevıradefı ve Horoz-Biler dağlan sırasıdır.

Çalışma alanımızın Batı ve Kuzeybatısında Hezan (Kilise dağı), kuzeydoğusunda Kendalisor dağı, doğusunda Arbat Dağı, güneydoğuda ise Karasırt dağı bulunur.

İnceleme alanının batısında bulunan Hezan antiklinali, henüz aşınmamış,  bir kubbe yapısı arz etmekte ve özellikle Mesozoik (2. zaman) tabakalarından meydana gelmektedir[2]. Hazro ilçesinin kuzey yarısını oluşturan ve Yaklaşık 16 km uzunluğunda ve 8 km genişliğindeki Hazro-Hacertun kubbe yapısı içindeki yerleşmeler batıdan doğuya doğru; Ayındar (Kavaklıboğaz) Köyü, münferit 5 mahalleden oluşan bir küme köy olan Dadaş Köyü, Şeyhşab (Kuşdamı) Köyü, Gomanıtahta (Işıklı) köyü, Hazro İlçe merkezi ve en doğudaki komb vadilerinde kurulmuş olan Gomanimbrik (Çökeksu) köyüdür.

Kubbenin kuzey yamaçlarında eğimin azaldığı yerlerde ise; Halhal (Çitli Bahçe) köyü, Şimşim (Ormankaya), doğusundaki yamaçta; Hondof (Koçbaba) Köyü, antiklinalin güney kanadı üzerinde; Uzunçam (Çemidrej), Terdöken (Şeyhan), Bayırdüzü (Bazmar), Yazgı (Barkuş), Kırmataş (Zoğbirim), bulunur. Hogbek ve kuesta sırtlarında; Tercil (Yarhisar), Kekan (Gedik alanı) Mezrası, Kobik (Bağyurdu) Köyü, Dercal (Tavşantepe) Köyü, 1,5 km uzunluğundaki bir yarma (Konsekant) boğazda kurulu Zuğur (Uzunargıt) Köyü bulunur. Diğer yerleşmeler Kubbenin güneyinde Pliyo-Kuvaterner havza düzlükleri üzerindedir: Kulaçtepe (Şikeftanireşit), Varınca (Küfercin), Agartı (Cimika), Kırkaşık (Baheşım), Gürlek (Zogleşer), İncekavak (Gometercil), Melkesey (Teknebaşı) Köyü, Gomidadaş (Dadaşağılı), Evincik, Erkonağı, Yazgı (Barkuş) ve Avcı köyleri yer almaktadır (Şekil 2).

Bölgede faal olan aktif tektoniğin etkisiyle yükselen ve içi yoğun erozyonla boşaltılan antiklinalin merkezi kesimlerinde bölgenin en yaşlı kayaçları yüzeye çıkmaktadır. Bir süre işletilen kömür yatakları da bu birimler içindedir. Monoton gibi görünen bölgede kuzeye gidildikçe aniden ortaya çıkan bu zengin jeolojik ve jeomorfolojik peyzaj yanında sahanın beşeri ve tarihsel yönü de oldukça zengindir. Ancak buna rağmen saha ile ilgili çok sınırlı araştırmalar mevcuttur. Bu durum yörenin uzun yıllar güvenlik nedeniyle bilimsel araştırmalar yönünden de yoksun kalmasından kaynaklanmaktadır.


Şekil 2. Hazro ve Çevresinin Renklendirilmiş Topoğrafya Haritası (Kırmızı kesik çizgiler ilçe sınırlarıdır).

Kubbe (Dom) terimi, yatay kesiti daire veya elips şeklini andıran kubbe şeklindeki bir antiklinalin, tektonik veya volkanik hareketler sonucu yükselmeleri ile oluşmuş kubbemsi, elips veya dairesel yer şekilleri için kullanılır[3] (Ardos 1997). Domların şekli çoğunlukla kuvvetli yamaç eğimleri nedeniyle yarılmaya elverişlidir ve bu nedenle domların çoğu derin bir şekilde yarılmışlardır[4] (Erinç 1996). Antiklinal domları, tamamıyla tektonik hareketler sonucu oluşurlar. Bu nedenle volkanik domlar gibi dairesel olmayıp elips şeklindedir. Hazro - Hacertun Dom’u da oluşum ve gelişim itibariyle tipik bir Antiklinal Domu’dur.

Sınırlı araştırmalara rağmen Hazro kubbe yapısı ve çevresiyle ilgili özellikle coğrafya ve yer bilimleri ile ilgili bazı çalışmalar ve bazı eserler içinde verilen bilgiler aşağıda verilmiştir:

Ağralı ve Akyol[5] (1967), Hazro kömürlerinin Palinolojik incelemesi ve Permo Karboniferdeki görsel horizonların yaşı hakkında detaylı bilgi vermişlerdir. Yalçınlar[6] (1968), "Strüktüral Morfoloji" adlı eserinde "Hazro Kubbe Strüktürü ve Rölyefi" başlığı altında alanımızla ilgili genel jeolojik yapıya, kubbedeki hogbek ve kuesta sistemi sıraları hakkında özet bilgiler vermiştir. Sözer[7] (1969), "Diyarbakır Havzası" adlı bölgesel çalışmasında sahanın genel coğrafi özellikleri hakkında kısa bilgiler vermektedir. Tolun, alanın 1/ 100.000 ve 1/ 50.000 ölçekli jeoloji ölçekli haritasını çizmiş Silvan ve Hazro hakkında detaylı jeolojik çalışmalar yapmış, saha hakkında detaylı bilgi veren yatay ve dikey kesitler çizmiştir Aynca 1951 yılında saha ilgili makalesini Fransızca olarak yazmıştır. Lebküchner (1974, ) [8], Hazro taş kömürü yatakları hakkında ayrıntılı jeolojik çalışmalar yapmış, ayrıca kubbenin doğusundan batısına kadar kuzey- güney arasında çok sayıda kesitler çıkarmıştır. Türkünal[9] (1976), "Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Jeolojisi" adlı çalışmasında (özellikle Hazro - Derik hakkında) Paleozoik dönemden Tersiyer dönemine kadar alandaki jeolojik formasyonları açıklamıştır. Ketin (1983) [10] "Türkiye'nin Jeolojisine Genel Bir Bakış" adlı eserinde Hazro çevresiyle ilgili mevcut tüm jeolojik dönemler hakkında özet bilgiler vermiştir. Atalay[11] (1987), "Türkiye Jeomorfolojisine Giriş" adlı eserinde "Hazro Kubbe Struktürü" başlığı altında, alanın jeolojik özellikleri, kubbedeki morfolojik unsurları ve kubbe yapısına yerleşen drenaj sistemi hakkında çok kısa bilgiler vermiştir. Erinç[12] (1996), "Jeomorfoloji II" adlı eserinde "Domlar ve Çeşitleri, Domların Morfolojik Evrimi" konularını açıklarken "Hacertun Domu" adı ile olgunluk aşamasında olan dom'lara örnek göstermiştir. Bizbirlik[13] (1996) farklı Osmanlı arşivlerine ait bilgilerden hareketle Tercil Sancağının coğrafi konumunu, sınırlarını yerleşmeleri ile ekonomik fonksiyonlarını belirlemeye çalışmıştır. Kranendonck[14] (2004), Hazro çevresinin Geç Silüriyen'den Erken Devoniyen'e kadar olan jeolojik evrimini incelemiştir. Öztürk ve arkadaşları[15] (2016) Güneydoğu Anadolu'da açığa çıkan Silüryen Dadaş Formasyonunu organik jeokimyasal yöntemlerle araştırmışlardır.  Söz konusu çalışmada Hazro şeyllerinin, düşük petrol doygunluk indeksi değerleri ve orta dereceli termal olgunlaşmaları nedeniyle herhangi bir kaya petrolü veya kaya gazı potansiyeline sahip olmadığını belirtmişlerdir. Kavak ve Toprak[16] (2013), Hazro-Dadaş mevkiinde yer alan ve bölgedeki tek kömür oluşumu olan Permiyen   yaşlı   kömürlerin   kimyasal,   petrografik organik jeokimyasal  analizlerini  yapmış  ve  özelliklerini  değerlendirmişlerdir. Kara[17] (2021), içinde Hazro çevresindeki birimlerin de olduğu Diyarbakır Havzası Paleozoyik birimlerinin yüzey-yeraltı jeolojisi ve petrol potansiyelini araştırmıştır. Bozkaya ve arkadaşları[18] (2011), Arap plakasının kuzey kesimindeki tortul havzasında yer alan Hazro Paleozoik-Alt Mesozoik'e ait kil mineralojisini araştırmışlardır. Aydın[19] (2020), Hazro Yükselimi’nin tektonik evrimini sismik veriler, kuyu logları ve arazi gözlemleri ile incelemiştir.

Bu çalışmada ilçe sınırları da dikkate alınarak, ancak bu idari sınırların kısıtlayıcılığına bağlı kalmadan Hazro-Hacertun kubbe yapısı ve çevresinin ağırlıklı olarak yapısal ve jeomorfolojik özellikleri olmak üzere fiziki coğrafyasına ve bunların sonuçlarına bağlı olarak tarihsel süreçten günümüze idari beşeri ve ekonomik özelliklerine değinilmiştir.

2.FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

2.1. Yapısal Özellikler

Hazro - Hacertun kubbe yapısı iç kenar kıvrımları içinde oluşan ve hâlâ yükselmekte olan kubbeler dizisi (antiklinoryum) içinde en yükseğini oluşturan ve tabakaların kapalı şeritler halinde birbirini eliptik olarak çevirdiği, Devoniyen’e kadar mostra verdiği tek antiklinalidir.

Araştırma alanımızın en alçak yeri, güneydeki neojen sedimantasyon havzası düzlüğünde ortalama 850 m, kuzeyde Hacertun Dağı kütlesinde en yüksek nokta 1576 metredir (Tumtaş Tepesi). Böylece kuzey - güney 6 km'lik yatay mesafede yükselti farkı 726 metreyi bulmaktadır.

Çalışma sahasında kubbenin uzanışına paralel dağlar üç sıra halinde uzanmaktadır. Bunlar; Hacertun-Goman Dağı, Şeyhşab Dağı, Keliayındar Dağı, Kevıradefı Dağı, Horoz Dağı ve Biler Dağı’dır. Doğudan batıya doğru yükseltileri azalan bu dağ sıraları arasında yer alan alçak sahaları ise subsekant depresyon tabanları oluşturmaktadır. Potanin, Şeyhşap, Hazro subsekant depresyonları gibi. Çeşitli yükseltiler ve farklı litolojik özellikler engebeli bir röliyefi oluşturmaktadır. Hogbek’lerin eğim dereceleri % 60 - 70 arasındadır. Hogbek sırtlarında ise eğim % 25 - 20 arasında değişmektedir. Depresyon tabanlarında ise eğim azalmaktadır.

Antiklinal aşınması ile yarma boğazlar (konsekant boğaz) meydana gelmiş bu boğazların yamaçlarında (özellikle Zuğur Boğazı) eğim % 60 - 70'i bulmaktadır. Oldukça derin yarılan bu antiklinaller içinde çok derin boğazlar oluşmuştur. Hazro İlçesine ulaşım (oldukça virajlı) ancak bu derin yarma boğazlardan birinden; Zuğur Boğazı’ından sağlanmaktadır.

Araştırma sahamızda ortalama yükseltisi 1400 m olan yüksek düzlükler yer almaktadır. Bu düzlükler Hacertun Tepesi, Bıyıktepe ve Grihabo tepesi çevresinde görülür. Diğer alçak düzlükler ise, ortalama 800 - 1000 m yükseltileri arasındadır. Biler dağı sırtlarındaki yapı düzlükleri ve güneydeki Tersiyer düzlüğü bunlara örnek gösterilebilir. Bu düzlüklerin tamamı mevsimlik ve daimi akarsular tarafından yarılmışlardır. Bu bölümde önce yer şekillerinin oluşumunda etkili olan yapısal (jeolojik-tektonik) özelliklere değinilecek, daha sonra jeomorfolojik birimler sistematik ve yapısal olarak ele alınacaktır.

2.1.1. Jeolojik Özellikler

Güneydoğu Anadolu'da Diyarbakır havzasının kuzey, kuzeydoğu ve doğusunda "iç kenar kıvrımları" olarak bilinen orojenik kuşak aktif tektonik nedeniyle yükselmektedir. Bütün bu kenar kıvrımların en ilgi çekeni BKB - DGD  yönünde uzanan Hazro - Hacertun antiklinalidir. Bu alan, tabakaların devoniyene kadar mostra verdiği tek kubbe strüktürüdür.

Jeolojik yapının yer şekilleri üzerindeki etkisi, hem mevcut kayaçların yapısı, hem de tabakaların kıvrımlı, kırıklı monoklinal, dom vb. özellikte olmalarıyla ve tektonizmayla gerçekleşmektedir. Toros orojenik kuşağının kuzeyinde yer alan sahamızda çeşitli dönemlerde oluşmuş formasyonlar bulunmaktadır (Şekil 3). Araştırma sahamıza ait jeolojik birimler, yaşlıdan gence doğru sırasıyla ele alınacaktır. Alanımız fosil türleri bakımından da zengindir. Bunlara da ayrıca değinilecektir. En çok fosil barındıran jeolojik dönem ise Paleozoiktir.


Şekil 3.
Hazro ve Çevresinin Jeoloji Haritası (Lebküchner 1974; Kavak ve Toprak 2013; MTA 1/500.000 ölçekli jeoloji haritalarından faydalanılarak dijital ortamda çizilmiştir. Kırmızı kesik çizgiler Hazro ilçe sınırlarıdır).

2.1.1.1. Paleozoik

Araştırma sahasında yüzeyleyen  Paleozoik birimler, hem ülkede hem de bölgede yüzeyde görünen nadir en yaşlı birimlerindendir. Antiklinalin iç kısımlarında yer alan Palezoik formasyonlar, eski temel oluşukları olan, Prekambrien ? – Kambrien, Ordovisiyen, Silurien, Devoniyen ve Permiyen yaşlı tortul serilerinden oluşur.

Prekambrien ? - Kambrien Oluşukları, Hazro ilçesi batı dolaylarında Hacertun Dağı ile Tercil (Yarhisar) köyü arasında mostra verirler. Bunlar; renkli kumtaşı bantlarının, yeşilimtrak renkli şist ve gri renkli kalker seviyeleri ile üst üste sıralanmasından oluşur. 250 - 300 m kalınlığında olan temel oluşuklarının kimi seviyeleri bitüm (kömür ve petrol) içermektedir. Bunlar en eski birimlerdir. Bu litoloji topluluğu Dadaş Formasyonu içinde adlandırılır.

Şekil 4. Hazro-Hacertun Kubbe Yapısı Üzerinde Alınmış Kuzey-Güney Doğrultulu Kesitler[20].


Ordovisiyen - Siluriyen, temel oluşukları serisinin üzerinde 15 m kalınlığında bol fosilli ve tabakalı, yeşil san renkli bir kumlu - marn - kalker bandı bulunur. Bunu genellikle pembe renkli kum taşı bantlarının üst üste dizilmesinden oluşmuş 80 - 90 m'lik monoton bir seri izler. Kumtaşı bantlarının kimisi çapraz yapılı ve bitüm içermektedir. Bunların yaşı Ordovisiyen ve Siluriyendir ancak Devoniyene kadar uzanabilir. Antiklinalin çekirdeğinde Dadaş köyü çevresinde yüzeyleyen siyah şeyl ve ince kireç taşı tabakaları Siluriyen yaşlıdır. Siyah şeyller içinde cyrtupraptur fosilleri bulunmuştur. Ordovisiyen ve Siluriyeni oluşturan litoloji topluluğu bölge jeolojisinde "Dadaş formasyonu" olarak tanınır. Siluriyen tabakalarının görünür kalınlığı ise 100 m kadardır. Bunların üzerine Devoniyen tabakaları killi marn ve çörtlü kireç taşlarıyla başlayan seriler gelir[21].

Devoniyen eski formasyon olarak antiklinalin batı bölümünde, doğuda Şeyhşab ile batıda Dadaş köyleri arasında 4 km'den daha uzun bir mesafede mostra vermektedir. Kuzeyde tabakalar serisi Devoniyenin üzerinde normal şekilde devam ettiği halde, güney kenarda Devoniyen tektonik arızalar boyunca üst Permiyen ile Jura - Kratese yaşlı dik duruşlu tabakalarla sınırdaştır. Devoniyende en iyi mostralar Dadaş'ın güneyinde akan Fetlika deresinde ve güneyde buna paralel olarak uzanan dere yatağında, Dadaş'ın aşağı mahallesine kadar olan kısımda bulunmaktadır. İyi durumdaki mostralar Hemek deresinde, Şeyhşab deresinde ve bunların batısında bulunmaktadır.

Tolun, Kellog ve Lebküchner tarafından tanıtılan makrofauna ise şunlardır; mercanlar, Bıyozoa'lar, Brachiopod'lar ve Grinuid familyası şeklinde belirtilen fosiller [22].

Karbonifer, Hacertun dağı ile Tercil (Yarhisar) köyü, Hacertun Dağı ile Dadaş köyü, Hacertun dağı ile Çökeksu köyü arasında yayılış göstermektedir. Karboniferin gerek temel arazileri ve gerekse Permiyen oluşuklarıyla kesin sınırlan arazide saptanamamıştır. Alanımızda karbonifer; gri ve pembe sarı kum taşı, mavi yeşil renkli şist, çört yumrulu, silisli, gri renkli ve tabakalı kalker ile killi kalker bantlarının üst üste gelmiş dizilerinden oluşmuştur. Kimi yerde kum taşı ve şist bantlarının arasında 1 - 2 m kalınlığında kömür (kömür damarları zaman zaman işletilmiştir) tabakaları mevcuttur. Yer yer karasal olan bu karbonifer oluşuklarının kalınlığı 80 - 90 m'dir. 15 - 20 m kalınlığa ulaşan tabakalı kalker bantları bol Corail ve Brachiopodes fosillidir[23].

Permiyen ile Karbonifer oluşuklarının kesin sınırlan belli değildir; Ancak Karboniferin tavan kısmı olması gereken 50 m'lik silis çimento, pembe sarı renkli kumtaşı bandının üzerinde Permiyen olması gereken bir seri vardır[24] (Türkünal, 1976). Birim, içinde arazide birbirinden kolayca ayırt edilebilen beş horizona ayrılabilir:

a) Alt laküstr horizon: Denizel Devoniyenin aksine bir lagün içinde birkaç kömür damarı kapsayan salt bir tatlı su oluşumu teşkil etmektedir. Bu horizon Dadaş köyünden başlamak üzere Şeyhşab ve Hazro üzerinden Gomanibrik (Çökeksu)'e kadar uzanan bir şeritten mostra vermektedir. Kalınlığı Dadaş'ta 80 m, Gomanibrik (Çökeksu)'te 100 m'ye kadar ulaşır. Kalınlıkları muhtelif kesimlerinde çok değişen kömür damarlarından sadece alt damar (90 m) Hazro, Gomanibrik'te taş kömürü olarak işletilmiştir.

b) Alt kalker Horizon: Tabanın ve tavanın sarımtrak ile kahverenginin renklerinden farklı olan gri renk tonlan ile tüm arazide belirgin şekilde kendini göstermektedir. Kalkerler banklar halinde ve kırıldığında gri mavi renktedirler. Fosil kapsamlıdırlar. Toplam kalınlığı 20 - 30 m'dir.

c) Üst Laküstr Horizon: Hiçbir yerde açık mostra vermemiştir. Denizel çökelti safhasından sonra tekrar, takriben 100 m.'lik kalınlığa sahip oldukları tahmin edilen tatlı su oluşuklarından oluşur. San kahverengi demir kuvarsit, kalkerli kum taşlan, kalkerli kömür tabakaları (30 m ) içermektedir.

d) Üst Kalker Horizon: Bu horizon arazide morfolojik bakımından çok belirgin durumdadır. Sert gri ve mavimtrak gri renkli iyi banklı Brachipot ve Bellerophor içeren kalkerlerden oluşur. Bıniyagoman tepesinden güneye doğru Hazro Şehşab - Dadaş kesimindeki sırtlar kalkerlerden oluşur ve Grihabo tepesinde son bulur. Horizon kalınlığı 85 - 90 m. 'dir.

e) Kalkerli Marn Horizonu: Alt kısmında yumuşak gri renkli kalkerli marnlarla çabuk bozuşan, ayrışan pirit taneleri dolayısıyla çoğu kez benekli olan kalkerler kapsamakta ve bu kayaçlar özellikle Schellwienella olmak üzere zengin fosil içeriğine sahip bulunmaktadır (Tolun, 1951). Bıniyagoman tepesi üzerindeki kuzeye uzanan vadide çok iyi mostra verir ve Bırachiopod içerir. Bu horizon yumuşak tabakalarından dolmaçlar oluşturur. Kalınlığı yaklaşık 50 metredir. Permiyene ait formasyonlar, Şeyhşab - Gomanibrik formasyonu içinde adlandırılır[25].

2.1.1. 2. Mesozoik

Petrol ve fosfat yatakları içermesi bakımından Güneydoğu Anadolu'nun stratigrafik istifinde özel bir yeri olan Mesozoik birimlerin araştırma sahamıza Hazro - Hacertun antiklinalinde yapılan sondaj - dikme kesitler sonucu bu dönemin Triyasla başlayıp Kretase sonuna kadar uzanan, sığ deniz ortamında çökelmiş ve sürekli bir sediment istifi oluşturdukları görülmüştür[26].

Triyas, Antiklinalin kuzey yamacında ve Gomanibrik (Çökeksu) köyü doğusunda mostra verir. Şeyhşab (Kuşdamı) köyü ile Dadaş köyünün aşağı mahallesi arasındaki batı bölümünde de az çok dikey durumda yayılış göstermektedir.

