19 Mart 2010 Cuma

Seismisity Analysis of Southeast Anatolia

 

GIS ile Güneydoğu Anadolu’nun (Türkiye) Depremsellik Analizi[1]

 

Sabri KARADOĞAN, Ahmet YILDIRIM, İbrahim ATALAY 

Özet

Türkiye, bulunduğu alan itibariyle levha hareketlerinin ve tektonizmanın aktif olduğu bir konumda bulunmaktadır. Bu nedenle geçmişte etki derecesi büyük sayısız depremler meydana gelmiş ve bundan sonra da depremlerin devam edeceği muhakkaktır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgenin depremselliğinde etkili olan en önemli faktör ülkenin güneydoğusunda gerçekleşen kıta-kıta bindirmesidir. Bu olay sonucu Türkiye’nin güneydoğusunda Bitlis-Zagros Kenet Zonu ve Doğu Anadolu Fay Zonu ile bunlara bağlı faylar tarih boyunca önemli depremler üretmiştir. Bu depremler önemli can ve mal kaybına neden olmuştur. Bu çalışmada tarihsel ve aletsel dönem depremleri GIS ortamında bir veritabanına dönüştürülmüştür. Daha sonra bölgenin tektonik, litolojik ve morfolojik altlıkları oluşturularak çakıştırılmış ve ilişkilendirilmiştir. Oluşturulan katmanlarla analize uygun tematik ve risk haritaları elde edilerek yeni bulgulara ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Güneydoğu Anadolu, Deprem,Doğu Anadolu fay Zonu, Bitlis-Zagros kenet Zonu, GIS 

 

Giriş

İncelemeye konu olan bölge, Güneydoğu Toroslar kuşağı bu dağlık uşağın Suriye sınırı arasındaki yer yer kıvrımlı ve bazalt örtülü yer yer geniş bir plato görünümündeki hafif kıvrımlı alana karşılık gelir ve kuzeyden güneye doğru alçalıcı bir özellik gösterir.

Bu çalışma yapılırken, 1. Türk Coğrafya Kongresinde belirlenen bölge sınırına bağlı kalınmamış, daha çok bölge depremselliğinde etkili olan tektonik yapılar göz önünde bulundurularak alan doğal koşullar ışığında genişletilmiştir. Çünkü bölge tektoniğinde önemli olan fay zonlarından Doğu Anadolu fay Zonu coğrafi bölge sınırını oluşturan Güneydoğu Toroslar silsilesinin kuzey kenarından geçmektedir. Bölge ve ülke tektoniğinde çok önemli bir yeri olan Güneydoğu Anadolu Bindirmesi (Bitlis-Zagros kenet Zonu) ise yine bu sıradağ kuşağının güneyini izlemektedir. Bölgedeki diğer tektonik yapılar da bu ana yapıların etkisindedir. Sözkonusu tektonik yapılar birleştirilince, adeta kendi içinde bütünsellik gösteren tektonik bir etki bölgesi ortaya çıkmaktadır. Bu tektonik aktivite alanı içinde, coğrafi bölge anlamında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin yanı sıra, Akdeniz Bölgesi içine giren Hatay ve Doğu Anadolu Bölgesi içinde olan Malatya, Elazığ, Bingöl gibi illerde etki alanı içindedir.

Bölgeye ilişkin saha ve afet bilgi sistemleri çalışmalarımız; bu coğrafyanın kendine özgü doğal ortam karakteristiklerinin olduğunu, dolayısıyla deprem gibi önemli bir doğa olayında bölgeye özgü araştırmalar yapılması gerektiğini ortaya koymuştur. Kuşkusuz deprem olayında tektonizma gibi litolojik, jeomorfolojik ve beşeri faktörler  de etkilidir. Bölgeye ait bu bileşenler katmanlar halinde GIS ortamında ilişkilendirilmiş ve risk haritaları oluşturlarak analiz edilmiştir.

Bölgenin Jeolojik-Litolojik yapısı

Türkiye’nin güneydoğusunu çeşitli jeolojik zamanlarda oluşmuş kayaçlar oluşturmaktadır. Bölgede temelde Arabistan sert kütlesi yer alır. Yüzeylenen litostratigrafik birimlerin büyük çoğunluğu Arap levhasına ait otokton birimlerinden oluşur. Bu kütle, üzerinde bulunan tortulların yer hareketleri ile fazla kıvrımlanmasını engellemiştir. Ancak bu durum, kuzeyindeki Toroslar kütlesinin oldukça kıvrımlı, şaryajlı, ekaylı bir yapı özelliği kazanmasında da etkili olmuştur. Toroslar bindirme kuşağı niteliğindedir ve allokton birimler içerir. Anadolu Levhası ile Arap Levhası arasında Orta Miyosen'den gelişen kıta-kıta çarpışmasını izleyen dönemde bölge sıkışma tektoniği rejiminin etkisi altında kalmıştır. Derik(Mardin) civarında, Çukurca dolaylarında ve Güneydoğu Toroslarda Alt Paleozoik’e ait araziler bulunur. Derik civarında Paleozoik (Kambrien-Silürien) birimler mostra verir.  Adıyaman Tut kasabası civarında da kumtaşı ve miltaşlarından oluşmuş Kambrien’e ait araziler yer alır (Atalay ve Mortan, 1997).

 Bölgenin kuzeyinde uzanan Güneydoğu Toros dağlarının merkezi kısımlarında Paleozoik’te oluşmuş metamorfiklerden bulunur. Bu masif arazi Malatya Beydağları’ndan başlayarak Van gölü doğusuna kadar devam eder(Pötürge ve Bitlis masifleri). Bu alanlarda temelde gnays, mikaşist, kuvarsit şist, kristalize kireçtaşı ve mermerlerden oluşan metamorfik kayaçlar yer alır. Bu kütleler Kaledonien ve Hersinien orojenezleri esnasında başkalaşmaya uğramışlardır(Yalçınlar 1976, Ketin, 1983).

