5 Mart 2000 Pazar

2000’li Yıllara Elazığ Projesi

 

2000’Lİ YILLARA ELAZIĞ PROJESİ (DOĞAL ORTAM)

Sadettin TONBUL, M. Ali ÖZDEMİR, Halil GÜNEK, Sabri KARADOĞAN

 

İÇİNDEKİLER

1-GİRİŞ

    1.1.İlin Konumu

    1.2. Amaç

    1.3. Yöntem

2. DOĞAL ORTAM ÖZELLİKLERİ (Mevcut durum)

     2.1.Jeolojik Yapı ve Tektonik Özellikler

     2.2. Yeryüzü şekilleri (Jeomorfolojik özellikler)

     2.3. İklim

     2.4. Toprak

     2.5. Doğal Bitki Örtüsü

3. DOĞAL KAYNAK POTANSİYELİ VE KAYNAKLARIN KULLANIMI

     3.1. Toprak Kaynakları Potansiyeli ve Kaynakların Kullanımı

     3.2. Su Kaynakları Potansiyeli ve Kaynakların Kullanımı

     3.3  Orman Potansiyeli

    4. İLİN DOĞAL ORTAMLA İLGİLİ SORUNLARI

    4.1. Yanlış Arazi Kullanımı

    4.2. Erozyon

    4.3. Taşkın ve Birikme (Siltasyon)

    4.4. Depremsellik

    4.5. Diğer Sorunlar (Heyelan, Çığ, Kaya Düşmesi v.d.)

5. DEĞERLENDİRME, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ve STRATEJİ


 

1. GİRİŞ

  1.1. İlin Konumu

Elazığ ili Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında, bölgede Yukarı Fırat Bülümü olarak ayrılmış saha  içinde yer almaktadır. Toplam alanı 9151 km2.yi bulan ve bu alanı ile Türkiye topraklarının % 012'sini meydana getiren il sahası, 40o 21' ile 38o 30o doğu boylamları, 38o 17' ile 39o 11' kuzey enlemleri arasında kalmaktadır. Bu çerçeve içinde şekil olarak kabaca bir dikdörtgene benzeyen Elazığ ili topraklarının D-B doğrultudaki uzunluğu yaklaşık 150 km., K-G yöndeki genişliği ise yaklaşık 65 km. civarındadır. İli doğudan Bingöl, kuzeyden Keban Baraj Gölü aracılığıyla Tunceli, batı ve güneybatıdan Karakaya Baraj Gölü vasıtasıyla Malatya, güneyden ise Diyarbakır illerinin arazileri çevrelemektedir. (Harita:1)

1.2. Amaç  

Elazığ Master Planı, 2000'li Yıllara Hazırlık Çalışması kapsamında Doğal Ortam Sektörü olarak ele alınmış bu çalışmanın amacını, öncelikle ilin jeolojik yapı, yeryüzü şekilleri, iklim, toprak ve doğal bitki örtüsünden oluşan doğal çevre özelliklerini ortaya koymak, daha sonra Elazığ'ın doğal ortam potansiyelini (toprak, su ve orman) belirleyerek bu potansiyelden ne ölçüde yararlanıldığına açıklık getirmek ve nihayet doğal ortamla ilgili sorunları gözönüne serip, bu sorunlara çeşitli öneriler de getirerek geleceğe yönelik stratejileri tesbit etmektir.

1.3. Yöntem  

Yukarıda değinilen amaca yönelik olarak öncelikle ilin doğal ortam özelliklerini, bütünüyle değil de parça parça olarak, ele alan çeşitli bilimsel çalışmalar bir araya getirilerek toplanmış ve değerlendirilmiş, değişik kamu kurum ve kuruluşlarının bugüne kadar gerçekleştirmiş olduklarının yanısıra plan-proje safhasında olan çeşitli ve çok sayıdaki çalışmalarına bakılmıştır. Bu safhada ayrıca il alanı mümkün olduğu kadar yeniden dolaşılarak arazide doğrudan gözlemlerde bulunulmuş ve bu gözlemler esnasında çeşitli çekimler (fotoğraf, kamera) yapılmıştır. Daha sonra ise, önce yapılmış çalışmalar ve arazideki gözlemlerin bir sentezine gidilerek çok sayıda harita (jeolojik yapı, morfoğrafya, eğim, hidroğrafya, iklim, arazi kullanım durumu, erozyon, risk haritaları v.d.) çizilmiş, çeşitli tablo ve grafikler  oluşturulmuş, metnin de yazılmasıyla rapor tamamlanmıştır .  

 

2. DOĞAL ORTAM ÖZELLİKLERİ (Mevcut Durum)

  2.1. Jeolojik Yapı

Elazığ ilinin yapısal ve jeomorfolojik özellikleri,  doğal ortam açısından yörenin  potansiyelini  belirlemekte ve geleceğe yönelik  projeksiyonların çerçevesini çizmektedir. Bu bakımdan  önce il sınırları  içinde çevrenin  yapısal özellikleri  ortaya konulacak daha sonra "doğal ortam" ile ilgili konulardaki etkileri yeri geldikçe belirtilecektir.

Elazığ çevresi Alp-Himalaya dağ oluşum kuşağının Doğu Akdeniz bölgesindeki Doğu Toroslar üzerinde yer almakta, Paleozoyikten  Kuvaternere kadar olan dönemlere ait farklı yaşta metamorfik, mağmatik, tortul ve volkanik  kayaçları içermektedir. (Harita:2) Bu kayaçlar en yaşlıdan en gence doğru  incelenecektir.

Pütürge Metamorfitleri    ( Prekambriyen-Mesozoyik)

İl alanında  temeli meydana getiren en yaşlı  birim; Prekambriyen'den Üst Triyasa kadar geniş bir zaman aralığında oluşan, mağmatik ve tortul kökenli kayaçların farklı  dönemlerde amfibolit ve yeşil şist fasiyeslerinde metamorfizmaya uğraması ile meydana gelmiş Pütürge metamorfitleridir.

İlin güneybatı köşesinde Fırat Nehri’nin her iki  tarafında, Değirmendere vadisinin güney bölümü çevresinde topoğrafyayı meydana getirmektedir. Adını aldığı Pütürge çevresinde görüldüğü gibi, Prekambriyen temeli teşkil eden ve masifin çekirdeğini oluşturan  gözlü gnays, granitik gnays, amfibolit , granat-biyotit mikaşistlerle başlamakta, bunu pirofillitli makasla zonu izlemektedir. Makaslama zonunun üzerinde granit intrüzyonları ile kesilen Alt Paleozoyik yaşlı mikaşistler, Permo-Karbonifer yaşlı mermerler gelmekte ve nihayet Üst Triyas yaşlı intrüsif magmatik kayaçlar ve kuvarsitlerle son bulmaktadır (Perinçek, 1979; Yazgan, 1981; 1983;1991; Yılmaz vd., 1992).

 

Keban metamorfitleri  (Permo-Karbonifer)

İnceleme alanımızda mermerler, mikaşistler, kalk şist ve amfibolitlerden oluşan birim Keban metamorfitlerini meydana getirmektedir. Mağmatik kayaçlar tarafından intrüsif kayaçlarla kesilerek  kontakt metamorfik zon oluşmuştur. Birim içindeki mermerler karstik gelişime uygundur. (Asutay,1988). Elazığ batısında Meryem Dağı, Keklik Tepe, Kızıldağ, Keban çevresinde Keban Çayı Havzasında  topografyayı meydana getirmektedir. Geç Kretase sonrasında Yüksekova karmaşığı üzerine sürüklenmiş nap durumundaki birim Elazığ çevresinde tektonik olaylarla parçalanmış ve aşınmaya uğramış tepelerde klipler halinde kalmıştır (Ercan,1993). Malatya, Keban ve Pütürge metamorfitlerinin içinde yer aldığı Güneydoğu Anadolu metamorfit masifleri gerçekte aynı tektonik birime ait ve aynı tektonik konumda olup,  benzer bir stratigrafik istif sunarlar. 

Ofiyolitler (Mesozoyik)

Karga ve Kamışlık  Dağları çevresinde, özellikle Kömürhan Boğazında yüzeyleyen ofiyolitler Kömürhan ofiyolitlerini, Guleman çevresinde yüzeyleyenler  ise Guleman   ofiyolitlerini meydana getirmektedir. Ofiyolitler, tabanda milonitik ve kataklastik kayaçlarla ve yönlenme gösteren diyorit veya iri dokulu anfibolitlerle başlamakta ve üst kesimlere doğru serpantinleşmiş peridotit, piroksenit son olarak  bantlı gabro, metaturoktolit ve amfibolit bileşimli metaofiyolitik kayaçlarla son bulmaktadır. Ofiyolitler Guleman çevresinde zengin krom yatakları içermektedir.

 

Yüksekova karmaşığı  (Üst Kretase)

Lanprofir bileşimli kayaçlarla kesilmiş diyorit, monzonit, syenit,  granit ve granodiyorit, diyabaz, damar kayaçları, bazaltik yastık lavlar, bazalt akıntıları, andezit, üst seviyelerde dasit ve piroklastitlerden oluşmaktadır. Derinlik, damar ve volkanik kayaçlardan meydana gelen birim yörenin batısında Hasan Dağı, Bulutlu Dağı, Elazığ kuzeyinde Harput platosu, Hazar Gölü çevresinde Kuşakçı Dağı, Çelemlik Dağı, Hazarbaba Dağı, doğuda Asker Dağı ve Palu çavresinde geniş alanlarda yüzeylemektedir. Yüksekova Karmaşığı Üst Triyas’tan beri açılmaya devam eden okyanus kabuğunun Üst Kretase başlangıcından itibaren kuzeye doğru dalması ve bu dalma zonu üzerinde gelişmiş ada yayı ürünleridir. (Perinçek, 1979; Bingöl, 1993)

 

Hazar karmaşığı (Üst Kretase-Paleosen)

Üst Kretase-Paleosen yaşlı Hazar grubu konglomera, kumtaşı, silttaşı, kalker, marn ve çamurtaşı kayaçlarıyla Mastar Dağı, Hazar Gölü güneydoğu kesiminde, Palu ile Arıcak arasındaki hattın doğusunda önemli bir bölümü teşkil etmektedir.

 

Harami formasyonu (Üst  Maestrihtiyen)

Adayayı volkanizmasının etkin olmadığı dönemlerde, dar ve sığ denizel birikim ortamlarında oluşan Harami formasyonu, kırmızı renkli, ince ve orta tabakalı konglomera ile başlar, kumtaşı  ile devam eder, üst seviylerde kumlu kalker ile son bulur. Harput Platosunda, Meryem Dağı güneyinde, Mangal tepe-Tepeköy ve Tadım köyleri çevresinde aşınıma karşı dirençli kayaçlardan oluştuğu için tepeler oluşturur. Yüksekova karmaşığı üzerinde uyumsuz olarak bulunmaktadır (Aksoy,1993).

 

Kuşcular formasyonu (Alt Paleosen)

Kırmızı renkli  konglomeralarıyla başlar ve masif görünümlü, gri, beyaz renkli bol çatlaklı resif gerisi sığ ortamlarda çökelen kireçtaşıyla son bulur. Baskil'in kuzeybatısında yüzeylemektedir.

 

Seske formasyonu (Orta Paleosen-Alt Eosen)

Kuşsarayı  kuzeyindeki Harabekayış Dağı,  Hasan Dağı güneyinde ve Baskil bindirmesi boyunca yüzeyleyen Seske formasyonu, taban  konglomeralarıyla başlar ve masif görünümlü, gri, beyaz renkli bol çatlaklı resif gerisi sığ ortamlarda çökelen kireçtaşıyla son bulur. Konglomeraların kırmızı renkli olması ortamın başlangıçta karasal olduğunu giderek sığ deniz ortamına dönüştüğünü göstermektedir

 

Maden karmaşığı   (Alt-Orta Eosen)

Karakaya Baraj gölünün doğusundaki Değirmen Dere vadisi  yamaçları, Hazar Gölünün kuzeyinde yer alan Çelemlik ve  Mastar  Dağı, güneyde Hazarbaba ve Maden Dağlarında, doğuda Alacakaya ve Küp Dağı çevresinde  geniş bir alanda yüzeyleyen Alt-Orta Eosen yaşlı Maden Karmaşığı   volkano-sedimenter kayaçların ardalanmasından oluşmaktadır. Tabanda yer yer konglomera ile başlayan kumtaşı, kireçtaşı kiltaşı ardalanması ile devam etmektedir. Üst seviyelerde volkanik ara katkılıdır.

 

Kırkgeçit  formasyonu (Lütesiyen-Üst Oligosen)

Tabanda konglomera ile başlayan fliş özelliğindeki birim kumtaşı, çamurtaşı,  marn ardalanması, üst seviyelerde ise kalkerlerden oluşmakta ve il sınırları içinde GB-KD doğrultusunda geniş bir yayılım göstermektedir. Batıda Seher Dağı, Hasan Dağı ve Kuzova Havzası, orta kesimde Hankendi Ovası çevresi, Harput Platosu ve Hasret Dağı, doğuda Asker Dağının her iki yamacında, Kovancılar Ovası çevresinde, Kovancılar Ovası ile Haserek Dağı arasında topografyayı teşkil etmektedir. Yatay ve düşey yönde çok sık kayaç ve fasiyes değişikleri göstermekte olup, tektonizma etkisinde dar, derin  ve uzun bir havzada tortulanmıştır. Bol miktarda nümmulit  fosilleri içermektedir. (Turan 1984).

 

Lice formasyonu (Oligosen-Alt Miyosen)

Alt Miyosen ve Eosen birimleri arasında  Pütürge bindirme kuşağı birimleri olarak yer alır ve GB-KD yönünde uzanır. fieyl, marn, kumtaşı, kireçtaşı ardalanmalıdır.  Formasyon türbiditik fasiyeste çökelen fliş çökelleri ile temsil  edilir.  Gri, yeşil renkte, bol ofiyolitli, blokludur. Eosen yaşlı volkanik ve tortul kayaç bulunduran kesimleri kırmızı kahverengi ve olistostrom çökellidir. Lice formasyonu  durgun bir ortamda  çökeldiği için düzenli bir tabakalanmaya sahiptir. Buna karşılık bindirme hattına doğru tektonik  bakımdan hareketli bir ortamda ekaylanma kuşağı olarak görülmektedir. Kalınlığı 0-325 m. arasında değişmektedir (Perinçek, 1978).

 

Alibonca formasyonu (Alt Miyosen)

İnceleme alanında  Ağın çevresinde, batıdan doğuya  doğru Murat Nehri-Peri Suyu vadileri boyunca, Karakoçan deresinin batı ve doğusunda yaklaşık D-B doğrultulu sığ denizel ortamda çökelen Alibonca formasyonu kırmızı renkli konglomeralarla başlar, kumlu kalkerlerle devam eder, kumtaşı marn ardalanması ile son bulur. Kalkerler karstik boşluklu ve bol çatlaklı olup, sırt ve tepeler oluşturur. Birimin kalınlığı 350 m.ye ulaşmaktadır. Bu kayaçlar başlanğıçta sığ giderek derinleşen ortamda çökelmişlerdir. (Sungurlu vd., 1984).

 

Karabakır formasyonu (Üst Miyosen-Alt Pliyosen)

Elazığ çevresinde neotektonik dönemin ilk karasal fasiyeste gelişen kayaçlarıdır. Tortul ve volkanik kayaçlardan oluşmaktadır. Tortul ve volkanik kayaç ardalanmalı olabileceği gibi, bazı yerlerde sadece tortullar ya da volkanitlerden oluşmaktadır.  Karabakır formasyonu  içinde gösterilen volkan konisi ve üst seviyelereki bazalt akıntıları ile tüflerin Kuvaterner'e ait olma ihtimali de vardır.

Bazalt, aglomera, lapilli, tüften oluşan kayaçlar tortul kayaçlarla birlikte Ağın çevresi, Kuzova kuzeydoğusunda, Harput Platosu kuzeyinde, Yarımca Ovası doğusunda ve Palu çevresinde yüzeylemektedir. Kovancılar doğusundan itibaren özellikle Karakoçan çevresi,  Mazı, Haserek ve Karaömer Dağlarında  tüf ve bazaltlardan oluşmaktadır. Kayaçların kalınlığı Çaybağı çevresinde 700 m.yi bulduğu halde (Türkmen,1991), diğer kesimlerde 250-300 m. kadardır (Sungurlu ve diğ., 1985).

Pliyosen karasal

Kuşakçı Dağının Uluovaya bakan alçak kesimlerinde yer alan  kırmızımsı renkli konglomeralar ve gri renkli kumtaşları, Kovancılar ova tabanını oluşturan kumtaşı, marn ve kalkerler Pliyosen gölsel birimlerini meydana getirmektedir. Bu birimler yatay tabakalıdır.

 

Kuvaterner

 İl alanındaki Kuvaterner birimleri; akarsu sekilerini oluşturan eski alüvyonlar ve birikinti yelpazeleri (Pleyistosen), etek döküntüleri  ve güncel taşkın yataklarını işgal eden yeni alüvyonlar (Holosen) olmak üzere  dört grup halinde görülürler.

 

Yörenin Başlıca Tektonik Özellikleri

İl alanının yapısını daha önce belirtilen çeşitli yaş ve özellikteki formasyonlar meydana getirmektedir. Bu formasyonlar; Hersiniyen, Kaledoniyen ve nihayet Alp Orojenezi ile bunların çeşitli devrelerindeki orojenez fazlarının etkisiyle oluşan tektonik hareketler sonucunda  kıvrılmış, kırılmış, kırık düzlemleri boyunca şariye olarak   eğim kazanmışlardır.