Permiyenin tavandaki oolitik kalkerli marnları üzerinde belirgin şekilde konkordan olarak Triyas, alacalı çoğu kez kızıl kahverengi killerle başlamaktadır. Bu yumuşak horizon düz yamaçlarda uzun mesafede takip edilebilmektedir. Tabanın kalınlığı 70 – 90 m.'dir. Bu seride Tolun[27] (1951), Lebküchner[28] (1974) tarafından Verfeniyen tabakasını gösteren fosiller toplanmıştır (Pseoudumonotis Clarai Enmrich, Myphoriz – Goldfuss, Gyroporella Sp.). Bu litoloji grubu Şeyhşab ve Beduh Goyan formasyonu içinde adlandırılmıştır. Sahamızda Şimşim (Ormankya), Şeyhşab (Kuşdamı), Halhal (Çitlibahçe) ve Hacertun Dağı dolaylarında dağılış gösterir. 120 - 200 m kalınlığa ulaşır. Bu karbonatların üzerine orta Kretase kalkerleri gelir.

Kayaçların sertliği dolayısıyla antiklinalin iskeletini teşkil eden bir tabaka serisi Jura Kretase olarak belirlenmiştir. Tabakalar öncelikle ara katkılar halinde marnlar kapsayan kalkerleri ve dolomitik kalkerlerle dolomitlerin oluşturduğu kalın bir seriyi kapsamaktadır[29]. Hacertun Dağı’nın tepesi Şeyhşab formasyonundan ve Jura karbonatlarından oluşmuştur.

Kimi yerlerde Mardin Sayındere formasyonu olarak adlandırılan Kretase, birimleri, sahamızda Şeyhşab formasyonu olarak adlandırılmıştır. Tabakaların kalınlığı 100 - 150 m.'dir. Gri renkli kum taşlan ile açık renkli çört bantlarının üst üste sıralanmasından oluşmuştur. Antiklinalin kuzey kanadında Şimşim, güney kanadında ise Şeyhşab Dağı güneyinde dağılış gösterirler.

2.1.1. 3. Tersiyer ( Senozoik )

Paleosen’e ait birimler Germav formasyonu içinde belirtilmiştir (Germav İdil ilçesinin 22 km. GGB.'da bir köydür). Litoloji gri renkli silisli kumtaşı, pembe renkli killi kumtaşı ve kalkerli kumtaşları ile açık renkli çört bantlarını üst üste sıralanmasından oluşmuştur. 100 - 150 m. kalınlığında bir seri halinde gelişmiştir. Şeyhşab'ın güneyinde Şimşim (Ormankaya) ve Halhal (Çitlibahçe) köylerinin kuzeyinde yayılış göstermektedir. Germav formasyonu sahamızda Şimşim formasyonu olarak adlandırılır. Dercal (Tavşantepe) köyüne kadar yayılış gösterir.

Eosen - Oligosen birimleri genellikle kırmızı renkli ve klastik materyalli, gevşek yapılı, ince kumtaşı, kaba kumtaşı ve polijenik konglomera bantlarının birbirleri üzerine sıralamasından oluşmuştur. Polijenik materyalli olan bu oluşuklar Germav formasyonu üzerine normal olarak oturur. Bu zaman birimleri antiklinal kıvrımını çevreler biçimde gelişmiştir. Kalınlığı 700 - 800 metreye ulaşır. Tercil (Yarhisar) çevresinde petrol şirketleri tarafından açılan sondaj kuyularıyla ulaşılmıştır.

Killi kumtaşları, kaba kum taşlan, renkli kil ve gevşek çimentolu ve klastik materyalli konglomera bantlarının ardalanmasmdan oluşmuş Şelmo formasyonu havzada en yaygın birimlerdendir. Genellikle senklinallerin taban örtüsünü oluşturan Şelmo formasyonu sahamızda Diyarbakır havzasının taban arazisi şeklindedir. Havzada  850 - 1000 m. kalınlığa ulaşır. Hazro - Kulp arasındaki arazide gelişmiş pliyosen konglomeraları ise elemanları yuvarlaklaşmış gabroit, yeşil taşlar, kristalen şistler, açık renkli kalker ve beyaz - siyah renkli kuvarslar ve kumtaşından oluşmuştur. Kalınlıkları 70 - 80 m'ye ulaşır. Tektonizmaya uğramış, kıvrımlanmış bu oluşuklar Mio - Pliyosen formasyonu ile 20 - 30 derece açı ile diskordanslıdır[30].

2.1.1.4. Kuvaterner

Kuvaterner en genç birimleri oluşturur. Sahada uzun zaman aşınma - taşınma olaylarının devam etmiş olması nedeniyle depresyon tabanlarında alüvyal ve dolgu malzemesi olarak birikmiştir. Kubbeyi kuzeyden boşaltan akarsuların taşıdığı malzemelerin yığıldığı Çitlidere ve Çemidere havzasında, Hazro çayı ve Tercil Çayı havzasında kalınca alüvyonlara rastlanır. Sübsekant depresyon tabanlarında, kubbenin güneyinde en dıştaki kenar kıvrımların önündeki düzlüklerde kum, kil ve çakıllar gibi dolgu malzemesi Kuvaterner yaşlıdır.

2.1.2. Tektonik Özellikler

Hazro-Hacertun antiklinali kabaca BKB - DGD doğrultusunda uzanan bir geometriye sahiptir. Kubbede önemli faylar söz konusudur. Bu fay hatlarından biri Bıniyagoman Tepesi’nin KKB' da başlar formasyon sınırları takip ederek Hacertun dağını güneyinden geçer ve Zinareşbe sırtını kat eder ve Jura – Kretase’den daha yaşlı olan bütün tabakaları keser.

Antiklinalin güney bölümünde tabakaların devrik biçimde kuzeye doğru yatım yaptıkları görülür. Batıya doğru gittikçe artan tabaka kompleksleri şaryaja benzeyen ve "Güney Fayı" olarak adlandırılan bir fay altında kaybolurlar. Bu fayın oluşumu bir yatık kıvrım sonucudur batı yönünde kuzeyden doğru olan bindirmenin büyüklüğü gittikçe artmakta ve nihayet faydan itibaren yer yer sadece Jura - Kretase kompleksleri görülür. En çok dikkat çekenleri Hazro batısındaki Hemek Tepesi’nin doğu ve batı yamaçlarında görülebilen birçok fay ana faya paralel durumdadır. Tali faylar ise Grihabo Tepesi kuzeyi, Hazro'nun kuzey batısında Şeyhşab Dağı’nın kuzeybatısı ve Dadaş köyü civarında bulunmaktadır. Bu fay kubbenin güneydoğusundaki Nasudik Deresi’ni 1,5 km. batıya doğru ötelemiştir.

2.2. Sistematik Jeomorfoloji

İnceleme alanı, Güneydoğu Torosların kenar kıvrımları içinde yer alan Uzuncaseki Dağı’nın güneydoğusunu kapsamaktadır. İnceleme alanında yapı, tektonik, morfoloji gelişim ve akarsuların etkisiyle üç farklı ana morfolojik birim şekillenmiştir. Bunlardan birincisi, BKB - DGD yönünde üç sıra halinde uzanan, 1550 metreye kadar çıkan çeşitli kayaç topluluklarından oluşan dağlık ve tepelik alanlardır. İkincisi, bu dağların aşındırılmasıyla ortaya çıkmış plato (aşınan yüzeyleri, yapısal yüzeyler) alanlarıdır. Üçüncüsü ise üzerinde önemli tarım alanlarının yer aldığı taban arazilerdir. Bu tarım arazileri aşınmaya bağlı olarak ortaya çıkan subsekant depresyon alanlarıdır. Hazro çevresinde bu belirli üniteler içerisinde kıvrımlı ve domlu yapıya ait yapısal şekiller, birikim alanları, birikinti koni ve yelpazeleri, vadiler boğazlar, karstik şekiller ve etek döküntüleri yer alır.

2.2.1. Dağlık ve Tepelik Alanlar

Dağlık kuşak, BKB - DGD yönünde birbirine paralel üç sıra halinde uzanırlar. Bunlar kubbenin kuzeyinde uzanan Hacertum - Goman dağlan sırası, buna paralel uzanan Şeyhşab dağı sırası ve en güneyde yine bunlara paralel uzanan Keliayındar Kevıradefi Horoz ve Biler dağları sırasıdır (Foto 1).

Dağlık alanın en yüksek ve en geniş kesimini Hacertun dağı oluşturur. BKB - DGD yönünde uzanan Permiyene ait sert gre ve kalker gruplarından oluşan dağlık kütle doğuya doğru gidildiğinde yükseltisi azalır. Goman Çayı, İşkar Çayı, Şeyhşab Çayı ve Kurdere Çayı tarafından derin bir şekilde yarılmışlardır. Hacertun Dağı üzerinde bulunan doğu - batı uzanışlı Üst Miyosen aşınım yüzeyi geniş bir yer kaplar.  Hacertun dağı kütlesi üzerinde en önemli yükseltiler, Tumtaş Tepesi (1576 m.) Şeyhnasif Tepesi (1471 m.), Kel Tepe (1460 m.), Bıniyagoman Tepesi (1451 m.) Mergamir Tepesi (1450 m) Zınarisefa Tepesi (1410 m) ve Hırsızlar Tepesi (1417 m) dir. Hacertun Dağı kütlesi kuesta özelliğine sahip olduğundan asimetriktir. Güneye bakan kuesta alınları daha dik, buna karşılık kuesta sırtlan daha az eğimlidir. Aynı özellik Goman Dağı için de geçerlidir. Her iki dağın daha dik olan kuzey yamaçları birçok mevsimlik kısa boylu akarsular tarafından kısa mesafede yarılmıştır. Alanın topografya ve jeomorfoloji haritalarına bakıldığında bu kuzey yamaçlar adeta bir testere ağzını andırmaktadır. Dağın güney yamaçları kuzey yamaçlarına göre çok daha az eğimli olup Kurdere, Şeyhşab, İşkar ve Goman Deresi gibi daha uzun boylu akarsular tarafından derin bir şekilde yarılmışlardır.

Hacertun dağlık kütlesinin güneyine yakın yerde geçen BKB - DGD yönlü önemli bir fay geçmektedir ki bu, dağın kuzeybatıya doğru uzamasını sağlamıştır. Bu fay hattı Hacertun Dağı batısında Hırsıztaş Tepesi’nin yükselmesinde önemli derecede etkili olmuştur. Yine bu faya bağlı olarak akarsularda ötelenmeler olmuş, düzlükler ve eğimli yamaçlar meydana gelmiştir. Hacertun Dağı kubbenin çekirdek morfolojisini oluşturmakta ve kubbe morfolojisinin bu dağlık kütlenin adı ile literatüre geçmesini sağlamıştır. İnceleme alanının doğusunda yer alan ve Hacertun Dağının devamı niteliğinde, aynı yönde uzanan başka bir dağlık kütle, Permiyen’e ait sert gre ve kalker tabakalarından oluşan 1497 metre yükseltisiyle Goman Dağı kütlesidir. Hacertun Dağı gibi asimetrik özelliktedir. Kuzey yamacı güney yamacına göre daha fazla eğimlidir ve üzerinde Hacertun dağı gibi düzlükler gelişmemiştir. Üzerinde yer alan önemli yükseltiler ise Keli Tepe (1500 m.) Goman Tepe (1497 m.) ve Dıburya Tepesi (1235 m.)’ dir. Kuzey yamacı, kısa boylu mevsimlik akarsularla yarılmıştır. Doğu yamacı Poraça Deresi ile güney yamacı Kevırihijiri Deresi ve batı yamacı ise Liç Deresi tarafından  yarılmıştır. Goman Dağı kütlesi kubbenin doğu bölümüne karşılık gelir ve batısında geçen "Güney Fayı" doğu yamacında olan Nasudik Deresini 1,5 km kadar ötelemiştir. Hacertun dağı gibi kuzeyi Şimşim, güneyi ise Potanin subsekant deresyonu ile sınırlıdır.

Hacertun - Goman Dağına paralel uzanan ikinci bir dağ sırası Şeyhşab Dağı sırasıdır. Jura - Kretase kalker ve kalkerli grelerden oluşan Şeyhşab Dağı sırası diklikler halinde belirmiştir. Bu diklikler kuzeyinden geçen bindirme fayından (Şaryaj) kaynaklanmaktadır. Diklikler halinde beliren bu dağ sırası, doğudan batıya doğru Şeyhşab Deresi, Gırdere, Kaniyayusuf Dere, Kurdere ve Dadaş Deresi tarafından yarılmıştır. Sonuçta derin vadiler halinde yarılan tepeler dizisi şeklinde bir rölyef  ortaya çıkmıştır. Şeyhşab Dağı üzerinde oluşan bu tepeler dizisi yükseltilerine göre; Şeyhşab Tepe (1230 m.) Büvehüsnika Tepe (1225 m.) Zınarikabl Tepe (1200 m.) Kulaksız Tepe (1160 m.) Zınarihasan Tepe (1150 m.)’ dir.

Antiklinal deseni bu belirtiğimiz Hacertun - Goman dağı sırası ile Şeyhşab dağı arası arasından geçmektedir. Bu iki dağ sırası arası antiklinalin göbeği olarak belirtilebilir. Şeyhşab dağı aynı zamanda bir hogbek sırası özelliğini gösterir. Antiklinalin boşalmış merkezine yani kuzeye bakan hogbek alınlarında eğim fazladır. Buna karşılık güneye bakan hogbek sırtlarında eğim daha azdır. Jura - Kretase tabakalarından oluşan dağlık kütle üzerinde tipik karstik şekiller gelişmiş, bunlardan Zınarikabl dağı sırtlarında Kabl mağarası bulunur.

Kubbenin güneyini boydan boya kuşatan Keliayındar, Kevıradefi, Horoz ve Biler Dağı sırası Eosen marn ve yumuşak greleri üzerine gelen Eosen kalker guruplarından oluşmuştur. Kubbenin güneyini kuşatan bu dağ sırası, doğudan batıya doğru Hazro Çayı, Tercil (Çemidırij) ve Dadaş Deresi tarafından derin yarma boğazlarla üç yerde kesintiye uğrar. Bu akarsularla yarılan Keliayındar, Kevıradefi, Horoz ve Biler Dağı sırası üzerinde çok sayıda tepeler meydana gelmiştir. Yükseltilerine göre; en batıda bulunan Keliayındar Tepe (1407 m.) Kevıradefi Tepe (1335 m.) en doğuda yer alan Derikur Tepe (1269 m.) Hazro Çayı’nın yarmasıyla meydana gelen Biler Tepe (1258 m.) Kevırakerh Tepe (1185 m.) ve Küçük Horoz Tepe (1130 m.)’ dir.

Biler ve Horoz Dağı sırtlarında Kretaseye ait marnlı tabakaların süpürülmesiyle yapısal düzlükler ortaya çıkmıştır. Güneye eğimli plato görünümündeki bu düzlükler yaklaşık 6 km uzunlukta ve 2 km genişlikte olup süreklilik gösterir. Horoz ve Biler Dağı sırtlarındaki bu düzlükler Pliyosen aşınım yüzeyine karşılık gelmektedir. Söz konusu bu dağ sırasının tümü birer kuesta özelliğini taşır. Bu nedenle kuzeye bakan kuestaların alınlarında eğim çok fazladır. Dağlık kütlenin kuzeyinde akarsu denetiminde oldukça sarp eğimli ve dar basamaklı yamaçlar oluşmuştur.


Foto 1.
Hazro-Hacertun Dağı, Hazro Sübsekant Depresyonu ve Kuestalar.


2.2.2. Platolar (Aşınım Yüzeyleri ve Yapısal Yüzeyler)

Yüksek düzlükler genellikle dağlık kütlelerin üzerinde gelişme göstermişlerdir. Bunlar kubbenin bünyesinde ortalama yükseltisi 1400 metreyi bulan Hacertun düzlüğü ve bunun dışında daha alçak olan ortalama yükseltisi 1100 m. olan kubbenin çevresindeki yapısal yüzeylerdir.

Ortalama yükseltisi 1400 m. olan ve düzlüklerin en yükseğini ve en büyüğünü oluşturan Hacertun düzlüğüdür. Permiyene ait sert gre ve kalkerlerden oluşan bu düzlük Üst Miyosen aşınım yüzeyine karşılık gelmektedir. Yaklaşık 7 km uzunluğunda ve yer yer 2,5 km'yi bulan genişliği vardır. Tektonik hareketlere uğrayan Hacertun Dağı üzerindeki bu düzlük hem yükselmekte hem de dış etken ve süreçlere maruz kalarak düzleşmekte ve yükseltisi azalmaktadır. Tektonik hareketlerin etkisi ile düzlüğün yükselmesi devam etmektedir.

Hacertun Dağı üzerindeki düzlüğün batısı, ortası ve doğusuna göre daha gelişip genişlemiştir. Güney yamaçtaki Kurdere, Dadaş ve Şeyhşab Deresi ve bu akarsuların tam karşılığı olan kuzey yamaçtaki Çitli Dere ve Kayırto Deresi gibi akarsuların kubbenin merkezine kadar sokulmaları bu düzlüğün ortasını daraltmıştır ve genişlik burada 1 km kadardır. Hacertun düzlüğü batıdan doğuya tedrici olarak alçalır.

Kubbenin güney ve güneydoğusunu kuşatan Horoz ve Biler Dağı hogbek ve kuesta sırtlarında yapısal yüzeyler yer alır. Kretase’ye ait marnlı tabakalar üzerinde bulunan Eosen marn, yumuşak gre ve kalker tabakaları bulunduğundan ve bunların süpürülmesi ile hogbek ve kuesta sırtlarında oldukça devamlı görünen yapısal düzlükleri meydana gelmiştir. Bunların genişliği 6 km, uzunluğu ve yer yer 2 km' yi bulur. Doğu - Batı yönünde uzanan düzlük, Hazro Çayı tarafından derin ve sarp bir şekilde yarılmıştır. Akarsuyun her iki yakasında böylece kornişler ve boğaz oluşumu gerçekleşmiştir. Düzlüğün batıdan doğuya doğru tedrici ve devamlı bir şekilde yükseltisi artmaktadır. Horoz ve Biler Dağı üzerindeki bu yapısal yüzeyde meşelikler ve fundalıklar, yamaçlarında ise meralar geniş bir yer kaplar. Bu nedenle bu düzlükler üzerinde küçükbaş hayvancılığıyla uğraşan Bağyurdu ve Tavşantepe köyleri kurulmuştur. Platonun kuzeyi güneyine göre daha çok yarılmış ve parçalanmıştır. Platonun kuzeyi ve güneyi taban arazileri sınırlamıştır.

2.2.3. Taban Arazi

BKB - DGD yönünde uzanan tepeler dizisi ve dağ sıralan arasında ve bu dağlara paralel olarak uzanan sübsekant depresyon tabanları ile sahamızın güneyinde yer alan Diyarbakır Havzası'nın kuzey kesimindeki havza tabanı inceleme sahasındaki taban arazilerini oluşturur. Subsekant depresyon tabanları Pliyosen aşınım ve birikim yüzeyi, güneydeki havza tabanı ise Pliyo - Kuvaterner birikim yüzeyine karşılık gelmektedir. 800 - 1000 metreler arasında gözlenebilen bu birikim ve aşınım ortamı, depresyon tabanı, ince ve kaba unsurlu akarsu dolgu malzemesinden, sahamızın en güneyini kapsayan havza tabanı ise kaba unsurlu çakıl, breş ve konglomeralardan oluşmuştur. Depresyon tabanları, Hacertun Dağının kuzeyinde ve güneyinde bu dağ sıralarına paralel olarak 1000 m. yükseltide uzanır. Antiklinali boşaltan Kurdere, Hazro Çayı ve Çemi Deresi gibi akarsuların getirdiği malzemeler bu depresyonlar tabanında birikmiştir. Killerden oluşan Hazro depresyon tabanında (özellikle Şeyhşab Dağı ile Tercil köyü arası) killer üzerinde “Badlands” topografyası oluşmuştur. Ayrıca Koçbaba, Ülgen, Mutluca köyleri arasındaki killer üzerinde Gully/yarıntı erozyonu devam etmektedir.

Pliyo - Kuvaterner birikim yüzeyinde oluşan Taban araziler önemli tarım alanlarına karşılık geldiğinden burada, Hazro, Dadaş, Şeyhşab, Şimşim ve Halhal gibi önemli yerleşim alanları kurulmuştur. En güneydeki havza tabanında ise tahıl tarımının yoğun olarak yapıldığı Teknebaşı, Dadaş, İncekavak gibi köyler kurulmuştur.

2.2.3. Vadiler ve Boğazlar

Araştırma sahasında yapı, tektonik ve iklim denetiminde gelişen vadileri ana hatları ile kon sekant vadiler ve bunun tabileri olan sübsekant vadiler ve kolları olarak tanımlayabiliriz.

Sahamızdaki akarsular geriye aşındırma sonucu, gerisindeki havzaları kapmışlardır. Havza tabanında akan Tercil, Dadaş Deresi ve Hazro Çayı gerideki subsekant depresyonlarının geriye aşındırmayla kapmıştır. Bu akarsular havzaları ve depresyonları birbirine bağlayan derin ve sarp yamaçlı boğazlar açmışlardır.

Hazro Çayı Vadisi ve Boğazı

Kubbenin güneyinde bulunan vadilerden Hazro Çayı vadisi kuzey güney yönünde yaklaşık 5 km uzunluktadır. Geriye aşındırma mekanizması ve kapma olayı sonucu, havzaları birbirine bağlamıştır. Hazro çayının en büyük kolu olan Potanin Deresi subsekant depresyon tabanında akmaktadır. Kuzeyden gelen Goman Deresi ise diğer önemli bir kolunu oluşturmaktadır. İşkar Deresi, Şeyhşab Deresi, Kaniyakaza Deresi, Kavsi Deresi Hazro Çayı’na karışan diğer akarsulardır. Hazro Çayı vadisi farklı litolojiden dolayı asimetriktir. Asli eğimine uygun olarak Hazro çayı vadisi Konsekant durumunu korumaktadır. Hazro çayı, kubbenin güneyindeki Tersiyer, Mezozoik ve Paleozoik tabakalarının oluşturduğu kuesta ve hogbek hatlarını enine keserek derin vadiler açmış ve kaynak sahasında kubbenin merkezi kısmına kadar, hatta Hacertun Dağı civarındaki zirvelere kadar vadisini geriletmiştir. Güneydeki Horoz - Biler Dağı sırasını yararak alanımızdaki en büyük boğaz olan Zuğur boğazını meydana getirmiştir. Zuğur Boğazı kuzey güney doğrultusunda 2 km uzunlukta klüz tipi konsekant bir yarma boğazdır. Boğazda dere kenarında Zuğur (Uzunargıt) köyü kurulmuştur. Hazro-Diyarbakır karayolu bu boğazdan geçmektedir.