2. zaman arazileri Güneydoğu Toros kuşağının güney etekleri boyunca bir kuşak halinde uzanır. Mesozoyik arazilerini tortullar ve volkanik kayaçlar oluşturur. Tortullar genellikle taneli(kumtaşı) ve karbonatlı(kireçtaşı) birimlerinden meydana gelmektedir. Denizaltı volkaniklerini ise Güneydoğu Toroslar eteklerinde uzanan ofiyolitler, yani yeşil karmaşıklar oluşturur. Bunlar bölgedeki krom ve bakırın ana kayacı olup Diyarbakır kuzeyindeki Ergani-Maden ve Adıyaman çevresinde çok yaygındır (Atalay ve Mortan, 1997).. Toros dağlarının kuzey ve güneyindeki havzalar ile alçak plato ve tepelik alanlar genellikle Tersiyer’de meydana gelmiştir. Bunlar; Gaziantep Platosu, Batman-Mardin arasındaki eşik, Adıyaman havzası, Diyarbakır havzası ve daha doğuda Siirt-Şırnak dolaylarındaki kalkerli arazidir. Sözü edilen alanlar, 3.zamanın ortalarında Basra körfezine kadar uzanan bir denizle kaplanmıştır. Buradaki denizel ortamda karbonatlı malzemeler çökelmiştir. Çok zengin bir canlı hayatı barındıran bu denizde biriken organik maddelerin yüksek basınç altında sıkışması sonucu zengin petrol yatakları oluşmuştur. Petrol hazneleri kıvrımlanma ile oluşan antiklinallerin içinde bulunur. Güneydoğu Anadolu’nun orta kesimlerinde, Toros dağları ile Suriye sınırı arasında Neojen(Miosen-Pliosen)’e ait killi-kireçli tortullar yaygındır  (Atalay ve Mortan, 1997).

Bölgenin orta kesiminde, Diyarbakır ile Şanlıurfa arasında ve Siirt-Batman çevresinde 3. zamanda başlayıp 4. zamanda da faaliyeti devam eden Karacadağ volkanikleri yer alır. Bölgede kuvvet dengelenmesine bağlı olarak K-G doğrultulu açılma çatlakları gelişmiş ve bu çatlaklardan manto yükselimi sonucunda Karacadağ, Kıradağ ve Ovabağ Volkanitleri yüzeylenerek tüm yaşlı birimleri örtmüştür. Bölgede yapılan çalışmalar volkanizmanın KB'den GD'ye doğru gençleştiği göstermektedir.

Şanlıurfa, Harran, Akçakale, Adıyaman, Diyarbakır ve Malatya havzaları ile Elazığ ve Bingöl vadi ve ova tabanlarında alüvyonlarla temsil edilen Kuvaterner arazileri bulunur. Yine Fırat ve Dicle nehirleri çevresinde çok geniş Kuvaterner sekileri yer alır.

 


Şekil:1. İnceleme Alanının Lokasyonu ve fiziki Haritası üzerinde tektonik hatlar

 

Bölgenin Tektonik Yapısı

Türkiye’deki diğer tektonik birlikler gibi Güneydoğu Anadolu tektonik yapılarının ve Kenar Kıvrımları Kuşağının ortaya çıkmasını sağlayan olay, Arabistan bloğu ile Anadolu levhasının çarpışmasıdır. Gerek Anatolid-Torid platformunu, gerekse Doğu Anadolu yığışım karmaşığını Afrika-Arabistan levhasından ayıran Neotetis’in güney kolu, Geç Kretase’de kapanmaya başlamış ve sadece Bitlis-Zagros kesiminde Orta Miosen’de Arabistan-Avrasya çarpışması gerçekleşmiştir. Türkiye’de neotektonik devreyi başlatan bu kapanmadır. Buna göre, Türkiye’de neotektonik devreyi Anadolu-Arabistan çarpışması başlatmıştır. Bitlis masifinin güneyinde, Arap plakasının kuzey-kuzeydoğuya(Avrasya’ya) doğru sürüklenerek Anadolu levhasının altına dalması, bölge kuzeyinde bir çarpışma alanının oluşmasına neden olmuştur. Kuzey-güney yönlü sıkışma hareketinin artmasıyla birlikte Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı oluşmuştur(Arni, 1939; Ortynsky - Tromp, 1942; Blumental, 1944; Burger, 1946; Altınlı, 1952, 1953; Bender, 1954, Ketin 1959; Ergin, 1966; Tchalenko, 1980; Erler, 1980; Şengör, 1980, Şaroğlu ve Yılmaz, 1986). Güneydoğu Anadolu Bindirmesinin yaşı Orta Miosen sonrasıdır. Bu bindirme Orta Miosen’de başlamıştır ve halen günümüzde de devam etmektedir. Bu bindirme yer yer 20 km kadar güneye ilerlemiştir.

Hem Türk-İran platosu hem de civar yerlerin yüksek-dağınık depremselliği ve Türkiye’deki Kenar Kıvrımlarının ve Zagros şelf serilerinin Pliosen’den günümüze dek devam eden kıvrımlanmaları yakınlaşmanın faal olduğunu göstermektedir.

Birbirine doğru yaklaşan Avrasya ve Arabistan’ın sıkıştıran uçları arasında kalan Doğu Anadolu kuzey-güney yönde kısalmaya devam ederken, diğer taraftan çeşitli faylar ortaya çıkmıştır(Şengör ve Yılmaz; 1983). Dolayısıyla Güneydoğu Anadolu bindirmesiyle birlikte Türkiye’nin güneydoğusunda aynı tektonik hatlara uygun ters bindirme ve Doğu Anadolu Fay Zonu gibi doğrultu atımlı faylar, ve bu yapıları dikine kesen doğrultu ve düşey atımlı faylar oluşmuştur. Adıyaman fayında olduğu gibi bazı fay hatlarının Plio-Kuvaterner, hatta Pleistosen sekilerini bile kesmeleri tektonizmanın oldukça genç ve faal olduğunu göstermektedir.

