4 Mart 2012 Pazar

Van Gölünde Su Yüzeyi Sıcaklık Değişiminin AVHRR Uydu Verileriyle İncelenmesi

 

Mehmet Tahir KAVAK1 Sabri KARADOĞAN2

1Yrd.Doç.Dr., Dicle Üniversitesi, Z.G.Eğitim Fak,. Fen Alanlar Eğt. Böl. Fizik Eğt. AB Dalı, 21280, Diyarbakır, mtkavak@dicle.edu.tr

 2Doç.Dr.,Dicle Üniversitesi Z.G.Eğitim Fak., Sosyal Alanlar Eğt. Böl. Coğrafya Eğt. AB Dalı, 21280, Diyarbakır, skaradogan@gmail.com


ÖZET

 SST (Sea-Surface Temperature) Deniz Yüzeyi Sıcaklığı hava ve deniz yüzeyleri arasındaki ısı değişiminin tahmin edilmesinde kullanılan önemli bir jeofiziksel parametredir. Özellikle küresel iklim modelleri için gerekli olan dünyanın ısı dengesinin ortaya konması, atmosferik ve okyanus sirkülasyonlar ve anomalilerin durumunu ortaya koymak açısından SST büyük önem taşımaktadır.

Van Gölü Ülkemizde su seviyesi ve iklim parametreleri konusunda en çok izlenen ve çeşitli bilimsel çalışmalara konu olan alanlardan birisidir. Su yüzeyi ve sınırlarında yıldan yıla önemli değişimler gözlenen Van Gölü, ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesinde önemli tektonik ve kapalı bir havzadır. Özellikle son yaşanan deprem yerbilimcilerinin ve diğer disiplinlerin dikkatini Van Gölü çevresine çekmiştir. Su yüzeyi sıcaklık değişimi tektonik açıdan bir parametre olarak kullanılabilir. Bu çalışmada farklı yıllara ait AVHHR uydu verileri kullanılarak uzaktan algılama yöntemiyle göl yüzeyindeki su sıcaklık koşullarının yıllara göre ve yıl içindeki değişimleri gözlenmiştir.

 Anahtar Sözcükler: Van Gölü, Uzaktan Algılama, AVHRR, Su Yüzeyi Sıcaklığı.

INVESTIGATION SEA SURFACE TEMPERATURE VARIATION OF LAKE VAN USING AVHRR

ABTSRACT

 Sea surface temperature (SST) is an important parameter which could be derived from space via satellites, Such as AVHRR (Advanced Very High Resolution Radiometer), and used in oceanography and meteorology due to its major influence on the exchange processes at the air-sea interface.

Lake Van is as an enclosed tectonic basin on the Eastern region of Anatolia and mostly investigated in terms of water level, boundary and climatic parameters. Present work investigated long term SST variation using AVHRR data of Lake Van including quake years which other scientists also interested in.

 Keywords: Lake Van, Remote Sensing, AVHRR, Sea Surface Temperature SST.

 

 

1.GİRİŞ

Deniz Yüzeyi Sıcaklığı (SST, Sea-Surface Temperature) hava ve deniz yüzeyleri arasındaki ısı değişiminin tahmin edilmesinde kullanılan önemli bir jeofiziksel parametredir. Özellikle küresel iklim modelleri için gerekli olan dünyanın ısı dengesinin ortaya konması, atmosferik ve okyanus sirkülasyonlar ile anomalilerin durumunun açıklanması açısından SST büyük önem taşımaktadır.

Çalışmaya konu olan Van Gölü Ülkemizde su seviyesi ve iklim parametreleri konusunda en çok izlenen ve çeşitli bilimsel çalışmalara konu olan alanlardan birisidir. Su yüzeyi ve sınırlarında yıldan yıla önemli değişimler gözlenen Van Gölü, ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan önemli tektonik ve kapalı bir havzadır

Van Gölü, Türkiye’nin doğusunda, Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür(Şekil 1). Gölün yüzölçümü 3.713 km²' olup, hem tatlı su hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemi barındırmaktadır. Göl suyu tuzlu ve sodalı olup, tuzluluk oranı %19, pH'sı ise 9,8 dir. Bu nedenle Van Gölü yüzeyinde yüksek rakıma ve sert kış şartlarına rağmen don olayları gözlenmez . (Kadıoğlu vd. 1997). Göl su seviyesinde iklimsel nedenlere  bağlı olarak zaman zaman yükselme ve alçalma meydana gelmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 m, en derin yeri ise 451 metredir. Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve tek bir tür balık inci kefali yaşamaktadır. Gölün yüzölçümü ise 430 km.'dir (Degens vd., 1984). Batimetrik özelliklerine bakıldığında  gölün batı kesimlerinin doğu kesimlerinden belirgin bir şekilde daha derin olduğu görülür (Şekil 2).