İncleme alanındaki birimler, Türkiye genelinde  tektonik açıdan ele alındığında, Bitlis-Pütürge Bindirmesinin güneyinde yer alanlar Kenar  Kıvrımları, kuzeyinde yer alanlar ise Toroslar (Toridler) tektonik ünitesinde yer almaktadırlar. Elazığ sınırları içindeki birimlerin büyük bölümü Toroslar, çok az bir bölümü Kenar  Kıvrımları içinde  bulunmaktadır. Türkiye’nin tektonik birlikleri sınıflamasına göre yöredeki yapısal  birimlerden Pütürge ve Keban  metmorfitleri, Kömürhan ve Guleman ofiyolitleri, Yüksekova karmaşığı, Hazar Karmaşığı, Maden karmaşığından oluşan nap durumundaki birimler Toridler, Pütürge bindirmesi güneyinde bulunan Lice  formasyonu  Kenar Kıvrımları ünitesine girmektedir (Harita 3). Levha tektoniği modeline göre ise bölge güneyden kuzeye Asurid,  Çüngüş ve Maden kenet kuşaklarının bulunduğu, Doğu Anadolu Yığışım Karmaşığından  oluşur (fiengör, 1984).

İl alanında Arap otokton birimleri, kenet kuşağı kuzeyinde naplardan oluşan allokton ve paraallokton birimler ile bu birimlerin üzerinde gelişen ve genç çökellerle temsil edilen neootokton birimler yer almaktadır (Sungurlu vd.,1985).

Elazığ  ve çevresinde Üst kretase- Alt Paleosen, Orta Eosen sonu, Orta Miyosen ve daha genç dönemlerde meydana gelen kıvrımlı, kırıklı yapılar bulunmaktadır.  Bu yapılar Neotetisin güney kolunun  Üst Kretase-Alt Miyosen arasındaki kapanma ve onu izleyen Orta Miyosendeki  kıta-kıta çarpışmasına bağlıdır. Yapıların ortak özelliği Arabistan ve Anadolu levhalarının Orta Miyosendeki çarpışması ile  ortaya çıkan  K-G doğrultulu sıkışma rejimidir (Turan, 1993). Elazığ ve çevresindeki  kıvrım eksenleri  yaklaşık B-D ve BGB-DKD doğrultusunda uzanmaktadır.  İnceleme alanında yaygın bir diğer yapı çeşidini bindirmeler oluşturmaktadır. Orta Eosenden daha yaşlı kayaçlar tektonik dilimler halinde güneye itilmişlerdir. Pütürge, daha doğrusu Bitlis bindirmesi  Toroslar (Toridler) ile Güneydoğu Anadolu Kenar Kıvrımları arasındaki sınırı belirlemektedir. Miyosen-Pliyosen esnasında meydana gelmiş olup, bindirme hareketi kuzeyden güneye doğru yer yer 15-20 km. itilmeler gösterir. Burası aynı zamanda Arabistan levhasının Anadolu levhası ile çarpıştığı  kenet (sütür) tir.  (Ketin, 1983,s.517).

 İl sınırları içinde topoğrafyada belirgin olarak izlenen doğrultu ve eğim atımlı faylar  da gözlenmektedir. fiiro Çayı-Fırat Nehri (Karakaya Baraj Gölü) ve Değirmendere-Sivrice (Hazar Gölü)-Baltaşı ve Palu çukurluğu, Murat vadisi eksenine yerleşen sol yanal atımlı Doğu Anadolu Fayı (DAF) bu fayların en belirgin ve önemli olanıdır. Doğrudan bu fay zonunda yapılan jeomorfolojik araştırmalarla  fayın Kuvaterner içirisinde aktif olduğu, morfolojik olarak yeniliğini koruduğu, fay zonu ve çevresinin deprem açısından birinci dereceden riskli olduğu ortaya konulmuştur (Özdemir,1992; Tonbul ve Özdemir, 1994; 1995;1997). DAF  tek bir kırık hattı olmayıp,birden fazla, birbirinin devamı niteliğinde  faylarla ortalama 2 ile 10 km. genişliğe ulaşabilen bir zon halinde izlenmektedir.

Elazığ ilindeki eğim atımlı faylar ise Uluova, Baskil, Behrimaz ve Karakoçan gibi daha çok depresyon (ova) tabanlarını sınırlandırmaktadırlar. 

 

2.2. Yeryüzü Şekilleri (Jeomorfolojik Özellikler)

Toros Orojenik Kuşağı dahilinde yer alan Elazığ ili arazileri, içinde bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesinin diğer yörelerine göre ortalama yükseltisinin daha düşük (1300-1400 m.) ve nisbeten az engebeli bir topoğrafyaya sahip olma özelliği ile dikkati çeker. İlin güney, batı ve doğusunda yükseltileri 2000 metreyi biraz geçen dağlık alanlar bulunmasına karşılık, orta bölümde yer yer bu dağlık kuşak arasına sokulmuş, fakat genelde bu kuşağın kuzey kenarında kabaca D - B doğrultulu bir oluk boyunca uzanan ovalık alanlar ile bunları genelde kuzeyden çevreleyen platolar da önemli bir yere sahiptir. Bu çerçeve içinde  yeryüzü şekilleri açısından il topraklarını dağlık alanlar, platolar ve ovalar olarak üç ana birim şeklinde ele alarak incelemek mümkündür.

Dağlık Alanlar: İlin güney kenarı boyunca GB- KD doğrultudaki Güneydoğu Toroslara ait dağ sıraları belirgin üç sıra halinde uzanırlar (Harita:3). Diyarbakır ile olan il sınırını da meydana getiren  en güneydeki sırayı Maden Dağları oluşturur. Eosen döneminde yörede açılmış Maden havzasında depolanmış tortullar ile volkanik malzemelerden oluşan dağlık alanın yükseltisi 2000 metreyi biraz aşar (Tosun Dağı 2052 m.). Tarihi dönemlerde işletilerek rezervi oldukça azalmış zengin bakır madeni yataklarını da bünyesinde barındıran Maden Dağları orta bölümünde Dicle nehrinin açmış olduğu derin yarma vadi ile ikiye ayrılmış durumdadır. Maden Dağları Dicle Oluğundan sonra doğuya doğru giderek yükselti kazanır ve ilin güneydoğu köşesindeki Akdağ'da 2620 metre ile Elazığ il sınırları içindeki en yüksek noktayı meydana getirir.

Maden Dağlarının kuzey kenarı boyunca aynı yönde uzanan Behrimaz - Çitli ovalarından sonra kuzeyde ikinci dağlık sırayı Kamışlık (2016 m.)- Hazar (2347 m.) -Yaylım Dağı (2046 m.) kuşağı oluşturur. Bu dağlık kuşağın doğu ve batısında yükselti 2000 metreyi aşmasına karşılık, Dicle Nehrinin kaynak kısmını teşkil eden orta bölümdeki yükselti azalır ve nisbeten alçak bir topoğrafya dikkati çeker. Doğu Anadolu Fay Zonu, Hazar Gölünün batısına kadar bu kütleyi kuzey kenardan keserek basamaklandırmış olmasına karşılık, belirtilen bölümde dağlık kütleyi çapraz keserek Kuşakçı Dağlarının güney kenarına geçmektedir. Özellikle Kuşakçı Dağlarının 2000 metreden yüksek bölümleri geniş aşınım yüzeyleri olarak dikkati çekmektedir. Bu dağlık kütle en batıda Fırat nehrinin açmış olduğu derin boğazda (Kömürhan Boğazı) son bulur.

İl sınırları içinde Güneydoğu Toroslara ait en kuzeydeki sırayı Karga Dağı (1925 m.)- Kuşakçı Dağı (1908 m.)- Çelemlik Dağı (1724 m.)- Mastar Dağı (2171 m.) kuşağı meydana getirir. Bu kuşak ile güneyde yer alan ikinci silsile arasındaki çukurluğa Hazar Gölü yerleşmiştir. Hazar Gölü depresyonundan doğuya doğru gidildiğinde, bu depresyondan bir eşikle ayrılan Baltaşı -Sarıkamış ovası ile Murat Nehri vadisine ulaşılır.Hazar Gölü çöküntüsünün batısına doğru ise topoğrafya yükselti kazanır ve bu yüksek topoğrafya içinde Kavak- Gözeli Ovaları yer alır.

Yukarıda belirtilen Güneydoğu Toroslar'a ait dağ kuşaklarının kuzeybatı ve kuzeydoğu kenarları boyunca (İlin batı ve doğusunda) adeta 4. ve 5. sıralar şeklinde uzanan diğer dağlık alanlar da bulunmaktadır.Bunlardan, Malatya Ovasının doğusuna doğru yükselti kazanan Harabekayış (1659 m.) ve Bulutlu (2004 m.) Dağları farklı yapısal özellik gösterirler.Harabekayış Dağı, güney yamaçları faylarla parçalanmış, Orta Paleosen- Alt Eosen yaşlı resifal kalkerlerden oluşmasına karşılık, Bulutlu Dağının yapısını Üst Kretase yaşlı mağmatitler, özellikle de granitler meydana getirir. Yöredeki Orografiye uygun olarak GB-KD yönlü uzanışa sahip bu dağlardan Bulutlu Dağı akarsularla oldukça fazla parçalanmış ve yarılmış durumdadır.

Elazığ ilinin batısında  Malatya ile olan il sınırını da oluşturan Fırat Nehrinin (Günümüzde Karakaya Baraj Gölü ) belirgin bir kavis çizmesine neden olan ve bir  "Dom" yapısı gösteren Hasandağı (2147 m) kütlevi görünümü ile dikkati çeker.Çekirdeğini granit başta olmak üzere asit bileşimli intrüsif kayaçlar ile bunları örten kalkerlerin oluşturduğu  ve güney yamacı faylanmış olan Hasandağı, batı ve kuzeye doğru kollar halinde uzanır. Batıya doğru olan kolu Seher Dağı - Muşar (Aydınlık) Dağları adıyla yükselti kaybederek  D - B yönünde uzanır ve il sınırında sona erer. Bu dağlık alanlar da Hasandağı ile aynı yapısal ve litolojik özellikler gösterirler. Buna karşılık kuzeyde yöredeki asıl orojenik sisteme ters olarak K-G yönünde uzanan Keban (Piran) Dağları (2016 m.) hemen bütünüyle metamorfik kayaçlardan, özellikle mermerlerden meydana gelmiş olup, çıplak görünümlü dik yamaçlarıyla dikkati çeker. Keban Çayı tarafından dikine yarılmış olan Keban Dağları kuzeye, baraj gölüne doğru yükselti kaybederek son bulur.

İlin doğusunda Bingöl ile olan  sınırı oluşturan Gökdere Dağları (2197 m.) ve Korucadağ  il sınırları içindeki en geniş volkanik dağları meydana getirirler. 2000 m.yi biraz aşan yükseltisi ile Korucadağ tipik bir volkan konisi olup, buradan çıkmış olan bazaltik lavlar batıya doğru akarak Karakoçan çevresindeki  lav platolarını oluşturmuşlardır.

Ovalar: Güneydeki dağ sıraları arasına yerleşmiş  boyuna depresyonların dışında ilin asıl ovalarını bu kuşağın kuzey kenarı boyunca sıralanmış ve birbirinden fazla belirgin olmayan eşiklerle ayrılan ovalar zinciri oluşturur. Batıda Baskil Ovası ile başlayan tektonik kökenli bu çöküntü ovaları doğuya doğru Kuzova - Hankendi Ovası -Uluova -Elazığ Ovası -Yarımca Ovası - Kovancılar -Başyurt ovaları ile devam ederek kuzeydoğuda Karakoçan Ovası ile son bulur.İlin orta bölümünü boydan boya kateden bu ovalar oluğu, kuzeye bakan bir yay görünümündedir.

Genel olarak D -B yönünde uzanış gösteren bu ovalar içinde, Sarini Çayının drene ettiği ve kuzeye doğru eğimli olan Kuzova, K-G yönündeki doğrultusuyla yöredeki yerşekillerinin genel uzanışına dik bir durum gösterir. Uluovanın 1/3'lük bölümünün Keban Baraj Gölü altında kalmasıyla Kuzova'nın tarımsal önemi daha da artmış ve ilin en önemli ovası olma özelliğini kazanmıştır. Önemli bir kesimi kenarlarda Eosen yaşlı tortul depolardan, merkezi kesimde ise daha genç çökellerden meydana gelen senklinal biçimli bu havzanın doğusundaki volkan konilerinden ova tabanına doğru yönelmiş lav akıntıları Karayazı bazalt platosunu oluşturmuştur. Kuzeyden güneye doğru 950-1250 m.ler arasında uzanan ve Hankendi Ovasıyla birlikte yaklaşık 600 km2.lik bir alan kaplayan Kuzova, tabanında geniş alüvyal düzlüklere yer veren tipik bir ova görünümünde olmayıp, Sarini Çayının basamaklar şeklinde yarmasına bağlı olarak bir seki-ova özelliği göstermektedir.

Günümüzde doğu bölümü Keban Baraj Gölünün bir körfezi durumunda olan Uluova, kuzey ve güney kenarlarından faylı bir senklinal özelliğine sahiptir. Tabanı kalın bir alüvyal örtüyle kaplı olup, eğimi doğudan batıdaya doğru artan ovanın alanı 370 km2' yi bulur. Kuvaterner'deki çökmelerle son şeklini alan Uluova'nın doğusunda Neojen ve Kuaterner başlarında çökelmiş, daha sonra hafifçe kıvrımlanmış genç çökeller bulunur. Harinket deresi tarafından drene edilen ovanın çevresi ile olan yükselti farkı güneyde 1000 - 1200 metre, kuzeyde ise 700 - 800 metreler civarındadır.

Elazığ fiehri tarafından hemen hemen tamamiyle işgal edilmiş durumdaki Elazığ Ovası, güneybatıdaki Meryem Dağı ( 1490 m. ) eşiğiyle Uluova'dan ayrılır. Yine aynı ovaya açıldığı yer ise güneydoğudaki Gümüşkavak Boğazıdır. Ovanın D-B yöndeki uzun ekseni 12-13 km.,K-G yöndeki genişliği ise 3-3.5 km. arasında değişmektedir. Kuzeyde Harput Platosuna çıkılan yamaçlar faylıdır. Ova batıya doğru gittikçe daralmakta ve  belirgin olmayan bir eşikle Hankendi Ovasına geçilmektedir. Harput Platosundan kaynaklarını alan kuru derelerin oluşturduğu birkinti koni ve yelpazeleri ovanın kuzey kenarı boyunca geniş bir piedmont ovasının (etek düzlüğü) oluşumunu sağlamıştır. Bu etek düzlüğü aynı zamanda ovanın kuzeyden güneye doğru belirgin bir eğim kazanmasına neden olmuştur. Bu eğime bağlı olarak kuzeyde 1100 metreler civarında olan ova tabanının yükseltisi güneyde 950 metrelere kadar iner.

Uluova doğuda Murat Nehrinin açtığı birleştirme boğazı ile Yarımca - Baltaşı ovalarına bağlanmaktadır. Bu ovalardan Yarımca Ovası Murat Nehrinin kuzey kenarında gelişmiş en yüksek seki düzlüğüne karşılık gelir. Murat nehrinin güney kenarındaki Baltaşı ovası ise, Hazar Gölü depresyonunun doğuya doğru uzanan bir devamı olarak Doğu Anadolu Fay Zonu boyunca şekillenmiş tektonik kökenli bir ovadır. Yarınca - Baltaşı ovalarından doğuya doğru (Keban Baraj Gölünün sona erdiği yer) Murat Nehri, çevredeki plato alanları içine 250 - 300 metre kadar gömülerek geniş tabanlı bir vadi oluşturmuşur. Daha doğuya doğru ise aynı akarsuyun Palu ile Genç ilçeleri arasında açmış olduğu dar ve derin boğazı başlar. Bu boğazdan önce Eski Palu vadi yamacında yer almasına karşılık, Yeni Palu Murat Nehrinin vadi tabanına kurulmuştur. Murat Nehrinin Palu' dan sonraki belirtilen boğazı sübsekant olup akarsuyun DAF zonuna yerleşmesiyle oluşmuştur.

Yarımca Ovasının doğusunda  veya Murat Nehri vadisinin kuzey kenarında Kovancılar Ovası yer alır. 1000 - 1100 metre civarındaki yükseltisi ile adeta Murat nehri vadi tabanına göre  askıda kalmış olan Kovancılar Ovası, Sekrat Çayı ve kollarının, akarsuyun güneyde Murat nehrine karıştığı kısım hariç, fazla derin olarak yarmadığı tabanı Neojen (Pliyose) yaşlı gölsel depolarla kaplı oval biçimli bir ovadır. Ovanın ortalama uzunluğu 11 km., genişliği ise 7.5 km. civarındadır.

Kovancılar ovasının doğusundan itibaren bazaltların yaygın olduğu volkanik alanlar başlar. Başyurt ve Karakoçan ovaları bu volkanik sahalar içinde şekillenmiştir. Başyurt Ovası tabanında ince bir alüvyon örtüsü ile kaplı olup, Kovancılar Ovasına göre daha küçük bir ovadır. Güneyden bir fay yamacı ile sınırlandırılmış olması nedeniyle bir çöküntü alanına karşılık gelen Karakoçan Ovası kuzeybatıya doğru eğimli bir özellik göstermekte ve Karakoçan Deresi tarafından suları Peri Suyuna boşaltılmaktadır.

Sularını Geli (Baskil) Çayının drene ettiği Baskil Ovası, ilin en batıdaki ovasını oluşturur.Kuzeydeki Hasandağı, güneydeki Bulutlu Dağı arasında tektonik hareketlere bağlı olarak çökmüş olan ovanın tabanı birikinti yelpazeleriyle maskelenmiş durumda kuzeyden güneye doğru belirgin bir eğime ( %10) sahip olup,  akarsular tarafırdan yer yer 50 -100 metre kadar derinlikte yarılmıştır. Ovayı kuzeyden çevreleyen Hasandağı'nın yamaçları faya bağlı olarak oldukça dik olup eğim % 40 - 50' yi bulur.Tabanında Neojen gölsel depolara da yer vermesine karşılık, ova yüzeyi tamamen Kuaterner yaşlı  ve kırmızı renkli kum- çakıl depolarıyle kaplıdır.