Bölgenin yapısal görünümü, yukarıda anlatılan genel tektonik gelişime uygun olarak biçimlenmiştir. Kıvrım kuşaklarının yapısal geometrisi de sözkonusu tektonizmanın kinematiğine uygunluk gösterir. Şöyle ki, bölgenin en kuzeyinde bindirme ve şaryajlı yapılar gözlenirken güneye doğru antiklinaller devrik ve antiklinal kanatları arasında ters fayların oluştuğu kıvrım yapısı kazanmışlardır. Daha güneye inildikçe kıvrımlar Jura tipi denebilecek düzenli kıvrım şekli alırlar. Daha güneyde ise geniş kanatlı kıvrımlar söz konusudur. En güneyde Suriye-arabistan düzlüklerine geçilir.

Güneydoğu Anadolu’daki önemli tektonik yapılardan biri Doğu Anadolu Fay zonu’dur. Bu fay kuşağı, hem bölge, hem de Türkiye’nin sismisitesi açısından oldukça önemlidir. Türkiye’nin Kuzey Anadolu Fayından sonra önemli fay kuşaklarından biri olan Doğu Anadolu Fayı, Karlıova’dan başlar, batıya doğru Göynük vadisini izleyerek Bingöl, Genç, Palu, Hazar gölü, Sivrice, Doğanyol, Pötürge, Çelikhan, Gölbaşı üzerinden Türkoğlu’na(Kahramanmaraş) ulaşmaktadır (Şekil, 2, İmamoğlu, 2007). Karlıova ile Türkoğlu arasındaki uzunluğu 400 km dir. Türkoğlu kavşağında üç veya dört kola ayrılır. Kuzeydeki kollar Helenik-Kıbrıs yayı ile birleşirken güneyde kalan kolu ise Ölü Deniz Fayına doğru uzanır. Doğu Anadolu Fayı, sismik olarak suskun olduğu zamanlarda, birleşik fayı olan Kuzey Anadolu Fayı tarafından kuzeydoğu ucunun ötelenmesiyle, Karlıova birleşim noktasının güneybatısında birkaç küçük kol gelişmiştir. Güneydoğuda yeralan kol, kuzeybatıda olana göre daha gençtir(Tirifonov 1995). Diğer taraftan Doğu Anadolu fayı, Karlıova birleşim noktasının kuzeydoğusundan Ermenistan’a doğru uzanır. Doğu Anadolu fayının Karlıova’dan güneybatı doğru olan ana kısımın uzunluğu 400 km olup, bu ana kısımdaki kayma hızı yıllık 5 mm civarındadır.

1900-1995 yılları arasında Doğu Anadolu Fayı üzerinde yıkıcı ve yüzey kırığı oluşturmuş toplam 10 deprem(Ms= 5.5) meydana gelmiştir. Bu depremlerin dışmerkez dağılımları, segmentlerin sınırlarında yoğunlaşma eğilimleri göstermiştir. . Tarihsel kayıtlar, Doğu Anadolu Fayının 1900-1995 yılları arasındaki dönemde olduğu gibi 1900’den önceki yüzyıl içerisinde de oldukça sakin bir sismik etkinlik göstermiştir. Dolayısıyla, bu fayda, önümüzdeki yüzyıl içerisinde Kuzey Anadolu Fayına benzer bir deprem serisine yol açması oldukça muhtemeldir. Bu fayda en azından 200 yıldır bir enerji birikimi olmaktadır. Bu açıdan sismik olarak oldukça yüksek bir potansiyel tehlike taşımaktadır. 

Bölgedeki diğer önemli bir tektonik yapı olan Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı Güneydoğu Torosların güney eteklerini izlemekte ve yaklaşık D-B doğrultusunda uzanmaktadır. Sincik, Çüngüş, Ergani, Lice, Kulp, Kozluk ve Pervari’den geçerek İran’da Zağros Bindirmesi ile devam etmektedir. 6 Eylül 1975 Lice depremine kadar sakin görünen kuşağın bu depremle birlikte tarihi ve aletsel dönemde zaman zaman aktif olduğu ortaya çıkmıştır(Eyidoğan,1983). Bitlis Bindirme Kuşağı üzerinde meydana gelen depremler sığ odaklıdır.


Şekil:2. Güneydoğu Anadolu’nun tektonik yapıları ve genelleştirilmiş jeoloji haritası

 

Bölge ve yakın çevresinde meydana gelmiş bazı önemli depremler

Bölgede yakın geçmişte olduğu gibi tarih ve tarih öncesi dönemlerde de yıkıcı depremlerin meydana gelmiş ve yerleşmeleri etkilemiştir (Tablo,1). Doğrudan deprem etkisiyle olduğu belirtilmemesine rağmen birçok arkeolojik kazı raporunda yerleşme ünitesindeki yıkım ve tahribattan söz edilmektedir.  Ziyaret Tepe (Matney ve diğ. 2004), Gire Cano (Schachner, 2002), Kavuşan Höyük (Özfırat 2006) ve Salât Tepe’de (Esentürk ve diğ, 2007) rastlanan yıkımlar bunlar arasında sayılabilir.

Antik devirlerde, eski çağlarda, Bizans döneminde birçok depremle karşılaşmış, ayrıca coğrafi bağlantısı dolayısıyla Filistin ve Kuzey-Suriye'deki deprem merkezlerinden de etkilenmiştir. Örneğin 508 yılında meydana gelen depremde EI-Cezire ve Suriye'den başka, Anadolu'nun özellikle doğu ve güneydoğu'sunda çok etkili olmuş ve çok büyük can ve mal kaybını doğurmuştur. Bölgede bulunan "Urfa, Harran, Samsat ve diğer bazı şehirlerin önemli bir kısmı harap olmuş, pek çok kişi enkaz altında kalarak yaşamını yitirmiştir. Bütün Maraş şehri adeta yok olmuştur (Arık1992). Yine I. Jüstinyen zamanında Antakya'da gerçekleşen depremde, tarihçilere göre 200.000 kişi ölmüştür.