Tercil Vadisi ve Boğazı:

Kubbenin güneyinde Kevıradefi ve Horoz Dağının kesintiye uğramasını sağlayan Tercil vadisi kuzey - güney uzanışlı yaklaşık 5 km uzunluğa sahiptir. Asli eğime uygun akan Tercil Deresi, güneydeki Kevıradefi ve Horoz Dağı Eosen yaşlı tabakalardan oluşan monoklinal yapıyı yaran konsekant bir akarsudur. Hazro Çayı gibi geriye aşındırma ile gerideki havzayı kapmıştır. Monoklinal yapıyı kesintiye uğrattığı yerde Zuğur boğazından sonra 1,5 km uzunluğunda Tercil boğazını açmıştır. Boğazın batı yamacında Tercil (Yarhisar) köyü kurulmuştur. Yine Hazro Çayı gibi Tercil Çayı da Tersiyer, Mezozoik ve Paleozoik tabakalarının teşkil ettikleri kuesta ve hogbek hatlarını enine kesip derin vadi açmış ve kaynak sahasındaki Kurdere Hacertun Dağı üzerindeki Tumtaş Tepesi’ne kadar vadisini geriletmiştir. Tercil Çayının önemli kolları Kuşdamı deresi, Gırdere ve Kendalisor Deresi’dir. Hazro çayı gibi antiklinali güneyden boşaltan ikinci büyük akarsudur.


Dadaş Vadisi ve Boğazı:

Kubbenin güneybatısında, Keliayındar ve Kevıradefı dağ sırasını kesintiye uğratan üçüncü büyük bir boğaz ve vadi ise Dadaş vadisi ve boğazıdır ki bu da konsekant vadi ve boğaz özelliğindedir. 5,5 km uzunluğundaki bu vadi farklı litolojiden dolayı asimetriktir. Geriye aşındırma ile birer sübsekant akarsu olan Pira, Fetlika ve İbo derelerini kapmıştır. Dadaş Çayı da vadisini Hazro ve Tercil Çayı gibi kubbeyi güneyden boşaltmaktadır. Flüvyal şekiller bakımından Hazro Çayı ve Tercil Çayı vadisi ile aynı özellikler taşır. Kaynak sahasında 5 mahalleden oluşan ve Hazro'nun en büyük köyü Dadaş kurulmuştur.

Bunlar dışında Nasudik vadisi içinde akan Nasudik Deresi kubbeyi doğudan boşaltmaktadır. Nasudik deresi, Dırbi ve Taşlıbağ deresini birbirinden ayırır ve burada Nasudik konsekant boğazını oluşturur. Nasudik vadisinde akan dere, buradan geçen "Güney Fayı" ile ötelenmiştir.

Kubbeyi batıdan boşaltan diğer bir vadi ve boğaz da Kavaklıboğaz vadisi ve boğazıdır. Konsekant bir boğaz ve vadi özelliğindedir. Vadide akan Kısra Deresi güneyde havza tabanında Dadaş Deresi ile birleşir. Kavaklıboğaz vadisi ve boğazı, bahsi geçen diğer vadiler ve boğazlarla flüvyal şekiller bakımından aynı özellikleri taşır.

Söz konusu vadilerin içinde akan akarsular kubbeyi kuzey, kuzeydoğu ve kuzeybatıdan boşaltmaktadırlar. Bu akarsular kubbenin güneyindeki akarsular gibi konsekant durumlarım muhafaza etmekte, ancak güneydeki akarsular gibi uzun boylu olmayıp kısa boylu mevsimlik akarsulardır. Bu durum kubbenin asimetrikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu akarsular vadilerini kubbenin merkezi kısmına kadar geriletememiştir. Bununla beraber kubbenin kuzey kanadında, Trias tabakalarının oluşturduğu hokbeklerin parçalanmasıyla meydana gelen konsekant gedikler de mevcuttur. Kabus deresi kubbeyi kuzeydoğudan, Dertopan Deresi kuzeyden, Çitli ve Çavlan dereleri ise kubbeyi kuzeybatıdan boşaltırlar. Kretase’ye ait marnlı tabakalar içinde vadilerini derin kazmışlardır. Çitli deresi vadisinde Halhal (Çitlibahçe), Dertopan Deresi vadisinin batı yamacında ise Şimşim (Ormankaya) köyleri kurulmuştur.

2.2.4. Birikinti Koni ve Yelpazeleri:

Eğim kırıklarının ve ana derelere karışan yan kolların ağız kısımlarında birikinti konileri oluşmuştur. Dağlık alandan inen akarsuların kaba unsurlu alüvyal malzemeleri yığmasıyla oluşmuş olup, yan yana kaynaşmış koniler boyunca hafif dalgalı bir etek düzlüğü görünümüne sahip birikinti yelpazeleri, sahamızda kubbenin kuzey ve güney yamaçları eteklerinde görülürler. Münferit birikinti konileri ise Keliayındar, Horoz ve Biler Dağı sırasının eteklerinde görülür. Birikinti yelpazeleri Hacertun Dağı ve Goman Dağı kütlesinin kuzey eteklerinde dalgalı birer etek düzlüğü görünümündedir. Hazro ilçesi, Dadaş köyü, Halhal (Çitlibahçe) ve Şimşim (Ormankaya) bu münferit birikinti konileri üzerinde kurulmuşlardır. Litolojik olarak birikinti yelpazeleri de vadi tabanları gibi akarsuların yukarı çığırlarından koparıp getirdiği alüvyal malzemeden oluşmuşlardır. Alüvyonların boyutu yukarı kısımlara çıkıldıkça büyür. Çakıl, blok ve kum boyutundaki elemanların oranı daha fazladır. Goman Deresi, İşkar Deresi ve Kavaklı Deresi su toplama havzalarının geniş olmalarıyla birikinti konileri de büyüktür. Kubbenin kuzeyindeki yamaçlardan inen kısa boylu akarsular yan yana kaynaşmış koniler boyunca hafif dalgalı birikinti yelpazesini meydana getirmişlerdir.

2.2.5. Karstik şekiller:

İnceleme alanında Mesozoik kalker tabakaları üzerinde karstik şekiller oluşmuştur. Karstik şekiller karbondioksit bakımından, yani karbonik asitçe zengin suların kireçtaşı, jips ve tebeşir gibi kayaçların çözünmesi sonucu meydana gelirler. Sahamızda önemli karstik aşındırma şekillerinden Zınarikabl dağının sırtlarındaki Kabl mağarası en güzel örnektir. Kabl mağarası bir düden şeklinde yer altında kuyu halinde girdikten sonra mağara kuyu olmaktan çıkıp bir yer köprü halini alır. Yaklaşık 2 km uzanan yeraltındaki bu mağara Zuğur boğazında son bulur. Mağarada oyulmuş odalar ve odalar içindeki taş divanlar mağaraya Prehistorik dönemlerde kullanıldığını gösterir.

Kubbe yapısının kuzey ve kuzeydoğusunu oluşturan ve Sarım Çayı tarafından derin bir şekilde yarılmış olan saha karstik bir plato özelliğindedir (Foto 2).


Foto 2. Hazro-Hacertun Antiklinalinin Kuzeydoğusunda Karstik Platoya Gömülmüş Sarım Çayı Vadisi.


Karstik aşındırma şekillerinden diğer önemli olanı ise sahamızda çok yaygın olan lapyalardır. Saf kalkerlerin bulunduğu çalışma sahasında en güneyde uzanan Keliayundar, Kevıradefi ve Horoz - Biler Dağını güney eteklerinde devamlı bir şekilde görülürler. Eosen kalkerleri üzerinde oluşan uzun oluklar, delikli, keskin şekilli oyuntular, araları bıçak sırtı gibi keskin olan bu karstik şekiller arazide yürümeyi güçleştirir. Kalkerlerin saf olması ve iklimin karstlaşmaya imkan vermesi gibi nedenler bu karstik şekillerin oluşumunu hızlandırmıştır.

2.3. Yapısal Jeomorfoloji

2.3.1. Hazro-Hacertun Kubbe Strüktürünün Özellikleri, Oluşumu ve Gelişimi

Jura tipi kıvrımlardan meydana gelmiş bir kuşak içerisinde yer alan  ve uzunluğu yaklaşık 16 km, genişliği de 8 km kadar Hazro-Hacertun kubbe yapısının çekirdek ve temel kısmında Siluriyen, Devoniyen, Karbonifer ve Permiyen'e ait Paleozoik tabakalar bulunur. Bunun üzerinde Tirias Jura ve Kretase olan Mesozoik tabakaları ile Tersiyer tabakaları bulunur. Böylece Paleozoik, Mezozoik ve Tersiyer zamanlarına ait çeşitli devirlerin çeşitli tabakalarından meydana gelmiş olan bu arazi bir kubbe şeklinde yükselerek kuzey yanı güney yanına göre daha dik olan bir kapalı antiklinal strüktürü meydana getirmiştir. Buna göre aynı zamanda Hazro-Hacertun Kubbe Yapısı büyük bir antiklinal ve dip kıvrımı şeklinde gelişmiştir. Aşınma sonucunda, kubbenin üstü açılmış içerisi de fazla boşalmış olduğundan merkezi kısmında uzunlamasına bir çukur meydana gelmiştir (komb). Oldukça belirgin bir röliyef terselmesi hemen göze çarpar. Bu olay sonucu Şeyhşap dağının KKD’da tünemiş bir senklinal oluşmuştur.  Çoğunlukla 1000 metreden daha yüksek olan hogbeklerden en yükseği, kubbenin kuzey yanındaki Hacertun Dağı’nda 1560 metreye kadar yükselir. Kubbe aşınma devresi içinde olgunluk safhası geçirdiği için, hem strüktürü teşkil eden tabakalar hem de bunlar üzerindeki rölyef şekilleri özellikle hogbek kuesta ve çarpılmış eğimlenmiş yapı düzlükleri oldukça belirgindir.

Genellikle oval bir şekilde olan Hazro-Hacertun kubbesinin üzerindeki yüksek rölyief içinde başlıca iki sıra halinde devam eden hogbekler göze çarpar. Birinci sırayı meydana getiren ve daha aşağıda bulunan hogbeklerle kuestalar Premiyen'e ait sert gre ve kalker tabakaları üzerinde oluşmuşlardır. Bu rölyef kubbenin merkezi kısmındaki çukur alana bakan ve elips şeklindeki bu merkezi çukuru çeviren simetrik şekiller şeklinde gelişmişlerdir. Nitekim kuzey yandaki Permiyen hogbek ve kuestalar güney yandaki hogbek ve kuestalarla karşılıklı olarak bulunmakta ve bir simetri göstermektedir. Kuzeyde ve güneyde yükselen bu kuesta ve hogbeklerin alınlarından geçen yayın içbükey tarafları kubbenin merkezine doğru bakmaktadır. Kubbenin merkezini teşkil eden yumuşak gre ve şist tabakaları, hızlı bir şekilde aşınıp, merkezi kısmının çukur bir alan haline gelmesine sebep olmuşlardır.

İkinci büyük hogbek ve kuesta sırası hem kuzey hem de güney yanlarda olmak üzere Jura-Kretase kalker ve kalkerli greleri üzerinde oluşmuştur. Bu kuesta ve hogbek sırasıyla daha altta bulunan Permiyen kuestaları arasındaki gre ve yumuşak kalkerli grelerden oluşmuş az dirençli Trias tabakaları yer aldığından, alt ve üst sıralan oluşturan disimetrik yüksek rölyief birbirinden belirli bir şekilde ayrılmaktadır. Ancak, bu Trias tabakaları çok yumuşak olmadığından iki kuesta arasında subsekant vadiler oluşamamıştır. Bu subsekant vadilerin oluşmamasının diğer bir nedeni de tabakaların hem alt tarafa hem de üst düzeylerde 25-30° yi aşan fazla eğimlere sahip olmasıdır. Bu bakımdan, Permiyen hogbekleri ile Jura-Kretase hogbekleri esas itibari ile bir çift hogbek yani çift basamaklı hogbek şeklinde görünmektedir. Üçüncü bir kuesta, hogbek istifi de Eosen marn ve yumuşak greleri üzerinde bulunan Eosen kalker tabakaları alanında görülmektedir. Bunlar daha çok kubbenin güney eteğinde görülmektedir. Kubbenin kuzey yanında ise üst Kretase'ye ait marnlı tabakalar bulunduğundan, bunların süpürülmesiyle hogbeklerin kuzeye bakan ve oldukça devamlı görünen yapı düzlükleri meydana gelmiştir. Jeomorfolojik gelişim olarak, kubbe üzerindeki rölyef, bir taraftan gençleşmenin olgunluk safhasına ulaşması, diğer taraftan, yarı kurak bir iklim altında oluşmuş bulunması yüzünden oldukça belirgin görünür. Kubbenin merkezi kısmı kubbeye yakın Eosen ve Miyosen tabakalarını kesen bir yay ile yüzeyi ile aynı yükseltide bulunur ve onunla uygunluk gösterir. Buna göre kubbe alanı Neojen sonuna doğru bir düzleşme safhası geçirdiği ve bugünkü yüksek ve belirli rölyefin bu gençleşmeden sonra meydana geldiği anlaşılmaktadır[31].

İnceleme alanını etkileyen Orojenik safhaları belirtecek olursak; Arap blokunda izostatik hareketleri oluşturan Prekambriyen deki Huron orojenezi, sahamızın kimi yerleri yükseltmiş kimi yerleri de alçaltmıştır. Alanımızdaki kubbeyi yükseltmiş ve bu kubbe ile Hezan kubbesi de yükselmiştir. Bu iki kubbe arasında kalan sahalar ise alçalmıştır. İnceleme alanımızda Devon arazileri çok belirgin olarak gelişmemiş olduğundan bu alan için Kaledoniyen Orojenezinin etkileri kesin olarak bilinmemektedir. Permiyen ve Trias oluşukların sınırları ayrıca bir araştırma konusu olduğundan Hersinyen orojenezi hakkında yetersiz bilgi vardır. Hacertun Dağı güney yamacında, Anden veya Simeriyen hareketleri etkisini gösterir. Permiyen-Trias sarımtırak renkli kumtaşları ile Şeyhşab karbonatları arasında 56°lik açısal uyumsuzluk mevcuttur[32].

Alp orojenezinin fazlarından olan Laramiyen faza sonunda Kretase oluşuklarını ilgilendiren bükülmüş bacak tipi kıvrımlar oluşmuştur ve bu kıvrımlar yer yer güneye bakışlı faylarla kesilmiştir. Hazro antiklinal kıvrımlarının özellikle güney yamaçlarında Rodaniyen fazlarının etkileri ters fay veya güneye itilme biçiminde görülmektedir.

Burada şu sonuca varılabilir: Hazro-Hacertum Kubbe yapısı, Eosene kadar Önce deniz tortullarıyla ve daha sonra göl tortullarıyla uzun bir istiflenme döneminden sonra oligosendeki şiddetli kıvrımlarla bu istiflenen tortullar da kıvrımlanmış, kubbe şeklinde yükselmiştir. Daha sonraki dönemlerde özellikle Pleyistosendeki nemli bol yağmurlar sırasında sahamızda kubbe dış etken ve süreçlerle flüvyal şekiller gelişmiştir. Konsekant akarsular ve bunların tabileri olan sübsekantların obsekan ve resekant vadileri, “kluz” tipi boğazlar ve “ruz” tipi vadileri gibi kıvrımlı yapıya ait flüvyal şekiller plüvyal dönemde şekillenmişlerdir. Ayrıca sahamızda yaygınlık gösteren depresyonlar ve hogbek-kuesta sistemi yine bu etkilerle meydana gelmişlerdir.

2.3.2. Yapısal Şekiller

Herhangi bir sahanın şekillenmesi, genel aşınma için birer yerel taban seviyesi teşkil eden ve aynı zamanda, meydana gelen enkazın taşınması hususunda birer mecra rolü oynayarak aşınmanın devamını sağlayan vadilere göre yönlenir. Böylece belli yapılar üzerinde akarsu şebekesinin yapı hatlarına uyumu dolayısıyla aşınmanın evrimine paralel olarak belli topografya şekilleri meydana gelir. Yapı ile flüviyal topoğrafya arasındaki bu ilişkiler çok çeşitli olan yapı tiplerini belirler. Yapı ile topoğrafya şekilleri arasındaki bu ilişkiler  yapısal jeomorfolojinin esas konusunu oluşturur. Hazro çevresinde yapısal jeomorfolojiye ilişkin çok özgün şekiller mevcuttur (Şekil 5).


Şekil 5. Hazro ve Çevresinin Yapısal Jeomorfoloji Haritası.

 

 2.3.2.1. Monoklinal Yapıya Ait Yer Şekilleri

Tabakaların genel olarak, belli bir yöne doğru eğimli oldukları yapılara monoklinal yapı adı verilir. Bu tür yapılar çoğunlukla epirojenik hareketlerle eğilmenmiş sahalardaki nisbeten yeni depolar üzerinde görülür. Böylece dağların eteklerinde, havzaların çevrelerinde veya kubbeleşmiş eski kütlelerin kenar kısımlarındaki yeni tabakalar monoklinal bir durum alırlar[33].

Sahamızda özellikle epirojenik hareketler sonucunda tortul tabakaların bir tarafa doğru eğimlenmesi ile oluşmuş monoklinal yapılar ve bunun üzerinde gelişmiş monoklinal bünyeye ait şekiller, kubbeleşmiş eski kütlenin kenar kısımlarındaki yeni tabakaların bir tarafa doğru eğimlenmesiyle oluşmuşlardır.

İnceleme alanında monoklinal yapıya ait rölief şekilleri üst Kretase ve Eosen yaşlı birimler üzerinde gelişmiştir. Konsekant boğazlar, kuestalar, subsekant depresyonlar kapma dirsekler sahamızda görülen monoklinal yapıya ait karakteristik şekillerdendir. Eosen kalkerli tabakalarından meydana gelmiş tepelik alanda gelişmiş kuestalar sahamızda bir kuşak halinde uzanır. Bunlar kubbenin güneyinde en dışta uzanan Keliayındar, Kevıredefi, Horozdağı ve Biler Dağı sırası üzerinde oluşmuşlardır. Kuesta alınları selektif aşınımla hızla gerileyerek dik ve belirgin hale gelmişlerdir. Söz konusu bu dağ sırası üzerinde, Kevrakerh Tepe (1385 m) Kevıredefi Tepe (1335 m), Keliazabe Tepe (1228 m) Büyük Horoz Tepe (1230 m) Biler Tepe (1258 m) Aliefendi Tepe (1190), Tavşantepe (1229 m.) ve Derikur Tepe (1269 m) münferit birer kuestadır.

Pleyistosen gençleşmesiyle belirmiş olan monoklinal rölyef üzerinde boğazlar, kapma boyunları ve dirsekler ortaya çıkmıştır. Dirençsiz tabakalar üzerine yerleşen sübsekant vadileri ve buna tabi obsekant kollarının tabakalarının durumuna ve arazi eğimine bağlı olarak kuesta alınlarına doğru kaymaları sonucunda birçok yerde kuesta göçü nedeniyle vadiler kalker kütleyi yararak gerideki havzaya açılabilmişlerdir. Mekanik çözülme ve kütle hareketleri ve obsekant ve konsekant akarsularının aşındırma faaliyetleri ile kuesta alınları gerileyerek girintili çıkıntılı bir yapı kazanmıştır. Buradaki girintiler obsekant vadilere, çıkıntılar ise kuesta anlı veya tepesine karşılık gelmektedir. Asli eğime uygun olan konsekant akarsular monoklinal yapıyı kesintiye uğratacak şekilde boğazlar açmışlardır. Bu konsekant akarsular Hazro Çayı, Dadaş Deresi ve Tercil (Çemidrej) Deresi ve kolları ile alana tam yerleşmiş ve vadilerinin derin bir şekilde yararak Tersiyer ve Mezozoik formasyonları yararak Hazro subsekant depresyon havza tabanındaki akarsuları kapmışlar ve aynı akarsular vadilerini gerileterek kubbenin merkezine kadar ulaşmışlardır. Ancak Hazro Çayı, Biler ve Horoz Dağı monoklinal yapının az eğimli yamacında genişlemiş ve hafif eğimli platoyu yararak boğaz açması yanında korniş oluşturmuştur. Boğazın iki yanında oluşan bu kornişler Zuğur boğazından Hozro'ya gidilirken dikkati çeker.

Hazro Çayı monoklinal yapıyı kestikten sonra Zuğur boğazının hemen bitiminde, doğudan gelen Potanin Deresini kaparak, kapma dirseğini oluşturmuştur. Aynı şekilde Tercil deresi de yapıyı yardıktan sonra gerideki sübsekant depresyona ulaşır ve tabanda akıp batıdan gelen Kendalisor deresini kapmış ve aynı şekilde bir kapma dirseğini meydana getirmiştir.

Dadaş boğazı, Tercil boğazı ve Zuğur boğazı aynı adla akan akarsuların monoklinal yapıyı yardıkları konsekant boğazlar ve gediklerdir.

Zayıf direnç sahalarına yerleşen ve eğim yönünde alçalan yamaçtan hafif eğimli oldukları ve monoklinal yapının daha dik olan yamacında ise daha dik yamaçlar olmaları nedeniyle asimetrik olan Potanin Deresi Kendalisor Deresi subsekant vadilerini oluşturmuşlardır.

Şekil  6. Hazro- Hacertun Kubbe Yapısını Gösteren Blokdiyagram.

2.3.2.2. Kıvrımlı Yapıya Ait Yer Şekilleri:

Kıvrımlı yapılar, tabakaların tektonik hareketler esnasında yanlardan gelen basınçla bükülmeleri, şekil değiştirmeleri ve bunun sonucunda dik, eğik, izoklinal, devrik, faylı, klivajlı kıvrımlar ile bindirme veya şaryaj kıvrımları, bazen de fleksür (bükülme)  meydana getirdiği yapılardır[34]. Hazro çevresinde kıvrımlı yapıya ait şekillerden antiklinal ve senklinaller, tünemiş senklinaller, ruz, val gibi şekiller ortaya çıkmıştır.