Küresel ısınmanın çevre ve dolayısıyla ekosistem üzerinde ciddi etkiler oluşturduğu bilim adamları tarafından rapor edilmiştir (ACIA, 2004; Rosenzweig vd., 2007). Ekosistemlerde gözlemlenen olumsuz değişimin nedenleri araştırılan önemli konular arasındadır. Bu amaçla küresel ısınmanın etkilerini gözlemlemek ve anlamak ayrı bir çaba gerektirmektedir. Bu bağlamda iklim değişiminin göl ekosistemlerinde fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri hızla değiştirdiği ileri sürülmüştür (ACIA, 2004; Rosenzweig vd., 2007). Önceki çalışmalar göllerin çevresel değişime hassas olduklarını gösterdiğinden, göller için küresel iklim değişikliğini izlemek önemli çevresel araştırma konuları arasında yer almaktadır (Carpenter vd., 2007; Pham vd., 2008; Williamson vd., 2008).

Van gölü su seviyesindeki değişim Yıldız ve Deniz (2005), çevre jeolojisi özellikleri Çiftçi ve ark. (2008), iklim değişikliğinin etkileri Kadıoğlu vd. (1997), jeolojik yapısı Degens vd. (1984) tarafından incelenmiştir.

 Su yüzeyi sıcaklığı (SYS) (ki küresel ısınmanın en önemli değişkenlerinden biridir) Van gölü için Sarı vd. tarafından Şubat 1998 Ocak 1999 tarihleri, arasında 1 yıl için çalışılmış olup sıcaklık haritası derinlik ve akıntı haritalarıyla çakıştırılmıştır.

 Bu çalışmada, Van Gölü su yüzeyi sıcaklığı yıllara ve mevsimlere göre 24 yıl gibi uzun bir süre ele alınarak incelenmiş, elde edilen bulguların, bölgede; su seviyesi, ekosistem, çözünmüş organik karbon ve yerel ısı sıcaklığı gibi değişkenleri çalışacak olan bilim insanlarına yardımcı olması amaçlanmıştır.

 

2. MATERYAL VE METOT

 Bu çalışmada Advance Very High Resulotion Radiometer (AVHRR) uydusundan elde edilen iki tür su yüzeyi sıcaklığı verisi kullanılmıştır. Bu verilerden biri NASA’nın küresel verisinden, diğeri ise Almanya’da bulunan German Aerospace Center (DLR) alınmış olup çözünürlüğü 4 km’dir (yani 1 pixel=4 km). Ancak bu alıcı istasyonun konumu yüzünden ancak Van gölünün batı kısmını kapsamış olup çözünürlüğü 1 km dir.

2.1 DLR’ın verisi :

1 km çözünürlüklü aylık ÇKSYS (çok kanallı su yüzeyi sıcaklığı veya MCSST, multi channel Sea surface temperature) Mart 1993 ten Aralık 2011 e kadar geotif formatında http://eoweb.dlr.de:8080/servlets/template/welcome/enteryPage.vm  “adresinden indirildi. İndirilen veride 0 (sıfır) kara ve 31,875 bulut olarak işaretlendiğinden bu iki değer arsındaki tüm değerler SYS’dir. İndirilen görüntüler tüm Avrupa’yı içerdiğinden ilgi alanımız olan Van gölünü ayırmak için ise ERMapper adlı yazılım kullanıldı ve gölün batısı için SYS hesaplandı.