Daha önce de belirtildiği gibi, ilin orta bölümünde yukarıda açıklanan ovalar dışında, güneydeki dağlık kuşak içinde boyuna uzanan diğer tektonik kökenli ova ve havzalara da rastlanmaktadır. Bunlardan, Doğu Anadolu Fay Zon'u boyunca şekillenmiş tektonik kökenli bir göl olan Hazar Gölü'nün doğu ve batı kenarları boyunca küçük çaplı delta ovaları yer alır. Kürk ve Zıkkım derelerinin şekillendirdiği bu ovalar, göl çevresinde tarımsal faaliyetlerin yoğunlaştığı alanlar olarak dikkati çeker. Hazar Gölünün batısında 1500 -1600 metrelerde uzanan Kavak -Gözeli ovaları Elazığ'ın en yüksek ovaları durumundadır. Günümüzde yarılarak plato karakterine dönüşme sürecini yaşayan bu ovaları "Yüksek Dağ İçi ovaları " olarak tanımlamak mümkündür. Hazar Dağı ile Maden Dağları arasında Hazar Gölü Havzasına paralel olarak 1150-1250 m.ler arasında uzanan ilin en güneyindeki Çitli-Behrimaz Ovaları ise, ilk biçimlerini Alp Orojenezi esnasındaki kıvrılmalar, son şekillerini ise Doğu Anadolu Fayının tali bir koluna bağlı olarak kazanmışlardır. Kuzey ve güneydeki dağlık alanlardan inen daha çok mevsimlik akarsuların oluşturduğu birikinti koni ve yelpazelerinin birbirlerine kaynaşması nedeniyle Behrimaz Ovası tipik bir dağiçi ova özelliği göstermektedir. Her iki ovanın da Kuvaterner başlarına kadar  Hazar Gölü Havzası ile ilişkilerinin, Dicle Nehrinin batı kollarının kapmasına bağlı olarak kesildiği düşünülmektedir.

Platolar: İl sınırları içinde parçalanmış yüksek düzlükleri meydana getiren platolar, yörede Oligosenden beri süregelen aşınım süreçleri sonunda ortaya çıkan aşınım yüzeyleri ile Üst Miyosen - Pliyosen'deki volkanik aktiviteye bağlı olarak şekillenmiş volkanik platolar olarak gelişmişlerdir. Bununla birlikte il sınırları içindeki volkanik platolar daha sınırlı bir alan kaplar.

Aşınım yüzeyi karakterli platolar ilin farklı kesimlerinde değişik yüksekliklerde görülür.Bu şekildeki platoları ve yüksek alçak platolar (Alt ve Üst Miyosen aşınım yüzeyleri ile Pliyosen ve En alt Pleyistosen aşınım ve dolgu yüzeyleri ) şeklinde ele almak daha doğru olur. Genel bir değerlendirmeyle 1800 - 2000 ile 1500 - 1600 metrelerde görülen yüksek platolar daha çok dağlık alanlara ait sistemlenrdir. Başka bir ifadeyle, il sınırları içindeki dağlık alanların doruk bölümleri dar fakat uzun düzlük sistemleri halinde görülür. En belirgin yüksek plato  sistemini batıda Kuzova'dan başlayarak doğuda Murat Boğazına kadar uzanan, doğuya doğru ise Asker Dağı  olarak devam eden ilin kuzeyindeki Harput Platosu oluşturur. Harput Platosu Elazığ ovasından Harput'a çıkılırken ve Buzluk  Mağarasının kuzey kenarı boyunca açıkça görüldüğü gibi kuzey ve güney kenarları boyunca faylanarak yükselmiş, bu esnada kuzeyden güneye doğru eğimlenmiş adeta bir horst görünümündedir. Gerçekten platonun güney kenarında yer alan eski Harput şehri 1240 metre yükseltisinde bulunurken, kuzeye doğru yükselti artar ve Buzluk mağarasının olduğu yerde yükselti 1680 metreyi bulur.

Elazığ ilindeki Alçak platolar daha çok ovalar arasındaki eşik sahalara veya ova tabanlarını çevreleyen alanlara karşılık gelir. Bunlar bazı yerlerde Neojen depolarının oluşturduğu dolgu yüzeyleri, bazı yerlerde ise çeşitli yaştaki anakayalar üzerinde şekillenmiş aşınım yüzeyleri şeklinde görülür.

Elazığ ili sınırları içindeki volkanik platolar ise, Kuzova'nın doğusunda,  Karakoçan ilçesi çevresinde, Harput platosu kuzeyindeki fiüşnaz köyü civarında görülürler ve dislokasyon hatları boyunca çıkmış hemen hemen bütünüyle bazalt lavlarından oluşurlar. Örneğin üzerinde  D - Byönünde dizilmiş 4 adet curuf konisi de bulunan Kuzova doğusundaki Karayazı  platosu, bir dislokasyon hattı boyunca linear erüpsiyon sonucu püskürmüş volkanik materyalin (bazalt lavları) yüzeye çıkıp çevreye doğru yayılması sonucunda oluşmuştur.

 

2.3. İklim

Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında yer alan Elazığ ilinde bölgenin diğer bölümlerinden oldukça farklı ve karekteristik bir klima dikkati çekmektedir. İlin gerek coğrafi konumu, gerekse morfolojik özellikleri bu elverişli durumun ortaya çıkmasında en büyük etken olmuştur.Gerçekten Elazığ ve çevresi 1300-1400 m. dolaylarındaki ortalaması ile, bölgenin diğer bölümlerine oranla düşük bir yükseltiye sahiptir. Ayrıca, sahanın güneyinde bir duvar gibi uzanan Güneydoğu Toroslarda mevcut Maden Oluğu ve Kömürhan Boğazı gibi geçitler, özellikle kış mevsiminde, güneyin daha ılık ve nemli hava kütlelerinin yöreye zaman zaman sokulmasına yardımcı olmaktadır. Bütün bunlara bağlı olarak, sonuçta yöre iklimi, özellikle kuzeydoğuda tipik olarak gördüğümüz bölgenin karasal iklimine oranla oldukça ılıman bir yapıya bürünmüştür. Aşağıda ilin bu iklim özellikleri  elemanların meteorolojik rasatlar yardımıyla ele alınmasıyla açıklanmaya çalışılacaktır.

Güneş ışınlarının geliş açısı, radyasyon miktarı ve güneşlenme süresi

Bilindiği gibi yeryüzünde herhangi bir yerin aldığı radyasyon miktarı, coğrafi enleme göre farklılık gösteren gün uzunluğuna, güneş ışınlarının denklinasyon açısına atmosfer aktivitesine  ve yerşekillerinin durumuna göre değişir. 39°N enleminde yer alan Elazığ İlin'de güneş ışınları 21 Haziran'da Elazığ'a 74°13', Keban'a  74°42' açılarla gelmektedir.   21 Aralıkta ise Elazığ'a 27°17' Keban'a  27°47' açılık değerleri ile ulaşmaktadır (Tablo.1 Şekil.1). 21 Haziran'da maksimum değere ulaşarak  güneş ışınlarının yüksek açılarla gelmesinden dolayı radyasyon miktarı yüksek olmakta, kışın ise düşük açılarla geldiğinden radyasyon miktarı düşük gerçekleşmektedir. Radyasyon miktarı üzerinde güneşlenme süresi ve günün uzunluğu etkilidir. Yazın günlerin uzun ve bulutluluğun düşük olmasından dolayı radyasyon miktarı yüksektir. Bu durum güneş enerjisinden faydalanmayı ve bitkilerin olgunlaşmasını olumlu yönde etkilemektedir. Kışın ise günlerin kısa ve bulutluluğun fazla olmasından dolayı  radyasyon miktarı düşük olmaktadır. Bu özelliği ve değerleriyle Elazığ ili bölgede güneş enerjisinden yararlanma açısından oldukça elverişli bir durum göstermektedir.

 

Tablo:1. Elazığ ve Keban İstasyonlarının Güneşlenme Özellikleri

  ELAZIĞ  / Aylar

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

YILLIK

T. güneşlenme S.(TG) Saat / dak.

9.4

10.3

11.4

13.0

14.1

14.4

14.3

13.3

12.1

10.6

9.5

9.2

12.0

G. güneşlenme S.(TG) Saat / dak.

2.3

3.5

5.2

7.0

9.2

12.1

12.2

11.6

10.1

7.2

4.4

2.3

7.3

Güneşlenme oranı (%) (TGĞGS)

25.0

33.8

45.7

53.9

65.1

84.1

85.6

87.2

82.8

67.9

46.7

24.6

60.4

Güneş ışınlarının

denklınasyonu

38°

03'

45°

33

50°

44

61°

58'

69°

58'

74°

13'

64°

34'

56°

23'

48°

48'

40°

53'

33°

08'

27°

17'

 

  KEBAN   /Aylar

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

YILLIK

T. güneşlenme S.(TG) Saat/dak.

9.4

10.4

11.5

13.0

14.1

14.4

14.3

13.3

12.2

10.6

9.5

9.2

12.1

G. güneşlenme S.(TG) Saat/dak.

2.5

3.4

5.1

6.3

8.4

11.2

12.1

11.3

9.5

6.6

4.5

3.0

7.1

Güneşlenme oranı (%) (TGS)

26.6

32.5

44.6

48.3

59.7

77.8

84.6

84.7

78.1

61.9

47.0

32.8

58.7

Güneş ışınlarının

denklınasyonu

38°

31'

46°

01'

51°

08'

62°

 26'

70°

26'

74°

42'

65°

02'

56°

51'

49°

16'

41°

21'

33°

36'

27°

48'

 

 



      Basınç ve Rüzgarlar

            Yörede basınç rasadı yapan istasyonların yıllık ortalama değeri Elazığ'da 890 mb, Palu'da 913 mb. Keban’da 921 mb dir. İstasyonlar arasındaki basınç farkı 30 mb.ı bulmaktadırKeban'nın yüksekliğin diğer sahaların yüksekliğinden az olması basınç değerinin yüksek olmasını sağlamıştır. Basınçın yıllık seyrine baktığımızda aylar arasındaki basınç farkının yüksek olmadığı dikkat çekmektedir (Tablo:2,fiekil.:2). Her üç istasyonda da sonbahar ve kış mevsimlerindeki basınç yıllık ortalamaların üzerinde, ilkbaharda ortalamaya oldukça yakın, yaz mevsimi ise ortalamanın altında bir değere sahiptir. Bu durum, genel basınç şartlarının mevsimler arasında gösterdiği değişikliklerden kaynaklanmaktadır (Tonbul, 1990)

 

Tablo.2:Elazığ İlindeki Bazı İstasyonların Basınç ( mb.)Durumu.

 

ELAZIĞ

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Ort.Yerel Basınç

893.8

891.6

890.8

889.3

889.4

887.1

885.1

886.6

891.2

894.0

894.8

893.9

890.6

E.Y. Yerel Basınç

917.0

911.5

916.8

907.4

906.5

906.9

903.1

903.2

914.6

915.2

914.1

913.4

917.0

E.D. Yerel Basınç

871.7

871.5

868.4

873.0

877.6

876.5

877.2

877.4

880.0

882.7

876.8

872.4

868.4

Genlik

45.3

40.0

48.4

34.4

28.9

30.4

25.9

25.8

34.6

32.5

37.3

41.0

48.6

KEBAN

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Ort.Yerel Basınç

925.5

923.4

921.8

919.8

919.7

917.2

914.8

915.9

920.3

924.0

925.9

925.7

921.2

E.Y. Yerel Basınç

938.4

937.7

937.4

932.5

931.3

926.4

923.0

923.9

928.9

934.7

937.4

940.3

940.3

E.D. Yerel Basınç

905.0

900.8

900.2

902.5

909.9

906.3

906.8

907.9

911.2

912.5

906.8

906.6

900.2

Genlik

33.4

36.9

37.2

30.0

21.4

20.1

16.2

16.0

17.7

22.2

30.6

33.7

40.1

PALU

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Ort.Yerel Basınç

916.5

914.0

913.3

912.9

912.7

910.3

908.6

909.6

912.8

915.8

916.8

916.5

913.3

E.Y. Yerel Basınç

930.2

925.1

927.0

924.0

921.5

918.9

918.9

917.2

920.1

926.0

926.6

928.9

930.2

E.D. Yerel Basınç

902.0

892.1

890.2

900.1

904.0

900.3

902.1

902.8

905.2

904.6

900.0

898.5

890.2

Genlik

28.2

33.0

36.8

23.9

17.5

18.6

16.8

14.4

14.9

21.4

26.6

30.4

40.0

 


 

          


 

Rasat yapan istasyonlardaki rüzgar verileri değerlendirildiğinde Elazığ'da kışın % 38 ile doğu (NE), diğer mevsimlerde ise batı (NW) sektörlü rüzgarların hakim olduğu görülür Özellikle yaz mevsimindeki % 51 (SW) lik oran dikkat çekmektedir. Keban'da ise kuzeybatı ve doğu yönünden esen rüzgarlar hakim durumdadırlar. Palu'da sonbaharda doğu yönlü rüzgarlar, yazın güneybatı, kış ve ilkbahar mevsimlerinde ise kuzey sektörlü rüzgarlar hakim duruma geçmektedirler (Tablo:3,fiekil:3). Bu istasyonlarda ortaya çıkan farklılık üzerinde basıcın dağılışından çok yörenin morfolojik özellikleri etkilidir.

Ortalama rüzgar hızı her üç istasyonda da 1.5 ile 3 m/sn. arasında değişmektedir. Bu durum yöredeki rüzgar hızlarının oldukça düşük olduğunu göstermektedir. Keban'da hakim yön  olan küzeybatı rüzgarı yıl boyunca 3 ile 4.4 m/sn arasında esmektedir.Bu istasyonda rüzgar hızının fazla olması vadi içinde yer alan Keban'da, vadi boyunca kanalize olan rüzgarların hız kazanmasıyla ilgilidir  (Tablo:4).

Tablo.3: Elazığ ilindeki Bazı İstasyonların Hakim Rüzgar Yönü ve Yüzdesi.

 

Elazığ

Ocak

 

Nisan

 

Temmuz

 

Ekim

 

YILLIK

 

Baş. yön

NE

 

NE

SW

SW

 

W

 

SW

 

%

37.8

 

30.4

28.6

50.8

 

35.2

 

36.3

 

H.R.Yönü derece

S83.15E

 

S83.30E

N49.56W

N52.30W

 

N31.42W

 

N52.00W

 

Keban

Ocak

 

Nisan

 

Temmuz

 

Ekim

 

YILLIK

 

Baş. yön

E

NW

NW

E

NW

E

E

NW

E

NW

%

35.1

40.5

43.3

30.0

44.5

25.2

45.9

30.2

38.0

33.5

H.R.Yönü derece

S14.30

N19.21E

N30.55E

S21.57E

N15.48E

S12.02E

S22.34E

N33.40E

S22.22E

N28.14E

Palu

Ocak

 

Nisan

 

Temmuz

 

Ekim

 

YILLIK

 

Baş. yön

NW

 

NE

S

SW

 

E

 

S

 

%

41.3

 

35.1

29.8

32.6

 

32.3

 

27.1

 

H.R.Yönü derece

N35.54E

 

S55.15W

S62.32W

N83.40W

 

S5.33E

 

S67.54W

NW54E

 


 

Tablo.4: Elazığ İlindeki Bazı İstasyonlarda Ortalama  Rüzgar Hızı (m/sn).

Elazığ

 

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

YILLIK

 

N

1.6

2.0

2.2

2.2

2.3

2.5

2.5

2.4

8.6

1.6

1.4

1.7

2.0

 

NE

1.5

1.7

1.9

2.0

1.9

1.9

2.1

1.8

1.3

1.3

1.4

1.7

1.7

 

E

1.9

1.9

2.2

2.2

2.1

1.9

2.0

1.7

1.6

1.6

1.8

2.0

1.9

 

SE

1.6

1.7

2.2

2.3

2.3

2.0

2.1

1.9

2.1

1.7

1.8

1.7

2.0

 

S

1.5

1.5

2.3

2.7

2.4

2.2

2.2

2.1

2.2

1.7

1.5

1.5

2.0

 

SW

1.5

1.8

2.1

2.7

2.4

2.4

2.2

2.2

2.1

1.9

1.6

1.5

2.1

 

W

2.3

2.5

2.8

2.6

2.7

3.0

2.9

2.7

2.6

2.5

2.3

2.3

2.6

 

NW

2.8

3.0

3.2

3.0

3.0

3.4

3.2

3.0

2.6

2.6

2.3

2.4

2.9

Keban

 

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

YILLIK

 

N

2.4

3.0

3.4

2.7

3.0

3.2

4.0

3.7

3.2

2.8

2.9

2.6

3.1

 

NE

1.9

2.2

2.4

2.0

2.2

2.2

2.6

2.5

2.5

2.1

1.9

1.9

2.2

 

E

1.5

1.6

1.6

1.6

1.4

1.6

1.6

1.6

1.6

1.5

1.4

1.6

1.6

 

SE

1.7

1.7

1.9

1.9

1.8

1.9

1.6

1.4

1.6

1.5

1.5

1.7

1.7

 

S

2.2

2.2

2.4

2.8

2.7

2.6

2.3

2.1

2.3

2.0

2.0

2.1

2.3

 

SW

2.4

2.8

2.5

3.0

2.9

2.8

2.8

2.8

2.7

2.3

2.0

2.5

2.6

 

W

2.5

2.7

2.0

2.4

3.0

2.8

3.1

3.0

3.1

2.6

2.3

2.3

2.7

 

NW

2.9

3.2

3.3

3.4

3.0

3.6

4.4

3.9

3.6

3.8

3.9

3.1

3.5

Palu

 

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

YILLIK

 

N

2.5

2.5

2.1

2.0

3.0

2.0

2.3

2.1

2.4

1.9

1.8

1.5

2.3

 

NE

1.6

3.3

3.4

1.9

2.8

2.2

2.1

2.4

1.8

1.8

2.1

1.8

2.4

 

E

1.8

3.3

3.1

2.1

1.4

1.9

1.6

1.3

1.2

1.4

1.7

1.6

2.2

 

SE

3.5

3.4

3.0

3.7

2.2

2.3

1.9

1.4

1.8

2.0

3.0

2.3

7.6

 

S

3.0

2.5

2.4

3.5

3.4

2.9

2.4

2.1

2.6

2.1

2.3

1.8

2.6

 

SW

1.3

2.1

4.1

2.2

2.5

2.6

2.4

2.5

2.2

1.6

1.2

1.2

2.3

 

W

0.6

1.1

4.1

0.4

2.2

2.3

1.9

1.4

1.5

1.1

1.0

1.0

1.8

 

NW

1.5

1.0

2.0

0.5

2.8

2.1

2.2

1.2

2.2

1.4

0.8

1.1

1.9

 

Sıcaklık

Elazığ meteroloji istasyonunun 46 yıllık verilerine göre, yıllık ortalama sıcaklık 12.9°C'dir. Buna göre, Doğu Anadolu Bölgesi içinde Malatya'dan sonra en yüksek değere Elazığ'da ulaşılmaktadır. Öyle ki  ilin en alçak kesiminde bulunan Keban 14.6°C lik değerle Doğu Anadolu bölgesinin en sıcak sahalarından birine karşılık gelmektedir (Tablo.5, fiekil.4). Elazığ ilinde bulunan istasyonların yıllık  sıcaklık farklarına baktığımızda doğudaki istasyonlarda fazla olarak belirmekte, batıya doğru gidildikçe bu fark azalmaktadır. Bu ise bize il sınırları içindeki karasalık şiddetinin doğudan batıya doğru azaldığını göstermektedir.