Hazro çevresinde meydana gelen kıvrımlar, tüm bölgede olduğu gibi kıta-kıta yakınlaşması sonucu oluşan kuzey-güney yönlü kompresyonel basınçların sonucudur. Ortaya çıkan bu genç kıvrımlar “Jura tipi kıvrımlar” olarak adlandırılır. İnceleme alanında bu Jura kıvrımları içinde yükselmiş ve yükselmekte olan Hazro-Hacertun Strüktürü bir antiklinal şeklinde belirmiştir. Çevresindeki alçak sahalar depresyonlar birer senklinale karşılık gelir. Güneyden kuzeye doğru birinci dağ sırası antiklinali bundan sonra gelen depresyon senklinali, daha sonraki Şeyhşab Dağı sırası, bindirme kaynaklı yüksek kıvrımlara karşılık ikinci bir antiklinal, bu antiklinalin kuzeyinde şeyhşab deresinin içinde yerleştiği depresyon yine bir senklinali ve bundan sonra tekrar yükselen Hazro - Goman Dağı sırası üçüncü bir antiklinali oluşturmaktadır. Burdaki senklinaller “val” gibi görünse de Dom yapısı göz önüne alındığında birer komb depresyonu niteliğindedir. Boyuna konsekantlar doğrultusunda, antiklinal yamaçları üzerindeki kısa fakat kuvvetli aşındırma ile güçlü derelerin meydana getirdikleri küçük derin vadiler antiklinal yamacındaki “ruz”, yani enine konsekant başlangıçlarını oluşturmuştur. Örneğin Potanin Deresi vadisi bir komb, buna karışan Goman deresi de bir ruz vadisi oluşturmuştur. Komb depresyonu tabanında ve iki yamacındaki araziler Hazro'nun en verimli kuru ve sulu tarım alanlarını oluşturur.

Antiklinalin güney yamacına yerleşen Goman Deresi ruz vadisinde Gomanibrik (Çökeksu) köyü, Tercil deresinin kaynak kısmında ruz vadisinde, Şeyhşab (Kuşdamı) köyü ve Dadaş Deresinin antiklinalin batı yamacında açtığı ruz vadide ise büyük Dadaş köyü kurulmuştur. Sadece kubbenin sırtının aşınıp taşınmasıyla açılan boyuna vadi olan “komb” içine ise 5 mahalleden oluşan Hazro ilçesi yerleşmiştir. Kıvrımlı yapının önemli polisiklik bir şekli olan tünemiş senklinal, Hazro'nun 2 km kadar batısında morfolojik olarak yüksekte kalmış bir senklinalin tepe oluşturduğu Bıniyagoman Tepesidir. Morfolojik olarak tepe görünen bu yüksekte kalmış tepe, yapısal olarak tünemiş bir senklinal durumu sunmaktadır. Gomanitahta (Işıklı) köyünden rahatlıkla görülebilen tabakalardan buranın bir tünemiş senklinal olduğu hemen anlaşılır.

2.3.2.3. Domlu Yapıya Ait Yerşekilleri:

Epirojenik ve orojenik hareketlerle yükselmiş olan sahamız, tabakaların elipse benzer şekilde münferit kabartılar meydana getirmek üzere şekil değiştirerek dom yapısı oluşturmuştur. Uzun jeolojik devirler boyunca birçok kez aralıklarla kendini gösteren Hazro-Hacertun kubbesi derin bir şekilde aşınmış, yarılmış ve çekirdek kısmı yüzeye çıkmıştır. Kubbe yapısı kırık sistemi, litoloji ve erozyonel süreçler nedeniyle yarılmaya müsaittir. Sahamız kıvrımlarla meydana gelmiş münferit antiklinal biçiminde olgunluk safhasında bir dom yapısı arz eder. Sahamızda bir dom üzerinde görülen homoklinal sırtlar, hogbek ve kuestalar subsekant depresyonlar karakteristiktir. En yüksek kesimler domun merkezine karşılık gelir. Bu tepe aşınıp taşınarak topoğrafik bakımından bir depresyona dönüşmüştür ki bu şekilde yapı bakımından yüksek olan sahanın morfolojik olarak topografya bakımından alçak bir saha (komb) haline geçmesiyle “rölief terselmesi” adı verilen olay gerçekleşmiş olur.

Sahamız Eosene kadar biriken tortullar temelle birlikte Oligosen’den sonra kubbeleşmiştir. Bunun ardından üzerine kurulan radyal şebeke domu yarmış ve bu yarılmaya bağlı olarak zayıf direnç sahalarına karşılık gelen subsekantlar hızla gelişmiş ve bunun neticesinde domun kenar kısmındaki dirençli tabakalar eğimlerine göre hogbek ve kuesta şekillerini meydana getirmiştir. Bunların homoklinal kayma ile çevreye doğru hareket etmeleri sonucunda çekirdek kısmı daha geniş ölçüde yüzeye çıkmıştır. Sahamızdaki bu kubbe üzerinde Hacertun Goman Dağının güneye bakan dik yamaçları ve kuzeye bakan Şeyhşab ve Horoz Dağı ve Biler Dağının dik yamaçtan bir hogbek ve kuesta alınlarına karşılık gelir. Bunlar arasındaki depresyonlar ise subsekant depresyonlardır (Hazro-Tercil subsekant depresyonları gibi).

Bir tarafa doğru monaklinal yapı üzerinde ve aşınıp açılan domun kabartılan üzerinde eğimleri 20-25° olan sert tabakalara kuesta adı verilir ve bu kuestalar eğimleri farklı olan iki yamacıyla kuzeye bakan Şeyhşab ve Horoz dağı ve Biler dağının dik yamaçları bir hogbek ve kuesta alınlarına karşılık gelir (Foto 3).


Foto 3. Tercil Kalesi’nden Çemidrej Konsekant Boğazı ve İki Yanındaki Kuestalar, Kuesta Sırtlarında Kekan Sübsekant Depresyonu, Kuesta Cephesi Önünde İse Hazro Komb Depresyonu.

 

 2.4. Hidrografya

İnceleme alanında hidroğrafik özellikler, jeolojik yapı, yağışın şekli, dağılışı ve röliyef gibi şartlara bağlı olarak değişiklik arz etmektedir.

Araştırma sahamızda kubbenin güneyinde kubbeyi drene eden 3 temel hidroğrafik havza mevcuttur. Bunların en büyüğü Hazro çayı hidroğrafik havzası, Dadaş ve Tercil (Çemidrej) Çayı havzalarıdır. Hazro Çayı en büyük subsekant kolu olan Potanin deresiyle beraber yaklaşık 5 km uzunluğa sahip daimi akarsudur. Tercil Çayı takriben 3 km, ve Dadaş Deresi de yaklaşık 4 km uzunluğa sahip daimi akarsulardır (Şekil 7). Kubbenin Güneybatısında Kavaklı boğazı içinde akan Kısra Deresi, doğudan da Aynkebir deresi 2 km uzunluğunda daimi akarsulardır. Kubbenin Kuzeyinde ise akarsular daha kısa olup mevsimliktir. İki temel akarsu havzası da kubbeyi kuzeyden boşaltmaktadır. Çitli Deresi ve Çemi Deresi iki ayrı havzanın önemli akarsularıdır. Bu akarsular yatağında suyun olmadığı dönemler sözkonusu değildir.

Çalışma sahamızda bahçe ve tarla tarımının can damarlarını teşkil eden büyük kaynaklar mevcuttur. Bunların en önemlileri; Kubbenin boşalmış merkezinde Şeyhşab, güneyinde Kurmık, Vakf ve Küçük - Büyük Zerguz kaynaklarıdır ki bunlar Hazro çayına akmaktadırlar. Ne var ki günümüzde söz konusu bu kaynaklar Hazro depresyonu tabanında açılan çok sayıda ve denetimsiz sondaj kuyuları  nedeniyle kurumayla karşı karşıyadır. Hazro Çayı da daha güneyde Salat suyuyla birleşerek daha güneydeki kesimlerde sulu tarımda kullanılmaktadır. Diğer önemli kaynaklar ise kubbenin doğusundaki alçak düzlükleri sulayan Aynkebir (Hondof) kaynağı ve kubbenin kuzeyindeki Halhal (Çitli) ve Şimşim (Çemi) kaynakları da bsubsekant vadi tabanlarındaki tarlaların sulama suyunu oluşturmaktadır.

Sahamızda drenaj sistemi yapıya bağlı genel olarak merkezden çevreye eliptik bir radyal drenaj sistemidir. Aynı zamanda bu drenajın çevresinde ise kubbenin suyunu boşaltan akarsuların toplandığı sentripetal akarsu drenaj ağı sahamıza yerleşmiş bulunmaktadır. Akarsuların monoklinal yapıyı yararak yarma boğazlar meydana getirmiş olması burada lokal bir kafesli drenaj varlığını ortaya koymuştur. Subsekant akarsular ve bunlara karışan resekant ve obsekant akarsular mevcuttur.

Kubbenin güneyindeki akarsular konsekant durumunu korumakla beraber bu yandaki Tersiyer, Mezozoik ve Paleozoik tabakalarının teşkil ettikleri hogbek ve kuesta çizgilerini enine kesip derin vadiler açmışlar ve bu vadilerini kubbenin merkezi kısmına kadar geriletmişlerdir. Kubbenin çevresindeki depresyon tabanları sentripetal drenaj ağı, uzunlamasına subsekant depresyon tabanları ise kafesli drenajı oluşturmuştur. Buna Karşılık kubbenin kuzey kanadındaki akarsular konsekant olmakla birlikte bu karakterlerini korumuş, ancak vadilerini kubbenin merkezi kısmına kadar geriletememişlerdir.


Şekil  7.
Hazro Çevresinin Hidrografya ve Topoğrafya Haritası

 

Sahadaki  konsekant akarsular (arazinin genel eğimine uygun akarsular) kubbenin en dışında ve güneydeki monoklinal yapı üzerinde tabaka eğimine uygun akan akarsulardır. Tabakalar güneye eğimlidir ve akarsular bu yönde akmaktadır. Bu akarsular Hazro Çayı, Tercil ve Dadaş Deresi gibi kubbenin kuzey yamacındaki akarsulardan daha uzun boylu ve süreklidirler. Kubbeyi güneyden boşaltan bu üç temel akarsuyun monoklinal yapıyı keserek üç büyük boğaz meydana getirmişlerdir. Birer konsekant boğaz olan bu boğazlar Hazro Çayının açtığı Zuğur boğazı, Tercil Çayının açmış olduğu Tercil boğazı ve Dadaş Çayının açtığı Dadaş boğazı birer konsekant boğazdırlar. Dadaş, Tercil ve Hazro'ya ulaşım bu boğazlardan sağlanır. Bu üç akarsuyun kaynak kısımlarını oluşturan Goman Çayı, Şeyhşab Deresi ve Dadaş Deresi ise kubbenin güney yamacına eğime uygun konsekant akarsulardır. Kubbenin kuzey yamacında en iyi gelişeni ise Kabus ve Kayırto Deresi de konsekant akarsulardır. Fazla eğimli yamaçlardan dolayı bu akarsular, geriye aşındırmayı tam gerçekleştirememiştir.

Domlu yapı ve monoklinal yapının zayıf direnç sahalarına bağlı olarak gelişen subsekant akarsular konsekant akarsuların tabii kollarıdırlar. İnceleme alanında kubbenin güneyinde Hazro Çayı konsekant akarsuyunun kolunu oluşturan Potanin Deresi İşkar ve Kaniyakaza dereleri subsekant akarsulardır. Potanin Deresi Biler Dağı ile Goman Dağı arasındaki zayıf dirençli sahaya, Kaniyakaza Deresi ise Horoz Dağı ile Şeyhşab Dağı arasındaki dirençsiz sahaya yerleşmiştir.

Subsekant akarsuyun birer kolları olan obsekant akarsular domlu ve monoklinal yapının dik olan hokbek ve kuesta cephelerinden, resekant akarsular ise domlu ve monoklinal yapının az eğimli kuesta sırtlarında yer alır. Subsekant akarsu olan Potanin deresine karışan Liç Deresi ve Kevırihiciri Deresi karakteristik resekantlara örnek teşkil eder.

2.5. İklim

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin geneli gibi Diyarbakır Havzasının da iklim koşulları, Akdeniz iklimi ile karasal iklim rejiminin özelliklerini barındırır. Düşük sıcaklık değerleri ile en fazla yağışların kış mevsiminde toplanması, buna karşılık yaz mevsiminin çok sıcak ve kurak geçmesi, yağış koşullarında görülen yerel farklılaşmalara rağmen, ana çizgileri ile havzada Akdeniz tipi bir yağış rejiminin varlığı hissedilmektedir[35].

Koçman[36] (1993)’ a göre bölgede “Karasal Akdeniz Termik Rejimi” yaşanmaktadır. Zaten en fazla yağış değerlerinin kış mevsiminin sonunda ve ilkbahar mevsiminin başlangıcında görülmesi gecikmiş bir Akdeniz iklimi özelliğini göstermektedir.

Havzanın  temel iklim karakteristiklerini belirleyen faktörler, Kafkasya (Sibirya kökenli) termik yüksek basınç ve Basra termik alçak basınç merkezleri arasındaki hava basınç dolaşımlarının mevsimsel olarak etki alanlarında meydan gelen değişmeler  ile yerel (orografik-topoğrafik, jeomorfolojik ve litolojik) koşullardır[37].

Diyarbakır havzasının kuzeyinde yer alan ve içlerinde Hazro’nun da yer aldığı Güneydoğu Toroslar’ın güney kenarındaki yerleşmelerin iklim açısından en önemli özelliklerinden birisi kuzey ve güneyindeki alanlardan farklı olmalarıdır. Bu alanlar kış soğukları daha belirgin olan Doğu Anadolu iklimi ile Güneydoğu Anadolu’nun yarı kurak step iklimi arasında bir geçiş sahasında yer alır.

Yörede sıcaklık rejimi bakımından haziran-eylül arasında 4 aylık bir yaz mevsimi ile kasım ortalarından mart sonlarına kadar süren yaklaşık 4,5 aylık bir kış mevsimi ve bunlar arasında 1,5-2 aylık bir süreye sahip İlkbahar ve Sonbahar mevsimlerinin belirdiği dikkati çekmektedir.

En soğuk ay (genellikle Ocak) ortalama sıcaklık derecesi 2,3 C°, en sıcak aylar (Haziran ve Temmuz) ortalama sıcaklığı 28,7 C°dir (Tablo 1). Temmuz ayı sıcaklık ortalamalarının zaman zaman 30° C°'nin üzerine çıkması bölgede karasallık derecesinin çok yüksek olduğunu gösterir. Yaz aylarında çok çabuk ve fazla ısınan bu alan, kış mevsiminde oldukça düşük sıcaklıklar arz eder. Yıllık sıcaklık farkı 28 C° île 35 C° arasında değişir. Bu sıcaklık farkıyla yağış yetersizliği, alandaki step formasyonlarının fakirliğini açıklar. Yaz mevsiminde bazen 46 C°’yi bulan ekstrem sıcaklık sıcaklık değerleri Türkiye’nin diğer coğrafî bölgelerine göre oldukça yüksektir.

Sıcaklığın sıfırın altına düştüğü gün sayısı 48 - 68'dir. Sıcaklığın sıfırın altına düştüğü aylar genellikle Aralık, Ocak, Şubat aylarıdır. Don olaylı günler de bu döneme denk gelmektedir. Aralık ve Mart ayları arasında şiddetlenen don olaylı dönem Mart ayı sonlarında etkisini kaybeder ve birdenbire ilkbahara geçilir. Don olaylı gün sayısı ise ortalama 45 - 65 gün kadar olup karasallık derecesinin yüksekliğini ifade eder. Bu günlerde (kış mevsiminde) buharlaşmanın çok az olması (ortalama 270 mm.) ve buhar basıncının düşük bir seviye göstermesi don olayını şiddetlendiren sebepler olarak belirtilebilir. Bunun arkasında kısa devreli nisan ayı ortalarına doğru bir ilkbahar dönemi gelmekte ve hemen bunun ardından bastıran şiddetli sıcaklarla birlikte yaz mevsimine geçilmektedir. Bu dönem buğdayın hasat devresi ve meyvelerin olgunlaştığı döneme karşılık gelir. Sıcaklık şartları ile buharlaşma arasında bir paralellik söz konusudur.

Yağış rejimi bakımından araştırma sahasında yer alan bazı istasyonların yağış değerlerinin aylara ve mevsimlere dağılışı incelendiğinde, yağışın büyük bir bölümünün kış ve bahar aylarında düştüğü görülür. Yağışın mevsimlere dağılımına bakıldığında, %47’sinin kış mevsiminde, %33’ü ilkbaharda, %18’i sonbaharda ve %2’i yaz mevsiminde düştüğü gözlemlenir. Bu durum Akdeniz yağış rejiminin etkisi ile hafiflemiş karasal yağış rejimi ile güneyinde görülen gecikmiş Akdeniz yağış rejimi arasında bir geçiş bölgesi özelliği taşıması açısından Akdeniz etkilerinin varlığını gösterir.

Yıllık sıcaklık ortalamaları güneyindeki alanlarla fazla bir fark oluşturamamasına rağmen yıllık yağış ortalamalarında belirgin farklar gözlenir. Çünkü havzada orografik faktörlere bağlı olarak kuzeye gidildikçe yağış miktarında artma meydana gelir. Havzanın merkezi kesimlerindeki Diyarbakır’da 491,4 mm, Batman’da 534.0 mm, Çınar’da 386.3 mm olan yıllık toplam yağış miktarına karşılık Güneydoğu Toroslar’ın güney eteklerindeki Lice’de 1222,2 mm, Ergani’de 777 mm, Çermik’ te 800 mm, Kulp’ta 1118,2 mm, Dicle’de 862 mm, Hazro da ise 1039,9 mm’dir (Tablo 2). Güneydoğu Toroslar’ın bu güney yamaçlarının fazla yağış alması, güneyden gelen nemli hava kütlelerinin dağlara çarparak yükselmesi sonucunda soğuyarak yağışa dönüşmesi ile açıklanabilir[38].

Tablo 1. Diyarbakır Havzasında Bazı Meteoroloji İstasyonlarının Aylık ve Yıllık Sıcaklık Ortalamaları [39].

Aylar

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

Yıllık

Bismil

2.5

4.2

8.5

14.6

18.9

25.8

30.4

29.1

23.6

16.7

9.3

4.2

15.7

Silvan

2

3.5

7.9

13.7

18.3

24.1

27.8

27.1

23

16.5

9.5

4.5

14.8

Çınar

2.2

3.9

7.9

14.8

19.3

26.9

31.7

29.8

26.5

17.5

9.5

3.8

16.2

Savur

2

3.7

7.8

13.8

19

25.6

30.0

29.3

24.8

17.2

9.6

4.3

15.6

Hazro

2.3

2.8

7

13.6

17.6

23.7

28.7

28.7

24.4

17.4

9.2

4

15

Batman

2.6

4.7

9.4

14.6

19.8

26.3

30.9

29.9

24.7

17.4

9.9

4.7

16.3

Diyarbakır

1.5

3.6

8.3

13.8

19.4

26.0

31.0

30.4

24.9

17.2

9.9

4.2

15.8

 

Hazro’nun ilçe sınırlarının geçtiği farklı topoğrafik özellikler göz önüne alındığında her yerde aynı yağış değerlerinin olması beklenmez. Yağış tutarları genellikle 800 ile 1250 mm arasında oynar. Bu değer alçak sahada 600 mm'ye düşer. Bu da rölyefin yağış üzerinde oynadığı rolü göstermektedir. Her ne kadar yağış miktarının en büyük payı kış mevsimine isabet etse de bu değer doğuya doğru ilkbahara isabet eden payı tedrici bir şekilde artar Yaz mevsiminde de yağış payı çok az olup ( % 1 - 2 ) bazı yıllar yağış bile kaydedilmez. Sıcaklık bu mevsimde yüksek derecelere ulaştığı için şiddetli bir kuraklık hüküm sürer.

Tablo 2. Diyarbakır Havzasında Bazı Meteoroloji İstasyonlarının Aylık ve Yıllık Yağış Miktarları [40].

Aylar

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

Yıllık

Diyarbakır

74.6

68.4

66.2

73.5

40.8

7.2

0.7

0.6

2.6

30.8

54.6

71.4

491.4

Hazro

140.9

186.7

120.8

97.7

79.6

11.9

4.2

2.1

1.4

66.2

159.5

168.9

1039.9

Bismil

57.9

68.6

62.1

50.0

37.8

9.6

3.5

0.3

0.6

32.4

56.7

68.4

447.9

Çınar

33.7

68.6

65.5

38.9

28.8

9.0

0.0

0.0

4.7

26.3

70.6

40.2

386.3

Batman

69.9

69.6

81.6

89.0

53.1

7.7

0.4

0.6

2.2

33.4

59.4

67.1

534.0

Savur

49.8

72.7

67.9

69.3

34.0

6.5

0.2

0.3

0.9

29.6

56.2

65.1

452.5

Silvan

98.5

122.0

97.6

87.6

42.6

10.4

0.9

0.8

1.7

50.1

96.2

114.6

723.0

 

Yağışlı günler ortalama 85 -90 gündür. En yağışlı aylar Aralık- Mart arası, en az yağışlı dönem ise haziran-Eylül ayları arasıdır. Günlük en yüksek yağış değerlerinin olduğu aylar kış ve ilkbahar mevsiminde toplanmaktadır. Günlük en yüksek yağış miktarı 65,8mm'dir.

Araştırma sahamızda nisbi nemlilik derecesi çok düşüktür (% 52 - 54). Buna karşılık buharlaşma miktarı çok fazladır (2050 - 3 mm). Bu olumsuz şartlar bölgede bir step ikliminin varlığına şahitlik eder. Şiddetli yaz dönemi, şiddetli yaz kuraklığı ve buharlaşma düşük nem ve bulutluluk bu iklim tipinin başlıca özellikleridir.