 2.2 NASA  verisi

AVHRR uydusundan gece elde edilmiş (Güneşin ısı etkisini yok etmek için) küresel ÇKSYS verisi Ocak 1985 ten Aralık 2009 a kadar hdf (Hierarchical Data Format) formunda http://podaac.jpl.nasa.gov:2031/dataset_docs/avhrr_wwww_mcsst.html adresinden indirildi. Küresel veriden Van Gölü verisi çıkarılarak NASA tarafından sağlanan aşağıdaki formül kullanılarak sayısal değerler sıcaklığa dönüştürüldü.

SYS=SD·0,075-3

Burada SYS su yüzeyi sıcaklığı, SD (DN, Digital Number) sayısal değerdir. Benzer şekilde küresel veriden Van Gölü verisi ayrıldıktan sonra tüm havza için SYS hesaplandı.

 

3. BULGULAR

DLR’dan alınan verilere göre Van Göl’ünün batısına ait mevsimsel SYS değerleri Şekil 4’te sunulmuştur:

Kalın çizgi 19 yıla ait (1994-2011) ortalamaları göstermektedir. Şekilde görüldüğü üzere anormal SYS görülmemekte ve mevsimsel sıcaklık genel ortalamanın çevresindedir.

Şekil 5’te NASA’dan alınan SYS değerleri görülmektedir.

Tüm havzaya ait NASA verilerinden alınan ve gölün doğusunu da içeren SYS grafiğinde görüldüğü gibi daha istikrarlı bir dağılım göstermediği görülmektedir.  Buradan genel ortalamadan çok sapmasa da gölün batısının daha istikrarlı bir grafik çizdiği görülmektedir. Aralık Ocak Şubat ve Mart aylarında SYS’nın negatif değerlere vardığı açıkça gözlenir.

Şekil 6’te derinlik ve taze soğuk su girişinin SYS’ye nasıl etki ettiği açıkça görülmektedir. Van gölünün sığ ve çok soğuk su alan doğu kısmının genel SYS’yi nasıl etkilediği açıkça görülmektedir. Görüldüğü üzere gölün doğu kısmı gölün genel sıcaklığını ortalama olarak 3°C düşürmektedir. Görüntü kaynaklarının farklılığı sonuca bu kadar etki etmeyeceği 2000 yılında 18 km çözünürlüklü veriyle Karadeniz için yapılan benzer bir araştırma ile test edilmiş (kavak, 2000) ve sadece 0,7°C lik bir fark bulunmuştur.

Şekil 7’de 24 yıllık (1985-2009) mevsimsel ortalama ve genel ortalama değerleri aynı grafikte görülmektedir.

Şekil 8’e göre 24 yıllık veriler her ne kadar bir kararsızlık gösteriyorsa da eğilim çizgisinin gölün küresel ısınmadan etkilendiğini göstermektedir.

Şekil 9’da ise bu eğilimin güneşteki aktivitelerle ilişkisi de ortaya kondu.

 Şekil 9 (http://www.godandscience.org/ apologetics /global_warming_myths.html#n01) 1985-2009 tarihleri arasında güneşteki aktivite sayısı ve o yıllara ait SYS değerlerini göstermektedir. Grafikten de görüldüğü üzere güneşteki aktivite sayısı ile SYS arasında her hangi bir ilişkiye rastlanmamıştır.

Bugüne kadar El-Nino nun en etkin olduğu (http://apollo.lsc.vsc.edu/classes/ met130/notes/ chapter10/elnino.html) 1997-1998 yıllarında bile bu olayın Van Göl’ünün SYS değerlerine etkisi olmadığı rahatlıkla söylenebilir.

4.SONUÇ

Bu çalışmada elde edilen bulgularla her ne kadar Van Gölü’nün küresel ısınmadan nasibini aldığını söylenebilse de, bunun güneşteki aktivite ve  El Nino olayından kaynaklanmadığı şeklinde bir  değerlendirme yapılabilir. SYS değerlerinin artması sismik aktiviteler sonucu ortaya çıkan enerji sonucu olabilir. Son Yıllarda bölgenin tektonik açıdan aktif olması bunun bir göstergesidir.

5.ÖNERİ

SYS değerlerinin artması buharlaşmayı artırır. Buna bağlı olarak su seviyesinde değişiklik, biyolojik aktivite, kimyasal konsantrasyonda değişikliğe sebep olur.  Bu değişikliklerin neden kaynaklandığı, yer verisi ve geniş bir görüntü alanı sağlayan yüksek çözünürlüklü (Landsat, Spot gibi) uydular aracılığıyla çalışılması önerilir.