 

Tablo:5.Elazığ İlindeki Bazı İstasyonları Ortalama Sıcaklık Değerleri

İstasyon/ay

 Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Elazığ

-1.4

0.2

5.3

12.0

17.1

22.6

27.2

26.7

21.8

14.6

7.1

1.4

12.9

Keban

0.8

2.2

7.4

13.7

18.8

24.4

28.9

28.2

23.3

16.0

8.3

3.4

14.6

Palu

0.6

1.8

6.7

13.0

18.2

23.4

27.7

26.8

21.9

14.8

7.2

2.3

13.7

Sivrice

-1.6

-0.2

4.0

10.8

15.6

21.0

25.5

24.7

20.7

13.3

6.3

1.4

11.8

Maden

0.5

1.7

6.0

12.4

17.7

23.7

28.6

27.8

23.4

15.7

8.3

3.4

14.1

Kovancılar

-3.6

0.6

7.2

13.4

18.1

22.7

27.5

26.9

21.9

14.4

6.5

2.6

13.2


Karakoçan

-3.6

-2.1

3.6

10.8

15.6

21.1

26.0

25.0

19.7

12.4

5.3

0.4

11.2

 



 




Termik rejim diyagramında görüldüğü gibi, Ocak ayı ortalarından Mart ayına kadar sıcaklık yavaş yavaş yükselmesine karşılık, Mart'tan sonra yükseliş hızla artar ve bu artış, Temmuz'a kadar devam eder. Temmuz ayında sonra başlayan sıcaklık alçalması, Ağustos'da farkedilmez. Eylül'den sonra alçalma hızlanarak Ocak ayına kadar sürer. Bu da sahamızda sıcaklığın mevsimlere göre çok farklı olduğunu göstermekte ve yörede karasal bir termik rejim tipinin görüldüğünü ortaya koymaktadır.

Yıllık ortalama sıcaklığın dağılışı açısından ise, yöredeki değerler 6 ile 15°C arasında değişmekte, iki katından fazla olan bu fark üzerinde, reliefe bağlılık kendini açık bir şekilde göstermektedir . Sahada en yüksek ortalama sıcaklık değerlerine Keban ve Karakya Baraj Gölü çevresinde, düşük değerlere ise dağlık alanların zirvelerinde rastlanmaktadır . Genel olarak bakıldığında sıcaklığın sahanın batı kesiminde doğu kesimine oranla daha yüksek olduğu dikkati çekmektedir (Harita. ).

Elazığ ilindeki ortalama düşük ve ortalama yüksek sıcaklıklar, yıllık ortalama sıcaklığa büyük bir benzerlik göstermektedir (fiekil 5.). Sıcak mevsimde her iki değerin de ortalama değerden uzaklaşması ile maksimum ortalamalar ile minimum ortalamalar arasındaki fark artar.  Böylec soğuk dönemlerde günlük sıcaklık farkları daha az sıcak dönemlerde ise daha fazla olarak belirir. Bunun sebebi sıcak dönemde yerin kuru , nisbi nem ve bulutluluk oranının düşük olması, kışın ise bu durumların tamamen tersi bir durumun ortaya çıkmasıdır.

 

 





Ortalama sıcaklıkların uzun yıllara göre gidişine baktığımızda sıcaklıkların yıllık ortalamalardan büyük bir sapma göstermediği dikkatı çekmektedir. Bu özelliği ile yörenin Doğu Anadolu Bölgesinin diğer istasyonlarına oranla daha istikrarlı olduğu ortaya çıkmaktadır

Elazığ ili don olaylı gün sayısı bakımından içinde bulunduğu bölgeye göre oldukça düşük değerler gösterir. Ortalama olarak yıl içinde Elazığ'da 81.7, Keban'da 49.7, Palu'da 73.6, Sivrice'de 85.3, Maden'de 59.5 ve Karakoçan'da 109.2 gün don olayına rastlanmaktadır. İlde  yılın yedi ayında don olayı görülmemektedir. İl sınırları içinde ilk don olayı 14 Ekim'de başlamakta, son don olayı ise Nisan'ın ikinci yarısında görülmektedir. Sonbahar ve İlkahar aylarındaki donlu gün sayısı oldukca azdır. Hatta bazı istasyonlarda bu mevsimde don olayı görülmemektedir. Don olaylarının büyük çoğunluğunun vejetasyon devresi dışında görülmesi olumlu bir durumdur. Ancak, son don olaylarının özellikle yörede yetişen meyveler açısından oluşturduğu riskler bulunmaktadır.

 

Buharlaşma,  Nemlilik ve Yağışlar

Yöredeki yıllık ortalama nisbi nem oranı   % 52 (Keban) ile 65 (Sivrice) arasında değişmektedir. Fakat Kaban Baraj Gölü gibi geniş bir su kütlesinin sonradan oluşması ve halkta uyanan Keban Baraj Gölünün İklimi değiştiği fikri, bizi bu tür bir iklim değişikliği üzerinde ilk olarak belirecek olan iklim elemanlarından nisbi nem yönünden bazı ayırımlar yapmaya yönlendirdi. Acaba gerçekten Keban  ve daha sonra  ortaya çıkan Karakaya Baraj Göllerinin yöre iklimi üzerine etkisi olmuşmudur ? Bunun için uzun bir devreye kapsayan Elazığ, Keban ve Palu İstasyonlarının değerlerini  Keban Baraji öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırdığımızda 1974 yılından sonraki nisbi nem oranında Elazığ'da %3.8 lik  bir artış görülmektedir (Tablo:6, fiekil: 8). Yaz aylarında Keban ve Palu'da Elazığ'daki artışa benzer bir artış belirmiş olmasına rağmen,  kış aylarında düşüşün fazla olması, yıllık ortalama nisbi nemin Keban'da % 0.6, Palu'da ise % 2.3 ‘lük bir  azalma şeklinde belirmiştir.  Nisbi nemde yapılan bu değerlendirmeler aynı şekilde sıcaklık ve yağış değerleri üzerinde de yapılmıştır. Barajları yapılmasından sonra yıllık ortalama   yağış miktarında Keban'da 28 mm., Elazığ'da 18 mm. artış görülürken Palu'da 7 mm.lik bir azalma ortaya çıkmıştır. Değişmenin en belirgin olduğu unsurlardan biri de buharlaşmadır. Elazığ istasyonuna ait değer karşılaştırıldığında önceki peryoda oranla sonraki dönemde buharlaşmada %13.4 lük bir azalma görülmektedir (Tonbul,1990). Ayrıca, 1974 döneminden sonraki sıcaklık değerlerine baktığımızda yıllık ortalamalarda  0.1 Co gibi çok küçük bir azalma dikkati çekmektedir.

Görüldüğü gibi,  elemanlar ayrı ayrı değerlendirildiğinde yöre ikliminde belirgin bir değişiklikten bahsedilememektedir. İklimdeki değişmenin gerçekten olup olmadığı ve değişmenin ölçüsü yapılacak daha geniş ölçülü bir çalışma ve çevre illerdeki istasyonların da dikkate alınmasıyla araştırılabilir.

 

 Tablo.6: Elazığ İlindeki Bazı İstasyonların Nisbi Nem Oranları.

 

Elazığ

 

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

Yıllık

Nisbi Nem

50-74

68.0

75.1

73.5

68.1

58.9

48.1

41.3

31.7

27.9

32.4

41.9

54.7

51.8

Nisbi Nem

75-96

69.6

75.9

75.2

71.7

63.3

55.5

51.5

38.8

32.7

33.1

37.5

55.6

55.0

Keban

 

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

Yıllık

Nisbi Nem

63-74

68.3

68.0

66.5

60.4

52.9

45.1

37.0

34.1

35.1

44.4

52.1

60.1

52

Nisbi Nem

75-96

64.6

68.6

67.4

64.3

58.3

52.8

50.0

39.8

32.6

33.1

36.9

51.0

51.6

Palu

 

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

Yıllık

Nisbi Nem

66-74

71.1

71.2

67.7

64.5

59.7

49.1

39.1

37.6

39.8

53.4

64.5

68.1

57.2

Nisbi Nem

75-96

70.1

72.3

71.7

67.9

61.4

55.9

51.9

40.7

34.1

34.8

40.2

57.2

54.9

 

Elazığ ilinde yıl içinde alınan radyasyon miktarı değişmektedir. içinde bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesinin diğer sahalarına oranla daha fazla radyasyon alan Elazığ ilinde buna bağlı olarak buharlaşma da yüksek olmaktadır. Elazığ, Palu ve Kebanın buharlaşma değerlerine baktığımızda Keba'nın değeri en yüksek değer olarak dikkati çekmektedir (Tablo.7). Bunun nedeni Keban'da ortalama sıcaklık ve ortalama rüzgar hızının diğer istasyonlardan fazla olmasıdır. Ayrıca yöredeki Potansiyel Evapotranprasyon değerleri ile gerçek buharlaşma karşılaştırıldığı zaman farkın fazla olduğu görülmektedir. Bu ise özellikle yaz döneminde su açığının fazla olduğunu göstermektedir.


 

 


 

Tablo.7: Elazığ İlindeki Bazı İstasyonlarda Ort. Buharlaşma, Potansiyel Evapotransprasyon ve Gerçek Buharlaşma Değerleri.

Elazığ/Aylar

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haziran

Temmuz

Ağustos

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Orta.Buh.( mm)

21.6

43.5

58.8

94.5

166.7

250.1

334.4

304.1

204.4

102.3

32.5

10.6

1623.5

P. Ep.

0.5

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

786.0

Gerçek Buh.

0.0

0.8

12.4

44.4

86.8

69.6

0.0

0.0

0.0

0.0

20.8

2.4

237.3

Keban /Aylar

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haziran

Temmuz

Ağustos

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

 

Orta.Buh.( mm)

 

 

39.8

107.1

189.7

274.6

369.6

344.0

239.1

116.5

50.5

25.2

1756.1

P. Ep.

0.5

2.5

18.5

50.0

86.8

144.9

195.6

177.0

114.4

57.0

21.6

4.1

872.8

Gerçek Buh.

0.0

2.5

18.5

50.0

86.7

88.7

2.6

1.6

5.2

30.0

21.6

4.1

311.5

Palu /Aylar

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haziran

Temmuz

Ağustos

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

 

Orta.Buh.( mm)

 

 

 

114.9

158.7

237.8

312.0

290.8

187.5

90.0

8.4

 

1400.2

P. Ep.

0.1

0.8

15.5

50.0

93.0

138.6

184.2

162.8

104.0

54.2

17.4

2.4

822.9

Gerçek Buh.

0.0

0.8

15.5

50.0

93.0

80.0

3.4

1.9

6.1

42.6

17.4

2.4

313.2

Yörede bulutluluk oranı yıllık itibarıyla yüksek bir değer göstermektedir. Fakat aylık değerlere bakıldığında bulutluluğun belirli dönemlerde yoğunlaştığı görülmektedir. Soğuk dönemdeki yoğunlaşma koşulları sıcaklıkların fazla düşmesini engellemektedir. Buna karşılık sıcak dönemde bulutluluğun az olması, buharlaşmayı artırıp, güneş enerjisinden faydalanmayı ve bitkilerin olgunlaşmasını olumlu yönde etkilemektedir (Tablo. 8).

Tablo.8: Elazığ İlindeki Bazı İstasyonlarda Ort. Bulutluluk, Açık Gün , Bulutlu Gün  ve Kapalı Günler Sayısının Aylık Dağılışı.

 

Elazığ /Aylar

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Ort. Bulutluluk

6.7

6.4

5.8

5.4

4.4

2.1

1.0

0.8

1.4

3.4

5.0

6.4

4.1

Açık G. Sayısı

4.6

4.5

5.9

5.0

7.4

16.9

24.7

25.6

21.8

13.6

8.3

5.5

143.8

Ort. Bulutlu G. Sayısı

11.6

11.7

15.2

17.8

19.4

12.7

6.2

5.3

8.0

14.6

13.7

11.5

147.7

Kapalı GünlerSayısı

14.9

12.0

9.9

7.1

4.0

0.4

0.1

0.0

0.2

3.1

8.0

14.0

73.7

Keban

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Ort. Bulutluluk

5.9

6.0

5.1

4.8

3.8

1.9

0.8

0.8

1.2

3.0

4.4

5.8

3.6

Açık Günler Sayısı

6.1

5.2

7.6

6.1

8.7

18.1

26.2

26.7

22.6

14.2

9.4

6.2

157.1

Ort. Bulutlu G. Sayısı

12.2

12.4

15.7

18.6

19.4

11.6

4.7

4.3

7.2

14.1

14.5

13.5

148.2

Kapalı GünlerSayısı

12.7

10.6

7.8

5.2

2.9

0.3

.

0.0

0.1

2.7

6.1

11.2

59.6

Palu

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Ort. Bulutluluk

6.2

5.9

5.2

5.2

3.9

1.8

1.1

0.9

1.4

3.3

4.5

6.0

3.8

Açık Günler Sayısı

6.2

5.5

7.5

5.2

8.7

19.0

24.8

24.5

21.2

13.7

10.0

6.3

152.6

Ort. Bulutlu G. Sayısı

10.8

12.4

15.4

18.2

19.6

10.6

6.1

6.5

8.4

14.3

12.6

12.0

146.9

Kapalı Günler Sayısı

14.0

10.4

8.2

6.3

2.6

0.4

0.0

0.0

0.4

3.0

7.4

12.7

65.4

Elazığ İlindeki rasat değerlerine göre yıllık ortalama yağış miktarı 374 mm (Keban) ile 903 mm. (Maden) arasında değişmektedir. Yağışın aylara dağılışı düzensiz olup, en yağışlı ay genelikle Nisan , en kurak ay ise Ağustos olarak belirmektedir.  İlkbahar en yağışlı, Yaz ise en kurak mevsimdir. İlkbahar yağışlarının, yıllık toplam yağışa göre olan payı % 35 ile 49 arasında değişmektedir. İlkbahar mevsimini bu oranlara yakın değerlerle kış mevsimi takip etmektedir. Hatta güneydeki istasyonlarda (Örneğin Maden) kış mevsimindeki oran artarak bu dönem en yağışlı mevsim durumunu almaktadırlar.  Yaz aylarının toplam yağış miktarı oldukça düşüktür (Tablo:9, fiekil:9) Bu özelliklere göre yörede Akdeniz Yağış Rejimi'nin bozulmuş da olsa bir benzeri görülmektedir. İl sınırları içinde Akdeniz yağış rejimi güneye doğru gidildikçe (ör: Maden) belirginleşmektedir.

 

Tablo.9: Elazığ ve Çevresindeki Bazı İstasyonların Ortalama Yağışın Aylık Dağılışı

İstasyon/ay

Ocak

fiubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haz.

Tem.

Ağus.

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Yıllık

Elazığ

39.7

43.1

56.3

64.1

56.4

13.0

1.8

1.0

6.9

39.9

46.8

46.8

415.7

Keban

62.0

59.9

74.2

76.8

55.6

14.1

2.3

2.2

6.3

42.0

62.6

67.7

525.6

Palu

41.5

37.5

48.4

56.5

54.6

20.9

2.6

1.6

5.2

30.0

39.9

38.7

377.4

Sivrice

71.1

61.3

83.1

96.2

57.4

15.0

2.4

1.4

6.0

51.8

75.3

79.7

600.7

Maden

151.0

128.4

112

110.7

66.4

15.9

2.3

0.8

4.5

58.5

93

160

903.5

Karakoçan

73.2

70.4

82.1

90.1

71.0

24.3

4.6

1.5

8.8

51.1

79.6

71.6

628.3

Hazar

84.9

88.7

109.5

91.8

58.3

13.7

2.7

0.2

3.9

59.0

89.0

125.2

726.9


 

 


 


.

 

Yöredeki rasat değerlerine göre yıllık yağışlı gün sayısı 90 ile 67.2 gün arasında değişmektedir.  Yağışlı gün sayısı yörenin kuzeyindeki  istasyonlarda yüksek, güneyindeki istasyonlarda ise daha düşük değerlere sahiptir. Güneydeki istasyonlarda yağış miktarının fazla olması, aynı zamanda bu yörelerde yağış şiddetinin yüksek olarak belirmesi şeklinde kendini göstermektedir.  Dolayısiyle güney istasyonlarındaki sağnak yağışların frekansı daha yüksektir.