Hazro’da kuzey sektöründen esen rüzgarlar (KB, K, KD) baskın olmakla beraber hakim rüzgar yönü kuzeybatıdır. İkinci derecede önem taşıyan rüzgarlar, güneyden gelen GD yönlü rüzgarlardır (Şekil 8).

Şekil 8. Hazro İlçesine Ait Hakim Rüzgar Yönü Diyagramı

2.6. Toprak ve Bitki Örtüsü

Alanımızdaki toprakların oluşumunda, bozulmuş Akdeniz iklimi ve farklı litoloji özellikleri etkili olduğu söylemek mümkündür. Bununla beraber rölyef özellikleri sahanın topraklan üzerinde etkili olmuş, sonuçta yüksek ve alçak yüzeylerde, depresyon tabanlarında ve dağlık alanlarda farklı toprak tipleri ortaya çıkmıştır.

Hazro çevresinde vadi tabanlarında görülen alüvyal topraklar akarsular tarafından taşınıp depolanan materyal üzerinde oluşan (A) C profilli topraklardır. Mineral bileşimleri akarsu havzasının litolojik bileşimi ile jeolojik periyotlarda yer alan toprak gelişim sırasındaki erozyon ve birikim devirlerine bağlı olup heterojendir. Horizonlaşma olmayıp, kireç bakımından zengindirler. Her türlü kültür bitkisinin yetiştirilmesine elverişli ve üretken olan bu topraklar Hazro Çayı, Dadaş Çayı, ve Büyük Çay yatakları boyunca uzanmaktadır. Eski toprak taksonomisinde azonal topraklar grubuna girer.

Kolüvyal Topraklar, genellikle dik eğimlerin bittiği yerde ve vadi ağızlarında yer alırlar. Yer çekimi, toprak kayması, yüzey akışı ve yan derelerle taşınarak birikmiş materyaller üzerinde (A) C profili genç topraklardır. Eğimin fazla olduğu yerlerde ve vadi ağızlarında parçaların çaplan büyük, eğimin azaldığı yerlerde ise parçaların çapları küçülerek geçişli olarak alüvyal topraklara karışır. Sulanmaları halinde verimleri yüksek olan bu topraklara hemen hemen tüm akarsu vadilerinde rastlanmaktadır. Tuzluluk, sodililik - alkalilik gibi sorunları olmayıp “Azonal Topraklar” grubuna girer.

Kahverengi orman topraklan kireç bakımından zengin ana kaya üzerinde oluşur. Horizonlan birbirine aralıklı olarak geçiş yapar (A, B, C horizonları). Bu topraklar üzerinde otlaklar mevcuttur. Sahamızda daha çok dağların kuzeye bakan yamaçlarında mevcuttur. Biler Dağı Kevradefi ve Hacertun Dağının kuzeye bakan yamaçlarında bu topraklar üzerinde meşelikler ve meralar yer alır. Eğimleri yüksek, derinlikleri sığdır. Zonal toprak grubuna girer.

Kahverengi topraklar çeşitli ana maddelerden oluşan A,B,C profilli topraklardır. Oluşumlarında kalsifikasyon rol oynar. Doğal drenaja sahip olan bu topraklarda bütün profil kireçlidir. Bu topraklar yazın uzun periyotlar kuru kalır. Bu nedenle bu topraklarda bitki hayatı yavaşlar. Alanımızda kubbenin güney yamaçlarındaki Hogbek sırtlarında görülmektedir. Zonal topraklardandır.

Litosolller, çıplak kayalık araziler çevresinde, üzerinde toprak örtüsü bulunmayan parçalanmış veya kısmen parçalanmamış taşlı topraklardır. Genelde bitki örtüsünden yoksundurlar. Bazen kayaların çatlaklarında veya topraklı küçük ceplerde seyrek orman ağaçlan, çalı ve otlan barındırır. Sahamızda her üç dağ sırasında da (özellikle Zınarikabl Dağı, Biler - Horoz Dağı, Keliayındar ve Keviradefi dağları) dağların Hogbek ve Kuesta cepheleri ve kornişlerin olduğu yerlere karşılık gelir.

Diyarbakır havzasını içine alan Güneydoğu Anadolu bölgesinin büyük bir bölümü İran- turan flora bölgesi’nin Mezopotamya fitocoğrafya bölgesi içinde yer almaktadır.

Havzanın kuzeyinde yer alan Hazro çevresi farklı ve kısa mesafelerde değişen morfolojik yapıya sahip olduğu için havzada görülen step çalı ve orman formasyonlarının büyük bir çoğunluğu görülür. Yağış yükselti ve litolojik koşulların elverişli olmasından dolayı da yer yer gür prodüktif, yer yer kuru orman, bozuk baltalık ve meşe toplulukları oldukça yaygındır. Bunların tahrip edildiği yerlerde ise tarımsal açıdan uygun olmamalarından veya morfolojik engebeden dolayı  çalı formasyonları yaygınlık gösterir (Şekil 9).

Orman vejetasyonu içinde özellikle meşe türleri oldukça yaygındır. Bunlar arasında; İran Palamut Meşesi (Quercus brantii), en yaygın türlerdendir. Ayrıca Palamut meşesi (Quercus Aegilop) ve Lübnan meşesi, (Quercus Libani), Saplı meşe (Quercus robur pedunculiflora), Sapsız meşe (Quercus petraea) sayılabilir. En yaygın meşe türü ise Mazı meşesi (Quercus infectoria)’dir.

Havzadaki meşe ormanları, kış mevsiminde yapraklarının hayvanlara yedirilmesinin yanı sıra, soğuk geçen uzun kış döneminde bölge halkının yakacak ve yaprak ihtiyacını karşılamasından dolayı oldukça tahribata uğramıştır. Akarsu vadilerinde bölgeye özgü olan kavak (Populus euphratica) ve söğüt (Salix triandra) yaygın ağaç türlerindendir.

Orman formasyonunun tahrip edildiği ve tarıma elverişli olmayan alanlarda çalı formasyonları yaygınlık gösterir. Özellikle hayvancılık faaliyetlerinin neden olduğu tahribatlardan dolayı orman örtüsünün zayıflaması ile birlikte çalı (fundalık) formasyonları olarak adlandırılan kısa boylu vejetasyon zonu yayılış göstermektedir. Bu nedenle çalı vejetasyonunu; doğal vejetasyon örtüsünün tamamen tahrip edildiği antropojen step alanları ile beşeri faaliyetlerin olumsuz etkilerinin tam olarak yansımadığı yüksek alanlardaki orman kuşağı arasında geçiş özelliği gösteren vejetasyon zonunda yer alır.

Başlıca çalı toplulukları; badem (Amygdalus Arabica), yabani incir (Ficus Caria), çitlenbik veya dardagan türleri (Celtis Glabrata ve Celtis Tournefortii), adi alıç (Cratageus Monogyna) ve doğu alıcı (Cratageus Orientalis), ahlat, yabani armut (Pyrus Syriaca), dişbudak (Fraxinus Angustifolia), menengiç (Pistacia Khinjuk)’dir [41]-[42].

Büyük ölçüde tarım alanlarıyla kaplı olan Kubbe strüktürünün güneyindeki havza düzlükleri doğal olarak step alanıdır, fakat  beşeri etkilere maruz kalan yüksek rölyef alanları da önemli ölçüde antropojen step (bozkır) alanlarına dönüşmektedir.

Tüm havzada olduğu gibi Hazro çevresinde de  yaygın bir dağılış gösteren otsu bitkilerin başında geven (Astragalus) gelmektedir. Gevenlerin toprağı tutan kökleri vasıtasıyla erozyonu önleyici etkileri önemlidir. Aşırı otlatmanın ve diğer nedenlerle otsu türler yok denecek kadar azalırken yerlerini dikenli ve sert yapraklı olan Kenger (Gundelia Tournefortii)‘e terketmiştir. Özellikle Geven türlerinin tahrip edilmesiyle step alanında yaygınlaşan diğer dikenli türler; Kılçıkdikeni (Picnomon Acarna), Topuz (Echinops),  Boğadikeni (Eryngium) Yavan Kenger (Notobasis Syriaca), Devedikeni (Centaurea iberica) ve Çakırdikeni (Centaurea Solsitialis)’dir.

İlkbahar aylarında zehirli ve yumrulu olan Yılan Yastığı (Eminium raufwolfii) ve zehirli olan Düğün Çiçeği (Ranunculus arvensis) tarlalar halinde steplere yayılmaktadır. Bu bitkilerin yanı sıra Papatya (Triplospermum parviflorum), Kan Damlası (Adonis aleppica), Hardal (Sinapis arvensis) çok geniş alanlarda görülür. Sütleğen (Euphorbia)’nin birçok türü ise yaz aylarında yaygın olarak görülen zehirli bitkilerdir (Ertekin, 2022).  Havzanın diğer Step bitkileri arasında Sığır kuyruğu (Verbascum), Kekik (Thymus), Perçem Otu (Archilea), Tere (Lepidium Sativum), Yarpuz (Mentha Longifolia), Tuzik (Nasturtium Officinale) Çoban Çantası (Capsella Bursa-Pastoris) sayılabilir.

Şekil 9. Diyarbakır Havzasından GB-KD Doğrultusunda Çıkarılmış Bitki Profili ve Hazro Çevresi[43].


Foto 4. Ülgen Köyü Güneyinde Bitki Örtüsü Toplulukları

 

3. BEŞERİ VE EKONOMİK ÖZELLİKLER

3.1. Yerleşme ve Nüfus

Yeryüzündeki ilk yerleşme formlarının kurulduğu Kuzey Mezopotamya’nın bir parçası olarak Hazro ve çevresinde de yerleşmelerin çok eskiye dayandığını gösteren bulgu ve buluntular mevcuttur.

Henüz bilimsel bir kazı çalışması yapılmamış olmakla birlikte yapılan yüzey araştırmalarında bazılarının geçmişi Kalkolitiğe kadar dayanan  Diyarbakır Müzesi tarafından envanter kaydı alınıp tescil edilen ilçe sınırları içindeki höyük ve düz yerleşim alanları şunlardır: Banakır Köyü Hırbe Medıke yerleşimi, Düzevler Köyü Dersil Höyüğü, Hamzaoğlu Köyü Lişok yerleşimi, Kartalı Köyü Dara Thoke yerleşimi, Kartalı Köyü Köprübaşı Mezrası Tavya düz yerleşim alanı, Kırıktaş Köyü Çaylarbaşı Mezrası Gre Beyto höyüğü, Kırkkaşık Köyü Çaylarbaşı Mezrası Vezya düz yerleşimi, Kulaçtepe Köyü Kask yerleşimi, Malagır Köyü Höyüğü, Meşebağları kaya yerleşimi, Meşebağları Köyü Şıkefta Cemaldina kaya yerleşimi, Mutluca Berbuş Köyü Berbuş kaya yerleşimi, Sarıerik Köyü Der Kur yerleşimi, Tekne Başı Köyü kaya yerleşimleri, Terdöken Köyü Yıl Geçti Mezrası Hanık kaya yerleşimi, Uzunargıt Köyü kaya mezarı ve kaya yerleşimi, Uzunark Köyü Gır Deşen yerleşimi, Uzunark Köyü Gır Salad höyüğü, Varınca Köyü Kaniya Mira Höyük, Yazgı Köyü Kemaliye Mezrası düz yerleşimi.

Arkeolojik höyük ve yerleşim alanları dışında bölgede yaygın olan antik mimari yapılardan kaya mezarları da mevcuttur. Tescili yapılan kaya mezarları: Bağyurdu Köyü  kaya mezarı, Bağyurdu Köyü piramidal  kaya mezarı, Dadaş Köyü Dadaşağılı Mezrası Şıkefte Hazi  kaya mezarı, Kavaklı Boğaz Köyü  kaya mezarı, Kırmataş Köyü Kaya Mezarları, Mutluca Berbuş Köyü kaya mezarları, Terdöken Köyü kaya yerleşimi ve  kaya mezarı, Ülgen Köyü Hodik Mezrası Kobidank piramidal yapı, Ülgen Köyü Hodik Mezrası Kopike Puçuk  kaya mezarı, Ülgen Köyü Kanipuşkül Mezrası Kanipuşkül  kaya mezarı, Yenihisar Köyü  kaya mezarı[44].

Tüm bu yerleşim ve kaya mezarları Hazro çevresinin yerleşim tarihinin ne kadar zengin olduğunu ve ne kadar eskiye gittiğini göstermektedir.

Yerleşme yerinin seçilmesinde etkili olan önceliklerin tarihin her döneminde aynı olmadığı muhakkaktır. Zaman zaman savunma çevreye hakim olma ve yolları kontrol etme ihtiyacı ön planda olmuştur. Hazro çevresinde bu gibi önceliklerin ön planda olduğu ve uzun zaman merkezilik fonksiyonu üstlenen kale yerleşimleri de mevcuttur. Bunlara örnek olarak Sansar Kalesi, Andak Kalesi, ve Yerhisar Köyü Tercil Kalesi’ni verebiliriz.

Bunlardan en önemlisi kuşkusuz Osmanlı döneminde Sancağa merkezilik yapan Tercil Kalesi yerleşimidir. Hazro ilçesinin 5 km güneybatısında Yarhisar köyü civarında bulunan kale, çevreye hakim bir konumda ve harabe durumdadır. Kalenin güneydoğusundaki yamaçlardaki kalıntı ve buluntular çevresinde de çok geniş bir yerleşimin olduğunu göstermektedir. Emir Artuk'un kızı ile evlenen Zırkanlı Şeyh Hasan oğlu Seyid Hüseyin tarafından kurulan Tercıl Beyliği nin iki önemli kalesinden biridir. Kale surları doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Kalenin kaç burçlu olduğu saptanamasa da tespit edilmiş 3 adet burç bulunmaktadır. Burçlar genel olarak, yuvarlak planlı, dış yüzünde düzgün taş, iç kısmında ise moloz taşlar kullanılarak inşa edilmiştir. Kalenin surları ve burçları bölgeye özgü taşlar kullanılarak ana kaya üzerinde inşa edilmiştir. Kale içinde eski yerleşime ait kalıntılar ve duvar izleri mevcuttur. Kalenin güneydoğusunda yer alan burç büyük oranda tahrip edilmiş ve üst örtüsü de yıkık durumdadır. Yapının güneyinde kemerli iki pencere açıklığı ve bu pencere açıklığının tam ortasında bir mihrabiye yer almaktadır. Güneybatıda yer alan bir diğer burcun var olan kalıntılardan üst örtüsünün kemerli olduğu anlaşılmaktadır. Burcun doğu ve batı kısmında yer alan duvarlar büyük oranda ayaktadır. Fakat diğer kısımlarında yer alan duvarlar tamamıyla tahrip edilmiştir. Kale taşları konut yapımı için kullanıldığından tahribata açık bir durumdadır. Herhangi bir koruma önlemi bulunmamaktadır[45].

Kalenin yerleşim yeri, doğu ve kuzeyi  dik kayalık kornişlerle doğal bir kale niteliğindeki  bir kuesta üzerindedir.  Oldukça dik olan güney ve batıdaki daha yüksek kuestalara bağlantı yapan boyun kısmının ise iri bloklardan oluşmuş kalın sur duvarlarıyla tahkim edildiği anlaşılmaktadır. Bu gibi yerleşmelerde savunmaya elverişli topoğrafya ve malzeme yanında en önemli yaşam faktörü kuşkusuz “su”dur. Kalenin güneybatı yamacında takriben 50 metre aşağıda Tercil Ziyareti çevresinde günümüzde de akan bir çeşme vardır . Çeşme, bu seviyelerde kuestanın kuzeyindeki killi formasyonlara bağlı olarak yamaç veya fay kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. En az çeşme kotundaki yeraltı suyunun çeşitli mühendislik yapılarıyla bu seviyelerde veya daha yukarısında kale çevresinde rahatlıkla kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle Tercil Kalesi başta olmak üzere Hazro ve çevresinde arkeolojik ve jeoarkeolojik bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır.

1997 TÜİK, Köy Envanter Etütleri (Diyarbakır, Batman, Siirt)’ne göre Hazro da 18 köy, 27 mezra, 1 yayla mevcuttur. Bunlardan en büyüğü inceleme alanının doğu yansında bulunan ve 6 mahalleden oluşan Hazro ilçesidir. Büyük ölçüde batı illerine güç veren nüfusu orta ölçekte bir kasaba görünümündedir.

Daha önce Silvan ilçesine bağlı bir nahiye olan Hazro, 01.06.1954 tarihinde, 6325 sayılı kanun ile ilçe statüsü kazanmıştır. Bu tarihten sonra ilçe merkezinin nüfus gelişimine baktığımızda idari değişiklik ve merkezilik fonksiyonu ile birlikte Hazro nüfusunun sürekli artış gösterdiğini bu artışın 1990’lı yıllara kadar sürdüğü görülür. Bu yıllardan sonra nüfusta sert bir düşüş yaşanmıştır. Bunun nedeni bu yıllarda yaşanan asayiş problemi ve büyük kentlere göçtür. Bu durum sadece kırsal nüfusu değil ilçe merkezindeki nüfusu da etkilemiştir. Boşaltılan köylerin nüfusu Hazro ilçe merkezi yerine Diyarbakır ve diğer kentleri tercih etmiştir. İlçe merkezinin nüfusu ani bir düşüşten sonra azalan bir eğilimle sürekli düşmeye devam etmiştir (Tablo 3, Grafik 1).

Tablo3: İlçe Statüsü Kazandıktan Sonra Hazro’da Nüfusun Gelişimi

Yıl

İlçe Merkezi-Kır Toplam Nüfus

İlçe Merkezi Nüfusu

1955

11,971

3,143

1960

13,199

3,142

1965

14,680

3,483

1970

16,310

4,321

1975

18,308

4,896

1980

18,974

4,426

1985

21,656

5,405

1990

23,971

8,048

2000

18,755

6,189

2007

18,386

5,478

2008

18,798

5,277

2009

17,501

4,554

2010

17,567

4,488

2011

16,893

4,442

2012

16,977

4,536

2017

16709

4257

Kaynak: TÜİK nüfus istatistik verileri.

Bugün için hem nüfus hem de ekonomik olarak gelişme göstermeyen Hazro geçmişte hem ekonomik hem de idari fonksiyonu olan bir merkezdir.

İlk önceleri Di­yarbakır eyaletine bağlı bir sancak olan Hazro uzun bir süre bu statüsü­nü korumuştur. Ancak ismi Tercil Sancağı’dır. Çaldıran savaşından sonra Osmanlı hâkimiyetine girdiği zaman "Yurtluk-Ocaklık" statüsüne sahip sancaklardan olmak üzere Diyarbakır vilâyetine bağlanıp yönetimi Zirkanlı aşireti beylerine bırakılmıştır.

Grafik 1: İlçe Statüsü Kazandıktan Sonra Hazro’da Nüfusun Gelişimi

Günümüzdeki idari yapı il, ilçe, bucak ve köy şeklinde dört basamaktan oluşmaktadır. Osmanlı idari taksimatında ve bilhassa Tanzimat öncesinde idari birimler eyalet, sancak (liva), kaza, nahiye ve köy olmak üzere beş basamaktan oluşuyordu.  Osmanlı ülkesi bu ayırım çerçevesinde, “Vilayet” veya “Eyalet” olarak adlandırılan büyük idari ünitelere ayrılmıştır. Bu vilayet ve eyaletler “sancak” veya “liva” lara, bunlar da sırasıyla kaza, nahiye, köy ve mezralara bölünmüştür[46].

16.yüzyıl ortalarında Tercil Sancağı, tek nahiye ve 83 köyden oluşmakta idi (1540' da 66 idi). Toplam köy sayısından 2 si gayri müslim, diğerleri müslim köyüdür. Bu dönemde sancaktaki toplam nüfus 7901’ dir. 2059'u gayri müslim nüfustur ve genel nüfusun % 25.75' ini oluşturmaktadır. Sancakta bir nefs vardır ki o da Tercil'dir[47].

Tahrir defterlerinde ve şer‘iyye sicillerinde şehir ve kasaba merkezleri için nefs tabiri kullanılırken, şehrin çevresi ve idarî bölge için ise nahiye, kazâ ifadeleri kullanılmıştır. Kaynaklarda şehir ve kasabaların diğer yerleşim birimleri ile karışmaması için resmi işlemlerde “nefs-i …”, “nefs-i şehr-i …” ifadeleri kullanılmıştır[48].

Gayri müslim yerleşimi olan Nefs-i Tercil’de 171 hane, 229 nefer, 58 mücerred kaydı bulunmaktadır. Tercil' de, buğday, arpa, mısır, pamuk ziraati ve bağcılık yapılmaktadır. Senelik 2450 akçe geliri olan bir boyahane  mevcuttur. 742 nüfusa sahip olan Tercil'in 1540'ta 13.050 akçe olan geliri, 1564'te artarak 21.360 akçeye yükselmiştir. Burası her ne kadar sancağa ismini veren merkezse de, sancak beyi burada değil de Ayaslu köyünde oturmaktadır[49].

Sancakta 1540'ta 66,1564'te ise 83 köy mevcuttur. 1564 tarihinde 2 tane gayri müslim, 81 müslim köyü vardır. Gayri müslim köyleri müslim köylere nazaran biraz daha kalabalık görünümdedir. Tabiat şartlarına bağlı olarak daha dağlık ve engebeli bir araziye sahip olan Kulp civarı yerleşmeler dağınık bir vaziyet almış, nisbeten daha düzlük arazisi olaıı Tercil'de büyük ve daha toplu yerleşmeler söz konusudur. Yörede bulunan gayri müslim köylerinin zamanımız verilerine göz atıldığında tümüyle ortadan kalktıkları anlaşılmakladır. Şöyleki, bu köylerden bir tanesi tamamen müslim ahalinin yaşadığı bir ilçe merkezi (Hazro) diğeri de, yine müslim ahalinin yaşadığı Kâkân (bugünkü Gedikalan) haline dönüşmüştür[50].

Eserde bahsedilen sancağa bağlı yerleşmeler ve sancak sınırı şekil 10’da güncel haritaya yerleştirilmeye çalışılmıştır.