 

6. KAYNAKLAR

ACIA Impacts of a warming Arctic: Arctic climate impact assessment. Cambridge Univ. Press; 2004.

Carpenter, S, Benson BJ, Biggs R, Chipman JW, Foley JA, Golding SA, Hammer RB, Hanson PC, Johnson PTJ, Kamarainen AM et al., 2007, Understanding regional change: a comparison of two lake districts. BioScience. 57:323-35

Çiftçi, Y., Işık, M., Alkevli, T., Yeşlova, Ç., 2008, Environmental Geology of Lake Van Basin, Geological Engineering, 32 (2)

Degens, E.T.; Wong, H.K.; Kempe, S.; Kurtman, F., (1984), "A geological study of Lake Van, eastern Turkey", International Journal of Earth Sciences (Springer)73 (2): 701–734,

Huguet, C., Fietz, S., Stockhecke, M., Sturmb, M., Anselmetti, F.S., Rosell-Melé, A.,2011, Biomarker seasonality study in Lake Van, Turkey, Organic Geochemistry 42 1289–1298

Kadıoğlu, M., Şen, Z., Batur, E., 1997, The greatest soda-water lake in the world and how it is influenced by climatic change, Istanbul Technical University, Meteorology Department, Hydrometeorology Research Group, Maslak 80626 Istanbul, Turkey

Kavak M.T., 2000, A long term SST and cloud cover investigation of the Black Sea using AVHRR, Thesis submitted to Faculty of Science and Engineering University of Dundee for a Degree of Philosophy.

Kempe, S., Khoo, F., and Gürleyik, Y., 1978, Hydrography of Lake Van and Its Drainage Area. pp. 30-45 in the Geology of Lake Van, edited by Degen and Kurtman, The Mineral Research and Exploration Institute of Turkey, Rep. 169, 1978.

Pham S.V, Leavitt P.R, McGowan S, Peres-Nato P., 2008,  Spatial variability of climate and land-use effects on lakes of the northern Great Plains. Limnol. Oceanogr.;53:728–742.

Rosenzweig, C., G. Casassa, D.J. Karoly, A. Imeson, C. Liu, A. Menzel, S. Rawlins, T.L. Root, B. Seguin, P. Tryjanowski., 2007, Assessment of observed changes and responses in natural and managed systems. Climate Change 2007: Impacts, Adaptation and Vulnerability. Contribution of Working Group II to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, M.L. Parry, O.F. Canziani, J.P. Palutikof, P.J. van der Linden and C.E. Hanson, Eds., Cambridge University Press, Cambridge, UK, 79-131.

Sarı, M., Polat, İ., Saydam, A.C., 2000, NOAA AVHRR Uydu Görüntüleri ile Van Gölü Yüzey Sıcaklığının İzlenmesi, Doğu Anadolu Bölgesi IV Su Ürünleri Sempozyumu, Erzurum

Williamson CE, Dodds W, Kratz TK, Palmer M., 2008, Lakes and streams as sentinels of environmental change in terrestrial and atmospheric processes, Front. Ecol. Environ,6:247–254.

Yıldız, M.Z., Deniz, O., 2005, The Impacts Of The Level Changes In Closed Basin Lakes On The Coastal Settlements: The Lake Van Example, Fırat University Journal of Social Science, 15(1)














3 Mart 2012 Cumartesi

Geri Gelmemek Üzere Kaybolup Giden Tarım Topraklarımız (Elazığ Ovası ve Uluova Örneği)

   

Doç.Dr. Sabri KARADOĞAN

Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, Coğrafya Eğitimi Ana Bilim Dalı, Diyarbakır

skaradogan@dicle.edu.tr

Aşir YAMAN

Elazığ Kaya Karakaya Fen Lisesi, Coğrafya Öğretmeni

asiryaman@gmail.com

 

Özet

Tarım bir ülkenin varlığını sürdürmesinde ve ekonomisinin gelişmesinde en önemli üretim faktörlerinden biridir. Tarımsal aktivitenin en önemli unsuru ise topraktır.  Toprak çok uzun sürede oluşan ama yanlış kullanım sonucu kolayca bozulabilen, bozulduktan sonra da kazanılması ya da eski durumuna getirilmesi binlerce yıl süren önemli doğal bir unsurdur. Günümüz Türkiye’sinde toprağın amaç dışı kullanımı ve degredasyonu, tarım alanlarının önemli ölçüde yok olmasına neden olmaktadır. Yoğun kentleşme ve sanayi alanları ile Keban Barajının etkisiyle önemli bir bölümü kullanım dışı kalan Elazığ’ın en verimli ovaları olan Uluova ve Elazığ Ovası buna güzel bir örnektir.