Araştırma alanında yıllık ortalama kar yağışlı gün sayısı Doğu Anadolu Bölgesinin diğer istasyonlarına oranla oldukca düşüktür. Kar yağışları ortalama olarak Kasım sonunda başlamakta ve Mart ortalarına kadar sürmektedir. Bu duruma göre araştırma alanında kar yağışının görülebileceği dönem dört ay olarak belirlenmektedir. Fakat Kasım ve Mart aylarındaki kar yağışlı gün sayısı çok düşüktür.  Kar yağışlı devre içinde birinci sırada Ocak ve fiubat ayları bulunur. Kış mevsimindeki kar yağışları yıllık kar yağışlarının % 90 gibi yüksek  bir miktarını kapsar. Elazığ'da kar yağışlı günler, yağışlı günlerin  dörtte birinden azına karşılık gelir.

İldeki yağışların alansal dağılışına baktığımızda, yağışların genel olarak kuzeyden güneye doğru bir artış gösterdiği görülmektedir (Harıta:.5). Bu farklılık aynı zamanda güneydeki dağlık kuşağın  kuzey ve güney yamaçlarında yer alan istasyonlarda da kendini gstermektedir. Bu farklılığın doğmasının asıl sebebi güneyden gelen nemli hava kütlelerinin Güneydoğu Torosların güney yamaçları boyunca yükselmeye zorlanırke içindeki nemi bırakmalarıdır.Buna bağlı olarak belirtilen dağları güneye bakan yamaçları daha fazla yağış almaktadır Ayrıca bu dağlık kütleyi dikine yaran boğazlar boyunca nemli hava kütleleri iç kesimlere sokulabilmektedir.

Yörede bulunan istasyonların uzun dönemlere ait yıllık toplam yağış mıktarlarına baktığımızda  en düşük yağış miktarı ile en yüksek yıllık toplamlar arasında yaklaşık 600 mm. gibi büyük bir fark dikkati çekmektedir. En düşük değerlerin ortalamadan  oldukça uzak belirdiği dikkate alınırsa, yörede zaman zaman şiddetli kuraklığın yaşandığı ortaya çıkmaktadır (fiekil. 10).

 




 

 Yağış etkinliği

Bir yerin yağış etkinliğini ortaya koymak için araştırıcılar tarafından değişik formüller kullanılmıştır.  Bunlardan yağış ve sıcaklık ilişkisine dayanan De Mertonne, Köppen ve Türkiye şartlarını en iyi şekilde yansıtan ERİNÇ formülleri ile yağış buharlaşma ilişkisine dayanan Thornthwaite formülleri kullanılarak  konu  açıklanmaya  çalışılmıştır.

Köppen (1922) formülü  yöreye uygulandığında, yıllık yağışlarını %65'i  nemli devrede görülmesine karşılık, soğuk veya sıcak mevsimlerin hiçbirinde yağışların % 70'den fazla olmadığı anlaşılır. Bu nedenle yöre step iklimi dışında kalmakta, yani nemli iklimler içinde bulunmakta ve iklim tipi  olarak ortaya çıkmaktadır. De Martonne (1942) formülü yöreye uygulandığında, yıllık kuraklık indisi 19.0 olarak belirmektedir. Yani Elazığ  yarı kurak içinde bulunmakta, fakat yarı kurak-yarı nemli sınırı olan 20 değerine oldukça yakınlık göstermektedir Erinç formülüne göre ise yıllık kuraklık indisi 23.5 dir ve bu değere göre araştırma alanı yarı nemli iklim içinde kalmaktadır.

Yıl içinde yağış etkinliğinin gidişini göstermek için Thornwaite metoduna göre su bilançosu hazırlanmış ve değerler bir diyagrama aktarılmıştır (Tablo.10, fiekil.11). Diyagramda görüldüğü gibi, yörede Kasım ayı başlarından itibaren yağışlar potansiyel evapotransrasyondan fazla olmaya, dolayısıyla toprakta su depo edilmeye başlanmaktadır. Fakat bu iki ayda (Kasım-Aralık) toprakta depo edilen su miktarı ile toprak doymamıştır. Ocak ayında da yağışların potansiyel evapotransrasyondan fazla olması ile doymuş duruma ancak Ocak ayından itibaren gelinir. Bu durum fiubat, Mart ve Nisan aylarında da devam  eder.  Mayıs ayında    sıcaklığın artmasıyle potansiyel   evapotransrasyon değerleri yağıştan daha fazla bir değer göstererek birikmiş su sarfiyatı başlar. Haziran ayında da bu durum devam eder. Temmuz ayında birimiş su 0'a iner ve topraktan su eksikliği görülmeye başlar. Bu su eksikliği Kasım ayına kadar devam eder. Kasım-Mayıs arası aylarda yağış yeterli olduğu halde Temmuz-Ekim arasındaki dönemde bir yağış yetersizliği vardır.

 Buraya kadar yazılanlardan şu sonuçlar çıkarılabilir; Saha yarı nemli karakter taşımakta, fakat yarı kurak sınıra oldukça yakın bir özellik göstermektedir. Yılın çoğu ayı nemli ya da yarı nemlidir. Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları kurak geçmektedir. Sulamanın Haziran ayı ortalarına doğru başlaması ve Eylül ayı sonuna kadar devam etmesi gereklidir.

 

Tablo.10: Elazığ'ın Su Bilançosu Tablosu

 

Elazığ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İst/Aylar

O

M

N

M

H

T

A

E

Ek

K

A

Yıllık

Sıc.

-1.2

0.2

5.0

11.8

17.3

22.8

27.2

26.8

22.0

14.5

7.4

1.5

12.9

S.İndis

0.0

0.0

1.0

3.7

6.6

10.0

13.0

12.7

9.4

4.0

1.8

0.2

62.3

PE

0.0

1.0

12.0

40.0

70.0

100.0

142.0

138.0

95.0

53.0

25.0

3.0

679.0

D.PE

0.5

0.8

12.4

44.4

86.8

126.0

180.3

162.8

98.8

50.4

20.8

2.4

0.5

Yağış

39.7

43.1

56.3

64.1

56.4

13.0

1.8

1.0

6.9

39.9

46.8

46.8

39.7

B.S.A.D.

29.6

0.0

0.0

0.0

-30.4

-69.6

0.0

0.0

0.0

0.0

26.0

44.4

 

B.Su

100.0

100.0

100.0

100.0

69.6

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

26.0

70.4

 

Hakiki PE

0.0

0.8

12.4

44.4

86.8

82.6

1.8

1.0

6.9

39.9

20.8

2.4

299.8

Su Nok.

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

43.4

178.6

161.9

91.9

10.5

0.0

0.0

486.1

Su Fazlası

39.7

42.3

43.9

19.7

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

0.0

145.6

Akış

24.3

33.3

38.6

29.1

14.6

7.3

3.6

1.8

1.0

0.0

0.0

0.0

 

 

N.Oranı

78.4

51.0

3.6

0.4

-0.4

-0.9

-1.0

-1.0

-0.9

-0.2

1.3

18.3

 
















 



2.4. Toprak

Elazığ ve çevresinde  topografyanın arızalı olması, farklı kayaç birimlerinin anakayayı oluşturması ve düşey doğrultuda yükselti farkının büyük değerler göstermesi toprak türlerinde çeşitliliğe yol açmıştır (Harita:6)

Kırmızımsı kahverengi  topraklar (F); Elazığ güneyindeki dağ sıraları üzerinde en yaygın toprak tipi olup, gelişimleri iklime bağlı zonal topraklardır. Sıcak ve yağışlı iklim şartlarında oluşmuştur. Oksitlenme nedeniyle kırmızımsı renktedirler.

Kahverengi topraklar  (B) ; ABC horizonlu topraklardır. Hankendi-Elazığ-Uluova ve Baltaşı ovası tabanlarının kuzeyinde dağlık platoluk alanlarda, step vejetasyonunun yaygın olduğu sahalarda gelişmişlerdir. Belirtilen ovaların güneyindeki topraklara göre daha kurak ve sıcak iklim şartlarında oluşmuştur. Kalsifikasyon nedeniyle  kalker içerikleri fazladır. B horizonunda kireç  birikimi bulunmaktadır.

Kahverengi orman toprakları (M ); Kireç bakımından zengin ana kaya üzerinde gelişmiştir. A(B)C horizonlu topraklardır. Çoğu kesimde intrazonal özellik göstermekte olup baziktir. A horizonunda organik kat bulunur. B horizonunun altında kireç katı bulunmaktadır.  Orman ve çalı  formasyonunun bulunduğu veya bunların tahrip edildiği  Hazar Gölü-Palu hattı güniyende ve Karakoçan çevresinde görülmektedir.

Kireçsiz kahverengi  topraklar (U); A(B)C horizonlu topraklardır.Üst top;rakta yıkanma nedeniyle asit, alt toprakta alkalen özellik gösterir. Fliş karakterli kayaçların yaygın olduğu killi, kumlu kayaçların bulunduğu  özelikle Uluova boğazı kesimlerinde görülmektedir.

Kireçsiz kahverengi orman  toprakları (N); A(B)C horizonlu topraklardır. Granüler dokulu, gözenekli topraklardır. Meşe formasyonu altında gelişmiştir. Hafif asit reaksiyon gösterirler.  Kumlu kil,  kireçtaşı, konglomera   ve kumtaşı depoları üzerinde görülürler. Karakoçan, Alacakaya ve Arıcak çevresinde yaygındır.

Bazaltik topraklar (X); İntrazonal toprak grubuna dahil bu topraklar, bazik ve nötr karekterde, killi, su tutma kapasitesi yüksek, bazaltlar üzerinde geliştikleri için taşlı topraklardır.Harput platosu kuzeyi, Meryem Dağı, Karakoçan çevresinde yaygındırlar.

Hidromorfik topraklar; Uluova ile Keban Baraj Gölü arasında, Hazar Gölünün batı kesiminde  taban suyunun yüzlek olduğu, bataklık-sazlık alanlarda gelişmiştir. En önemli sorunları drenajdır. Yaz aylarında otlatma amacıyla kullanılabilen topraklardır.

Grumusoller (Vertisoller)-Kalsimorfik topraklar; killi kireçli kayaçlar üzerinde ana kaya etkisini gösteren topraklardır. Kuzova batısında, Çaybağı çevresinde görülmektedir.

Rendzinalar-Kalsimorfik topraklar;Yumuşak kumlu, killi kalkerlerin yer aldığı Kovancılar Ovası kuzey kesiminde gelişmiştir. Koyu renkli ve taneli dokuludur.

Yüksek dağ-çayır toprakları; Elazığ çevresinde 2000 .den yüksek dağlar üzeride bol yağış, düşük sıcaklık, çayır ve yüksek dağ stepleri üzerinde gelişen topraklardır. Hasan Dağı, Piran, Bulutlu, Kamışlık, Hazarbaba Dağları ve Akdağ üzerinde gelişmişlerdir. Doğal olarak asit karaterli topraklardır. AC horizonludurlar.

Kolüvyal topraklar (K); Yüzeşsel akışla ve kuru derelerle kısa mesafede taşınarak gelmiş kolüvyal depolar üzerinde gelişmiştir.Baskil, Elazığ, Uluova, Baltaşı ovalarının tabanları çevresinde, Çaybağı kuzeyinde  yaygındır. Genellikle birikinti yelpazeleri üzerinde geliştikleri için yelpazelerin üst kısımlarında sığ, taşlı diğer kesimlerinde oldukça verimli topraklarıdır.

Alüvyal topraklar (A); (A) c horizonludur.  Alüvyonların yer aldığı ova tabanlarında gelişmişlerdir. Elazığ, Uluova ova tabanında, sekiler üzerinde gelişmiş verimli topraklarıdr.

Litosolik topraklar (L); Elazığ çevresinde dağlık, eğimli, bitki örtüsünün tahrip edildiği şiddetli erozyon alanlarında gelişmiştir.  Erozyon nedeniyle alttaki ayrışmış kaya ve anakaya yüzeye çıkmış, sınırlı kesimlerde asli toprak kalabilmiştir.

 

 

 

2.5. Doğal Bitki Örtüsü

Ekolojik koşullar gözönünde bulundurulduğunda il alanının 950-1950 m.ler arasında kalan yaklaşık % 90'lık bölümünün doğal orman ekosistemi içinde kaldığı söylenebilir. Bununla birlikte, yerleşim tarihinin 7- 8 000 yıl geriye gittiği yörede, asırlarca süren ve çeşitli nedenlere bağlı olarak (savaşlar, maden işletmeleri, tarım alanları açma v.d.) gelişen  tahripler sonucunda orman alanları oldukça daralmış ve bozulmuş böylece sahaya genel olarak step görünümü hakim olmuştur. Bu çerçeve içinde il arazilerini doğal bitki örtüsü bakımından doğal step, orman, subalpin kat ve sulu alan olmak üzere dört ayrı vejetasyon tipi şeklinde ele alıp incelemek mümkündür. Aşağıda da açıklanacağı gibi, bunlardan orman katı, geniş ölçüde tahrip edilerek antropojen step alanlarına dönüşmüş durumdadır.

Doğal step vejetasyonu ilin batısındaki Karakaya Baraj Gölü çevresinde görülmekte 900-950 m.den alçak sahalara karşılık gelmektedir. Astragalus ve Artemisia birliklerinin yaygın olduğu bu alanlar Malatya Havzası doğal step alanının bir devamı niteliğinde olup, kuzeydoğuya doğru Keban Baraj Gölü kıyıları boyunca da sokulduğu düşünülmektedir.

İl sınırları içindeki  orman alanlarını, yörenin yarıkurak iklim şartlarına uymuş, kapalılığı zayıf, seyrek ve park görünümlü kuru ormanlar oluşturmaktadır. Bu orman formasyonunu meydana getiren ağaçlar, hemen her tarafa yayılmış meşeler (% 95 oranında), bunlar arasına az oranda karışmış ardıçlar (% 4) ile yabani kiraz, armut (Pirus communis  ), badem (Amygdalus webbi   ) gibi yabani meyva türleri ve bazı Akdeniz elemanları ( menengiç ve sumak) dır. Bu nedenle, yöredeki ormanları meşe ormanları olarak tanımlamak mümkündür.

Kuru ormanları meydana getiren meşe ormanları tür yönünden oldukça zengindir. Bunlar içinde mazı meşesi (Quercus infectoria ), tüylü meşe ( Quercus  pubescens ), saçlı meşe ( Quercus  cerris ) ve Lübnan meşesi (Quercus  libani ) en yaygın olarak görülenleridir. Bununla birlikte, yapılan çalışmalarda yöre ormanlarında Türkiye'de az rastlanan bazı meşe türlerinin de bulunduğu belirtilmektedir. Bu meşe toplulukları arasına serpilmiş bir vaziyette görülen ibrelilerden ardıç türlerini ise, daha çok katran ardıcı ( Juniperus oxycedrus ) ve adi ardıç (Juniperus  excalse ) meydana getirmektedir.

Günümüzde Elazığ il sınırları içinde tahripten arda kalmış meşe ormanlarına en fazla Palu, Arıcak ve Alacakaya ilçeleri çevresinde, Karakoçan ilçesi kuzeyinde, kısacası ilin genelllikle kuzeydoğu, doğu ve güneydoğu köşelerinde rastlanılmaktadır. Bu alanlarda orman kalıntılarının çok fazla tahrip edilmeden kalmaları, buraların oldukça engebeli bir topoğrafyaya sahip bulunması ve ana yollardan uzak olmaları ile açıklanabilir. İl dahilindeki diğer orman alanları, Baskil ilçesi ve Pincirik köyü çevresindeki Bulutlu ve Karga Dağı'nın, Keban civarındaki Hacısor Dağı'nın ve Harput Platosunun kuzey yamaçları ile Hazar Gölü çevresi ve Kömürhan Boğazı dolaylarında bulunmaktadır (Harita:7).     

Üçüncü vejetasyon tipini meydana getiren subalpin çayırlar il sınrları içindeki başta Akdağ, Hasandağı, Hazar Dağı, Maden Değları ve Mastar Dağı  gibi dağlık alanların 1950 -2000 metreden yüksek kesimlerde çok dar alanlı olarak görülmektedir. Bu katın yaygın türleri başta çoban yastığı ve geven olmak üzere çeşitli dikenli türler ile çayırlardır.

Sulu alan bitkileri il sınırları içindeki akarsu boylarında Hazar Gölü'nün özellikle batısındaki Sivrice Kürk Deltası üzerinde yaygın olarak görülmektedir. Bunlar, söğüt, çınar, dışbudak,ılgın gibi ağaç ve ağaççıklarla bazı otsu türlerden oluşmuştur.

Antropojen stepler; Elazığ il sınırları içinde doğal steplerle subalpin çayırlar arasında ( 950- 1950 m) kalan alanlarda doğal orman örtüsünün tahribi ile ortaya çıkmıştır. Bu alanlar seyrek ot örtüsü ile kaplıdır. Bununla birlikte li sahasının büyük bir bölümünü ( % 75 civarında ) kaplayan ve ormanlarla kaplı olması gereken bu alanlarda zayıf ve seyrek durumdaki ot türleri, daha çok hayvanların sevmediği dikenli ve acı türlerden oluşmaktadır. Bu sahalar büyük ölçüde mera ve tarım alanlarına karşılık gelmektedir. 

 

3.   DOĞAL KAYNAK POTANSİYELİ VE KAYNAKLARIN KULLANIMI

Bu başlık altında ilin toprak, su ve orman kaynağı ile bu kaynaklardan ne ölçüde yararlanıldığına değinilerek, bir diğer doğal kaynağı oluşturan maden kaynağına ayrı bir sektör tarafından ele alındığı için değinilmeyecektir.