Osmanlı döneminde Antakya'da meydana gelen çok sayıda deprem arasında 1615, 1789, 1822 ve  1872 yıllarındaki depremler en önemli olanlarıdır. 1789'da gerçekleşen depremde Elazığ ve Tunceli çevresinde büyük yıkımlar yaşanmış ve 51.000 kişi hayatını kaybetmiştir.

1900 yılından günümüze aletsel kayıt döneminde bölgede, çoğunluğu Doğu Anadolu Fay Kuşağına bağlı büyüklüğü M>6.0, I0=VII olan önemli depremler olmuştur (Tablo,2;Şekil,3). Ancak aletsel dönemde Kuzey Anadolu Fayının, Doğu Anadolu Fayına göre daha etkin olduğu görülmektedir (Ambraseys,1971). Bölge ve yakın çevresinde aletsel dönemde meydana gelen bazı büyük depremler çizelgede verilmiştir.


Tablo 1. Aletsel döneme kadar Güneydoğu Anadolu ve çevresinde meydana gelen depremler

 

Yıl

Enlem

Boylam

Yer

Açıklamalar

Şiddet

M.S

1895

38

38

Malatya, Akçadağ

38.E, I0=V, M=4.3

6

M.S

1892

39

43

Malazgirt

1891,I=VI, m=5.5

7

M.S

1890

38

38

Malatya Yöresi

6

M.S

1889

39

40

Palu Yöresi,Elazığ

38.89N(8),40.5E,39.3N,41.E, I=V, M=4.3

6

M.S

1884

38

43

Pervari

1884, 38.4N,42.1E, I=VI, M=6.1

8

M.S

1881

39

43

Van, Bitlis, Muş

I=x,M=7.3,Van da 400 ev yıkıldı.

9

M.S

1875

39

41

Karlıova-Bingöl,Palu-Elazığ

M=6.1

8

M.S

1874

 

 

Diyarbakır,Keban-Malatya

Nisan-Mayıs 1874,?.04.1974,I=VI

7

M.S

1874

38

40

Maden-Elazığ,Diyabakır

38.8N,38.8E,M=6.1

8

M.S

1874

38

40

Maden-Elazığ,Diyarbakır

 

0

M.S

1874

39

39

Harput-Elazığ,Diyarbakır

8

M.S

1871

39

43

Van Yöresi

25.03.1871, 05-25.03.1871,M=5.5

7

M.S

1869

38

42

Bitlis ve yöresi

6

M.S

1866

38

39

Hazar Gölü Güneyi-Elazığ

22.07.1867, 38.7N, 39.2E, M=5.5

8

M.S

1859

40

41

Erzurum ve Geniş Yöresi

I0=VIII, Toplam 15000 ölü,

9

M.S

1859

40

42

Pasinler-Erzurum

10:00,500 ölü

8

M.S

1784

40

40

Erzincan,Pülümür,Erzurum

19.7.1783,,I=VI,19.7.1783 veya 1784,19.7.1784,1784, 38.73N, 41.5E, 39.4N, 5000 ölü,Fay L=19 km.

8

M.S

1715

39

44

Van ve Erciş yöresi

8

M.S

1704

39

43

Van

 

7

M.S

1701

 

 

Van ve yöresi

 

7

M.S

1701

39

43

Van

 

5

M.S

1701

39

43

Van ve yöresi

r5=300 km.,43,65 E

8

M.S

1666

 

 

Halep,Musul,Doğu Anadolu

9

M.S

1648

38

44

Hoşap'ın yakın batısı-Van

8

M.S

1647

39

44

Van, Tebriz, Muş, Bitlis

02.04.1648,1646,1646 veya 1648,38.47N,39.7N,43.3E,43.0E,I=VI,M=3.8,h=10km

9

M.S

1584

40

40

Erzincan,Erzurum

I0=VIII,  15.000 ölü

9

M.S

1582

38

42

Bitlis ve Geniş Yöresi

I0=VII, 38.73N, 41.5E

8

M.S

1458

40

40

Erzincan,Erzurum

1457,1463,32.000 ölü

10

M.S

1456

40

40

Erzincan

1453,484 No.lu depremle idantik olabilir

8

M.S

1441

38

42

Van,Bitlis,Muş

I=X,30.000 ölü,Nemrut Dağı'nın volkanik etkinliğiyle birlikte

8

M.S

1439

 

 

Van,Bitlis,Muş

Nemrut Dağı'nın volkanik etkinliğiyle birlikte deprem

6

M.S

1363

39

42

Muş ve yöresi

I=VII,Pekçok ölü

8

M.S

1276

39

43

Ahlat,Erciş,Van

I=VII,r5=200km.

8

M.S

1268

37

36

Kozan,Ceyhan ve yöresi

1261,60.000 ölü,r5=400km.

9

M.S

1268

40

40

Erzincan,Erzurum

15.000 ölü

9

M.S

1254

40

39

Refahiye-Erzincan,Sivas

1251,11.10.1254,1255,16.000 ölü

8

M.S

1245

39

43

Ahlat,Van,Bitlis,Muş

I=VI

7

M.S

1114

38

37

Maraş,Urfa,Harran

1115 ,38.9 E

8

M.S

1110

39

44

Van

I=IX,1111

8

M.S

1003

37

39

Urfa ve yöresi

I=VI

8

M.S

995

39

40

Palu,Sivrice

39.3 N,40.7 E

6

M.S

894

 

 

Kuzey Suriye,Doğu Anadolu

 

2,4

M.S

802

 

 

Fırat Havzası, Mezopotamya

 

9

M.S

771

 

 

Fırat Havzası

 

16

M.S

718

37

39

Urfa

I0=VI

8

Kaynak:Soysal ve diğ. 1983



Tablo 2. Aletsel dönemde Güneydoğu Anadolu ve çevresinde meydana gelen depremler

TARİH

SAAT

YER

ŞİDDET

Mag (Ms)

Can Kaybı

Hasarlı Bina

29.04.1903

01:46

Malazgirt  (MUŞ)

IX

6.7

600

450

13.09.1924

16:34

Horasan  (ERZURUM)

IX

6.8

60

380

18.05.1929

08:37

Suşehri  (SİVAS)

VIII

6.1

64

1357

07.05.1930

00:34

TÜRK –İRAN SINIRI

X

7.2

2514

-

27.12.1939

01:57

ERZİNCAN

X-XI

7.9

32968

116720

10.09.1941

23:53

Erciş   (VAN)

VIII

5.9

192

600

12.11.1941

12:04

ERZİNCAN

VIII

5.9

15

-

20.03.1945

09:58

Ceyhan-Misis(ADANA)

VIII

6.0

13

2500

31.05.1946

05:12

Varto-Hınıs (MUŞ)

VIII

5.9

839

3000

17.08.1949

20:44

Karlıova (BİNGÖL)

IX

6.7

450

3500

08.04.1951

23:38

İskenderun (ANTAKYA)

VIII

5.8

6

13

03.01.1952

08:03

Hasankale (ERZURUM)

VIII

5.8

41

701

22.10.1952

19:00

Ceyhan - Misis (ADANA)

VIII

5.6

10

617

14.06.1964

15:15

MALATYA

VIII

6.0

8

847

07.03.1966

03:16

Varto (MUŞ)

VIII

5.6

14

1100

19.08.1966

14:22

Varto (MUŞ)

IX

6.9

2396

20007

26.07.1967

20:53

Pülümür (TUNCELİ)

VIII

5.9

97

1282

22.05.1971

18:43

BİNGÖL

VIII

6.8

878

9111

06.09.1975

12:20

Lice (DİYARBAKIR)

VIII

6.6

2385

8149

24.11.1976

14:22

Muradiye (VAN)

IX

7.5

3840

9232

30.10.1983

07:12

ERZURUM - KARS

VIII

6.9

1155

3241

18.09.1984

15:26

Balkaya (ERZURUM)

VIII

6.4

3

570

05.05.1986

06:35

Doğanşehir (MALATYA)

VIII

5.9

7

824

06.06.1986

13:39

Doğanşehir (MALATYA)

VIII

5.6

1

1174

13.03.1992

19:08

ERZİNCAN

VIII

6.8

653

8057

15.03.1992

18:16

Pülümür (TUNCELİ)

VII

5.8

-

439

22.01.1997

17:57

ANTAKYA

VI+

5.4

1

1841

13.04.1998

18:14

Karlıova (BİNGÖL)

VI

5.0

-

148

27.06.1998

16:55

Ceyhan (ADANA)

VIII

6.2

146

31463

25.06.2001

16:58

OSMANİYE

VII

5.5

-

66

27.01.2003

07:26

Pülümür (TUNCELİ)

VII

6.2

1

50

01.05.2003

03:27

BİNGÖL

VII

6.4

176

6000

25.03.2004

21:30

Aşkale (ERZURUM)

VII

5.6

9

1280

02.07.2004

01:30

Doğubeyazıt (AĞRI)

VII

5.1

17

1000

08.03.2010

04:32

Karakoçan (ELAZIĞ)

VIII

6.0

42

1100

Kaynak: B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Arastirma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi verileri

 


Şekil:3.Güneydoğu Anadolu’da Aletsel Dönemde (1900-2010) Meydana Gelen M=4’ten Büyük Depremler ve Dağılışları

 

Güneydoğu Anadolu’nun Deprem Riski Haritaları ve Analizleri

Hem literatür ışığında hem deprem verileriyle sayısal topoğrafik veriler birleştirilerek Coğrafi Bilgi sistemleri ortamında bir veri tabanı kurulmuş ve üretilen altlıkların çakıştırılmasıyla Güneydoğu Anadolu’nun bir risk haritası oluşturulmuştur (şekil,4). Risk haritası oluşturulurken aletli dönemde meydana gelen depremlerin lokasyonunun yanı sıra tektonik hatlar ve alüvyal ova ve havza tabanları dikkate alınmıştır. 1. derece risk alanlarının belirlenmesinde fay hatlarının çevresinde 10 km lik bir buffer zonu ve genç alüvyonların olduğu havza ve ovaların merkezi kısımları birleştirilmiştir. 2. derece risk alanlarının belirlenmesinde ise fay hatlarının çevresindeki 40 km lik buffer zonu, alüvyal zeminli tüm ova ve havza tabanları ve aletsel dönemdeki deprem lokasyonları dikkate alınmıştır. Sözkonusu risk haritası jeomorfolojik verilerle yorumlanarak bölgenin depremsellik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır.

Türkiye’de deprem üreten etkin tektonik yapılardan Bitlis Bindirme Kuşağı ile Doğu Anadolu Fayı kuşağı ile bunlara bağlı oluşmuş diğer faylar bölge için en önemli risktir. Bu alanlarda gelecekte orta ve büyük depremlerin oluşma ihtimali yüksektir. Ancak depremlerin etki derecesi morfolojik birimlere, yapıya, inşaat tekniğine, işçilik kalitesine ve yapı malzemesine göre değişecektir. Kırık hatları ve çevreleri dışındaki riskli bölgeler çevrelerine göre alçakta bulunan ve bir tür Pliosen havzaları niteliğinde olan ve Plio-Kuvaterner dolgularıyla doldurulmuş olan düzlüklerdir. Haritaya bakıldığında bölgedeki yerleşmelerin büyük bir çoğunlukla buralara kuruldukları görülür. Pliosen ve Kuvaterner havza tabanları sıvılaşma riskinin yüksek olduğu alanlardır.

  



Şekil:4. Güneydoğu Anadolu’ nun Deprem Risk Haritası


Birkaçı dışında kentlerin hemen tümü bu havza tabanlarında kurulmuştur. Kuzeydeki kentlerin ise havza tabanları dışında fay zonu üzerinde olduğu görülür. Bu kentlerde risk bir kat daha artmaktadır. Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş gibi kentler önemli miktarda nüfus barındıran ve bu riski taşıyan yerleşmelerdendir.

Depresyon tabanları ve alçak alanlarda yerleşmelerin yoğunlaşması ve buraların  fay hatları civarında olması muhtemel bir depremden daha fazla hasar görmesine sebep olacaktır. Bu gibi kentlerde afet planlamasının önemi daha da artmaktadır.

Kırsal yerleşmeler ve birçok ilçe merkezi ise, su ve toprak kaynaklarının temini açısından depresyonları çevreleyen birikinti yelpazeleri, Plio-Kuvaterner yüzeylerini oluşturan gevşek, iri yapılı kolüvyal  depolar üzerinde ya da yüksek alanlarda fay hatları üzerindeki su kaynakları çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Güneydoğu Torosların güney yamaçlarında bu tür yerleşmeler çok fazladır (Baykan, Kozluk, Lice, Dicle, Hani, Ergani, çermik, Kahta, Çelikhan, Pazarcık Kırıkhan). Ayrıca Güneydoğu Toroslar bünyesinde ofiyolitli serilerin bulunması ve ayrışınca killi malzemeye dönüşmesi bu alanlarda heyelan riskini de arttırmaktadır. Dolayısıyla bölgenin kuzeyindeki yamaç yerleşmelerinde deprem dışında heyelan ve çığ riskleri de ortaya çıkmaktadır. Bu olayların meydana gelmesinde kuşkusuz tektonik aktivite de etkili olmaktadır. Kuzeydeki dağlık bölgede akarsularla derin yarılmış vadilerde, ve dik yamaçlar üzerinde kırsal yerleşmeler bulunmaktadır.  Bu alanlarda kritik denge açısının aşılması ile  harekete geçebilecek killi kayaçlar, ayrışma ürünleri ve kiltaşı aratabakalı volkano sedimanter birimler  bulunmaktadır.  Bu birimler, depremin meydana getirdiği titreşimle birlikte sıvılaşabilecek yapıdadır. Sarsıntı ile kaynak sularının fazla bulunduğu aktif heyelanlarda hareket  hızlanacak ve çamur akmaları meydana gelecek, yağışlı mevsimlerde ise paleo heyelanlar da harekete geçecektir.  Bu olaylar deprem kadar zarara yol açabilecektir. Şiddetli bir sarsıntı ile birlikte, kayaçlar stabilitesini kaybeder, plastisite özelliğini yitirir ve heyelan, çamur akmaları, kaya düşmeleri gibi kütle hareketleri meydana gelir. Çünkü, killi-kumlu depolar ve gevşek yapılar deprem sarsıntısıyla duraylılıklarını kaybetmekte, sıvı gibi davranmaktadır. Fazla eğimli yamaçlardaki aktif ve paleo heyelan alanları  bu açıdan  risklidir.

Hem kentsel hem de kırsal yerleşmelerin gevşek depolar üzerinde kurulduğu düşünüldüğünde deprem riskinin daha da arttığı söylenebilir.  Bölge için yerleşme açısından en uygun zeminler kompakt, sağlam ana kayanın yüzeylendiği alanlardır. Bölgede 1. ve 2. derece risk zonlarının dışında kalan bu alanlar volkanik örtüler (Karacadağ volkanik kütlesi, idil, Kilis ve Yavuzeli çevresi) ile kalker plato Mardin Eşiği, Ş.Urfa Gaziantep Platosu gibi) alanlarıdır. Ayrışmamış gnays, mermer, metamorfik şistler, granit gibi  kompakt kayaçlar  diğer kayaçlara, yaşlı kayaçlar genç kayaçlara göre deprem şiddetini daha az arttırmaktadır. Metamorfik kayaçların yüzeylendiği  jeomorfolojik birimler ve bunların üzerinde gelişen  aşınım yüzeyleri yerleşmeler için uygun yerlerdir. Dolayısıyla bölgede  Gaziantep, Diyarbakır, Viranşehir, Bitlis, Siirt, Mardin gibi ana kaya üzerindeki yerleşmeler deprem açısından nisbeten daha uygun alanları oluşturmaktadır.

Gevşek dolgulu birikinti yelpazeleri üzerinde kurulu yerleşmelerdeki konutlar taban suyunun da olumsuz  etkisiyle daha fazla hasar görecektir. Malatya, Elazığ, ve Muş kentlerinin çekirdek kısımları bu alanlar üzerindedir. Ancak bu kentler gerideki daha kompakt alanlara doğru gelişecekleri yerde daha riskli ova tabanlarına doğru büyümektedirler.

Bir başka risk bölgenin özellikle volkanik arazi dışındaki havza tabanlarındaki geleneksel konutlarda yapı malzemesi olarak kerpicin kullanılmasıdır. Kagir ve kerpiç yığma yapılar depreme karşı dirençsizdirler ve  orta şiddette ve daha az şiddetli bir depremde bile yıkılarak çok sayıda insanın ölümüne  sebep olmaktadırlar. 2010 Karakoçan depremi bunun en güzel örneğidir.  Bilindiği gibi, en fazla hasar derecesi kerpiç yığma yapılar üzerinde ortaya çıkmakta bunları kagir, ahşap, betonarme, betonarme döşemeli çelik ve hafif çelik yapılar izlemektedir.  Tüm konutlarda  işçilik, kaliteli yapı malzemesine dikkat edilmeli, “afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkındaki yönetmeliğe” uyulmalıdır. Bölgede bundan sonra yeni yerleşme yerlerinin seçiminde,  imar planlarının hazırlanmasında, konut, yol ve baraj gölü yapımında  bölgenin sismik gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.

Hastane, okul, üniversite kampüsü, baraj gibi önemli yapıların yer seçimine çok dikkat edilmelidir. GAP projesinin uygulama alanı olan bölgede birçok önemli baraj inşa edilmiştir (Şekil,5). Örneğin, hem Doğu Anadolu Fayının 10 km güneyinde  hem de  Lice depremi ile aktifliğini gösteren  Bitlis Bindirme Fayı üzerinde Karakaya Hidroelektrik Santrali bulunmaktadır. Bu yönüyle Karakaya Barajı, Türkiye’de çok etkin bir deprem kuşağı üzerinde  yapılan bir barajdır.


Şekil :5. GAP kapsamındaki barajlar ve sulama alt projeleri:1.Atatürk, 2.Karakaya, 3.Kıralkızı, 4.Dicle, 5.Batman, 6. Devegeçidi, 7.Ceffan, 8.Ilısu, 9.Çağçağ-I, 10. Çağçağ-II, 11.Birecik, 12.Karkamış, 13.Kermih, 14. Kayacık, 15.Seve, 16.Hasancağız, 17.Çatalboğazı, 18. Ardil, 19.Taşbasan, 20.Aylan, 21.Tuzluca, 22.Hacıhıdır, 23.Gölebakan, 24.Hasancık-Çamgazi, 25. Gömükan, 26. Koçali, 27. Çat, 28. Çataltepe, 29.Şirintaş, 30. Büyükçay, 31.Alagün, 32.Yenice, 33.Çiçek, 34.Cizre, 35.Kerkemir, 36.Hezil (Karadogan and Ozgen, 2006)

Bölgedeki tüm barajların kurulduğu yerler antesedant boğazlardır. Bu boğazlar tektonik etkinliğin fazla olduğu yerlerdir.

Baraj yapımı esnasında göz ardı edilen bir diğer olay, rezervuar alanı çevresindeki litolojik yapıdır. Nitekim,   hem Keban hem Karakaya hem de Atatürk Barajı çevresi çoğunlukla killi marnlı ve yer yer ayrışabilen ofiyolitli litolojiye sahiptir. Birçok yerde geçmiş dönemlerde meydana gelmiş paleo heyelanlar ve günümüzde devam eden güncel heyelanlar bulunmaktadır. Jeomorfolojik veriler, yağışlı mevsimlerde oluşabilecek 7 veya daha fazla şiddetteki bir depremin  kendi yaptığı hasara ek olarak  heyelanları harekete geçireceğini ve heyelanların baraj gölüne ulaşması sonucunda meydana gelecek su dalgalarının  baraj için ciddi bir tehlike oluşturabileceğini göstermektedir.

Oluşturulan diğer bir harita aletli dönemde bölgede meydana gelen M=4’ten büyük depremlerin ilçe bazında analizi ve istatiksel yöntemlerle tematik haritasının oluşturulmasıdır. İlçe bazında meydana gelen depremler doğal kırılma (Natural Break) yöntemiyle 4 gruba ayrılmış ve sınıflanmıştır (Şekil,6). Bu ilçeler coğrafi bölge sınırları dışındaki iller bağlı ilçelerin de alındığı  Van, Hakkari, Şırnak, Bitlis, Bingöl, Elazığ, Tunceli, Malatya, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır, Mardin, Batman, Bitlis ve Siirt illerine bağlı ilçelerdir.

 


Şekil:6. Güneydoğu Anadolu’ da Aletsel Dönemde (1900-2010) Meydana Gelen Depremlerin İlçe Bazında Doğal Kırılma Yöntemine Göre Sınıflanması

Yine bu verilerden faydalanılarak grid haritası yapılmış ve bölgenin depremsellik açısından sıcak zonları elde edilmiştir (şekil,7)

 


Şekil:7. Güneydoğu Anadolu’ da Aletsel Dönemde (1900-2010) İlçe Bazında Meydana Gelen Depremlerin Sayı ve Dağılışına Göre Oluşturulan Sıcak Bölgeler Haritası

 

Haritalarda en sıcak noktaların Doğu Anadolu fayına bağlı segmentlerin ve sismik boşlukların bulunduğu alanlarda belirginleştiği gözlenmektedir (Ceyhan-kadirli, Malatya-Sürgü, Çelikhan-Pütürge, Sivrice, Palu, Bingöl-Karlıova). En sıcak noktanın Karlıova-Bingöl-Genç-Lice hattı olduğu söylenebilir. Bu sıcak bölgedeki sismik aktivite hem Güneydoğu Anadolu Bindirmesinin hem de Doğu Anadolu Fayının etkisidir. Bunun dışındaki önemli sıcak zon yerbilimcilerinin dikkatinden kaçan Van doğusundaki çaldıran-Hakkari hattındaki kuzey-güney yönlü sismik zondur. Güneye Suriye sınırına gidildikçe sismik aktivitenin azaldığı hatta yok olduğu gözlenir. Litolojik faktöre bağlı olarak hem güneyden kuzeye sokulan (Diyarbakır, Yavuzeli, Bitlis, Siirt, Baykan çevresi) hem de kuzeyden güneye sokulan (Malatya kuzeyi Yama Dağı çevresi) soğuk adacıklar dikkati çekmektedir.  Güneydoğu Anadolu’daki sismik aktiviteyi meydana getiren kıta kıta çarpışmasının etkisini daha kuzeydeki ve doğudaki orojenik kuşaklarda kendini gösterdiği söylenebilir.

Sonuç

Sonuç olarak önemli bir tektonik aktivitenin bulunduğu Güneydoğu Anadolu’daki  depremlerin, Bitlis Bindirme Kuşağı ile Doğu Anadolu fayı kuşağının hareketlerine bağlı olarak meydana geldiği ancak litolojik ve jeomorfolojik yapının yanında beşeri faktörlerin de hasarların oluşmasında etkili olduğu, bölgede gelecekte de orta ve büyük depremlerin  oluşma ihtimalinin yüksek olduğu  söylenebilir. Güneydoğu Anadolu’da deprem açısından en riskli alanlar aktif fay zonları çevresi ve alüvyal havza tabanlarıdır. Kerpiç kırsal konutlar afet riskini arttıran diğer bir faktördür. Bölgede deprem riski en az olan yerler volkanik ve kalker zeminlerin bulunduğu alanlar ve Diyarbakır, Gaziantep gibi buralara kurulmuş  yerleşmelerdir.

Depremlerin etkisinin yerleşmelerin kuruluş yerine morfolojik birimlere, yapıya, inşaat tekniğine, işçilik kalitesine ve yapı malzemesine göre değiştiği unutulmamalıdır. Bölgenin coğrafi koşullarına uygun yerleşme planlaması ve arazi kullanımı, inşaat ve konut biçiminin kalitesi depreme hazırlık safhasının en önemli kısmını oluşturacaktır

Kaynaklar

Ambraseys, N. N., 1971,  Value of Historical Records of Earthquakes.  Nature, 232, 375-379.

Arık, F.Ş., 1992, Selçuklular Zamanında Anadolu'da Meydana Gelen. Depremler, A.Ü. Tarih Araştırmaları Dergisi, XVI/27, s.13-32, Ankara

Arni, P., (1939) : Doğu Anadolu ve Mücavir Mıntakalarının Tektonik Ana Hatları. M.T.A. Yayını., seri B, No. 4, Ankara.

Atalay, İ. ve Mortan, K., 1997, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, İnkılap kitapevi, Ankara.

Bender, F. 1954 , Doğu Türkiye'de ki Raman, Garzan ve Kentalan Strüktürlerinin Üst Kretase Sahre Ünitelerinin Fasiyesleri ve Korelasyonu. (Faciès and correlation of the Raman, Garzan and Kentalan structures in Eastern Turkey). C./S. V/1 -2, S. 223-233.

Blumenthal, M.M., 1944, Kayseri ile Malatya Arasındaki Bölümün Permo-Karbonifer Arazisi. MTA Mecm., 1/31, 105, Ankara.

Burger, J. J. 1946, Mürefte-Şarköy Miosen Havzasının Jeolojik Etüdü. M. T. A. Derleme.

Ergin, K., 1966 : Türkiye ve Civarının Episantr Haritası Hakkında. T.J.K. Bült., cilt X, sayı 1-2, s. 122-125, Ankara.

Erler, A., 1980, Origin of Madenköy-Siirt Massive Solfide Deposit. Torkey: 26e Congres GeoL, Int.Paris.

Esentürk, Y., Ökse, A. T., ve Görmüş, A., 2007, Anadolu Bronz Çağın’dan Deprem İzleri . (Earthquake Traces In The Anatolıan Bronze Age) , İnternational Earthquake Symposium Kocaeli 2007, 22-26

Eyidoğan, H., 1983, Bitlis-Zagros Bindirme ve Kıvrımlı Kuşağının Sismotektonik Özellikleri.  İ.T.Ü. Maden Fak. Doktora Tezi, İstanbul.

İmamoğlu, M.Ş., Çetin, E., 2007, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Yakın Yöresinin Depremselliği, D.Ü.Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi 9, 93-103 .

Ketin, İ., 1959, Türkiye'nin Orojenik Gelişmesi. M.T.A.Enst.Derg.No :53, Ankara.

Ketin, İ., 1983, Türkiye Jeolojisine Genel Bir Bakış. İ.T .Ü. Matbaası, 583., İstanbul.

Matney,  T., 2004,  Seventh Preliminary Report on Excavations at Ziyaret Tepe, 2003 Season, Kazı Sonuçları Toplantısı, 26: 63-74

Ortynski, I.I., Tromp, S. W., 1942, Şirvan-Minar Mıntıkasında Jeolojik Müşahedeler. (Cenubu Şarki Türkiye), MTA Yayın No: 1405.

Özfırat, A., 2006, Üçtepe II: Tunç Çağları (13-10. Yapı Katları), Ege Yayınları, İstanbul.

Schachner, A., 2002, Ausgrabungen in Giricano (2000-2001). Neue Forschungen an der Nordgrenze des Mesopotamischen Kulturraums, Istanbuler Mitteilungen, 52, 9-57.

Soysal, H., Sipahioğlu, S., Kolçak, D., Altınok, Y., 1983, Türkiye ve Çevresinin Tarihsel Deprem Kataloğu, TBAG 341,TÜBİTAK.

Şaroğlu, F., YILMAZ, Y., 1986, Doğu Anadolu’da Neotektonik Dönemdeki Jeolojik Evrim ve Havza Modelleri, MTA Dergisi, Sayı: 107.

Şengör, A. M. C.,1980, Türkiye’nin Neotektoniğinin Esasları, Türk. Jeoloji Kurultayı Konferanslar Serisi Yayınları, No: 2.

Şengör, A.M.C., ve Yılmaz, Y., 1983, Türkiye’de Tetis’in Evrimi, Levha Tektoniği Açısından Bir Yaklaşım. Türkiye Jeoloji Kurumu, İ. T. Ü. Yer Bilimleri Özel Dizisi, No:1.

Tchalenko, J. S., 1980, (Çev: Erişen, B.), Arap Plakasının kuzey sınırında Tektonik ve Sismik Bir Araştırm. Jeomorfoloji Dergisi, No: 9.

Tirifonov, V.G., 1995, World Map of Active Faults (Preliminary Results of Studies), Quaternary International, V. 25, pp. 3-12, 1995.

Yalçınlar, İ, 1976, Türkiye Jeolojisine Giriş, İst. Üniv. Coğr. Enst.Yay. No:87,  İstanbul.



[1] 7. Turkey and Romania Geographical Academic Seminar (1-9 Haziran, 2010, Antalya)’ de İngilizce olarak sunulmuştur.