Göçler, endüstriyel büyüme, düzensiz kentleşme, plansızlık ve rant kaygıları gibi daha birçok nedenden dolayı Elazığ Ovasına ait verimli tarım arazilerinin neredeyse tümü yerleşim alanları ve sanayi alanları tarafından yok edilmiştir. Elazığ kent merkezi tamamen Elazığ Ovası üzerine kurulu olduğundan, ova tamamen yok edilerek tarım dışı bırakılmıştır. Uluova’da ise Keban Barajı’nın etkisiyle verimli tarım arazileri sular altında kalmış organize sanayi ve havaalanı gibi diğer tesislerle birlikte önemli ölçüde tarım için kullanılan alanlar yok edilmiştir. Halbuki bu araziler hem sulu hem de kuru tarım için son derece elverişli alanlardı. Arazi degredasyonu ve toprak kaybı yanında, tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımı sonucu tahıl ve endüstri bitkilerinin üretiminde de önemli oranda azalma meydana gelmiştir.

Verimli tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanılması ülkemiz için ekonomik ve sosyal açıdan birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar; bir daha geri gelmemek üzere doğal değerlerin yitip gitmesi, tarımsal ürün kayıpları, işsizlik, sosyal çözülmeler göç ve açlık olarak sıralayabiliriz. Elazığ’da yaşanan bu durum ülkenin diğer bölgeleri ve kentleri için bir uyarı niteliğindedir.

Anahtar Kelimeler: Elazığ, Elazığ Ovası, Uluova, Kentleşme, Arazi Degredasyonu, Tarım Toprakları

 

 1.Giriş

 Toprak çok uzun sürede oluşan, ancak yanlış kullanılma sonucu kolayca bozulabilen ve bozulduktan sonra da geriye kazanılması ya da eski durumuna getirilmesi binlerce yıl süren değerli bir varlıktır [1]. Toprak, insanların olduğu kadar, doğada ki tüm canlıların da beslenmesini ve barınmasını sağlayan önemli bir katmandır. Türkiye gibi tarımsal nitelikten kurtulmamış ülkelerin özellikle kırsal nüfusunun en önemli geçim kaynağı tarım, dolayısıyla topraktır. Toprak ne kadar verimli ve kullanılan tarım arazisi ne kadar geniş olursa, milli gelire katkısı da o oranda artacaktır [2].

Sanayi bölgelerinin kapladığı geniş ve problemsiz düz alanlar, bu bölgelere gelen nüfusun düzensiz ve kolayca yayılımı, kırsal kesimi boşaltan aktif tarım nüfusunun terk ettiği arazilerin gereği gibi değerlendirilmemesi gibi nedenler tarım alanlarının amaç dışı kullanımlarını artırmaktadır [ 3 ].

Göçler, yeni sanayi alanlarının açılması, düzensiz kentleşme ve daha birçok nedenden dolayı Elazığ’da yer alan tarım alanları amaç dışı kullanılarak azaltılmıştır. Bu çalışmada tarım topraklarının amaç dışı kullanımın nedenleri boyutları ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Şekil 1’de görüleceği  üzere, Araştırma alanı Güneydoğu Toroslar üzerinde olup, ancak tektonik oluklar üzerinde yerleşme ve tarımın olanaklı olduğu, başka bir deyişle eğim derecesi düşük düz alanların ve toprakların sınırlı ve önemli olduğu bir coğrafyada bulunmaktadır. Ülkemizdeki birçok kent yerleşmesi jeomorfolojik olarak benzer konumdadır (Erzincan, Erzurum, Malatya, Muş, Bingöl, Tokat, Bolu, Bursa, Balıkesir vb).