 

3.1. Toprak Kaynakları Potansiyeli ve Kaynakların KullanımıToprak Kaynağı Envanter Raporları'na göre, Elazığ ilinde tarıma elverişli arazilerin toplamı 264 180 hektarı (il toplam alanının % 30.6'sı) bulmaktadır. Bu potansiyel miktarın 122 615 hektarı I. derece, 65 243 hektarı II. derece, 4220 hektarı üçüncü derece, arda kalanı ise IV. derece tarım arazilerine karşılık gelmektedir. Buna karşılık, günümüzde kullanma şekillerinin yetenek sınıflarına göre dağılımına bakıldığında, aynı değerlerin I.,II.,III. ve IV. sınıf araziler için 40 525, 58 921, 86 697 ve 69 101 hektar civarında olduğu görülmektedir (Tablo: , fiekil:  ).

        Tablo:11.Elazığ İlinde Arazilerin Yetenek Sınıflarına Göre Dağılımı

                    (KHGM etüd sonuçlarına göre)

 

ARAZİ SINIFLARI

TOPLAM ALAN(Hektar)

ORAN(%)

I.Sınıf

40.525

4.42

II.Sınıf

58.921

6.43

II. Sınıf

86.697

9.47

IV.sınıf

69.101

7.55

V. Sınıf

655

0.07

VI. Sınıf

91.022

9.94

VII. Sınıf

507.771

55.4

VIII. Sınıf

60.443

6.60


 



Bu değerlere göre potansiyel tarım arazilerinin yeterince kullanılmadığı ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan, Elazığ ilinin geneli esas alandığında, toplam tarım alanlarının yaklaşık olarak %20'sini (176 764 ha.) kuru tarım, %7'sini (68 531 ha.) sulu tarım, %2'siniise bağ-bahçe tarımı (18.875) meydana getirmektedir (Tablo:12, Şekil:13 ).

 

 

 Tablo:12.Elazığ İlinde Arazi Kullanım Şekilleri (KHGM etüd sonuçlarına göre)

KULLANMA fiEKLİ

TOPLAM ALAN (Hektar)

ORAN(%)

Kuru tarım

176.764

19.31

Sulu tarım

68.531

7.48

Bağ- Bahçe

18.875

2,06

Mera- Çayır

450.580

49.23

Orman-fundalık

130.403

14.2

Su yüzeyi

49.965

5.45

Yerleşim alanları

9.155

1

Diğer araziler

10.860

1.18

Toplam

915.135

100



 


 

I. sınıf tarım arazilerini, Uluova'nın hemen hemen tamamı, Kuzova'nın önemli bir kesimi, Hankendi, Behrimaz ve Karakoçan ovalarının tabanları ile Karakaya Baraj Gölü'nün Kuşsarayı çevresindeki sahil kesimleri oluşturmaktadır. Eğimin oldukça düşük veya genel bir değerlendirme ile eğimin yok denecek kadar az olduğu bu alanlarda, yağış ve sıcaklık şartlarının da elverişli gittiği yıllarda iklim şartları çok çeşitli sebze ve meyvanın yetiştirilmesine imkan tanımaktadır. Bu alanlardan Uluova'nın merkezi kesiminde başta pancar ve pamuk olmak üzere çeşitli endüstri bitkileri üretimi, ovanın kenar kuşakları boyunca ise sebze ve bağ-bahçe tarımı ön plana çıkmaktadır. Son yıllarda sulu tarıma açılmış olan Kovancılar Ovası da benzer özellikler göstermesine karşılık, eğim değerlerinin biraz daha fazla olması nedeniyle II. sınıf arazı içerisinde değerlendirilmiştir (Harita:8 ).

 

3.2. Su Kaynakları Potansiyeli ve Kaynakların Kullanımı  

Türkiye geneli gözönünde bulundurulduğunda, Elazığ ilinin su kaynakları potansiyeli bakımından oldukça avantajlı ve elverişli illerimiz arasında yeraldığı görülür. İlin toplam su kaynakları potansiyeli, yerüstü su kaynaklarından (Fırat, Dicle ve diğer akarsular) 22 246.9 hm2/yıl emniyetli işletme rezervi olan yeraltı su kaynaklarından (Uluova, Kuzova, Elazığ, Behrimaz,Karakoçan ve Baskil Ovaları) 133,5O hm2/yıl olmak üzere 22 380,40 hm2/yıl'ı bulmaktadır. Diğer taraftan, son 20-25 yıl içinde gerçekleştirilmiş büyük baraj projeleri (Keban ve Karakaya) ile il topraklarının önemli bir bölümü su yüzeyi durumuna dönüşmüş, il adeta bir yarımada durumunu kazanmış, dolayısiyle önemli derecede ek bir su potansiyeli  ortaya çıkmıştır. Bu su yüzeylerinin toplam alanı ile ilgili olarak, KHGM Etüd sonuçlarına göre il toplam alanının yaklaşık %5'ini (49 965 ha.) su yüzeyleri oluşturmaktadır. DSİ etüd sonuçlarına göre ise, 1528 ha. akarsu yüzeyleri, 8256 ha. doğal göller, 53 135 ha. baraj rezervuarları yüzeyi ile 16 ha. gölet rezervuar yüzeyleri olmak üzere toplam 62 935 ha. dolaylarındadır.

Yukarıda belirtilen bu potansiyelden çeşitli amaçlar için yeterince yararlanıldığı söylenemez. Bu açıdan bakıldığında, en önemli iki yararlanma biçiminden, hidroelektrik enerji üretiminde sulamaya göre daha yüksek bir gerçekleşme veya potansiyelden yararlanma oranına erişilmiş olduğu görülür. Gerçekten, hidroelektrik enerjisi üretim potansiyeli için gerçekleşme oranı % 71.4'lere ulaşıldığı halde, bu değer sulamada ancak %29'lar oranındadır. Başka bir ifadeyle, il sınırları içinde sulanabilir arazi varlığı 86 872 ha. civarında iken, diğer sulama biçimlerinin yanısıra, işletmede olan büyük sulama projeleri ile ancak 25 213 ha. arazi sulanabilmektedir. Sayısı altıyı bulan bu projeler içinde en büyüğünü 13 207 ha. ile Uluova pompaj sulaması meydana getirmektedir. Bununla birlikte, yapım safhasında olan sadece Kuzova Pompaj Sulaması ile bu değerin yaklaşık olarak ikibuçak katı (29 144 ha.) bir arazi sulamalı tarıma geçecektir.

Elazığ ili dahilinde, yukarıda belirtilen su potansiyelinden sadece hidroelektrik enerji üretimi ve sulama alanında değil, içme ve kullanma suyu temini, balıkçılık ve ulaşım gibi açılardan da faydalanılmakta veya faydalanma yoluna gidilmesi düşünülmektidir.

 

3.3. Orman Potansiyeli      

Su potansiyeline göre kıyaslandığında, il arazilerinin orman potansiyeli bakımından tamamen zıt bir durum gösterdiğini belirtmek gerekir. Başka bir ifadeyle, il genelindeki orman varlığı, içinde yeraldığı Doğu Anadolu Bölgesi'nin genelinde olduğu gibi, oldukça fakir bir durum göstermektedir. Gerçekten, %30'lar oranında olan dünya ortalaması ve %25'ler civarında kabul edilen Türkiye orman alanları yanında, Elazığ'ın %12.7 olan değeri oldukça düşük bir orana karşılık gelmektedir. Orman Bölge Müdürlüğü verilerine göre, il sınırları içindeki toplam 120 816.5 hektarlık orman varlığının, Türkiye ormanları içindeki payı ancak %0.6'lar civarındadır. KHGM etüd raporlarında ise, fundalık alanlarla birlikte değerlendirilerek, ilin toplam orman alanları 130 403 hektar (%14) olarak verilmektedir.

Amenajman planlarına göre, Elazığ il sınırları içindeki orman varlığı şöyledir;

 

Normal koru :                          4004 Ha.           (%3.3)

Bozuk koru :                              498 Ha.           (%0.4)

Normal baltalık :                   45 925 Ha.           (%38)

Bozuk baltalık :                     70 389 Ha.           (%58.2)

Toplam orman alanı :           120 816.5 Ha.       (%12.7)

Açık alan :                            827 175 Ha.          (%87.3)

Enerji ormanı tesis sahası :     34 975 Ha.  

Amenajman planında

ağaçlandırılacak sahalar :      237 833.5 Ha.

Servet  :                              30 208 m3,  8 323 272 ster odun

 

Yukarıdaki tabloya göre, yarıdan fazlası bozuk olmakla birlikte, baltalık orman alanlarının toplam orman alanı içindeki oranı %96.2 ile yüksek bir değer göstermekte, koru ormanları fazla bir öneme sahip bulunmamaktadır ((3.7). Toplam orman alanlarının %58.6'sı bozuk (verimsiz), %41.3'ü normal (verimli) orman niteliğindedir. Ormanlar önemli ölçüde bozulmuş olduğundan, yeterli ölçüde yapacak (kereste) ve yakacak (odun) üretimi yapılamamaktadır.

 

 

4. DOĞAL ORTAMLA İLGİLİ SORUNLAR

 

İl sınırları içinde doğal ortamdan kaynaklanan sorunlar, yanlış arazi kullanımı, erozyon, taşkın ve birikme, depremsellik ile heyelan, çığ, kaya düşmesi ve su baskını gibi başlıklar altında toplanabilir.

 

 

4.1. Yanlış Arazi Kullanımı

Elazığ il sınırları içindeki doğal ortamla ilgili sorunların başında, arazi yetenek sınıflarına dikkat edilmeden yapılan arazi kullanımı gelmektedir. Uluova, Kuzova, Kovancılar, Behrimaz ve Karakoçan ovaları ile diğer bazı küçük ova tabanları ve buraları çevreleyen alçak plato alanları dışında kalan diğer sahalarda yanlış arazi kullanımı hakimdir. Örneğin, toprak envanter raporlarına göre, ancak otlak ve orman alanı olarak kullanılması gereken ve VI. ile VII. sınıf arazi kapsamına giren toplam 28 658 ha. alanda kuru tarım, 1895 ha. alanda bağ ve 1117 ha. alanda bahçe tarımı yapılmaktadır. Türkiye genelinde olduğu gibi, Elazığ ilinde de bu durum, kapalı ekonomik sistemin bir gereği ve dağlık alanlara serpilmiş halde bulunan dağınık ve geçici yerleşmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır

İl genelindeki yanlış arazi kullanımı sadece tarım alanında görülmemekte, orman alanlarında da, yakacak ve yapacak olarak ağaç ve ağaçcıkların aşırı kullanımı, orman üstü ve içindeki otlak alanlarında başı boş, düzensiz ve kapasitenin üzerinde hayvan otlatılması şeklinde kendini göstermektedir. Son yıllarda otlakların verimsizleşmesinden ve göçten dolayı kırsal kesimdeki hayvan sayısı azalmasına rağmen (küçükbaş hayvan sayısı 50 000 - 100 000 adet civarındadır), çevre illerdeki yayla ve otlaklardan yararlanmadaki problemler nedeniyle bölgedeki göçerler Elazığ kent merkezine yakın yerlere yerleştiği belirtilmektedir.

Elazığ ili arazilerinin yer yer oldukça eğimli ve engebeli bir topoğrafyaya sahip bulunması, yağışların düzensiz ve erozyona neden olacak şekilde düşmesi, ayrıca yaz kuraklığı nedeniyle doğal bitki örtüsünün kritik durumda olması nedeniyle, bu şekillerdeki insan eliyle gerçekleşen yanlış arazi kullanımı sonuçta erozyonun şiddetlenmesine yol açmaktadır.

 

4.2 Erozyon 

Yukarıda anlatılan faktörlere de bağlı olarak, Elazığ ili arazisinin yaklaşık %65'lik bir kesiminde şiddetli ve çok şiddetli erozyon hüküm sürmektedir (Tablo:  , fiekil:  ). Bu oranın %46'sı (418 384 ha.) şiddetli, %19'u (170 513 ha.) ise çok şiddetli erozyon şeklindedir. Bu alanların birçok kesiminde toprak örtüsü tamamen aşınmış, alttaki anakaya yer yer yüzeye çıkmış olup, erozyon olayı anakaya üzerinde sürmektedir.

Erozyonun şiddetli ve çok şiddetli olduğu alanların başında Harput Platosunun Elazığ Ovası ve Uluova'ya bakan güney yamaçları, Kamışlık, Kuşakçı ve Bulutlu Dağlarının kuzey yamaçları, Yarımca ile Kovancılar Ovaları arasında ve bunların kuzey kesiminde yer alan platolar sahası gelmektedir (Harita:  ). Fay yamaçlarına karşılık gelen Piran Dağlarının doğu, Hasan Dağının güney yamaçları ile bütünüyle mermerlerden meydana gelen ve karstik alan özelliği gösteren Palu güneyindeki Akdağ kütlesi ise, tamamen çıplak kayalıklardan oluşmakatdır.

İlin güney ve güneybatısında yer alan Kamışlık, Kuşakçı ve Bulutlu Dağlarının kuzeye bakan yamaçlarındaki erozyon daha çok yarıntı erozyonu şeklinde görülmektedir. Üst Kretase yaşlı magmatik kayaçlar içinde yüzeylenen granitler üzerindeki yer yer 2-3 metre kalınlığa erişen ayrışma sonucu oluşmuş arena tabakası, eğimin de fazla olması nedeniyle adeta testere ağzını andırır biçimde yarılmış olup, oyuntu ana kaya içinde sürmektedir.

Çoğunlukla kumtaşı, kiltaşı, çakıltaşı ve diğer taneli malzemelerden oluşan tortul tabakalı Tersiyer arazileri il sınırı içinde önemli bir alan kaplamakta ve buralar da erozyonun şiddetli cereyan ettiği alanların başında gelmektedir. Bitki örtüsünün de tahribine bağlı olarak, daha çok plato alanları olarak dikkati çeken bu sahalarda yamaçlar boyunca kumlu ve killi malzeme akmakta, dere yataklarına bol miktarda sediment gelmektedir. Bu malzeme dere yataklarında birikerek siltasyonu da aşırı derecede arttırmakta, Keban ve Karakaya Baraj Göllerini doldurarak bunların ömürlerini kısaltmaktadır.

 

4.3. Taşkın ve Birikme

Erozyon olayının bir sonucu olarak ortaya çıkan doğal ortamla ilgili bir diğer sorun da taşkın ve birikmedir. E. İ. E tarafından yapılan ölçümlere göre, il arazilerinin de içinde yer aldığı Fırat Havzasında km2 'den yılda ortalama 545 ton, Dicle Havzasında ise 469 ton yüzer materyal taşınmaktadır. Bu olaylara bağlı olarak Keban Baraj Gölüne yılda 31.5 milyon m3 sediment gelmektedir. Bu açıdan, gerisinde Keban Barajının bulunması nedeniyle, Karakaya Baraj Gölü daha şanslıdır. F. Ü Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünce yapılan bir çalışmaya göre, ilin turistik ve rekreasyon alanı durumundaki Hazar Gölü'ne batıdan karışan Kürk ve onun bir kolu olan Mangal Deresinin göle bir yılda taşıdıkları sadece kil ve silt miktarı 80.000 tondur. Bu malzeme gölün her yıl 32.000 m3 dolmasına neden olmaktadır. Göle doğudan karışan Zıkkım Deresi ile diğer küçük akarsuların getirdiği malzeme bu değerlere dahil değildir. Gerekli önlemler alınmazsa halihazırda 5 km2 kadar bir alan kaplayan Sivrice Deltası göle doğru yılda birkaç metre olmak üzere ilerleyecektir.

Keban Baraj Gölüne önemli miktarda sediment taşıyan akarsular Murat ve Karasu Nehirleriyle Peri Suyu'dur. Gelen sediment miktarına bağlı olarak Palu civarındaki Seydili köyü önlerinde Murat Nehrinin geniş bir birikme alanı ortaya çıkmıştır.İl sınırları içinden Karakaya baraj gölüne sediment taşıyan önemli yan dereler ise, Keban Çayı, Büyükçay ve Değirmendere'dir.

Taşkın ve birikme olayları önemli tarım arazilerini oluşturan ova tabanlarını da tehdit etmektedir. Örneğin Uluova'ya  Mastar ve Çelemlik, Behrimaz Ovasına ise Maden Dağlarından inen bazı dereler önemli miktarda malzeme getirmektedir. Bu yolla Uluova'da İçme kasabası ile Korucu köyü arasında, Yurtbaşı kasabası çevresinde, Behrimaz ovasında ise Kavak Köyü civarında geniş birikinti konileri, kum ve çakıllardan ibaret önemli taşkın alanları oluşmuştur.

4.4. Depremsellik

Deprem  ani olarak ortaya çıkan, istatistiki ve yer bilimleri değerlendirmelerine göre muhtemel olarak ne zaman olacağı tahmin edilen, etkisi ve şiddeti zemin yapısına ve yapılaşmanın türüne göre değişen yer sarsıntılarıdır.

Türkiye genel olarak Alp-Himalaya dağ oluşum kuşağı ve deprem bölgesinde bulunmaktadır. Bilindiği gibi bu kuşak yeryüzünde depremlerin  sık görüldüğü bir alandır.

Jeomorfolojik bakımdan Güneydoğu Toroslar sahasında bulunan Elazığ  ve çevresinde büyük ovalar, dağ sıraları ve derin vadiler yeralmaktadır. Özellikle ova tabanları yerleşmelerin, doğal olarak  nüfusun en fazla bulunduğu alanlardır. Bu alandaki nüfusu ve çeşitli yapıları tehdit eden unsurlardan birini de deprem oluşturmaktadır.

Yer kürenin içinde biriken potansiyel enerjinin  açığa çıkabileceği yerler yer kabuğunun  genç ve aktif fay hatlarıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Elazığ güneyinde Güneydoğu Anadolu bindirme fayı, Doğu Anadolu Fayı  ve Uluova faylarının katettiği kesimler deprem bakımından birinci dereceden risklidir. Yapılan coğrafi ve jeomorfolojik araştırmalar her üç fayın arazide veya topografyada belirgin olduğunu, bu fayların Kuvaternerde aktivite gösterdiğini ortaya koymuştur.