Eserde haritaya işlenen ve çoğunluğunun isimlerinin kullanılmadığı ya da yerinde mevcut bir yerleşme olmayan lokasyonların yer aldığı sancak sınırları bugün Hazro ilçe sınırlarından çok farklıdır. Sancak sınırır doğuda Batman Çayı, batıda Ambar Çayı arasındaki sahayı ve Dicle Nehri’nin güneyini de kapsayan nerdeyse havza düzlüklerinin büyük bir bölümünü içine almaktadır. Sancak, Tanzimat devrinde Mustafa Reşit Paşa zamanında Sil­van'a bağlı 63 köylü bir bucak haline getirilmiştir.

Cumhuriyet Dönemi'nin başlarında küçük bir bucak olan Hazro'da 1943'te belediye teşki­latı kurulmuş, ardından ilçe Haziran 1954 tarihinde Silvan'dan ayrılarak Diyarbakır iline bağ­lı bir ilçe olmuştur.

2012 yılında 6360 Sayılı Kanun ile birlikte Türkiye’de 30 il merkezi büyükşehir olurken, bunlara bağlı ilçelerdeki köy ve bazı mezralar mahalle statüsüne geçmiştir. Diyarbakır da bu illerden biridir. Dolayısıyla Hazro ilçesine bağlı merkezi mahalleler dışında kırsal alandaki yerleşmeler de mahalle olarak anılmaktadır. İlçe sınırları içindeki mahalle statüsündeki yerleşmeler Tablo 1’de verilmiştir.

 Tablo4: Büyükşehir Yasasından Sonra Hozra’ya Bağlı Mahalleler, Eski İsimleri ve Nüfusları.

Mahalle İsmi

Eski İsim

Nüfus (2014)

1

Ağartı

Cirnika

67

2

Bağyurdu

Küluk

269

3

Bahçe (İlçe merkezi mahallesi)

 

494

4

Bayırdüzü

Bazmar

166

5

Cami (İlçe merkezi mahallesi)

 

813

6

Çitlibahçe

Halhal

327

7

Çökeksu

Gomanimbrik- emrig

665

8

Dadaş

Dadaşköy

1.475

9

Elhuvan (İlçe merkezi mahallesi)

 

557

10

Gedikalan

Kekan

252

11

Gözlü

Gözlü

1.034

12

Gürlek

Zogleşer

339

13

Hürriyet (İlçe merkezi mahallesi)

 

1.112

14

İncekavak

Gomitercil

761

15

İskar (İlçe merkezi mahallesi)

 

545

16

Kavaklıboğaz

Ayindar

772

17

Kırkkaşık

Barkuş-Baheşım

1.262

18

Kırmataş

Zoqbirim

1.140

19

Koçbaba

Hondof

55

20

Kulaçtepe

Şikeftanireşit

138

21

Meşebağları

Şikeftaniosmaletin

617

22

Mutluca

Berbuş

27

23

Ormankaya

Şimşim

760

24

Sarıçanak

Hıncıkan

307

25

Sarıerik

Kanderhal

472

26

Terdöken

Şeyhan

514

27

Topalan (İlçe merkezi mahallesi)

 

455

28

Uzunarqıt

Zuqur

128

29

Ülgen

Mihrani

243

30

Varınca

Küfercin

388

31

Yazqı

Barkuş

1.066

 

Genel Toplam

 

17.220

Kaynak: Saruhan ve Kılıç, 2015[51].


Şekil 10. Bizbirlik[52]’e göre Tercil Sancağı’na bağlı yerleşmeler ve sancak sınırları: 1.Şeyh Davud, 2. Arıkça, 3. Karaman, 4. Şeyh Bedir-Haşoli-i Suflâ, 5. Yakub Kendi, 6. Tel Tapanlu, 7. Karıklu, 8. Şirad-Gözübüyûk, 9. Saru Hüseyin, 10. Ayvaluk, 11. Karadepe-Timur Han, 12. Matırı, 13. Ciska, 14. Bacşimî, 15. Buluş, 16. Baloğlu Siyah, 17. Dertil, 18. Kefercit-Çiftlik, 19. Melekan, 20. Dadaş, 21. Mostan, 22 .Mirahurlu, 23. Kubekan, 24. Akşehir, 25. Hazro, 26. Dizyan- ı Ulya, 27. Kakan, 28. Bediroglu, 29. Hoşerci, 30. Tapanviranı-Maramkiş, 31. Melkiş, 32. Pirluh, 33. Karahan, 34. Emiri 35.Züylaşir, 36. Temil, 37. Alihanpınarı, 38. Fıtar, 39. Asiban - Baluklupınar, 40. Eyvanluk, 41. Kıtar, 42. Sevindiklu, Sakoğlu,  43. Kandırun, 44. Zingan, 45. Han, 46. Halin Kendi-Şeyh Mahmud, 47. Ayaslu- Haşim, 648. Temok, 49. Zaviye-i Şapurşem, 50. Re'sül ayn,  51. Mecnisar, 52. Başıbûyük, 53. Dizyân-ı Suflâ-Dizyân, 54. Dûmülden, 55. Baloğlu, 56. Dikrek-i Küçük-Kavs, 57. Pirgut, 58. Gürh, 59. Kuyucak, 60. Misafir, 61. Çamurlu, 62. Dingalan, 63. Köpeklü, 64. Dikrek,  65. Aydın, 66. Setürgan, 67. Yemilbey, 68. Mikon, 69. Molla Feyyaz-Salih ma' Timur, 70. Alau'ddin, 71. Tizviran, 72. Yanya, 73. Haşoli-i 'Ulya, 74. Suzar, 75. Nurhan, 76. Munis, 77. Gürlişi, 78. Dişbudak, 79. Köse Mübarek-Nasır, 80. Akpınar, 81. Nasrullah, 82. Pir Ali, 83. Gövend.

 

Kırsal yerleşmelerin nüfus büyüklükleri ve dağılışına ilişkin düzenlenen sıcak noktalar haritasında, nüfusun ilçenin batı yarısında daha yoğun, doğu yarısında daha seyrek olduğu, özellikle ilçenin kuzeydoğusunun en seyrek alanlar olduğu göze çarpar (Şekil 11).

Şekil 11. Hazro İlçesine Bağlı Kırsal Mahallelerin Nüfus Büyüklüklerinden Üretilmiş Sıcak Noktalar (Hotspot) Haritası.

 

Durmuş (2018)’un yaptığı bir çalışmaya göre Hazro kırsal nüfusunun % 35’i 701-900 yükselti kademesinde yaşamakta, bu basamakta koyun yetiştiriciliğinin % 33’ü, kıl keçisi yetiştiriciliğinin % 17’si, sığır yetiştiriciliğinin  de  %  29’u  yapılmaktadır. Nüfusun % 39’u 900-1100 yükselti kademesinde, % 26’sı ise 1101-1300 yükselti kademesinde yaşamaktadır. Bu yükselti kuşağında koyun ve sığır yetiştiriciliğinin % 30’u, kıl keçisi yetiştiriciliğinin %,33’ü yapılmaktadır.

3.2. Ekonomik Coğrafya

Hazro’nun ekonomisi büyük ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayanır. İlçede yetiştirilen tarım ürünleri içinde tahıllar başta gelmektedir (Buğday, arpa, mercimek ve nohut). Sebzecilik, Meyvecilik ve hayvancılık ta son yıllarda gelişme göstermektedir. Ayrıca sondajlarla susuz olan arazilerde sulu tarıma geçilmiştir.

Hazro ilçesinde, bitkisel üretimin yapıldığı alan 2014 yılı verilerine göre toplam ekili alan 157.924 da olup toplam üretim 57.635 ton olarak gerçekleşmiştir. İlçede bahçe bitkileri üretim alanı 23.024 da olup bitkisel üretimin % 14.58’ini oluşturmaktadır. İlçenin toplam tarım alanı 162.345 da olup çiftçi kayıt sistemine kayıtlı arazi varlığı ise 133.931 da’dır. Bitkisel üretim alanlarının % 85.42’sini tarla bitkileri oluşturmaktadır (Tablo 5). İlçede yaygın olarak tarla bitkilerinden, buğday, arpa, mercimek ve nohut üretimi yapılmaktadır. Bu ürünler ile birlikte yörede bağcılık ve meyvecilik yapılmaktadır[53].

Tablo 5. Hazro İlçesinde Bitkisel Üretim Alan (Da) ve Üretim (Ton) Dağılımı

Alan (da)

Oran (%)

Üretim (ton)

Oran (%)

Meyve

10.520

6.66

318

0.55

Sebze

3.360

2.13

7.491

13.00

Bağ

9.144

5.79

3.320

5.76

Bahçe Bitkileri Toplamı

23.024

14.58

11.129

19.31

Tarla Bitkileri Toplamı

134.900

85.42

46.506

80.69

Bitkisel Üretim Toplamı

157.924

100.00

57.635

100.00

Kaynak: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Diyarbakır 11 Müdürlüğü[54].

Hazro ilçesinde 9.144 da alanda bağcılık yapılmakta olup toplam üzüm üretimi ise 3.320 ton’dur. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı ise toplam 4.432 da alanda bağcılık tarımsal faaliyeti gerçekleştirilmekte olup tamamı sofralık üzüm üretiminden oluşmaktadır[55].

Hazro İlçesinde toplam 12 köyde bağcılık yapılmaktadır. Toplam işletme sayısı 959, toplam arazi sayısı ise 1.083’dür. İlçede bağcılık faaliyetinin köy bazında dağılımı Tablo 6’da verilmiştir. Yörede yaygın olarak 11 tane yöresel çeşit yetiştirilmektedir. Sofralık üzüm çeşitlerinden, Diyarbakır il genelinde yaygın olan ve bölgede sevilerek tüketilen yöresel “Şire” üzüm çeşidinin yetiştiriciliği yaygındır. Bu çeşitlerden 10 tanesi eski dönemlerden günümüze ulaşan genotipler olup üreticiler tarafından farklı isimlendirilmiş ve özellikle yaşlı bağlarda kaybolmakta olan gen kaynaklarıdır. Bu bölgeden toplanan üzümlerin bir kısmı Ermenilerin bir dönem yoğun yaşadığı bölgeden günümüze ulaşan gen kaynakları olup, o dönemlerde kaliteli şarap üretiminde kullanıldığına dair bilgiler mevcuttur. Günümüze ulaşan bu gen kaynaklarının korunarak geliştirilmesi önem taşımaktadır. Hazro ilçesinde tüm ilçelerde olduğu gibi geleneksel bağcılık uygulanmaktadır. İlçede, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün kontrolünde IFAD Projeleri kapsamında kurulmuş 3 adet modern bağ tesisi bulunmaktadır. Yörede üretilen üzümler sadece aile ihtiyaçlarını gidermeye yönelik pekmez ve pestil gibi yöresel değerlendirme şekilleri ile değerlendirilmektedir[56].

 

Tablo 6. Hazro İlçesi Bağ Alanları (Da)

Mahalle

İşletme sayısı

Arazi sayısı

Bağ alanı (da)

Oran (%)

1

Bağyurdu

158

185

1185.52

26.75

2

Bayırdüzü

9

9

68.88

1.55

3

Çitlibahçe

15

15

92.25

2.08

4

Dadaş

201

215

695.18

15.69

5

Gözlü

53

58

96.80

2.18

6

Kavaklıboğaz

55

57

178.87

4.04

7

Kırmataş

42

42

166.72

3.76

8

Koçbaba

123

151

656.64

14.82

9

Ormankaya

24

24

72.68

1.64

10

Sarıerik

22

22

72.23

1.63

11

Uzunargıt

91

98

553.98

12.50

12

Ülgen

166

207

592.22

13.36

Toplam

 

959

1.083

4.432.03

100

Kaynak: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hazro İlçe Müdürlüğü[57].

Üzerinde tarım yapılan Hazro sırtlarında badem ağacı da önemli bir yetişme alanı bulur. Ayrıca bu sırtların güney eteğinde geçmişte çok sayıda dut ağacı bulunmaktaydı. Bu dut ağaçlarının yapraklarıyla beslenen ipek böceklerinin kozaları Diyarbakır'da işleniyordu. Sentetik ipliklerin piyasaya çıkmasıyla ipek böcekçiliği önemini kaybetmiş ve bu dutluklar bağ-bahçe ve tütün tarlası haline getirilmiştir. Ancak, Hazro ilçesinde son yıllarda canlandırılmaya çalışılan ipekböcekçiliği açısından önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 2016 yılı verilerine göre  25 üretici ailenin uğraştığı bu alanda yaş koza üretimi 1,49 olmuştur. Bu değer ile Hazro, Kulp ilçesinden sonra ikinci sırada yer almaktadır[58]

Hayvancılık, tarım sektörü içinde ikinci planda yer alır. Araştırma alanında hayvancılığın önem kazanmasında, çeşitli faktörlerin payı vardır. Havza stepleri koyunların hoşlandığı geniş bir bozkır sahasıdır. Entansif yöntemlerle yapılan hayvancılık, yöre halkının yıllardan beri alışageldiği ve bu sebeple kolay kolay vazgeçemeyeceği bir uğraşıdır. Güneydoğu Toroslar’da akarsu yataklarından ayrılmayan irili-ufaklı yüzlerce köyün başlıca geçim kaynağı hayvancılıktır. Burada çoğunluğu koyun olan büyük hayvan sürülerine rastlanır. Çayır ve meraların fazla yer tutmaması çalışma alanında hayvancılığın büyük bir değer taşımadığı izlenimini verirse de özellikle küçükbaş hayvancılık ön plandadır[59].

Koyun üretiminin fazlalığı bu alanların aynı zamanda yaylacılık faaliyetlerinde kullanılan göç yolları üzerinde yer almasıyla da açıklanabilir. Diyarbakır havzasında koyun üretiminin dağılışında da akarsu vadileri belirleyici rol oynamıştır. Dicle nehrine karışan yan kollar bitkisel üretimde olduğu gibi hayvancılık üretiminde de önemlidir. Dicle nehri, Batman çayı gibi önemli akarsu boyları hayvancılığın yoğun olduğu alanları oluşturur[60]. Fakat Hazro doğrudan böyle bir yaylacılık güzergâhı üzerinde değildir. Dolayısıyla bu durum hayvancılığın gelişmesinde bir dezavantajdır.

1991-2000 yıllarını kapsayan dokuz yıllık dönemde Diyarbakır havzasında koyun üretimi yarı yarıya gerilemiştir. Gerek yaylacılık faaliyetlerinin güvenlik nedeniyle yasaklanması gerekse de ekonomik anlamda ülke genelinde yaşanan sorunlar üretici konumunda ki köylüyü bu faaliyetleri terk etmesi ya da azaltması gerektiği sonucuna ulaştırmıştır. Çünkü artan fiyatlar nedeniyle köylü verdiği emeğin karşılığını da alamayınca hayvancılıktaki gerileme huzursuzluk ortamının kalkması durumunda da devam etmektedir[61].

Kırdan kopuş köy boşaltma ve göç olayları eklendiğinde bu düşüş Hazro’da daha çok hissedilmiştir. 1991–1995 yılları arasında havzada küçükbaş hayvan sayısında belirgin azalışlar olmuştur. Bu azalışın en büyük sebebi güvenlik gerekçesiyle çayır ve mera alanlarının yasaklanması, 1994 yılında köylerin boşaltılmaya başlamasıdır. Bu dönemlerde Batman’da 37, Diyarbakır’da 134 ve Siirt’te 96 köy güvenlik nedeniyle boşaltılmış ve köyler daha çok Hazro gibi Güneydoğu Toroslar üzerinde yer alan yerleşme merkezlerine karşılık gelmektedir. Bu olay nedeniyle havzada hayvancılık faaliyetleri de gerilemiştir[62].

Hazro İlçe sınırları içinde 2002 yılında koyun (yerli) sayısı 19.674, kıl keçisi sayısı 7.250 iken bu sayı 2013 yılında 2.145 koyun (yerli) ve 2.935baş kıl keçisi mevcudiyetine düşmüştür (Tablo 7). İl de yetiştirilen koyunların çoğunu yerli koyun ırkı olan Akkaraman, bir kısmını da Merinos ırkı olan koyunlar, keçilerin ise tamamına yakınını yerli ırk olan kıl keçisi oluşturmaktadır. Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre 2004 yılında Diyarbakır’ da küçükbaş hayvan varlığı 717.156 adettir[63]. Son yıllarda, Türkiye genelinde olduğu gibi Hazro’da da küçükbaş hayvan varlığında önemli ölçüde azalma görülmektedir. Son yıllarda Küçükbaş hayvan popülasyonunda meydana gelen hızlı azalma meralara olan baskının azalması nedeniyle mevcut popülasyon için mera olanaklarının belli ölçüde de olsa iyileşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu durum sektörden pazara yönelik hayvansal üretimin artacağı beklentisini doğurmaktadır. Artış gerçekleştiğinde ise ıslah çalışmalarına olan talebin artması beklenebilir.

 

Tablo 7. Diyarbakır İli ve Hazro İlçesi Küçükbaş Hayvan Sayısı  

 

2002

2013

Koyun

19.674

3.125

Keçi

7.250

4.355

Kaynak: TÜİK, 2002-2014[64].

Tablo 8. Diyarbakır İli ve Hazro İlçesi Büyükbaş Hayvan Sayısı

 

2002

2013

Hazro 2002 Sığır (Yerli)

6.385

4.616

Hazro 2002 Sığır (Melez)

1.280

3.653

Hazro 2002 Sığır (Kültür)

371

498

Kaynak: TÜİK, 2002-2014[65].



2007 yılından sonra biraz daha güven ortamının oluşması ile kır nüfusu artmıştır. Bu durum tarım ve hayvancılığı terk eden nüfusun tekrar kırlara dönmesi ile hayvancılık faaliyetlerinin olumlu yönde artacağının göstergesidir. Fakat veriler bu durumun Hazro için geçerli olmadığını göstermektedir (Şekil 12). Halbuki mera ve yayla alanlarının tekrar kullanıma açılması azalma eğilimine giren küçükbaş hayvancılığın canlanması için önemli bir fırsattır. Çünkü tarihi dönemler boyunca bölge yüksek bir hayvancılık potansiyeline sahip olmuştur.

Şekil 12. Diyarbakır Havzasında İlçeler Bazında Küçükbaş Hayvancılığın Oransal Dağılışı[66].

Tarım ve hayvancılık dışında Hazro ilçesinin en önemli ekonomik kaynakları kömür, bakır, mermer gibi yeraltı kaynakları olup, son yıllardaki petrol araştırmaları ümit verici sonuçlar vermektedir. Günümüzde (2022-2023) eski kuyuların yeniden açılmasıyla Hazro-Zuğur boğazı girişinde aktif petrol kuyularından petrol çıkarılmaktadır

Kömür damarları Devoniyen Karbonifer ve Permien tabakalarında, Dadaş'tan Tibrik köyüne kadar yaklaşık 5 km. mesafede bulunmaktadır. Rezerv Dadaş ve Gomanibrik (Çökeksu) köyü taş kömürü ocaklarında işletilmiştir.

Yapılan detaylı etüt ve sondajlar sonucunda, Şeyl ve kumtaşı ardalanmasından oluşan ve gölsel nitelikte olduğu belirtilen seviyelerin, % 1.2 nem, % 30 kül içeriğine, 5100 Kcal/kg ortalama kalorifik değere ve 2.3 milyon ton toplam rezerve sahip olduğu belirtilmiştir[67].

Kömürlerin görünür rezervi 12.500 ton, muhtemel rezervi 400.000 ton, mümkün rezervi 1.8 milyon ton olmak üzere toplam 2.3 milyon ton olarak tespit edilmiştir. Bölgede çıkarılan kömürlerin değişik kullanım olanakları olmasına karşın, sadece evlerde ısınmada kullanılmıştır.

Dadaş bölgesinde üst damar Gomaniibrik bölgesinde alt damar işletilebilecek potansiyellere sahiptir. Orta damar ise işletilmek için uygun kalınlık ve özellikte değildir. Kömür içeren formasyonda üst kömürün kalınlığı 0.80-1.20 metre, alt kömürün kalınlığı ise 0.20-1.90 metre arasında bir kalınlık göstermektedir. Gomanibrik bölgesinde işletilmiş olan seviye alt kömür seviyesidir. Geçmiş yıllarda bölgedeki kömür özel şirketler tarafından işletilmiş olup, günümüzde herhangi bir işletilme durumu söz konusu değildir[68].

İnceleme alanında diğer bir maden ise bakırdır. Cevherleşme, Hazro'nun 3 km güney doğusunda Gercüş formasyonu olarak adlandırılan kırmızı bordo renkli konglomera ve killer içinde gözlenmektedir. Özellikle konglomeraların hematit ve limonit gibi demiroksitler çimentonun olduğu kesimlerinde malakit - azurit ve kalkuzin türünde ikincil bakır mineralleri görülmektedir. Cevherli zonun yaklaşık 70 - 80 cm kalınlığında olduğu tahmin edilmektedir.

Henüz yeni işletmeye açılan mermer ocakları ise en dıştaki son kıvrımlarda Hogbek sırtlarında özellikle Hazro'nun 6 km güneydoğusunda Avcı köyünde bulunmaktadır. Kırmataş ve Meşebağları köyleri civarında 1, Bağyurdu, Yazgı ve Bayırdüzü Köyleri civarında ise 2 adet mermer ocağı mevcut olup, Fosil Mermer, Bej Mermer, Orient Pink Mermer ve Pembe Mermer türleriyle sert, iyi  blok  verme  ve  cila  tutma  özelliğine  sahiptir. Kalınlık yaklaşık 20-30m olup rezervi oldukça fazladır. Yaklaşık olarak 900.000m³ rezerve sahiptir.  Hazro’da çıkarılan mermerler, İtalya başta olmak üzere; Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu ülkelerine ihraç edilmektedir[69].

 Petrol imkânlarının, antiklinal ekseninin her iki kanadında da olduğu jeologlar ve petrol mühendisleri tarafından belirtilmiştir. Antiklinalin güney kanadında Zuğur boğazında ve boğazın 2 ve 3 km. güney batısında 1989 - 1992 yıllan arası 3 kuyu açılmıştır. Ayrıca Hondof (Koçbaba) köyünde ve Hacertun geniş düzlüğünde münferit petrol kuyuları açılmıştır[70].