  2. Metodoloji

Çalışma alanının farklı tarihlere ait (baraj öncesi ve sonrası) 1:25.0001:100.000, ölçekli topoğrafya haritaları ve sayısal arazi modelleri üzerinde morfolojik sınırlar ve baraj altında kalan alan miktarı tespit edilmiştir (Şekil 2,3). Tarımsal ürün, alan ve toprak  kaybının boyutlarının ve tarımsal araziler İl tarım müdürlüklerinin istatistiklerinden tespit edilmiş, bunların sınıflandırılması yapılmıştır. Daha sonra bu bölgede kurulmuş olan sanayi alanları, havaalanı ve Keban Barajının etkisiyle kullanım dışı kalan alanlar hesaplanmıştır. Bu alanların hesaplanmasında Elazığ Sanayi ve Ticaret Odası, Elazığ Şeker Fabrikası, Elazığ Devlet Hava Meydanları Müdürlüğü ve DSİ’nin verilerinden yararlanılmıştır. Ayrıca Elazığ Ovasındaki 1834-2000 yılları arasındaki kentleşme sürecinde kentin gelişim aşamaları ayrıntılarıyla incelenmiş ve tarım dışı kalan tarım alanları belirlenmiştir. Amaç dışı kullanılan alanlar belirlendikten sonra Tarım il Müdürlüğünün envanterlerinden yararlanılarak kullanım dışı kalan bu alanlarda üretilmesi gereken tahıl (buğday, arpa, mısır, yulaf) miktarları hesaplanmıştır. Ayrıca ülke ekonomisine katkı sağlayan endüstri bitkilerinin (şeker pancarı, ay çiçeği, susam) miktarlarıda ayrı ayrı hesaplanmıştır.

 3. Bulgular ve Değerlendirmeler

Elazığ’ın en verimli ovaları olan Uluova ve Elazığ Ovası sulu ve kuru tarım için son derece elverişli ovalardır. Uluova 32500 ha, Elazığ Ovası ise 3600 ha’lık tarım arazisine sahiptir [4]. Toplamda bu iki ovanın alanı 36100 ha dır [ 5 ]. Bu ovalar üzerinde kurulmuş olan sanayi, havaalanı ve Keban Barajı’nın kullanım dışı bıraktığı tarım alanları ise toplam 8222,5 ha dir [ 7,8,9,10 ]. Kaybolan tarım alanları ovaların toplam alanlarının % 22,5 sine karşılık gelmektedir (Şekil 2,3, Tablo 1).

 

 Tablo1. Uluova ve Elazığ Ovasındaki sanayi alanları ve Keban Barajının etkilediği alanlar.

 

Yüz ölçümü

Oran ( % )

Organize sanayi bölgesi

312

0,8

Küçük sanayi sitesi

184

0,5

Şeker fabrikası

155,5

0,4

Havaalanı

71

0,1

Keban Barajının etkilediği alanlar

7500

20,7

Toplam

8222,5

22,5

 

Elazığ ilinin tüm tarım arazisinin % 13,66’ sını bu iki ovanın oluşturduğunu düşünürsek, % 22, 5 kayıp oldukça önemli bir rakama karşılık gelmektedir. Amaç dışı kullanılan bu arazilerin ekilmesi durumunda elde edilecek ürün rekoltesi için hesaplama yapılmış ve elde edilen veriler grafikte gösterilmiştir.

 Tahıl ürünlerindeki (buğday, arpa, mısır, yulaf) toplam kayıp 167377,1 ton/yıl, endüstri bitkilerindeki toplam kayıp (şeker pancarı, ay çiçeği, susam) ise 337132,2 ton/yıl dır. Yapılan çalışmada Elazığ’ın verimli bu iki ovası üzerinde kurulmuş olan sanayi ve Keban Barajı’nın etkisiyle kullanım dışı bıraktığı alanlarda tahıl ve endüstri bitkilerinin üretiminde ise yıllık bazda toplam 504509,9 ton/yıl azalmaya neden olduğu belirlenmiştir.