Türkiye Deprem Bölgeleri  Haritasında isabetli olarak bu üç fay zonu çevresi 1.derece deprem bölgesi, diğer alanlar ise bu kesimde meydana gelebilecek depremden etkilenebilecek alan olarak 2. derece deprem bölgesinde gösterilmiştir.

Güneydoğu Anadolu bindirme fayı ve çevresinde yer alan Maden, Alacakaya ve Arıcak, Doğu Anadolu  fay  zonu ve çevresinde yer alan Sivrice ve Palu ile Uluova fayının katettiği Uluova güneyi 1. derece deprem bölgesi içinde kalmaktadır. Tablo 13 te 1. derece deprem bölgesinde gösterilen Kovancılar zemin yapısı bakımından değerlendirildiğinde  2 derece deprem bölgesi içinde ele alınmalıdır.

Elazığ il sınırları içinde taban suyunun yüzlek, zeminin instabil olduğu ova tabanları mevcuttur. Yoğun nüfuslu olan Elazığ ve Uluova tabanlarıbu nedenle deprem bakımından 1. derece risklidir.

Tabloya göre, Elazığ ilinde 1990 nüfus sayımına göre nüfusun % 29   birinci derece, % 71 ikinci  derece deprem bölgesinde yaşamaktadır. Elazığ'da yeni imara açılacak alanlarda arazu kullanımı zemin özelliğine göre belirlenmelidir. Zemin etkisini esas alarak Elazığ merkezi 1 derece, Kovancılar ilçe merkezini 2 derece deprem bölgesinde değerlendirdiğimiz takdirde  ise nüfusun % 60     birinci derece, % 40  ikinci derece deprem bölgesinde yaşamakta olduğu ortaya çıkmaktadır.

ELAZIĞ İLİ  Nüfusu:  498225

Tablo:13. Elazığ İlinde Deprem Bölgeleri

      

      Yerleşim yeri

 

                  Nüfus   

               Deprem bölgesi

 

               

   Yerleşim yeri

 

 

Nüfus

              Deprem Bölgesi

 

ELAZIĞ MERKEZ

772812

2

KARAKOÇAN

43523

2

Hankendi

 

2

Sarıcan

 

1

Harput

 

2

Başyurt

 

1

Hıdırbaba

 

2

Çan

 

1

İçme

 

2

KEBAN

10663

2

Mollakendi

 

1

KOVANCILAR

37856

1

Poyraz

 

2

Çaybağı

 

1

Ağın

 

2

MADEN

27281

1

ARICAK

17246

1

Hazar

 

1

ALACAKAYA

11644

1

PALU

32247

1

BASKİL

23026

2

Gökdere

 

1

Aydınlar

 

2

SİVRİCE

17302

 1

Kuşsarayı

 

2

Gözeli

 

1

 

4.5. Diğer Sorunlar

Doğal olaylardan kaynaklanan diğer sorunları heyelan, çığ, kaya düşmesi ve su baskını gibi afetler oluşturmaktadır. Bu olaylar ulaşımı ve tarım alanlarını etkilemelerinin yanısıra en büyük zararı yerleşim alanları üzerinde göstermektedirler. Bu olaylardan zarar gören ve görmekte olan köy yerleşmelerinin listesi Tablo 14 'de verilmiştir. Bayındırlık İl Müdürlüğü verilerine göre oluşturulmuş bu listeye bakıldığında özellikle çığ düşmesi, kaya düşmesi ve su baskını gibi olayların ilin engebeli bir topoğrafyaya sahip olan Palu, Sivrice, Baskil ve Arıcak gibi ilçe köylerinde yoğunlaştığı dikkati çekmektedir.

İl sınırları içinde görülen heyelanların daha çok Tersiyer yaşlı tortul kayaçlardan oluşan arazilerde ön plana çıktığı belirtilebilir.Harput Platosu kuzeyindeki Kurtdere vadisi, Yarımca ile Kovancılar ovaları arasındaki eşik saha, Asker Dağının kuzey ve güney yamaçları ve eski Palu'nun bulunduğu sahalarda bu özelliğe sahip heyelan alanlarına rastlanmaktadır. Palu ilçesinin yer değiştirmesinde depremin yanısıra DAF zonu boyunca meydana gelen heyelanlar da etkili olmuştur. Buralarda doğal dengesini kaybetmiş olan yamaçlarda bünyesine su aldığında şişen kil ve miltaşı tabakaları ağırlığı arttırmakta, iç sürtünme açısını düşürmekte ve kütle halinde akmalar meydana gelmektedir.

Kömürhan Boğazı'nın Elazığ ili arazileri içinde kalan doğu yamaçlarında ise, güncel heyelanların yanısıra daha çok paleoheyelan şekilleri dikkati çekmektedir. Fırat Nehrinin bu kesimde dağlık kütle içine hızla gömülmüş olmasına bağlı olarak ortaya çıkan yüksek derecedeki eğim, yamaç duraysızlığını arttırmış, kütle halinde kayma ve akmaları doğurmuştur.

Tablo: 14 . Elazığ İlindeki  Yerleşmelerde  Görülmüş Doğal Afetlerin Dağılışı.

                                                                     Kaynak:Bayındırlık İl Müdürlüğü

 

İlçeler

Deprem

Kaya Düşmesi

Heyelen

Çığ Düşmesi

Su baskını

MERKEZ

 

 

Ulukent mh.

 

Göl

AĞIN

 

Demirçarık

Yedibağ

 

 

 

ALACAKAYA

 

 

Kayranlı

Çakmakkaya

 

 

ARICAK

 

Erbağı

Karataş

Çavuşdere

Bükardı

Ormanpınarı

Bozçavuş

Erimli

Çavuşdere

Arıcak mrk.

BASKİL

 

Hacahasan

Akuşağı

Tavşanuşağı

Bekçili

Kayabeyli

Mollabekir

Hacıhasan

Konalga

Krakaş

Kızıluşağı

Kalecik

Hacıhasan

Tavşanuşağı

Kayabeyli

Gedebükü

KARAKOÇAN

 

Çallıkaya

Hamurkesen

Sarıcan

Alayağmur

Sarıhan Alabal

Sarıbacak

Yücekonak

Çallıkaya

Çelebi

Sarıçam

Hamurkesen

Çelebi

Kızılpınar

Kulundere

Sarıcan

Bahçecik

KEBAN

 

 

Göldere

Üçpınar

 

 

KOVANCILAR

Kovancılar mrk.

Payamlı

Köprüdere

Yazıbaşı

fienova

Y,Kanatlı

A,Kanatlı

Yılbaşı

Karasungur

Y,Mirahmet

A,Mirahmet

 

Yenidam

Uyanık

Tatar

Gökçedal

Payamlı

Köprüdere

Yarımca

 

Soğanlı

MADEN

 

Koçkonağı

Çalkaya

Süleymanlı

Akboğa

Naldöken

Koçkonağı

Eğrikovak

Maden mrk.

PALU

Palu Mrk,

Gümüşkaynak

Seydili

Üçdeğirmenler

Yeşilbayır

Umutkaya

Hamzabey

Gökdere

B,Çaltı

Atik

Gemtepe

Güllüce

Karataş

K,Akbulut

Karasalkım

Yarımtepe

Beyhani

Güllüce

Burgudere

Köklüce

Bozçanrak

Çırap

Akyürek

Ardıçlar

Beyhani

Köklüce

Akbulut

SİVRİCE

 

Glindere

Kasaplar

Dikmen

Kayabağları

Kasaplar

Gelindere

Kılıçkaya

Kösebayır

Ramik

Yedikardeş

A,Çanakçı

Gelindere

Dikmen

Üçler

 

 

 

5. GENEL DEĞERLENDİRME, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE STRATEJİ

 

Elazığ ili arazisinin topoğrafya, özellikle eğim, bakı ve yükseklik koşulları, jeolojik yapıyı meydana getiren malzemelerin fiziksel ve kimyasal durumları, toprak ve bitki örtüsü özellikleri, kısacası doğal ortam şartları veya ekolojik faktörler göz önünde bulundurularak aşağıda belirtilen değerlerdirmeler yapılmış, çözüm önerilerinde bulunulmuş ve stratejik plan ortaya konulmuştur:

- Elazığ ili bulunduğu coğrafi konuma da bağlı olarak doğal ortam özellikleri bakımından bazı avantaj ve dezavantajlar sunmaktadır. Avantajlı durumunun başında içinde bulunduğu bölge şartlarına göre ortalama yükseltisinin fazla yüksek olmaması (1300-1400 m.), engebeli ve yüksek sahalara göre alçak ve düzlük alanların da önemli bir alan kaplaması gelir. Bu özelliklerin yanısıra, bölgenin güneybatısnda bulunması nedeniyle elverişli iklim koşullarına sahiptir. Örneğin bölge koşullarına göre kışlar daha sıcak geçmekte, don olaylı günler sayısı , kar yağışlı gün sayısı ile karın yerde kalma süresi daha düşük bir değer göstermektedir.  İlin doğal ortam özellikleri bakımından gösterdiği olumlu koşullardan bir diğeri ise, zengin maden ve su kaynaklarına sahip olmasıdır.Bütün bu özellikler beraberinde zengin bir tarımsal alan potansiyelini doğurmuştur. Elazığ bölge içinde çok çeşitli tarımsal ürünlerin yetiştirildiği illerin başında gelmektedir.

İlin dezanvantajları ise ülke geneli ile bir paralellik göstermektedir. Bunların başında yanlış arazi kullanımı ve yer yer yüksek eğim koşulları ile doğal bitki örtüsünün (ormanın) tahrip edilmiş olmasına bağlı olarak ortaya çıkmış olan erozyon gelmektedir. Yarı kurak bir iklimin görülmesi, yaklaşık dört aylık kurak bir devrenin bulunması tarımsal açıdan sulamayı gerekli kılmanın yanısıra erozyona da yönelik ağaçlandırma çalışmalarını güçleştirmektedir.

  Bu olumsuzluklar nedeniyle Elazığ ili ülkemizde arazinin doğal dengesinin bozulduğu, buna bağlı olarak da şiddetli erozyon olaylarının hüküm sürdüğü illerimizin başında gelmektedir. İl sahasının % 90'lara varan kesimi orman ekosistemi kapsamına girmesine karşılık asırlarca süren tahrip faktörleri, ve bu arada VIII. sınıfa dahil eğimli arazilerin yer yer tarıma açılması, ormanlarda hayvan otlatılması, kısacası yanlış arazı kullanımı doğal ortam dengesinin hızla bozulmasına yol açmış ve şiddetli olarak süren erozyon olaylarını gündeme getirmiştir. İl arazisinin yaklaşık % 65'lik kesiminde şiddetli ve çok şiddetli erozyon görülmektedir (Tablo:15  , Grafik:14 ).

                    Tablo :15 . Elazığ İlinde Erozyon Sınıfları

                           (KHGM etüd sonuçlarına göre)          

EROZYON SINIFI

TOPLAM ALAN (Hektar)

ORAN (%)

Erozyon yok

61.845

6.75

Hafif erozyon

69.058

7.54

Orta erozyon

185.037

20.21

fiiddetli erozyon

418.384

45.71

Çok şiddetli erozyon

170.513

18.63

Çıplak kayalık

7.969

0.87

Birikim alanı

2.329

0.25

Toplam

915.135

100

                                                                                       




- Dolayısiyle erozyonla mücadele ve  % 12.7'lerde olan orman alanlarını arttırmak, hiç olmazsa Türkiye ortalamasını yakalamak için il çapında toprak muhafaza çalışmaları ve ağaçlandırmaya önem verilmelidir. 1991 yılına kadar olan dönemde 13 831hektar ağaçlandırma, 14 189 hektar erozyon kontrolü, 375 hektar mera ıslahı olmak üzere toplam 28 395 hektar alanda çalışma yapılmışken, bu tarihten sonra çeşitli kuruluşların (TÜGEM, KHGM, OR-KÖYGM ve OGM) enterasyonlarıyla gerçekleştirilen  Dünya Bankası kredili Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi (DAP) kapsamındaki Mikro Havza projelerinin de 1993 yılından itibaren devreye girmesiyle  son 7 yılda aynı çalışmalar 2658, 5263, 3788 ve 11 261 hektar olarak gerçekleştirilmiştir. Bu proje salt ağaçlandırmadan çok, köylünün isteği doğrultusunda , köylünün ihtiyaçlarına da yönelik katılımcı bir proje olduğu için büyük başarı kazanmıştır.Bu çalışmalar önce 8 havzada yürütülmüş, sonra havza sayısı 11'e çıkarılmıştır. Bu havzalar Zeryandere, Baltalıkdere, Bekirdere-Bakidere, Piran-Temte, Baskil, Düğüntepe, Sazlıkdere, fiahsuvar, Tadım-Ballıca, Kurtdere ve Hedi-Kuruçay havzalarından oluşmaktadır (Harita: ). Bu havzaların toplam alanı ..... hektarı bulmakta olup, proje kapsamında..... adet ağacın dikimi gerçekleştirilmiştir. DAP çerçevesinde Elazığ Ağaçlandırma Başmühendisliğince yılda ortalama 2500 hektar alanda toprak muhafaza ağaçlandırması faaliyeti yürütülmektedir. Dolayısiyle, 18 mikro havzaya tamamlanarak 1999 yılında bu projenin sonuçlandırılmasından sonra da aynı tempo sürdürülerek, fakat AGM'nin çabalarıyla bu tür projelere devam edilmeli ve yeni mikro havzalar seçilerek çalışmalar yürütülmelidir. .

- İl sahasında ilk ağaçlandırma çalışmalarına Karga Dağı ve Baskil çevresinde başlanmış ve buralar günümüzde doğal orman görünümüne kavuşmuştur. Bu sahalarda 7-8 metreyi bulan sedir,karaçam ve sarıçam ağaçlarından oluşan kapalı bir orman alanı ortaya çıkmıştır.Bugün bu sahalarda ağaç altına düşen tohumlardan doğal gençleşme meydana gelebilmektedir Aslında yörenin klimaks türleri olmayan bu üç ağaç türünün sahaya uyum sağlamış olması oldukça önemlidir. Bu nedenle mevcut orman sahaları ile yapılacak yeni ağaçlandırma alanlarında meşe rehabilitasyonu ve plantasyonunun yanısıra bu üç ağaç türünün dikimine de önem verilmelidir.

- Yörenin iklim değerleri  step sınırına oldukça yakın bir durumdadır. Bu durum yapılacak ağaçlandırma çalışmalarının başarıya ulaşması şansını zorlamaktadır. Bu nedenle mevcut ağaçlandırma sahalarının genelinde olduğu gibi yeni seçilecek ağaçlandırma alanlarının da, il sınırları içinde % 50'den fazla bir alan kaplayan VII. sınıf arazilerde bakı şartları elverişli olduğu için dağların kuzeye bakan yamaçlarında olmasına çalışılmalıdır.  Diğer taraftan yörenin yarıkurak iklim şartlarına uyum sağlayan ve çok hızlı bir gelişim gösteren akasya ve aylantus türü ağaçlara ağaçlandırma çalışmalarında öncelik verilmelidir.

- Yöredeki kuru orman alanlarında meşe ve ardıç ağaçları içinde ahlat, alıç,yabani kiraz,  menegiç gibi yabani meyva ağaçları, özellikle de badem ve cevizin ayrı bir önemi vardır. Yetişme şartlarının uygun olması nedeniyle badem ağacına il sahası içinde birçok yerde rastlanmakta ve yöre insanı bu ağaçtan faydalanmaktadır. Bu nedenle, Elazığ şehrinin doğu bölümünde (Harput ve Karşıyaka mh.) olduğu gibi, normal ağaçlandırma alanlarının yanısıra, yeni oluşturulacak yeşil kuşak projeleri ve hatıra ormanı  çalışmalarında köylünün de sahipleneceği ve ekonomik gelir elde edeceği badem ağacı dikimine öncelik verilmelidir. Bu amaçla Elazığ AGM başmühendisliği tarafından yılda 10.000 ceviz fidanı ile 3000 kg. olan badem tohumu üretimi arttırılmalı ve il alanı genelinde bu ağaçlarn dikim faaliyetlerine gidilmelidir Ayrıca Tarım ve Orman Müdürlükleri bünyesinde Bademcilik Araştırma ve Geliştirme Enstitüleri kurulmalı ve Badem Ekim Projeleri hazırlanmalıdır.Özellikle badem ağacının dikimiyle hem yeşil alan (orman sahası) kazanılacak hem de yöre insanına gelir, dolayısıyle il ekonomisine girdi sağlanacaktır. Ayrıca, üretilecek badem, ilin meşhur olan  badem şekeri üretimini de arttıracak ve böylece ihraç etme imkanı  doğacaktır.

-Badem gibi, yörede ekonomik öneme sahip yaygın olan ağaç türlerinden bir diğeri sumak ve cehri'dir.Geçmişte yörede oldukça önemli bir değere sahip olan ve ihraç edilen bu iki ağaç türü günümüzde oldukça azalmıştır. Dolayısıyle tekrar eski ekonomik önemine kavuşmak amacıyla bu iki ağaç türü için özel bahçeler oluşturulmalıdır.

Erozyonu önlemek ve yöre insanına gelir sağlamak sadece bilinen ağaç cinsleriyle yeni orman alanları oluşturmakla sınırlı kalmamalıdır. İnsanoğlu günümüzde çevreye, özellikle de ormana verdiği zarara karşılık, teknolojiden ve yeni imkanlardan faydalanarak çok güzel bahçeler oluşturmakta, böylece erozyonu önlediği ğibi yeşil görünümlü sahaların ortaya çıkmasına da katkıda bulunmaktadır. Hatta denilebilir ki her yıl devlet eli dışında, yöre halkı tarafından bahçe oluşturma şeklinde gerçekleştirilen erozyon önleme ve yeşil alan oluşturma çabaları daha fazla önem taşır hale gelmiştir. Elazığ yöresinde de durum aynıdır. Bu çabalar esnasında karşılaşılan ve bizim de arazi gözlemleri esenasında tanık olduğumuz en önemli sorun, sulamanın yanısıra elektrifikasyondur. Yöre halkı bu çabası esnasında su temin etmekten çok, mevcut suyu (özellikle yeraltı suyu) çıkarmak için yeterli olmayan bir elektrik şebekesi ve trafo sorunuyla karşılaşmaktadır. Arazi gözlemleri esnasında bu konuyla ilişkili olarak Baskil ilçesi Karakaya Baraj Gölü sahillerinde karşılaştığımız bir diğer problemi de burada belirtmek gerekir.1995 yılında Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü tarafından yapımı bitirilen Kuşsarayı Sulama Projesi, yöre halkınca belirtildiğine göre trafo yetersizliği nedeniyle devreye sokulamamaktadır. Bu proje devreye girmediği halde yöre insanı  çeşitli şekillerde su temin ederek çok güzel kayısı bahçeleri oluşturmuşlar ve bazı yerler adeta kayısı ormanına dönüşmüştür. İşte bu faaliyetlere de destek olmak amacıyla  TEDAfi yetkililerince gerekli çabalar gösterilmeli ve büyük paralar harcanarak gerçekleştirilmiş olan belirtilen sulama projesi  bir an evvel faaliyete geçirilmelidir.

 Elazığ ili doğal su kaynakları açısından yeterli olmasına karşılık, Keban ve Karakaya baraj göllerinin oluşmasıyla zengin bir su potansiyeline kavuşmuştur. D.S.İ Bölge Müdürlüğünün yaptığı çalışmalara göre başta bu iki gölden olmak üzere çeşitli yan dereler ve yeraltı suyundan faydalanarak 86.872 hektar arazinin sulanması mümkündür. Bugün mevcut sulama projeleri ile 25.213 hektar alanda sulu tarım yapılabilmektedir. Bu nedenle doğal potansiyelin ancak % 29'na karşılık gelen bu oranın yükseltilebilmesi için çeşitli çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu amaçla , yukarıda da belirtildiği gibi, öncelikle 400 metredeki yüksek bir rakıma pompajla su verilmesi gibi oldukça masraflı ve maliyeti yüksek, fakat 29.144 hektar alanı sulayabilecek bir proje olan ve yapımı devam eden Kuzova sulama projesinin yapımına hız verilerek bir an önce bitirilmelidir. Bunun yanısıra D.S.İ. Bölge müdürlüğünce proje aşamasında olan Kanatlı (4911ha.) Hatunköy (3554 ha.) ve Baltaşı (4367 ha.) projeleri ile, planlama safhasındaki Sedeftepe (1285 ha.) Ağın (1134 ha.) vd. gibi projelerin faaliyete geçirilmesi için gerekli girişimlerde bulunulmalı ve çalışmalar başlatılmalıdır.

- İl sınırları içindeki erozyon sorunu, önemli oranda birikme (Rusubat) problemini de gündeme getirmiştir. Bu nedenle D.S.İ ve Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerince değişik alanlarda çeşitli taşkın koruma ve rusubat önleme çalışmaları yapılmış olmasına karşılık yeterli olmamıştır. Öncelikle inşa halindeki sel kapanları, sedler,kanallar ve kıyı koruyucu istinat duvarları gibi tesisler bitirilerek, planlanan ve kesin projesi tamamlanan tesislerin yapımına hız verilmelidir. Böylece erozyonu engelleyici yukarı havza ve yan dere ıslahı çalışmaları gerçekleştirilmiş olacaktır.

-İl sahasında tarıma elverişli alanlar önemli bir potansiyel (264 180 ha.) oluşturmaktadır  Bu alanlar içinde  I., II., ve III. sınıf araziler % 19 gibi önemli bir paya sahiptir. (fiekil   ) Buralarda turunçgil, zeytin gibi bazı özel sıcaklık isteği olan Akdeniz bitkileri dışında birçok  kültür bitkisi yetiştirilmekte ve yetiştirilmesi için uygun bir ortam bulunmaktadır Bu özelliğe sahip tarım arazilerinin sulanmasında  önemli bir aşama kaydedildiğini ve sulu tarıma geçiş safhasının her geçen gün daha fazla yaşandığını görmekteyiz. Keban ve Karakaya Baraj gölleri il topraklarının önemli bir bölümünün elden çıkmasına yol açmasına karşılık bu göllerden pompajla su temin etmek ve göllerin çevre sahalardaki taban suyunu yükseltmek gibi önemli avantajlar sağladığını da belirtmek gerekir. Nitekim Uluovada daha önce mevcut olan artezyen sistemi dışındaki yeni sulama sistemi ile Kovancılar Ovası Pompaj Sulaması  bu yolla oluşturulmuştur. Faaliyete geçme safhasına gelmiş olan Kuşsarayı ve yapımı devam eden Kuzova I. Safha sulamaları da bu şekilde devreye sokulacaktır. Bu büyük sulama projelerinin yanısıra, baraj gölleri çevresinde yaşayan halkın kendi imkanlarıyla baraj göllerinden gerçekleştirdikleri küçük çaplı sulama faaliyetleri de gözardı edilmemelidir. Dolayısıyle, bu baraj göllerinin yöreye sağladığı yeni imkanların dışında özellikle sulu tarıma geçmeyi kolaylaştırdığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte, mevcut bu su potansiyelinden daha fazla yararlanma  yolları aranmalı ve plan-proje safhasında olan projelere öncelik verilmelidir.

 

- İl sınırları içindeki meraların toplam alanı konusunda kesin veya tatmin edici bir istatistiki bilgi yoktur. Toprak Kaynağı Envanter Raporlarına göre il sınırları içindeki mera - çayır alanlarının toplam miktarı 450.580 hektar olup, il toplam arazisinin % 50'sine karşılık gelmektedir. Fakat birçok köyde kadastro çalışmalarına gidilmemiş olması, tahsis ve tescil işlemlerinde eksikliklerin de bulunması nedeniyle bu oranın doğruluğu veya buraların  gerçek mera alanlarına karşılık gelip gelmediği konusu tartışmalıdır. Nitekim Tarım İl Müdürlüğü kaynaklarına göre il sınırları içindeki gerçek anlamda kullanılan meraların miktarı 154.042 ha., oranı ise % 16.8'dir.  Diğer taraftan, Elazığ'daki meraların yaygın olarak kullanılan mera sınıflamasına göre ise orta ve zayıf mera kategorisinde yer aldıklarını belirtmek gerekir. Dolayısıyle, öncelikle kadastro çalışmalarının sonuçlandırılarak gerçek mera varlığının kesin olarak ortaya konulması, daha sonra da meralarda iyileştirme çalışmalarına gidilmesi gerekmektedir. Bu amaçla il sınırları içinde, mera ıslahı ve yönetimine ait çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarca halen uygulanmakta olan Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi ile Çayır Mera ve Yem Bitkilerini Geliştirme projesi gibi faaliyetler ileriki yıllarda da sürdürülmelidir.Çünkü sözkonusu projeler çok kapsamlı olup, ağaçlandırma ve erozyon kontrol faaliyetlerinin yanısıra mera ıslahı çalışmaları da içine almaktadır.Nitekim 1991 yılı sonuna kadar sadece 375 hektar mera ıslahı yapılmışken sözkonusu projenin uygulamaya konduğu 6 yıllık süre içinde aynı amaçla yapılmış çalışmalar 4165 hektarı geçmektedir.

 

- İlin güney, doğu ve batı kesimleri dağ kuşağı içinde yer alığından, başka bir ifadeyle eğimli ve engebeli olduğundan genel olarak VII. sınıf arazi kapsamına girmektedir. Bu sınıfa giren araziler il alanının yarıdan fazlasını (% 55) meydana getirmektedir. Buralar potansiyel bakımından orman alanı olarak değerlendirmeye uygundur. Dolayısıyla bu alanlarda hayvan otlatma sınırlı alanlarda yapılmalı veya orman üst sınırına kaydırılmalıdır.

 Uluova'da endüstri bitkileri ve çilek, Behrimaz Ovasında fasulye, Harput platosunun kuzey yamaçlarında kiraz ve ayva, Gezin çevresinde çilek gibi yörede yaygın olarak ekimi-dikimi yapılmakta olan tarımsal ürünlerin Tarım İl Müdürlüğünün desteği ve köylülerin de  katılımı ile üretimlerinin veya verimliliklerinin arttırılması ve bu tarım ürünlerinin yaygınlaştırılması için çabalar gösterilmelidir .

-


BİBLİYOGRAFYA

 

AKKAN,E., 1972, Elazığ ve Keban Barajı  Çevresinde Coğrafya Araştırmaları:  Coğrafya Araş.Derg.Sayı: 5-6, s.175-214, Ankara.

AKSOY,E.,1993; Elazığ Batı ve Güneyinin Genel Jeolojik Özellikleri; Doğa Türk Yerbilimleri Dergisi, Sayı 2, sf.113-123.

BİNGÖL,A.F.,1993, Elazığ Yöresinde Doğu Torosların Tektono-Stratigrafik Özellikleri; Hacettepe Üniv. Yerbilimlerinin 25. Yılı Sempozyumu 15-18 Kasım 1993. Tebliğler Kitabı. Baskıda.

BİRİCİK,A.S.1993, Hazar (Gölcük) Depresyonu (Elazığ); Türk Coğr. Derg. Sayı 28, İstanbul.

ÇETİNDAĞ,B.,1985, Palu-Kovancılar (Elazığ) Dolayının Hidrojeolojik İncelemesi; Yüksek lisans tezi, F.Ü.Fen Bil.Enst. 117 sf. yayınlanmamış. 

ERCAN,T. ve ASUTAY,H.J. 1993; Malatya-Elazığ-Tunceli-Bingöl-Diyarbakır Dolaylarındaki Neojen-Kuvaterner Yaşlı Volkanitlerin Petrolojisi; A.Suat Erk.Jeol.Simp.A.Ü.Fen Fak. Jeoloji Böl., Tebliğler, sf.291-302.

ERDEM,E., 1987, Elazığ-Kartaldere-Gölardı Köyleri Arasındaki  Magmatitlerin Petrorafik İncelemesi: Yüksek lisans tezi, F.Ü. Fen Bil.Enst. 71 sf. yayınlanmamış. 

EROL, O., ALKAN, E., ELİBÜYÜK, M. ve DOĞU, A.F., 1987, Aşağı Fırat Bölgesi'nde Bugünkü ve Kuvaterner'deki Doğal Çevre Koşulları: ODTÜ. Aşağı  Fırat Projesi, 1978-1979 Çalışmaları. Aşağı Fırat Projesi Yayınları.Seri I,No.3 Ankara.

EVREN, E. 1986, Mastar Dağı ve Kaz Dağı Üzerinde Bitki Florası  F.Ü. Fen. Bil. Enst.(Basılmamış Doktora Tezi) ELAZIĞ.

GÜNEK,H. 1990, Uluova'nın Uygulamalı Hidrografyası (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) F.Ü. Sos. Bil. Enst. Elazığ.

HERECE, E. VE AKAY,E., 1992, Karlıova-Çelikhan arasında Doğu Anadolu Fayı; Türkiye 9. Petrol Kongresi. s. 361-372. Ankara.

İNCEÖZ,M.,1994; Harput (Elazığ) Yakın Kuzeyi ve Doğusunun Jeolojik Özellikleri: F.Ü. Fen Bilimleri Enst.Jeoloji Müh.Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 112 sf. Elazığ.

 

KEREY,İ.E. ve TÜRKMEN, İ., 1991; Palu Formasyonunun (Pliyosen-Kuvaterner) Sedimantolojik Özellikleri, Elazığ Doğusu; TJK Bült.Cilt 34, sf.21-26.

ÖZDEMİR, M.A. ve TONBUL,S.,1997, Güneydoğu Toros Dağları İçinde Gelişen Yüksek Dağiçi Ovalarına Örnek:Gözeli ve Kavak Ovaları; Yayında.

ÖZDEMİR,  M.A., 1995,  Hazar Gölü  (Elazığ) Havzasının Jeomorfolojisi  ve Gölün Oluşumu ; Hazar Gölü ve Çevresi  Sempozyumu. 20 Mayıs 1995 Sivrice-Elazığ.

ÖZDEMİR, M.A.,1989, Kovancılar Ovası ve Yakın Çevresinin Genel ve Uygulamalı   Jeomorfolojisi: F.Ü. Sos.Bil.Enst. Yüksek Lisans Tezi. Yayınlanmamış,136 s

PERİNÇEK, D.1979,"Palu-Karabegan-Elazığ-Sivrice-Malatya Alanının Jeolojisi ve Petrol İmkanları" T.P.A.O. Raporu No:1363,ANKARA.

SAYHAN,S.,1992, Hazar Depresyonu; Atatürk Üniversitesi Fen-Ed.Fak. Edebiyat Bil. Araş. Derg. Sayı:20 Erzurum.

SERGÜN,Ü.,1975; Beşeri Coğrafya Açısından Bir Araştırma, Uluova; İ.Ü.Coğr.Enst.Yay.No:82

SUNGURLU,O., PERİNÇEK,D., KURT,G., TUNA,E., DÜLGER,S.,ÇELİKDEMİR, E  VE NAZ, H., 1985, Elazığ-Hazar alanının jeolojisi.  Pet.İşl.Gn.Md. Derg. S.29. s.85-135.

TATAR, Y., 1987, Elazığ Bölgesinin Genel Tektonik Yapıları ve Landsat Fotoğrafları Üzerine Yapılan Bazı Gözlemler:  Yerbilimleri, S.14, s.295-308.

TONBUL, S., 1985, Kuzova-Hasandağı ve Çevresinin (Elazığ Batısı) Fiziki Coğrafyası. F.Ü. Sos.Bil.Enst. Doktora Tezi. Yayınlanmamış, Elazığ.

TONBUL, S., 1987, Elazığ  batısının genel jeomorfolojik özellikleri ve gelişimi:  Jeomorfoloji Derg. S.15, s. 37-52.

TONBUL, S., ve ÖZDEMİR, M.A., 1994,  Doğu Anadolu Fayının  (DAF)Tektonik Özelliklerinin Palu Civarında (Elazığ Doğusu)Jeomorfolojik Ölçütlerle Belirlenmesi  ; Fırat Üniv. Sos.Bil. Derg.Cilt 6., Sayı 1-2, s.267-279.

TONBUL, S., ve ÖZDEMİR, M.A., 1994,  Doğu Anadolu Fayının  (Palu Civarında (Elazığ Doğusu) Jeomorfolojik Birimlere Yansıması Üzerine Gözlemler: A.Ü.Türkiye Coğr.Derg.Sayı 3, s. 275-290.

 

 TONBUL,S. 1985, "Kuzova -Hasandağı Çevresinin (Elazığ Batısı) Fiziki Coğrafyası "F.Ü. Sos. Bil. Enst.(Basılmamış Doktora Tezi) ELAZIĞ

 

 TONBUL,S. 1989,"Elazığ Batısının Bitki Örtüsü"F.Ü. Sos. Bil. Derg. C.1,S.1, ELAZıĞ

 

 TONBUL,S. 1989,"Elazığ Batısının Toprak Coğrafyası "F.Ü. Sos. Bil. Derg. C.1,S.1, ELAZIĞ.

 

 TONBUL,S. 1990,"Elazığ ve Çevresinin İklim Özellikleri ve Keban Barajının Yöre İklimi Üzerine olan Etkileri F.Ü. Sempozyumu 14-15 Nisan   1986,ELAZIĞ.

 

TONBUL,S. ÖZDEMİR, M.A.1990,"Elazığ Doğusu (Kovancılar Ovası ve Palu Çevresinin) Uygulamalı Jeomorfoloji bakımından incelenmesi " F.Ü. Sos. Bil. Derg. C. 4, S. 2,ELAZIĞ.

 

TURAN,M. ve BİNGÖL, A.F.,1991; Kovancılar-Baskil  (Elazığ) Arası Bölgenin Tektono-Stratigrafik Özellikleri; Ç.Ü., Ahmet Acar Jeol. Sim., Tebliğler, s. 213-227.

TURAN,M., BİNGÖL, A.F.ve AKSOY,E., 1993;Doğu Toroslar Jeodinamik Evriminin Elazığ Civarındaki Özellikleri; H.Ü., Yerbilimlerinin 25. Yılı Sim.

TURAN,M.,1993; Elazığ yakın civarındaki bazı önemli tektonik yapılar ve bunların bölgenin jeolojik evremindeki yeri; A.Suat Erk Jeol.sim. (2-5 Eylül) bildirileri  s.193-204

TURAN,M., BİNGÖL, A.F.ve AKSOY,E., 1995; Doğu Toroslar Jeodinamik Evriminin Elazığ Civarındaki Özellikleri; Fırat.Ü.Fen ve Müh.Bil.Der. Cilt 7, Sayı 2, s.177-199

TÜRKMEN, İ., 1991; Elazığ Doğusunda Çaybağı Formasyonun (Üst Miyosen-Pliyosen ?) Stratigrafisi ve Sedimantolojisi ; TJK Bült.Cilt 34, sf.45-53.

YAZGAN,E., ASUTAY,J., POYRAZ,N.,YILDIRIM, H.,1987, Malatya Güneydoğusunun Jeolojisi  ve Doğu Torosların Jeodinamik Evrimi. M.T.A. Rapor No:297. Arşiv No:8272.

------ 1970, Uluova ve Elazığ ovaları Hidrojeolojik Etüt Raporu; En. ve Tabii Kay. Bak.DSİ.Gn.Md.Yeraltı Suları D.Yay.No: 697.

-----, 1986, 1: 100.000  ölçekli Türkiye jeoloji haritası serisi,  MTA Malatya İ-27 paftası jeoloji haritası

-----,1988, 1: 100.000  ölçekli Türkiye jeoloji haritası serisi,  MTA Malya H-27 paftası jeoloji haritası