Organik petrolojik araştırmalar, Hazro örneklerinin termal olarak olgun ve yağ üretim penceresinde olduğunu, Silüriyen şeyllerinin deniz algleri ve amorf organik maddeler açısından zengin olduğunu ve hidrokarbon üretimi için termal olarak olgunlaştığını göstermektedir[71].

Erken Silüriyen yaşlı Dadaş formasyonu, Paleozoyik yaşlı petrol sistemi için tek kaynak kayadır. Dadaş formasyonunda oluşan petrol, Ordovisiyen yaşlı Bedinan ve Devoniyen yaşlı Hazro formasyonlarında hapsolmuştur. Yazılım kullanılarak havzanın petrol potansiyeli matematiksel havza modellemesi ile tahmin edilmiş ve Dadaş kaynak kayacının 213 milyar varil petrol ürettiği, bunun 141 milyar varilinin dışarı atıldığı, 72 milyar varilinin ise kaynak kayada kaldığı belirlenmiştir[72].

Bunlar dışında araştırma sahamızda ayrıca çimento hammaddesi bakımından oldukça zengin kil, şist, grelerden oluşan zengin tabakalar da mevcuttur.

3.3. Arazi Kullanımı

Arazi örtüsü daha çok doğal çevre özelliklerine dayalı olarak oluşmuş çıplak kayalık, toprak, bitki örtüsü ve su yüzeylerini kaplayan ve değişebilir yüzey peyzajı olarak tanımlanmaktadır. Arazi kullanımı ise bu yüzey peyzajı üzerinde tarım, yerleşme, rekreasyon, madencilik gibi daha çok beşeri faaliyetlerle ve belirli amaçlara dayalı olarak meydana getirilen değişiklikleri ifade etmektedir[73].

Ekolojik dengeyi bozmadan, çevreyi kirletmeden araziden maksimum derecede nasıl faydalanılacağı konusu üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Sınırlı olan doğal kaynakların amaca uygun, verimli kullanımı yanında ekolojik dengenin de korunması gerekmektedir.

Hem dünya ölçeğinde hem de Türkiye’de arazi kullanımı ve planlamasına ilişkin bilimsel ve bilimsel sınıflama yöntemleri ve çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de bu konuda yapılan çalışmalardan biri Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 1984-1996 yılları arasında il bazında yapılan arazi varlığı çalışmalarıdır. Bu çalışmalara dayanarak Hazro ilçesi için yaptığımız arazi kullanım haritası Şekil 13’te, ilçe bazında arazi kullanım sınıflarının oranları ise Tablo 9’da ve Grafik 2’de görülmektedir.


Şekil 13. Hazro ilçesi Arazi Kullanımı Haritası [74].

Haritaya göre; ilçe sınırları içinde 419.000 olan toplam arazinin 186.2 dekar kuru tarım alanı (% 44.4), 27.66 dekar sulu tarım alanı (% 6.60), 6.2 dekar bahçe alanı (% 1.47), 43.96 dekar bağlık alan (% 11.64), 48.81 dekar mera alanları (% 11.64), 94.65 dekar orman ve fundalık alanları (% 22.58), 1.47 dekar Hazro ilçe merkezi yerleşme alanı (% 0.35),  10.05 dekar ise (% 2.39) çıplak kayalık alanları oluşturmaktadır. Bu oranlar ilçe arazisinin önemli bir bölümünün kullanıldığını göstermektedir.

 

Tablo 9: Hazro ilçesinde Genel Arazi Kullanımı (km2).

Arazi Kullanımı

Kuru Tarım

Sulu Tarım

Bahçe

Bağ

Mera

Fundalık- Orman

Yerleşme

Çıplak Kayalık

Toplam

Miktar

186.2

27.66

6.2

43.96

48.81

94.65

1.47

10.05

419

%

44.4

6.60

1.47

10.49

11.64

22.58

0.35

2.39

100

Kaynak: Arazi varlığı[75]


                             Grafik 2. Hazro İlçesinde Genel Arazi Kullanımı Oranları.

Global ölçekte yapılan arazi örtüsü ve sınıflandırma çalışmalarından biri de Avrupa Birliği ve çevre alanlardaki ülkelerde arazi örtüsü ve arazi kullanımında meydana gelen değişimlerin incelenmesi için de 1990 yılında ilk örnekleri yayınlanan uzaktan algılama ve uydu görüntülerine dayalı bir izleme sistemi olan ve 1985 yılında faaliyete geçirilen CORINE çevre bilgi koordinasyonu sistemidir[76].

Hazro ilçesine ait 2018 yılı CORINE[77] verileri kullanılarak arazi örtüsü/arazi kullanım sınıflamasına göre yaptığımız analizlere göre 419 km2 yüzölçümüne sahip ilçede, 9 arazi örtüsü/arazi kullanım sınıfı bulunmaktadır (Şekil 14; Tablo 10). İlçedeki arazi örtüsünün %42’sini oluşturan alanın 176 km2 ’si kuru tarım alanları sınıfında, %11’ini oluşturan 48.6 km2 ’si Doğal otlaklar sınıfında, %7.9’unu oluşturan 33.5 km2 ’si karışık tarım alanları sınıfında, %14,6’sını oluşturan 56.7 km2 ’si bitki   örtüsünün az olduğu veya hiç olmadığı açık alanlar sınıfında, %14’ünü oluşturan 61.5 km2 fundalık ve orman sınıfında bulunmaktadır. İlçe merkezi ile birlikte köylerinde içinde bulunduğu yerleşim alanları sınıfının oranı % 1.5, çıplak kayalık alanlarının oranı % 4.7, Doğal bitki örtüsü ile birlikte bulunan tarım alanlarının oranı ise %3. 2’dir. Uydu görüntülerine göre oluşturulan CORIN arazi örtüsü sınıflandırma yönteminde Köy Hizmetlerinin arazi kullanım haritası ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hazro İlçe Müdürlüğü tarım verileri ile kıyaslandığında bağ alanları oldukça küçük çıkmaktadır. Bu verilere göre ilçedeki bağ alanları miktarı 3. 2 km2 kapladığı alan ise % 3.2’ dir. Bu durum sahanın fundalık ve çalılık bitki örtüsü bakımından zengin olması dolayısıyla uydu görüntülerinde bu formasyonların bağlık alanlarıyla aynı şekilde algılandığına bağlanabilir.

Tablo 10.  Corine verilerine göre Hazro ilçesinde Genel Arazi Kullanımı (km2).

Arazi Kullanımı

Miktar

%

Kuru Tarım alanları

176

42

Doğal otlaklar

48.6

11

Karışık tarım alanları

33.5

7.9

Bitki   örtüsünün az olduğu veya hiç olmadığı açık alanlar

56.7

13.5

Bağlık alanlar

3.3

0.78

Fundalık ve Orman

61.5

14.6

Yerleşim alanları

6.45

1.5

Çıplak Kayalık

20.1

4.7

Doğal bitki örtüsü ile birlikte bulunan tarım alanları

13.6

3.2

Toplam

419

100

Kaynak: Copernicus, Corine [77].

Hazro çevresinde ortalama yükseltileri 1000 ile 1500 m. arasında değişen Goman ve Hacertun dağı Şeyhşab-Zınarikabl dağları ve Kevıradefi, Horoz ve Biler dağlarını Hogbek ve Kuesta alanları üzerinde bitki bulunmayan çıplak kaya ve döküntülerinden oluşur. Buralar kullanılmayan alanlara karşılık gelir. Söz konusu bu dağ sıraları üzerinde yükseltileri 900-1400 m. arasında değişen düzlüklerde (Hacertun düzlüğü gibi), ana kayanın yüzeye çıkması ile sadece dikenli otların yetiştiği bir arazi olmaları, kimi düzlüklerde ise özellikle de alçak düzlüklerde ise fundalıklar, meşeler ve meralar alanı olarak kullanılmaktadır. Dağların her iki yamaçlarında ve bu yamaçların eteklerinde özellikle meşelikler yetişme alanı bulurlar. Dağların sırtlarındaki bu düzlükler yerleşme alanı olarak ta kullanılmaktadır (Bağyurdu ve Tavşantepe köyleri). Depresyon tabanları ise bir taraftan optimum yerleşme alanlarını oluştururken diğer taraftan da Hazro'nun en verimli tarım arazilerini oluşturur. Bu araziler badem ve üzüm bahçeleri gibi bağ-bahçe tarımı yanında, suyun olmadığı kuru tarım sahasında tahıl tarımı alanı olarak kullanılmaktadır. Geriye doğru aşındırmayla açılan boğazlar yerleşmelere ulaşan önemli ulaşım yollan alanlardır. Vadilerde akarsu boyu bitki toplulukları görülür. Kubbenin kuzey kanadında Çitlibahçe köyü, Çitlidere, Ormankaya köyü, Çemidere vadisinde kurulmuşlardır. Kubbenin eksenine yerleşen komb vadilerinde ve bu vadilerin kenarında oluşmuş olan birikinti konileri üzerinde ise Hazro ilçesi merkezi kurulmuştur.

Şekil 14. Hazro İlçesi ve Çevresinin Corine Arazi Örtüsü Verilerine Göre Düzenlenmiş Arazi Kullanım Haritası.

 

Taşınmış gevşek malzemelerden oluşmuş birikinti yelpazeleri ise eskiden dutluklar şimdi ise üzüm bağlan badem bahçeleri olarak kullanılmaktadır. Arazi kullanımı konusundaki en önemli problem, Hazro'nun en önemli tarım alanlarının ve birinci sınıf tarım arazisine karşılık gelen taban arazinin iskana açılmasıdır. Zemin güvenliği olmayan bu gevşek yapılı birikim alanı olan taban arazi üzerinde önce afet evleri, hükümet konağı daha sonra emniyet lojmanları ve emniyet binası, diğer memur lojmanları, tutuk evi ve okullar yapılmıştır. Yerleşme ünitelerinin daha kuzeydeki alanlara yapılması zemin güvenliği yanında verimli tarım arazilerinin yok olmaması açısından önem arz etmektedir.

3.4. Çevresel Problemler ve Öneriler

Tektonik yükselme ve buna bağlı olarak canlanan aşındırma faaliyetleri nedeniyle Hazro-Hacertun Kubbe Strüktürü çevresinde en önemli problem erozyondur. Özellikle açığa çıkan killi formasyonlar üzerinde şiddetli erozyon sonucu jeomorfoloji literatüründe “Badlands Topografyası” adı verilen erozyonal şekiller oluşur. Badlands Topografyası, ABD'nin Dakota bölgesinde killi araziye fena topraklar anlamında  kullanılan bir tabirdir.

İnceleme alanında badlands rölyefi daha çok subsekant depresyon tabanlarında, Tercil Deresinin yukarı çığırında, kubbenin güney yamacında inen kolların Tercil deresiyle birleştiği alanda gelişmiştir. Burada saf - homojen killer yüzeyde kalın bir toprak örtüsü oluşturur. Kuzeydeki Hacertun Dağı ile güneydeki Kevıradefi dağı Horoz Dağı arasındaki depresyon tabanında Badlands yüzeyi süreklilik gösterir. Bu yüzeylerde bitki örtüsü çok zayıf veya bulunmamaktadır. Bu killer sabit olmayıp sağanak yağışlarla sürekli aşınıp taşınmaktadır. Killi araziler üzerinde oluşan bu yarıntı şekiller sağanak yağışların düştüğü ve yüzeysek akışların meydana geldiği mevsimlerde hızlanır. Bu tür yarıntı erozyonuna “Gully Erozyonu” adı verilir. Bu erozyon türü özellikle kurak ve yarıkurak bölgelerde litolojinin gevşek olduğu yerlerde yağmur sularının yüzeysel akışa geçmesiyle arazinin derin yarıntılar, hendekler ve derin vadiciklerle parçalanması ile meydana gelen erozyon türüdür. Hızlı aşınma ve taşınmanın olmadığı ve killerin homojen olmadığı depresyonların diğer alanlarında ise sodyumlu killere rastlanır ve bu araziler üzerinde Hazro'nun önemli bağ ve bahçeleri yetişme imkanını bulmuştur.

Badlands topoğrafyası oluşumuna neden olan gully erozyonunun önüne geçmek için sahada yapılacak boşaltma, çevirme ve akaçlama kanalları ile yer altı ve yerüstü sularının drenajı oluşturularak ve gerçekleştirilebilecek ağaçlandırmalarla yüzeyde vejetatif bir örtü oluşturulabilir, böylelikle  zemindeki dinamiklik azaltılabilir.

Litolojiden kaynaklanan bir diğer çevresel problem olan heyelanlar Eosen kalkerleri üzerine gelen killerin yağış ve eğim faktörüne bağlı olarak daha çok kuesta ve hogbeklerin cephelerine karşılık gelen yamaçlarda gerçekleşir.

Külte hareketleri içinde heyelanlar yamaç şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. İnsanın ömrüne sığan bir yer değişikliği aynı zamanda doğal bir afettir. İnceleme alanında meydana gelmiş heyelanların gelişim seyrini, bölgenin yarı kurak yarı nemli iklim şartlan yaranda jeomorfolojik süreçler ve yapısal etkenler belirlemiştir. Yaz aylarında genleşmeye, kış aylarında donma-erimeye bağlı fiziki parçalanma, bitki köklerinin salgıladığı asit suyun neden olduğu kimyasal ayrışma sızan sular ve yerçekimi kuvveti gibi nedenler heyelan oluşumunu hızlandırmıştır. Bu fiziki coğrafya şartları ile oluşan heyelanlar sahamızda bir monoklinal yapı olan, asimetrik Kevıradefi dağı, Horoz dağı ve Biler Dağı sırasının kuzeye bakan daha dik yamaçlarında gerçekleşmiştir. En tipik olanı Biler Dağı yamacında meydana gelmiştir. Bir diğeri ise Kevıradefi Dağı yamacında gerçekleşmiştir ki her iki dağın yamacında oluşan bu heyelan kopma yeri hogbek alanlarından başlar, heyelan enkazı ise depresyon tabanında eğimin azaldığı yerde birikmiştir.

Sözü edilen heyelanlar Eosen kalkerleri üzerine gelen kalan kil topografyası üzerinde meydana gelmiştir. Batıda Biler Dağının kuzeye bakan dike yakın yamaçlarında meydana gelen heyelanın Potanin vadisi tabanı ile tepe arasındaki uzunluğu ortalama 500 m.'dir. Heyelanın başlangıç yeri olan kopma yamacı 1000 m., bitim yeri olan birikim enkazı 900 m. yükseltisindedir. Yamaç uzunluğu boyunca iç içe kaymalarla meydana gelmiştir. Bu heyelan alanı Hazro'nun 2 km güneyindedir.

Kevıradefi dağı yamacında meydana gelen ikinci bir heyelan Tercil köyünün 500 m kadar kuzeyinde ve Hazro'nun 3 km güneybatısında meydana gelmiştir. Bu heyelan da Biler Dağı heyelanı gibi killer üzerinde oluşmuştur. Kopma yamacı 50 m kadar bir diklik oluşturmuştur. Kopma yamacının gerisinde hiç bitki örtüsü yokken önü ve iki yanı ise meşeliklerle kaplıdır. Heyelan alanı, yamaç boyunca 750 m uzunluğunda 400 m. genişliğindedir Heyelanın başlangıç yeri 1050 m., bitim yeri ise 900 m yükseltisindedir.

Bahsedilen tipik heyelanlar dışında sahada rotasyonel kaymalar sonucunda daire elips ve düzensiz şekilli kapalı çukurluklar oluşmuş, akma kanalları arasında boyuna enkaz sırtlan gibi heyelan morfolojisine ait şekiller meydana gelmiştir.

Toprak kaymaları şeklinde olan bu heyelanlar killer üzerinde gelişme imkanı olan Hazro'nun önemli üzüm bağlan ve bahçelerine zarar vermektedir. Geniş ve derin hendekler şeklinde meydana gelen heyelanlardan sonra ana kayanın yüzeye çıkmasından dolayı heyelan alanında hiçbir bitki yetişememektedir. Yerleşmelerden uzak olduğu için meskenlere olan bir zararı söz konusu değildir.

Taş düşmesi veya etek döküntüleri (kayşat veya talus) şeklinde gerçekleşen  kütle hareketleri sahamızda tabakaların fazla eğimli olduğu kuesta ve hogbek alanlarında gerçekleşir. Mekanik çözülme sonucu yamaçlardan devamlı olarak görülen bu olayda heyelanlar gibi bağ ve bahçe alanlarına oldukça zarar vermektedir.

Etek döküntüleri, üç sıra halinde uzanan dağlık alanın dik yamaçları oluşturan hogbek ve kuesta alınlarında meydana gelir ve yamaçları fazla geriletip yamacın daha da eğim kazanmasına sebep olur. En belirgin diklikler Goman Dağı Tepesi ve Biler Dağının dik olan yamaçlarıdır.

Kayşatlar üzerinde, yapı, sıcaklık farkı ve fazla eğim etkili olurken, heyelan, erozyon ve badlands oluşumlarında ise meşeliklerin ve fundalıkların tahrip edilmesi, meraların daralması, sağanak yağışlar ve killi litoloji etkili olmaktadır. Erozyonun ve buna bağlı Badlands oluşumu ile heyelan olaylarının önlenebilmesi, ağaçlandırmaya, yüzeyde toplanan suyun drene edilmesine ve meraların eski haline dönüştürülmesine bağlıdır.

Tüm bölgenin olduğu gibi Hazro çevresinin de tarih boyunca yerleşime sahne olması ve buna bağlı kalkerler ve killer üzerinde doğal bitki örtüsünün tahrip edilmesi, meraların-otlakların bilinçsizce kullanılması, şiddetli erozyonu beraberinde getirmiştir. Tercil, Aynıkebir Çayı havzaları şiddetli erozyon sahalarıdır. Erozyona hızlandıran temel neden bitki örtüsünün tahribidir. Bu nedenle bitki örtüsü tahribi durdurulmalı az eğimli killi kalkerli yamaçlar ağaçlandırılmalı arazilerin eğime dik sürülmesi konusunda çiftçiler bilgilendirilmelidir. Sahada bulunan meşelerin enerji ormanlarına dönüştürülmesi şeklinde gençleştirilmesi ve bu sahaya hayvan girişinin engellenip sınırlanması gerekmektedir. Böyle bir girişim sonucu heyelan ve erozyon sahasında bir azalma görülecek ve olumlu sonuçlar elde edilecektir.

Hazro çevresinde bol kaynakların olması ve yer altı su potansiyelinin depresyon tabanlarında artezyen özelliğine sahip akiferler açısından zengin olmasına rağmen içme suyu ve sulama suyunda problemler söz konusudur.

Açılan artezyen kuyularından istenilen düzeyde sonuçlar alınamamaktadır. Bu nedenle sahada bulunan kaynakların uygun plan ve projelerle içme ve sulama problemlerinin çözümüne gidilmesi gerekir. Step sahasından Zuğur boğazına girilirken çöl içinde bir vahayı andıran bu alanın su problemlerinin olması düşündürücüdür. Sahadaki bazı gür kaynak alanları (Şeyhşab-Kurmık-Vakf-Zerguz-Aynıkebir gibi) alabalık üretimi açısından değerlendirilebilir.

Hazro çevresinde arazi kullanımı açısından önemli bir problem, çok sınırlı olmasına rağmen birinci sınıf alüvyal tarım arazilerinin yerleşim  alanları olarak tercih edilmesidir. Halbuki  yaşanan son depremler zemin şartlarını depremin yıkıcı etkisinde ne kadar önemli rol oynadığını göstermiştir.

    Foto 5. Koçbaba Köyü Civarında Erozyon ve Heyelan Topoğrafyası.

 

4. SONUÇ

Hazro çevresi, literatüre geçecek ve özgün araştırmalara konu olabilecek çok farklı jeolojik- jeomorfolojik özelliklere sahip, buna bağlı olarak diğer coğrafi özellikleri de oldukça zengin bir sahadır.

Özellikle çok tipik bir olgunluk safhasında bir dom yapısı gösteren Hazro-Hacertun antiklinal domu, bu yapıya ait hemen hemen bütün özgün yer şekillerini bünyesinde barındırır. Aktif tektonik nedenlerden dolayı yükselen ve şiddetli bir şekilde aşındırılan domun çekirdeğinde kömür yataklarının da bulunduğu Türkiye’nin en eski jeolojik birimleri yüzeylenmektedir.

Antiklinal domunun güneye devrik, güneydeki depresyonlar daha sıkışık ve en büyük merkezi Hazro-dadaş depresyonunun (komb) güneye meyilli ve boğazlarla havzaya açılıyor olması, güneye doğru devrilmenin ve tektonizmanın günümüzde de aktif olduğunu göstermektedir.

Hazro çevresinde bozulmuş bir Akdeniz iklimi görülmektedir. Yıllık sıcaklık ortalamaları güneyindeki alanlarla fazla bir fark oluşturamamasına rağmen yıllık yağış ortalamalarında belirgin farklar gözlenir. Çünkü havzada orografik faktörlere bağlı olarak kuzeye gidildikçe yağış miktarında artma meydana gelir. Drenaj, yapıya uygun olarak kubbe üzerinde bir eliptik radyal drenaj sistemini gösterir. Olgunluk aşamasındaki kubbenin açılan gediklerde ve boşalan alanlarında konsekant ve bunların tabileri olan subsekant (obsekant ve resekant) kollarıyla birlikte akarsular bir kafesli drenaj sistemi de geliştirmiştir. Kubbenin diğer su toplama sahasında ise bir sentripetal drenaj sistemi söz konusudur. Sahada toprak özellikleri asimetrik olan dağların dik yamaçlarında kolüvyal topraklar, depresyon tabanlarında alüvyal topraklar ve dağların hogbek ve kuesta sırtlarında ise kahverengi orman topraklan yer alır. Hazro çevresinde iklim, litoloji ve topoğrafik özelliklere bağlı olarak yaygın meşeliklere ve fundalıklar dağılış gösterir. Saha otsu bitki türleri açısından da oldukça zengindir.