İstatistik verileri [5,6] incelendiğinde tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımı sonucu tahıl ve endüstri bitkilerinin üretiminde yıllık bazda toplam 504.509.9 ton/yıl azalmaya neden olduğu belirlenmiştir. Örneğin buğday üretiminde meydana gelen kayıp 43.628.5 ton/yıl dır. Bir ton buğdaydan üretilecek ekmek 4000 tane olduğuna göre bir yıl içinde toplam 174.514.000 tane ekmeğin üretilememesi anlamına gelmektedir. Bir endüstri bitkisi olan şeker pancarında meydana gelen kayıp 324.311.8 ton/yıl dır. Bir ton şeker pancarından 137.5 kg şeker üretildiği düşünüldüğünde bir yılda toplam 44.592.872.5 ton şekerin üretilemediği sonucunu doğurmaktadır.

 Tarımsal alan kaybının en önemli nedenlerinden biri kuşkusuz hızlı kentleşme sürecidir. 1834 yılında Harput’tan Elazığ Ovasına taşınan kent 1950 yılına kadar ovada 820,6 hektarlık bir alanı kentleştirmiştir.

1834-1950 yılları arasında Elazığ kenti kapalı ekonomi bölgesi olduğu halde çevresindeki geniş tarım alanları kentin tarımsal ihtiyaçlarını karşılayacak durumdaydı ancak 1950’ den sonra hızlı bir kentleşme sürecine giren şehir çevresindeki verimli tarım alanlarının elden çıkması sonucunu doğurmuştur [7].

1950’ den sonra çimento ve şeker fabrikaları gibi sanayi yatırımları, karayolları ve demiryollarındaki hızlı gelişmeler, hazar santrallerinde enerji üretimi gibi faktörler, kente doğal nüfus artışından çok fazla, çevreden kente olan göçler kentleşme hızını artırmıştır. 1950-1965 yılları arasında 181,7 hektarlık bir gelişme ile kent büyüklüğü 1965 yılında yaklaşık 373,69 hektar olmuştur. Elazığ kenti 1965 yılından sonra hızlı bir kentleşme sürecine girmiştir. Bölge müdürlüklerinin ( Karayolları, Orman Bölge Müdürlüğü, DSİ) kurulması ve bunlara çok geniş alanlar tahsis edilmesi, Fırat Üniversitesinin açılması ve Keban Baraj alanının istimlakı ile yaşanan göçlerle 1965-1980 yılları arasında 2594,57 hektarlık bir alan kentleşmiştir. Böylece 1980 yılında kentin büyüklüğü 2968,26 hektar olmuştur [7, 8].

1980 yılından sonra ivme kazanan toplu konut çalışmaları, küçük sanayi sitesindeki genişleme ve organize sanayi bölgesinin kurulması ile 2368,27 hektarlık bir alan kentleşmiştir. 1980-  2000 yılları arasında kentin aşırı nüfuslanması, dolayıyla büyümesi kuşkusuz bölgede yaşanan terör olaylarından dolayı yaşanan  yoğun göçlerle ilgilidir. 2000 yılına gelindiğinde Elazığ kentinin işgal ettiği alan 5336,53 hektar olmuştur.

Bu hızlı kentleşme verimli tarım alanlarının yok olmasına neden olmuştur. 2000 yılında 5336,53 hektar büyüklüğüne ulaşan Elazığ kenti, Elazığ Ovasının tamamen yok olmasına neden olurken, alan ihtiyacı nedeniyle kentsel büyüme ve genişleme güneydeki Uluova ile kuzeybatıdaki Kuzova’ya sıçramış ve kontrolsüz olarak genişlemektedir.

 4. Sonuç

 Ülkemizde doğal çevre faktörleri gözetilmeden gerçekleştirilen endüstriyel gelişmeler ve yanlış kentleşme politikaları doğal kaynaklar ve çevre üzerinde onarılmaz tahribatlara neden olmaktadır.  Bu tahribatlardan başlıcaları Elazığ kenti ve çevresinde olduğu gibi tarım topraklarının yok oluşu ve tarıma uygun alanların işgal edilmesidir.  

Son yüz yılın plansız gelişiminin bir ürünü olan Elazığ kentinin büyümesi ile kent çevresinde yer alan tarım alanları amaç dışı kullanılarak azaltılmış hatta yok edilmiştir. Uluova ve Elazığ Ovalarını işgal eden kentsel yapılar,  sanayi, havaalanı ve Keban Barajı’nın kullanım dışı bıraktığı tarım alanları 8222,5 ha dır. Bölgenin dağlık morfolojik yapısı nedeniyle zaten kısıtlı olan bu gibi tarıma elverişli düzlük alanlarda bu orandaki işgal ve degredasyon düşündürücüdür.

Kentin kurulduğu ve geliştiği Elazığ Ovasına ait verimli tarım arazilerinin neredeyse tümü yerleşim alanları ve sanayi alanları tarafından yok edilmiştir. Uluova’da ise Keban Barajı gölü nedeniyle verimli tarım arazilerinin önemli bir bölümü sular altında kalmış ve büyük ölçüde tarım için kullanılan alanlar heba edilmiştir.

Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı sonucu verimli tarım arazileri hızla yok olmakta, bu yok oluş il ve ülke ekonomisinde önemli kayıplar oluştururken aynı zamanda doğal dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Bu durum uzun vadede ekonomik ve sosyal açıdan da birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunları tarım arazilerinin azalması, tarımsal ürün kayıpları, işsizlik, kırdan kopuş, göç ve sosyal çözülmeler olarak sıralayabiliriz. Elazığ’da yaşanan bu durum ülkenin diğer bölgeleri ve kentleri için bir uyarı niteliğindedir.

Kentsel büyüme bulunduğu çevrenin ekolojik yapısının aleyhine gelişmemeli, kent planları bulundukları bölgenin coğrafi şartlarına uygun hazırlanmış bölge planlarının bir parçası olmalıdır.

 

KAYNAKLAR:

1-Sönmez, K., 1981, Tarım Alanlarının Amaç Dışında Kullanılması, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ziraat Dergisi, Cilt: 12 sayı 2-3

2-Tonbul S., Özdemir, M.A.,  Günek, H., Karadoğan, S., Elazığ Projesi (2000'li Yıllara Hazırlık Çalışması), Projenin Doğal Ortam Sektörü, Elazığ Valiliği, 1998

3-Tonbul, S., Karadoğan, S., 1998, Harput'un Yerleşmesinde Etkili Olan Doğal Çevre Faktörleri, TDV Dünü ve Bugünüyle Harput Sempozyumu, Eylül 1998,  sf .303-324, Elazığ

4- Elazığ İli Toprak Kaynağı Envanter Raporu, Köy Hizmetleri genel Müdürlüğü Yayınları 1997.

5-Türkiye İstatistik Yıllığı,  D.İ.E Yayın No: 1150 Ankara 1997.

6-Elazığ Tarım İl Müdürlüğü Envanteri, 2002

7-Mor, A., 2006, Elazığ şehrinde Ortam Kirlenmesine Coğrafi Bir Bakış, Doktora Semineri, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Elazığ.

8-Şengün, T., 2000, Uluova’da Jeomorfolojik Ana Birimlerle Arazi Kullanımı Arasında ki İlişkiler,  Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Elazığ.

Şekil   1:   Elazığ Ovası, Uluova ve Elazığ kentinin lokasyonunu gösteren sayısal arazi modeli


Şekil   2:   Uluova’nın Keban Baraj Gölü öncesi Durumu


Şekil   3:   Uluova’nın  Keban Baraj Gölü Sonrası Durumu


Şekil 4: Tarım dışı kalan arazilerde üretilmesi gereken bitkilerin miktarı.


Foto 1: 1920’li yıllarda Elazığ kentinin yerleşme çekirdeğinden bir görünüm.


Foto 2: Kentsel yerleşme ile büyük bir bölümü kaybedilmiş olan Elazığ ovasından panoromik bir görüntü.


Foto 3:  Elazığ’da Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı : Elazığ Çimento Fabrikası Örneği. Fabrika günümüzde kent yerleşmesi içinde kalmıştır.

Foto 4: Elazığ Ovasında Kurulan Küçük Organize Sanayi Bölgesi ve Çevresindeki Yerleşmeler.


Foto 5: Elazığ’da Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı : Elazığ Havaalanı Örneği.

Foto 6: Elazığ Ovasında önemli bir alan işgal eden Fırat Üniversitesi kampüs alanı.