Yeryüzündeki ilk yerleşme formlarının kurulduğu Kuzey Mezopotamya’nın bir parçası olarak Hazro ve çevresinde de arkeolojik yerleşme, höyük kale ve kaya mezarı benzeri buluntuların çok fazla oluşu iskan tarihinin çok eskilere dayandığını gösterir. Bugün ortalama bir nüfus ve ekonomik yapıya sahip olan, hatta nüfusu gittikçe azalan Hazro, Osmanlı döneminde Diyarbakır havzasının büyük bir kesimin kapsayan Tercil Sancağı’nın yönetim merkezidir. Hazro bu konum üstünlüğünü havza düzlüklerine çok yakın, çevresine hakim ve savunmaya elverişli engebeli topoğrafik özelliklerinden alır.

Hazro’nun ekonomisi büyük ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayanır. İlçede yetiştirilen tarım ürünleri içinde tahıllar başta gelmektedir (Buğday, arpa, mercimek ve nohut). Vadi tabanlarında Sebzecilik, Meyvecilik yapılmakta, son yıllarda bağcılık ve ipekböcekçiliği gelişme göstermektedir. Ancak hayvancılık açısından aynı şeyler söylenemez.

Tarım dışında Hazro çevresi Kömür bakır mermer ve petrol gibi yer altı kaynakları açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Hazro yakın geçmişe kadar güvenlik kaygıları nedeniyle araştırılmamış bilinmeyen bir çok özgün coğrafi değere sahiptir.

 

KAYNAKLAR

Ağralı, Bülent,  Erol Akyol, “Hazro kömürlerinin palinolojik incelenmesi ve permo-karboniferdeki gölsel horizonların yaşı hakkında düşünceler”, Bulletin of the Mineral Research and Exploration, 68, 1967, 1-26.

Ardos, Mehmet,  Jeomorfoloji Sözlüğü, Çantay Kitabevi, Ankara, 1997.

Atalay, İbrahim, Türkiye Jeomorfolojisine Giriş, Ege Üniv. Edb. Fak. Yay. No. 9, İzmir, 1987.

Aydın, M. Görkem, “Hazro Yükselimi’nin (Kuzeydoğu Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu) Tektonik Evriminin Sismik Veriler, Kuyu Logları ve Arazi Gözlemleri İle İncelenmesi”, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,),  Ankara, 2020.

Barıtcı, İlkay, Cemal Adıgüzel,  Murat Kanat, “Diyarbakır İlinde İpekböceği Yetiştiriciliğinin Genel Durumu”, Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 6(2), 2017, 77-82.

Bizbirlik, Alpay, 16. Yüzyılda Tercil Sancağı Üzerine Notlar, Osmanlı Araştırmaları, Ed. H. İnalcık, N. Göyünç, H. W. Lowry, İ. Erünsal, K. Kreiser, A. A. Şentürk, Enderun Kitabevi,  1996, 85-120

Bozkaya, Ömer, Hüseyin Yalçın, Hüseyin Kozlu, “Clay mineralogy of the Paleozoic-Lower Mesozoic sedimentary sequence from the northern part of the Arabian Platform, Hazro (Diyarbakır, Southeast Anatolia)”, Geologica Carpathica, 62(6), 2011, 489.

BOZKAYA, Ömer, Hüseyin YALÇIN, Hüseyin KOZLU, “Hazro (Diyarbakır) Bölgesi Paleozoyik-Alt Mesozoyik Yaşlı Sedimanter İstifin Mineralojisi”, TPJD Bülteni, 21 (1), 2009, 53-81.

Comber, Alexis, Peter Fisher, Richard Wadsworth, “What is land cover?. Environment and Planning”, Planning and Design, 32(2), 2005, 199– 209.

Çağlıyan, Ayşe,  Esen Durmuş, “Diyarbakır Havzası ve Yakın Çevresinde Küçükbaş Hayvancılık”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20(2), 2010.

Durmuş, Esen “Diyarbakır  İlinde  Yerleşmelerinin  Yükselti  Basamaklarına  Göre Dağılışı”, TÜCAUM 30. Yıl Uluslararası Coğrafya Sempozyumu, Ankara, 2018.

Erinç, Sırrı, , Jeomorfoloji II,  İ. Ü. Cöğ. Enst. Yay. No. 2931, İstanbul, 1981.

Ertaş, İkram, “Hicri 1261/Miladi 1845 tarihli Diyarbakır merkez kazası gayrimüslim nüfus defteri transkript ve değerlendirilmesi”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Batman  Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü),  Batman, 2017. 

İnandık, Hamit, Bitkiler Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enst. Yay. İstanbul, 1969.

Kara, Bayram, “Diyarbakır Havzası Paleozoyik birimlerinin yüzey-yeraltı jeolojisi ve petrol potansiyeli”, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi), Ankara, 2021.

Kara, Bayram, Veysel Işık, “Paleozoic oil Potential of Diyarbakir Basin in Southeast Turkey”, In 11th Congress of the Balkan Geophysical Society European Association of Geoscientists & Engineers, October, Romania, 2021, 1-5.

Karadoğan, Sabri, Doğal ortam özellikleri ve etkileri bakımından Diyarbakır Havzası, Diyarbakır portresi, Ed. Mustafa Bulut, Detay Yayıncılık, Ankara, 2022, 23-54.

Karataş, Dilek, Hüseyin Karataş, Gültekin Özdemir, Diyarbakır İli Bağcılığının Sektörel Durum Analizi, Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü, Diyarbakır, 2015.

Kavak, Orhan, Selami Toprak, “Hazro Dadaş (Diyarbakır) Kömürlerinin Organik Jeokimyasal ve Petrografik Özellikleri”, Maden Tetkik ve Arama Dergisi, 147, 2013, 91-113.

Ketin, İhsan,  Türkiye'nin Genel Jeolojisi Bir Bakış,  İTÜ Kütüphanesi, S. 1259, İstanbul, 1983.

Koçman, Asaf, Türkiye İklimi, Ege Üniv. Edebiyat fakültesi yayınları No: 73, İzmir, 1993.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Arazi Varlığı (Adıyaman), Ankara, 1984-1996.

Kranendonck, Oliver, “Geo-and biodynamic evolution at the northern margin of Gondwana during Late Silurian to Early Devonian time (Hazro Area, SE Turkey)”, (No. RWTH-CONV-121392), Fakultät für Georessourcen und Materialtechnik, 2004. 

Lebküchner,  Richard F., “Occurrences  of  the  asphaltic  substances  in Southeastern  Turkey  and  their  genesis”,  Bulletin  of  the  Mineral  research  and Exploration Institute of Turkey, 1969,  72, 74.

Lebküchner,  Richard F., “Güneydoğu Anadoludaki Hazro Antiklinalinin Paleozoyik Çekirdeği Hakkında Ek Bilgiler”, MTA Dergisi, 86, 1976, 1-14. MTA, Türkiye Yer Altı Kaynakları-İllere Göre, Yer Bilimleri ve Kültür Serisi-5, Ankara, 2009.

Özgen, Nurettin, “Bismil İlçesinin  Coğrafyası”,  (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara  Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,),  Ankara, 2007.

Öztürk, S. Serkan, Halil İbrahim DEMİREL, Yımaz GÜNAY,  “Petroleum source rock potential of the Silurian Dadaş shales in the Hazro and Korudağ regions of southeast Anatolia”, Turkey. Marine and Petroleum Geology, 75, 2016, 53-67.

Saruhan, Veysel, Sait Kılıç, “Hazro İlçesinde Tarım Ve Hayvancılık”, Tüm Yönleriyle Diyarbakır Hazro İlçesi ve Turizm, Ed. Y.Kenan Haspolat, 2015, 177-209.

Sözer, A. Necdet, Diyarbakır Havzası, Diyarbakır Tanıtma ve Turizm Derneği Yay. Tarih ve Coğr. Dizi No:4, Ankara, 1969.

Sözer, A. Necdet,Güneydoğu Anadolu’nun Doğal Çevre Şartlarına Coğrafi Bir Bakış”, Ege Coğrafya Dergisi, 2, 1984, 8–30.

Tolun, Necip, "Silvan ve Hazro Mıntıkası Hakkında Jeolojik Notlar", Türk. Jeol. Kur. Bült., 2(l), 1949, 65-89.

Tolun, Necip, ''Etude Geologique du Bassin Nord-Est de Diyarbakır”, Bulletin of the Mineral Research and Exploration, 41, 1951, 65-100.

Türkünal, Süleyman, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yay. No: 8, Ankara, 1980.

Yalçınlar, İsmail, Strüktüral Jeomorfoloji I, İsatanbul Üniv. Edb.Fak. Yay.No. 800 s,323- 326, İstanbul, 1985.

Yörük, Saim, “Tahrir Defterleri Özelinde Osmanlı Sancak İdari Taksimatında Değişim: Alâiyye (Alanya) Sancağı Örneği”, Mediterranean Journal of Humanities. 10, 2020, 499-531.

 

 

Raporlar:

Diyarbakır  Müzesi  Müdürlüğü,  Diyarbakır  İlçeler  Kültür  Envanteri,  (Yayınlanmamış  rapor), Diyarbakır, 2011.

Ertekin, Selçuk, Karacadağ Bitki Çeşitliliği Raporu. Sürdürülebilir Kırsal ve Kentsel Kalkınma Derneği, Diyarbakır, Şubat 2022,

Lebküchner,  Richard F., Kömür bakımından ümitli olan Hazro/Diyarbakır Antiklinali Sahasında Yapılan Detay Jeolojik Etütler ve Madencilik Çalışmaları Hakkında Rapor, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Rapor No: 2944, 48 (yayımlanmamış rapor), Ankara, 1961.

Lebküchner,  Richard F., Diyarbakır-Hazro taşkömürü sahasında yataklarla ilgili olarak yapılan detay jeolojik etütlerin neticelerini ve sondaj tekliflerini ihtiva eden rapor, M.T.A. Rap., no. 3746 (yayınlanmamış rapor), Ankara, 1965.

İnernet Adresleri:

European Environment Agency, (2020), https://www.eea.europa.eu/en (Erişim Tarihi: 25.11.2023)

Copernicus Corine, (2018), Data viewer — Copernicus Land Monitoring Service (Erişim Tarihi: 25.11.2023)



[1]Sabri, Karadoğan, Doğal ortam özellikleri ve etkileri bakımından Diyarbakır Havzası, Diyarbakır portresi, Ed. Mustafa Bulut, Detay Yayıncılık, Ankara, 2022, s.25.

 

[2] Necip, Tolun, ''Etude Geologique du Bassin Nord-Est de Diyarbakır”, Bulletin of the Mineral Research and Exploration, 41, 1951, s.65.

 

[3] Mehmet,  Ardos,  Jeomorfoloji Sözlüğü, Çantay Kitabevi, Ankara, 1997, s.63

[4] Sırrı, Erinç,  Jeomorfoloji II,  İ. Ü. Cöğ. Enst. Yay. No. 2931, İstanbul, 1981.

[5] Bülent,  Ağralı, Erol Akyol, “Hazro kömürlerinin palinolojik incelenmesi ve permo-karboniferdeki gölsel horizonların yaşı hakkında düşünceler”, Bulletin of the Mineral Research and Exploration, 68, 1967, 1-26.

[6] İsmail  Yalçınlar,  Strüktüral Jeomorfoloji I, İsatanbul Üniv. Edb.Fak. Yay.No. 800 s,323- 326, İstanbul, 1985, 325-326.

[7] A. Necdet, Sözer, Diyarbakır Havzası, Diyarbakır Tanıtma ve Turizm Derneği Yay. Tarih ve Coğr. Dizi No:4, Ankara, 1969.

[8]Richard F., Lebküchner,  “Güneydoğu Anadoludaki Hazro Antiklinalinin Paleozoyik Çekirdeği Hakkında Ek Bilgiler”, MTA Dergisi, 86, 1976, 1-14.

[9] Süleyman, Türkünal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yay. No: 8, Ankara, 1980.

[10] İhsan,  Ketin, Türkiye'nin Genel Jeolojisi Bir Bakış,  İTÜ Kütüphanesi, S. 1259, İstanbul, 1983.

[11] İbrahim, Atalay, Türkiye Jeomorfolojisine Giriş, Ege Üniv. Edb. Fak. Yay. No. 9, İzmir, 1987.

[12] Erinç, ,Jeomorfoloji II, 1981.

[13] Alpay, Bizbirlik, 16. Yüzyılda Tercil Sancağı Üzerine Notlar, Osmanlı Araştırmaları, Ed. H. İnalcık, N. Göyünç, H. W. Lowry, İ. Erünsal, K. Kreiser, A. A. Şentürk, Enderun Kitabevi,  1996, 85-120

[14] Oliver, Kranendonck, “Geo-and biodynamic evolution at the northern margin of Gondwana during Late Silurian to Early Devonian time (Hazro Area, SE Turkey)”, (No. RWTH-CONV-121392), Fakultät für Georessourcen und Materialtechnik, 2004. 

[15] S. Serkan, Öztürk, Halil İbrahim Demirel, Yımaz Günay,  “Petroleum source rock potential of the Silurian Dadaş shales in the Hazro and Korudağ regions of southeast Anatolia”, Turkey. Marine and Petroleum Geology, 75, 2016, 53-67.

[16] Orhan, Kavak, Selami Toprak, “Hazro Dadaş (Diyarbakır) Kömürlerinin Organik Jeokimyasal ve Petrografik Özellikleri”, Maden Tetkik ve Arama Dergisi, 147, 2013, 91-113.

[17] Bayram, Kara, “Diyarbakır Havzası Paleozoyik birimlerinin yüzey-yeraltı jeolojisi ve petrol potansiyeli”, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi), Ankara, 2021.

[18] Ömer, Bozkaya, Hüseyin Yalçın, Hüseyin Kozlu, “Hazro (Diyarbakır) Bölgesi Paleozoyik-Alt Mesozoyik Yaşlı Sedimanter İstifin Mineralojisi”, TPJD Bülteni, 21 (1), 2009, 53-81.

[19] M. Görkem Aydın, , “Hazro Yükselimi’nin (Kuzeydoğu Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu) Tektonik Evriminin Sismik Veriler, Kuyu Logları ve Arazi Gözlemleri İle İncelenmesi”, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,),  Ankara, 2020.

 

[20] Kranendonck, Geo-and biodynamic evolution at the northern margin…s.41. 

[21] Türkünal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, 1980.

[22] Lebküchner,  “Güneydoğu Anadoludaki Hazro Antiklinalinin Paleozoyik Çekirdeği…s.3.

[23] Türkünal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, 1980.

[24] Türkünal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, 1980.

[25] Lebküchner,  “Güneydoğu Anadoludaki Hazro Antiklinalinin Paleozoyik Çekirdeği…s.6.

[26] Ketin, Türkiye'nin Genel Jeolojisi Bir Bakış,  s. 1259.

[27] Ketin, Türkiye'nin Genel Jeolojisi Bir Bakış,  s. 1259.

[28] Lebküchner,  Güneydoğu Anadoludaki Hazro Antiklinalinin Paleozoyik Çekirdeği Hakkında… s.11.

[29] Lebküchner,  Güneydoğu Anadoludaki Hazro Antiklinalinin Paleozoyik Çekirdeği Hakkında… s.11.

[30] Türkünal,  Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, 1980.

[31] Yalçınlar,  Strüktüral Jeomorfoloji I, s,323- 326

[32] Türkünal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, 1980.

[33] Erinç, ,Jeomorfoloji II,1981.

[34] Ardos, Jeomorfoloji Sözlüğü, 1997, s.122.

[35] A. Necdet Sözer,  Güneydoğu Anadolu’nun Doğal Çevre Şartlarına Coğrafi Bir Bakış”, Ege Coğrafya Dergisi, 2, 1984, s.15.

[36] Asaf  Koçman, Türkiye İklimi, Ege Üniv. Edebiyat fakültesi yayınları No: 73, İzmir, 1993, s.2.

[37] Nurettin Özgen, “Bismil İlçesinin  Coğrafyası”,  (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara  Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,),  Ankara, 2007, s.72.

[38] Ayşe  Çağlıyan, Esen Durmuş, “Diyarbakır Havzası ve Yakın Çevresinde Küçükbaş Hayvancılık”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20(2), 2010, s.34.

[39] Özgen, Bismil İlçesinin  Coğrafyası, s.78.

[40] Özgen, Bismil İlçesinin  Coğrafyası, s.110.

[41] Özgen, Bismil İlçesinin  Coğrafyası, s.189.

[42] Selçuk Ertekin, Karacadağ Bitki Çeşitliliği Raporu. Sürdürülebilir Kırsal ve Kentsel Kalkınma Derneği, Diyarbakır, Şubat 2022, s.12.

[43] Karadoğan,  Doğal ortam özellikleri ve etkileri bakımından Diyarbakır Havzası, s.23-54.

[44] Diyarbakır  Müzesi  Müdürlüğü,  Diyarbakır  İlçeler  Kültür  Envanteri,  (Yayınlanmamış  rapor), Diyarbakır, 2011.

[45] Diyarbakır  Müzesi  Müdürlüğü,  Diyarbakır  İlçeler  Kültür  Envanteri,   2011.

[46] İkram  Ertaş, “Hicri 1261/Miladi 1845 tarihli Diyarbakır merkez kazası gayrimüslim nüfus defteri transkript ve değerlendirilmesi”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Batman  Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü),  Batman, 2017. 

[47] Bizbirlik, 16. Yüzyılda Tercil Sancağı Üzerine Notlar, s.85-120.

[48] Saim Yörük, “Tahrir Defterleri Özelinde Osmanlı Sancak İdari Taksimatında Değişim: Alâiyye (Alanya) Sancağı Örneği”, Mediterranean Journal of Humanities. 10, 2020, 499-531.

[49] Bizbirlik, 16. Yüzyılda Tercil Sancağı Üzerine Notlar, s.85-120.

[50] Bizbirlik, 16. Yüzyılda Tercil Sancağı Üzerine Notlar, s.85-120.

[51] Veysel  Saruhan, Sait Kılıç, “Hazro İlçesinde Tarım Ve Hayvancılık”, Tüm Yönleriyle Diyarbakır Hazro İlçesi ve Turizm, Ed. Y.Kenan Haspolat, 2015, 177-209.

[52] Bizbirlik, 16. Yüzyılda Tercil Sancağı Üzerine Notlar, s.85-120.

[53] Dilek Karataş,  Hüseyin Karataş, Gültekin Özdemir, Diyarbakır İli Bağcılığının Sektörel Durum Analizi, Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü, Diyarbakır, 2015, s.57.

[54] Dilek Karataş,  Hüseyin Karataş, Gültekin Özdemir, Diyarbakır İli Bağcılığının Sektörel Durum Analizi,s.58.

[55] Dilek Karataş,  Hüseyin Karataş, Gültekin Özdemir, Diyarbakır İli Bağcılığının Sektörel Durum Analizi,s.58.

[56] Dilek Karataş,  Hüseyin Karataş, Gültekin Özdemir, Diyarbakır İli Bağcılığının Sektörel Durum Analizi,s.58.

[57] Dilek Karataş,  Hüseyin Karataş, Gültekin Özdemir, Diyarbakır İli Bağcılığının Sektörel Durum Analizi,s.59.

[58] İlkay Barıtcı, Cemal Adıgüzel,  Murat Kanat, “Diyarbakır İlinde İpekböceği Yetiştiriciliğinin Genel Durumu”, Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 6(2), 2017, s.79.

[59] Ayşe  Çağlıyan, Esen Durmuş, Diyarbakır Havzası ve Yakın Çevresinde Küçükbaş Hayvancılık,s.44.

[60] Ayşe  Çağlıyan, Esen Durmuş, Diyarbakır Havzası ve Yakın Çevresinde Küçükbaş Hayvancılık, s.47.

[61] Ayşe  Çağlıyan, Esen Durmuş, Diyarbakır Havzası ve Yakın Çevresinde Küçükbaş Hayvancılık, s.50.

[62] Ayşe  Çağlıyan, Esen Durmuş, Diyarbakır Havzası ve Yakın Çevresinde Küçükbaş Hayvancılık,s.49.

[63] Veysel  Saruhan, Sait Kılıç, Hazro İlçesinde Tarım Ve Hayvancılık, s.206.

[64] Veysel  Saruhan, Sait Kılıç, Hazro İlçesinde Tarım Ve Hayvancılık, s.205.

[65] Veysel  Saruhan, Sait Kılıç, Hazro İlçesinde Tarım Ve Hayvancılık, s.202.

[66] Ayşe  Çağlıyan, Esen Durmuş, Diyarbakır Havzası ve Yakın Çevresinde Küçükbaş Hayvancılık, s.53.

[67] Orhan  Kavak, Selami Toprak, Hazro Dadaş (Diyarbakır) Kömürlerinin Organik Jeokimyasal…s.92.

[68] Orhan  Kavak, Selami Toprak, Hazro Dadaş (Diyarbakır) Kömürlerinin Organik Jeokimyasal…s.96.

[69] MTA, Türkiye Yer Altı Kaynakları-İllere Göre, Yer Bilimleri ve Kültür Serisi-5, Ankara, 2009.

[70] Türkünal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Jeolojisi, 1980.

[71] Serkan  Öztürk, Halil İbrahim Demirel, Yımaz  Günay,  Petroleum source rock potential…s.53.

[72] Kara, Diyarbakır Havzası Paleozoyik birimlerinin yüzey-yeraltı, s.195.

[73] Alexis  Comber, Peter Fisher, Richard Wadsworth, “What is land cover?. Environment and Planning”, Planning and Design, 32(2), 2005, s.199.

[74] Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Arazi Varlığı (Adıyaman), Ankara, 1984-1996.

[75] Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Arazi Varlığı (Adıyaman), Ankara, 1984-1996.

[76] Copernicus Corine, (2018), Data viewer — Copernicus Land Monitoring Service (Erişim Tarihi: 25.11.2023)

[77] European Environment Agency, (2020), https://www.eea.europa.eu/en (Erişim Tarihi: 25.11.2023)

[78] Copernicus Corine, Data viewer , 2018.


*Prof.Dr. Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fak. Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı, skaradogan@dicle.edu.tr, Orcid: 0000-0002-0680-5745

**MEB Coğrafya Öğretmeni, Kırşehir Fatımatüz Zehra Kız Proje Anadolu İmam Hatip Lisesi.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder