GIS ile Güneydoğu Anadolu’nun (Türkiye)
Depremsellik Analizi[1]
Sabri KARADOĞAN, Ahmet YILDIRIM, İbrahim
ATALAY
Özet
Türkiye, bulunduğu alan itibariyle levha hareketlerinin ve tektonizmanın aktif olduğu bir konumda bulunmaktadır. Bu nedenle geçmişte etki derecesi büyük sayısız depremler meydana gelmiş ve bundan sonra da depremlerin devam edeceği muhakkaktır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgenin depremselliğinde etkili olan en önemli faktör ülkenin güneydoğusunda gerçekleşen kıta-kıta bindirmesidir. Bu olay sonucu Türkiye’nin güneydoğusunda Bitlis-Zagros Kenet Zonu ve Doğu Anadolu Fay Zonu ile bunlara bağlı faylar tarih boyunca önemli depremler üretmiştir. Bu depremler önemli can ve mal kaybına neden olmuştur. Bu çalışmada tarihsel ve aletsel dönem depremleri GIS ortamında bir veritabanına dönüştürülmüştür. Daha sonra bölgenin tektonik, litolojik ve morfolojik altlıkları oluşturularak çakıştırılmış ve ilişkilendirilmiştir. Oluşturulan katmanlarla analize uygun tematik ve risk haritaları elde edilerek yeni bulgulara ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Güneydoğu
Anadolu, Deprem,Doğu Anadolu fay Zonu, Bitlis-Zagros kenet Zonu, GIS
Giriş
İncelemeye
konu olan bölge, Güneydoğu Toroslar kuşağı bu dağlık uşağın Suriye sınırı
arasındaki yer yer kıvrımlı ve bazalt örtülü yer yer geniş bir plato görünümündeki
hafif kıvrımlı alana karşılık gelir ve kuzeyden güneye doğru alçalıcı bir
özellik gösterir.
Bu
çalışma yapılırken, 1. Türk Coğrafya Kongresinde belirlenen bölge sınırına
bağlı kalınmamış, daha çok bölge depremselliğinde etkili olan tektonik yapılar
göz önünde bulundurularak alan doğal koşullar ışığında genişletilmiştir. Çünkü
bölge tektoniğinde önemli olan fay zonlarından Doğu Anadolu fay Zonu coğrafi
bölge sınırını oluşturan Güneydoğu Toroslar silsilesinin kuzey kenarından geçmektedir.
Bölge ve ülke tektoniğinde çok önemli bir yeri olan Güneydoğu Anadolu
Bindirmesi (Bitlis-Zagros kenet Zonu) ise yine bu sıradağ kuşağının güneyini
izlemektedir. Bölgedeki diğer tektonik yapılar da bu ana yapıların
etkisindedir. Sözkonusu tektonik yapılar birleştirilince, adeta kendi içinde
bütünsellik gösteren tektonik bir etki bölgesi ortaya çıkmaktadır. Bu tektonik
aktivite alanı içinde, coğrafi bölge anlamında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin
yanı sıra, Akdeniz Bölgesi içine giren Hatay ve Doğu Anadolu Bölgesi içinde
olan Malatya, Elazığ, Bingöl gibi illerde etki alanı içindedir.
Bölgeye
ilişkin saha ve afet bilgi sistemleri çalışmalarımız; bu coğrafyanın kendine
özgü doğal ortam karakteristiklerinin olduğunu, dolayısıyla deprem gibi önemli
bir doğa olayında bölgeye özgü araştırmalar yapılması gerektiğini ortaya
koymuştur. Kuşkusuz deprem olayında tektonizma gibi litolojik, jeomorfolojik ve
beşeri faktörler de etkilidir. Bölgeye
ait bu bileşenler katmanlar halinde GIS ortamında ilişkilendirilmiş ve risk
haritaları oluşturlarak analiz edilmiştir.
Bölgenin
Jeolojik-Litolojik yapısı
Türkiye’nin
güneydoğusunu çeşitli jeolojik zamanlarda oluşmuş kayaçlar oluşturmaktadır. Bölgede
temelde Arabistan sert kütlesi yer alır. Yüzeylenen litostratigrafik birimlerin
büyük çoğunluğu Arap levhasına ait otokton birimlerinden oluşur. Bu kütle,
üzerinde bulunan tortulların yer hareketleri ile fazla kıvrımlanmasını
engellemiştir. Ancak bu durum, kuzeyindeki Toroslar kütlesinin oldukça
kıvrımlı, şaryajlı, ekaylı bir yapı özelliği kazanmasında da etkili olmuştur.
Toroslar bindirme kuşağı niteliğindedir ve allokton birimler içerir. Anadolu
Levhası ile Arap Levhası arasında Orta Miyosen'den gelişen kıta-kıta
çarpışmasını izleyen dönemde bölge sıkışma tektoniği rejiminin etkisi altında
kalmıştır. Derik(Mardin) civarında, Çukurca dolaylarında ve Güneydoğu
Toroslarda Alt Paleozoik’e ait araziler bulunur. Derik civarında Paleozoik
(Kambrien-Silürien) birimler mostra verir.
Adıyaman Tut kasabası civarında da kumtaşı ve miltaşlarından oluşmuş
Kambrien’e ait araziler yer alır (Atalay ve Mortan, 1997).
Bölgenin kuzeyinde uzanan Güneydoğu Toros
dağlarının merkezi kısımlarında Paleozoik’te oluşmuş metamorfiklerden bulunur.
Bu masif arazi Malatya Beydağları’ndan başlayarak Van gölü doğusuna kadar devam
eder(Pötürge ve Bitlis masifleri). Bu alanlarda temelde gnays, mikaşist,
kuvarsit şist, kristalize kireçtaşı ve mermerlerden oluşan metamorfik kayaçlar
yer alır. Bu kütleler Kaledonien ve Hersinien orojenezleri esnasında
başkalaşmaya uğramışlardır(Yalçınlar 1976, Ketin, 1983).
2.
zaman arazileri Güneydoğu Toros kuşağının güney etekleri boyunca bir kuşak
halinde uzanır. Mesozoyik arazilerini tortullar ve volkanik kayaçlar oluşturur.
Tortullar genellikle taneli(kumtaşı) ve karbonatlı(kireçtaşı) birimlerinden
meydana gelmektedir. Denizaltı volkaniklerini ise Güneydoğu Toroslar
eteklerinde uzanan ofiyolitler, yani yeşil karmaşıklar oluşturur. Bunlar
bölgedeki krom ve bakırın ana kayacı olup Diyarbakır kuzeyindeki Ergani-Maden
ve Adıyaman çevresinde çok yaygındır (Atalay ve Mortan, 1997).. Toros
dağlarının kuzey ve güneyindeki havzalar ile alçak plato ve tepelik alanlar
genellikle Tersiyer’de meydana gelmiştir. Bunlar; Gaziantep Platosu,
Batman-Mardin arasındaki eşik, Adıyaman havzası, Diyarbakır havzası ve daha
doğuda Siirt-Şırnak dolaylarındaki kalkerli arazidir. Sözü edilen alanlar,
3.zamanın ortalarında Basra körfezine kadar uzanan bir denizle kaplanmıştır.
Buradaki denizel ortamda karbonatlı malzemeler çökelmiştir. Çok zengin bir
canlı hayatı barındıran bu denizde biriken organik maddelerin yüksek basınç
altında sıkışması sonucu zengin petrol yatakları oluşmuştur. Petrol hazneleri
kıvrımlanma ile oluşan antiklinallerin içinde bulunur. Güneydoğu Anadolu’nun
orta kesimlerinde, Toros dağları ile Suriye sınırı arasında
Neojen(Miosen-Pliosen)’e ait killi-kireçli tortullar yaygındır (Atalay ve Mortan, 1997).
Bölgenin
orta kesiminde, Diyarbakır ile Şanlıurfa arasında ve Siirt-Batman çevresinde 3.
zamanda başlayıp 4. zamanda da faaliyeti devam eden Karacadağ volkanikleri yer
alır. Bölgede kuvvet dengelenmesine bağlı olarak K-G doğrultulu açılma
çatlakları gelişmiş ve bu çatlaklardan manto yükselimi sonucunda Karacadağ,
Kıradağ ve Ovabağ Volkanitleri yüzeylenerek tüm yaşlı birimleri örtmüştür.
Bölgede yapılan çalışmalar volkanizmanın KB'den GD'ye doğru gençleştiği
göstermektedir.
Şanlıurfa,
Harran, Akçakale, Adıyaman, Diyarbakır ve Malatya havzaları ile Elazığ ve
Bingöl vadi ve ova tabanlarında alüvyonlarla temsil edilen Kuvaterner arazileri
bulunur. Yine Fırat ve Dicle nehirleri çevresinde çok geniş Kuvaterner sekileri
yer alır.
Şekil:1. İnceleme Alanının
Lokasyonu ve fiziki Haritası üzerinde tektonik hatlar
Bölgenin Tektonik Yapısı
Türkiye’deki
diğer tektonik birlikler gibi Güneydoğu Anadolu tektonik yapılarının ve Kenar
Kıvrımları Kuşağının ortaya çıkmasını sağlayan olay, Arabistan bloğu ile
Anadolu levhasının çarpışmasıdır. Gerek Anatolid-Torid platformunu, gerekse
Doğu Anadolu yığışım karmaşığını Afrika-Arabistan levhasından ayıran
Neotetis’in güney kolu, Geç Kretase’de kapanmaya başlamış ve sadece Bitlis-Zagros
kesiminde Orta Miosen’de Arabistan-Avrasya çarpışması gerçekleşmiştir.
Türkiye’de neotektonik devreyi başlatan bu kapanmadır. Buna göre, Türkiye’de
neotektonik devreyi Anadolu-Arabistan çarpışması başlatmıştır. Bitlis masifinin
güneyinde, Arap plakasının kuzey-kuzeydoğuya(Avrasya’ya) doğru sürüklenerek
Anadolu levhasının altına dalması, bölge kuzeyinde bir çarpışma alanının oluşmasına
neden olmuştur. Kuzey-güney yönlü sıkışma hareketinin artmasıyla birlikte
Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı oluşmuştur(Arni, 1939; Ortynsky - Tromp,
1942; Blumental, 1944; Burger, 1946; Altınlı, 1952, 1953; Bender, 1954, Ketin
1959; Ergin, 1966; Tchalenko, 1980; Erler, 1980; Şengör, 1980, Şaroğlu ve
Yılmaz, 1986). Güneydoğu Anadolu Bindirmesinin yaşı Orta Miosen sonrasıdır. Bu
bindirme Orta Miosen’de başlamıştır ve halen günümüzde de devam etmektedir. Bu
bindirme yer yer
Hem
Türk-İran platosu hem de civar yerlerin yüksek-dağınık depremselliği ve
Türkiye’deki Kenar Kıvrımlarının ve Zagros şelf serilerinin Pliosen’den
günümüze dek devam eden kıvrımlanmaları yakınlaşmanın faal olduğunu
göstermektedir.
Birbirine
doğru yaklaşan Avrasya ve Arabistan’ın sıkıştıran uçları arasında kalan Doğu
Anadolu kuzey-güney yönde kısalmaya devam ederken, diğer taraftan çeşitli
faylar ortaya çıkmıştır(Şengör ve Yılmaz; 1983). Dolayısıyla Güneydoğu Anadolu
bindirmesiyle birlikte Türkiye’nin güneydoğusunda aynı tektonik hatlara uygun
ters bindirme ve Doğu Anadolu Fay Zonu gibi doğrultu atımlı faylar, ve bu
yapıları dikine kesen doğrultu ve düşey atımlı faylar oluşmuştur. Adıyaman
fayında olduğu gibi bazı fay hatlarının Plio-Kuvaterner, hatta Pleistosen
sekilerini bile kesmeleri tektonizmanın oldukça genç ve faal olduğunu
göstermektedir.
Bölgenin
yapısal görünümü, yukarıda anlatılan genel tektonik gelişime uygun olarak
biçimlenmiştir. Kıvrım kuşaklarının yapısal geometrisi de sözkonusu
tektonizmanın kinematiğine uygunluk gösterir. Şöyle ki, bölgenin en kuzeyinde
bindirme ve şaryajlı yapılar gözlenirken güneye doğru antiklinaller devrik ve
antiklinal kanatları arasında ters fayların oluştuğu kıvrım yapısı
kazanmışlardır. Daha güneye inildikçe kıvrımlar Jura tipi denebilecek düzenli
kıvrım şekli alırlar. Daha güneyde ise geniş kanatlı kıvrımlar söz konusudur.
En güneyde Suriye-arabistan düzlüklerine geçilir.
Güneydoğu
Anadolu’daki önemli tektonik yapılardan biri Doğu Anadolu Fay zonu’dur. Bu fay
kuşağı, hem bölge, hem de Türkiye’nin sismisitesi açısından oldukça önemlidir.
Türkiye’nin Kuzey Anadolu Fayından sonra önemli fay kuşaklarından biri olan
Doğu Anadolu Fayı, Karlıova’dan başlar, batıya doğru Göynük vadisini izleyerek
Bingöl, Genç, Palu, Hazar gölü, Sivrice, Doğanyol, Pötürge, Çelikhan, Gölbaşı
üzerinden Türkoğlu’na(Kahramanmaraş) ulaşmaktadır (Şekil, 2, İmamoğlu, 2007).
Karlıova ile Türkoğlu arasındaki uzunluğu
1900-1995
yılları arasında Doğu Anadolu Fayı üzerinde yıkıcı ve yüzey kırığı oluşturmuş
toplam 10 deprem(Ms= 5.5) meydana gelmiştir. Bu depremlerin dışmerkez
dağılımları, segmentlerin sınırlarında yoğunlaşma eğilimleri göstermiştir. .
Tarihsel kayıtlar, Doğu Anadolu Fayının 1900-1995 yılları arasındaki dönemde
olduğu gibi 1900’den önceki yüzyıl içerisinde de oldukça sakin bir sismik
etkinlik göstermiştir. Dolayısıyla, bu fayda, önümüzdeki yüzyıl içerisinde
Kuzey Anadolu Fayına benzer bir deprem serisine yol açması oldukça muhtemeldir.
Bu fayda en azından 200 yıldır bir enerji birikimi olmaktadır. Bu açıdan sismik
olarak oldukça yüksek bir potansiyel tehlike taşımaktadır.
Bölgedeki
diğer önemli bir tektonik yapı olan Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı Güneydoğu
Torosların güney eteklerini izlemekte ve yaklaşık D-B doğrultusunda
uzanmaktadır. Sincik, Çüngüş, Ergani, Lice, Kulp, Kozluk ve Pervari’den geçerek
İran’da Zağros Bindirmesi ile devam etmektedir. 6 Eylül 1975 Lice depremine
kadar sakin görünen kuşağın bu depremle birlikte tarihi ve aletsel dönemde
zaman zaman aktif olduğu ortaya çıkmıştır(Eyidoğan,1983). Bitlis Bindirme
Kuşağı üzerinde meydana gelen depremler sığ odaklıdır.
Şekil:2. Güneydoğu
Anadolu’nun tektonik yapıları ve genelleştirilmiş jeoloji haritası
Bölge ve yakın çevresinde meydana gelmiş
bazı önemli depremler
Bölgede
yakın geçmişte olduğu gibi tarih ve tarih öncesi dönemlerde de yıkıcı
depremlerin meydana gelmiş ve yerleşmeleri etkilemiştir (Tablo,1). Doğrudan
deprem etkisiyle olduğu belirtilmemesine rağmen birçok arkeolojik kazı
raporunda yerleşme ünitesindeki yıkım ve tahribattan söz edilmektedir. Ziyaret Tepe (Matney ve diğ. 2004), Gire Cano
(Schachner, 2002), Kavuşan Höyük (Özfırat 2006) ve Salât Tepe’de (Esentürk ve
diğ, 2007) rastlanan yıkımlar bunlar arasında sayılabilir.
Antik
devirlerde, eski çağlarda, Bizans döneminde birçok depremle karşılaşmış, ayrıca
coğrafi bağlantısı dolayısıyla Filistin ve Kuzey-Suriye'deki deprem
merkezlerinden de etkilenmiştir. Örneğin 508 yılında meydana gelen depremde
EI-Cezire ve Suriye'den başka, Anadolu'nun özellikle doğu ve güneydoğu'sunda
çok etkili olmuş ve çok büyük can ve mal kaybını doğurmuştur. Bölgede bulunan
"Urfa, Harran, Samsat ve diğer bazı şehirlerin önemli bir kısmı harap
olmuş, pek çok kişi enkaz altında kalarak yaşamını yitirmiştir. Bütün Maraş
şehri adeta yok olmuştur (Arık1992). Yine I. Jüstinyen zamanında Antakya'da
gerçekleşen depremde, tarihçilere göre 200.000 kişi ölmüştür.
Osmanlı
döneminde Antakya'da meydana gelen çok sayıda deprem arasında 1615, 1789, 1822
ve 1872 yıllarındaki depremler en önemli olanlarıdır. 1789'da gerçekleşen
depremde Elazığ ve Tunceli çevresinde büyük yıkımlar yaşanmış ve 51.000 kişi
hayatını kaybetmiştir.
1900
yılından günümüze aletsel kayıt döneminde bölgede, çoğunluğu Doğu Anadolu Fay
Kuşağına bağlı büyüklüğü M>6.0, I0=VII olan önemli depremler olmuştur
(Tablo,2;Şekil,3). Ancak aletsel dönemde Kuzey Anadolu Fayının, Doğu Anadolu
Fayına göre daha etkin olduğu görülmektedir (Ambraseys,1971). Bölge ve yakın
çevresinde aletsel dönemde meydana gelen bazı büyük depremler çizelgede
verilmiştir.
Tablo 1. Aletsel döneme kadar Güneydoğu Anadolu ve çevresinde meydana gelen depremler
|
Yıl |
Enlem |
Boylam |
Yer |
Açıklamalar |
Şiddet |
|
M.S |
1895 |
38 |
38 |
Malatya, Akçadağ |
38.E, I0=V, M=4.3 |
6 |
|
M.S |
1892 |
39 |
43 |
Malazgirt |
1891,I=VI, m=5.5 |
7 |
|
M.S |
1890 |
38 |
38 |
Malatya Yöresi |
6 |
||
M.S |
1889 |
39 |
40 |
Palu Yöresi,Elazığ |
38.89N(8),40.5E,39.3N,41.E, I=V, M=4.3 |
6 |
|
M.S |
1884 |
38 |
43 |
Pervari |
1884, 38.4N,42.1E, I=VI, M=6.1 |
8 |
|
M.S |
1881 |
39 |
43 |
Van, Bitlis, Muş |
I=x,M=7.3,Van da 400 ev yıkıldı. |
9 |
|
M.S |
1875 |
39 |
41 |
Karlıova-Bingöl,Palu-Elazığ |
M=6.1 |
8 |
|
M.S |
1874 |
|
|
Diyarbakır,Keban-Malatya |
Nisan-Mayıs 1874,?.04.1974,I=VI |
7 |
|
M.S |
1874 |
38 |
40 |
Maden-Elazığ,Diyabakır |
38.8N,38.8E,M=6.1 |
8 |
|
M.S |
1874 |
38 |
40 |
Maden-Elazığ,Diyarbakır |
|
0 |
|
M.S |
1874 |
39 |
39 |
Harput-Elazığ,Diyarbakır |
8 |
||
M.S |
1871 |
39 |
43 |
Van Yöresi |
25.03.1871, 05-25.03.1871,M=5.5 |
7 |
|
M.S |
1869 |
38 |
42 |
Bitlis ve yöresi |
6 |
||
M.S |
1866 |
38 |
39 |
Hazar Gölü Güneyi-Elazığ |
22.07.1867, 38.7N, 39.2E, M=5.5 |
8 |
|
M.S |
1859 |
40 |
41 |
Erzurum ve Geniş Yöresi |
I0=VIII, Toplam 15000 ölü, |
9 |
|
M.S |
1859 |
40 |
42 |
Pasinler-Erzurum |
10:00,500 ölü |
8 |
|
M.S |
1784 |
40 |
40 |
Erzincan,Pülümür,Erzurum |
19.7.1783,,I=VI,19.7.1783 veya 1784,19.7.1784,1784,
38.73N, 41.5E, 39.4N, 5000 ölü,Fay L=19 km. |
8 |
|
M.S |
1715 |
39 |
44 |
Van ve Erciş yöresi |
8 |
||
M.S |
1704 |
39 |
43 |
Van |
|
7 |
|
M.S |
1701 |
|
|
Van ve yöresi |
|
7 |
|
M.S |
1701 |
39 |
43 |
Van |
|
5 |
|
M.S |
1701 |
39 |
43 |
Van ve yöresi |
r5=300 km.,43,65 E |
8 |
|
M.S |
1666 |
|
|
Halep,Musul,Doğu Anadolu |
9 |
||
M.S |
1648 |
38 |
44 |
Hoşap'ın yakın batısı-Van |
8 |
||
M.S |
1647 |
39 |
44 |
Van, Tebriz, Muş, Bitlis |
02.04.1648,1646,1646 veya
1648,38.47N,39.7N,43.3E,43.0E,I=VI,M=3.8,h=10km |
9 |
|
M.S |
1584 |
40 |
40 |
Erzincan,Erzurum |
I0=VIII, 15.000 ölü
|
9 |
|
M.S |
1582 |
38 |
42 |
Bitlis ve Geniş Yöresi |
I0=VII, 38.73N, 41.5E |
8 |
|
M.S |
1458 |
40 |
40 |
Erzincan,Erzurum |
1457,1463,32.000 ölü |
10 |
|
M.S |
1456 |
40 |
40 |
Erzincan |
1453,484 No.lu depremle idantik olabilir |
8 |
|
M.S |
1441 |
38 |
42 |
Van,Bitlis,Muş |
I=X,30.000 ölü,Nemrut Dağı'nın volkanik etkinliğiyle
birlikte |
8 |
|
M.S |
1439 |
|
|
Van,Bitlis,Muş |
Nemrut Dağı'nın volkanik etkinliğiyle birlikte deprem |
6 |
|
M.S |
1363 |
39 |
42 |
Muş ve yöresi |
I=VII,Pekçok ölü |
8 |
|
M.S |
1276 |
39 |
43 |
Ahlat,Erciş,Van |
I=VII,r5=200km. |
8 |
|
M.S |
1268 |
37 |
36 |
Kozan,Ceyhan ve yöresi |
1261,60.000 ölü,r5=400km. |
9 |
|
M.S |
1268 |
40 |
40 |
Erzincan,Erzurum |
15.000 ölü |
9 |
|
M.S |
1254 |
40 |
39 |
Refahiye-Erzincan,Sivas |
1251,11.10.1254,1255,16.000 ölü |
8 |
|
M.S |
1245 |
39 |
43 |
Ahlat,Van,Bitlis,Muş |
I=VI |
7 |
|
M.S |
1114 |
38 |
37 |
Maraş,Urfa,Harran |
1115 ,38.9 E |
8 |
|
M.S |
1110 |
39 |
44 |
Van |
I=IX,1111 |
8 |
|
M.S |
1003 |
37 |
39 |
Urfa ve yöresi |
I=VI |
8 |
|
M.S |
995 |
39 |
40 |
Palu,Sivrice |
39.3 N,40.7 E |
6 |
|
M.S |
894 |
|
|
Kuzey Suriye,Doğu Anadolu |
|
2,4 |
|
M.S |
802 |
|
|
Fırat Havzası, Mezopotamya |
|
9 |
|
M.S |
771 |
|
|
Fırat Havzası |
|
16 |
|
M.S |
718 |
37 |
39 |
Urfa |
I0=VI |
8 |
Kaynak:Soysal ve diğ. 1983
Tablo 2. Aletsel dönemde Güneydoğu
Anadolu ve çevresinde meydana gelen depremler
TARİH |
SAAT |
YER |
ŞİDDET |
Mag (Ms) |
Can
Kaybı |
Hasarlı
Bina |
29.04.1903
|
01:46 |
Malazgirt (MUŞ) |
IX |
6.7 |
600 |
450 |
13.09.1924
|
16:34 |
Horasan (ERZURUM) |
IX |
6.8 |
60 |
380 |
18.05.1929
|
08:37 |
Suşehri (SİVAS) |
VIII |
6.1 |
64 |
1357 |
07.05.1930
|
00:34 |
TÜRK –İRAN SINIRI |
X |
7.2 |
2514 |
- |
27.12.1939
|
01:57 |
ERZİNCAN |
X-XI |
7.9 |
32968 |
116720 |
10.09.1941
|
23:53 |
Erciş (VAN) |
VIII |
5.9 |
192 |
600 |
12.11.1941
|
12:04 |
ERZİNCAN |
VIII |
5.9 |
15 |
- |
20.03.1945
|
09:58 |
Ceyhan-Misis(ADANA) |
VIII |
6.0 |
13 |
2500 |
31.05.1946 |
05:12 |
Varto-Hınıs (MUŞ) |
VIII |
5.9 |
839 |
3000 |
17.08.1949 |
20:44 |
Karlıova (BİNGÖL) |
IX |
6.7 |
450 |
3500 |
08.04.1951 |
23:38 |
İskenderun (ANTAKYA) |
VIII |
5.8 |
6 |
13 |
03.01.1952 |
08:03 |
Hasankale (ERZURUM) |
VIII |
5.8 |
41 |
701 |
22.10.1952 |
19:00 |
Ceyhan - Misis (ADANA) |
VIII |
5.6 |
10 |
617 |
14.06.1964 |
15:15 |
MALATYA |
VIII |
6.0 |
8 |
847 |
07.03.1966 |
03:16 |
Varto (MUŞ) |
VIII |
5.6 |
14 |
1100 |
19.08.1966 |
14:22 |
Varto (MUŞ) |
IX |
6.9 |
2396 |
20007 |
26.07.1967 |
20:53 |
Pülümür (TUNCELİ) |
VIII |
5.9 |
97 |
1282 |
22.05.1971 |
18:43 |
BİNGÖL |
VIII |
6.8 |
878 |
9111 |
06.09.1975 |
12:20 |
Lice (DİYARBAKIR) |
VIII |
6.6 |
2385 |
8149 |
24.11.1976 |
14:22 |
Muradiye (VAN) |
IX |
7.5 |
3840 |
9232 |
30.10.1983 |
07:12 |
ERZURUM - KARS |
VIII |
6.9 |
1155 |
3241 |
18.09.1984 |
15:26 |
Balkaya (ERZURUM) |
VIII |
6.4 |
3 |
570 |
05.05.1986 |
06:35 |
Doğanşehir (MALATYA) |
VIII |
5.9 |
7 |
824 |
06.06.1986 |
13:39 |
Doğanşehir (MALATYA) |
VIII |
5.6 |
1 |
1174 |
13.03.1992 |
19:08 |
ERZİNCAN |
VIII |
6.8 |
653 |
8057 |
15.03.1992 |
18:16 |
Pülümür (TUNCELİ) |
VII |
5.8 |
- |
439 |
22.01.1997 |
17:57 |
ANTAKYA |
VI+ |
5.4 |
1 |
1841 |
13.04.1998 |
18:14 |
Karlıova (BİNGÖL) |
VI |
5.0 |
- |
148 |
27.06.1998 |
16:55 |
Ceyhan (ADANA) |
VIII |
6.2 |
146 |
31463 |
25.06.2001 |
16:58 |
OSMANİYE |
VII |
5.5 |
- |
66 |
27.01.2003 |
07:26 |
Pülümür (TUNCELİ) |
VII |
6.2 |
1 |
50 |
01.05.2003 |
03:27 |
BİNGÖL |
VII |
6.4 |
176 |
6000 |
25.03.2004 |
21:30 |
Aşkale (ERZURUM) |
VII |
5.6 |
9 |
1280 |
02.07.2004 |
01:30 |
Doğubeyazıt (AĞRI) |
VII |
5.1 |
17 |
1000 |
08.03.2010 |
04:32 |
Karakoçan (ELAZIĞ) |
VIII |
6.0 |
42 |
1100 |
Kaynak: B.Ü.
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Arastirma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi
verileri
Güneydoğu Anadolu’nun Deprem Riski
Haritaları ve Analizleri
Hem
literatür ışığında hem deprem verileriyle sayısal topoğrafik veriler
birleştirilerek Coğrafi Bilgi sistemleri ortamında bir veri tabanı kurulmuş ve üretilen
altlıkların çakıştırılmasıyla Güneydoğu Anadolu’nun bir risk haritası
oluşturulmuştur (şekil,4). Risk haritası oluşturulurken aletli dönemde meydana
gelen depremlerin lokasyonunun yanı sıra tektonik hatlar ve alüvyal ova ve
havza tabanları dikkate alınmıştır. 1. derece risk alanlarının belirlenmesinde
fay hatlarının çevresinde 10 km lik bir buffer zonu ve genç alüvyonların olduğu
havza ve ovaların merkezi kısımları birleştirilmiştir. 2. derece risk
alanlarının belirlenmesinde ise fay hatlarının çevresindeki 40 km lik buffer
zonu, alüvyal zeminli tüm ova ve havza tabanları ve aletsel dönemdeki deprem
lokasyonları dikkate alınmıştır. Sözkonusu risk haritası jeomorfolojik
verilerle yorumlanarak bölgenin depremsellik özellikleri belirlenmeye
çalışılmıştır.
Türkiye’de
deprem üreten etkin tektonik yapılardan Bitlis Bindirme Kuşağı ile Doğu Anadolu
Fayı kuşağı ile bunlara bağlı oluşmuş diğer faylar bölge için en önemli
risktir. Bu alanlarda gelecekte orta ve büyük depremlerin oluşma ihtimali
yüksektir. Ancak depremlerin etki derecesi morfolojik birimlere, yapıya, inşaat
tekniğine, işçilik kalitesine ve yapı malzemesine göre değişecektir. Kırık
hatları ve çevreleri dışındaki riskli bölgeler çevrelerine göre alçakta bulunan
ve bir tür Pliosen havzaları niteliğinde olan ve Plio-Kuvaterner dolgularıyla
doldurulmuş olan düzlüklerdir. Haritaya bakıldığında bölgedeki yerleşmelerin büyük
bir çoğunlukla buralara kuruldukları görülür. Pliosen ve Kuvaterner havza
tabanları sıvılaşma riskinin yüksek olduğu alanlardır.
Şekil:4. Güneydoğu Anadolu’ nun
Deprem Risk Haritası
Birkaçı
dışında kentlerin hemen tümü bu havza tabanlarında kurulmuştur. Kuzeydeki
kentlerin ise havza tabanları dışında fay zonu üzerinde olduğu görülür. Bu
kentlerde risk bir kat daha artmaktadır. Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş gibi
kentler önemli miktarda nüfus barındıran ve bu riski taşıyan yerleşmelerdendir.
Depresyon
tabanları ve alçak alanlarda yerleşmelerin yoğunlaşması ve buraların fay hatları civarında olması muhtemel bir
depremden daha fazla hasar görmesine sebep olacaktır. Bu gibi kentlerde afet
planlamasının önemi daha da artmaktadır.
Kırsal
yerleşmeler ve birçok ilçe merkezi ise, su ve toprak kaynaklarının temini
açısından depresyonları çevreleyen birikinti yelpazeleri, Plio-Kuvaterner
yüzeylerini oluşturan gevşek, iri yapılı kolüvyal depolar üzerinde ya da yüksek alanlarda fay
hatları üzerindeki su kaynakları çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle
Güneydoğu Torosların güney yamaçlarında bu tür yerleşmeler çok fazladır
(Baykan, Kozluk, Lice, Dicle, Hani, Ergani, çermik, Kahta, Çelikhan, Pazarcık
Kırıkhan). Ayrıca Güneydoğu Toroslar bünyesinde ofiyolitli serilerin bulunması
ve ayrışınca killi malzemeye dönüşmesi bu alanlarda heyelan riskini de
arttırmaktadır. Dolayısıyla bölgenin kuzeyindeki yamaç yerleşmelerinde deprem
dışında heyelan ve çığ riskleri de ortaya çıkmaktadır. Bu olayların meydana
gelmesinde kuşkusuz tektonik aktivite de etkili olmaktadır. Kuzeydeki dağlık
bölgede akarsularla derin yarılmış vadilerde, ve dik yamaçlar üzerinde kırsal
yerleşmeler bulunmaktadır. Bu alanlarda
kritik denge açısının aşılması ile
harekete geçebilecek killi kayaçlar, ayrışma ürünleri ve kiltaşı
aratabakalı volkano sedimanter birimler
bulunmaktadır. Bu birimler,
depremin meydana getirdiği titreşimle birlikte sıvılaşabilecek yapıdadır.
Sarsıntı ile kaynak sularının fazla bulunduğu aktif heyelanlarda hareket hızlanacak ve çamur akmaları meydana gelecek,
yağışlı mevsimlerde ise paleo heyelanlar da harekete geçecektir. Bu olaylar deprem kadar zarara yol
açabilecektir. Şiddetli bir sarsıntı ile birlikte, kayaçlar stabilitesini
kaybeder, plastisite özelliğini yitirir ve heyelan, çamur akmaları, kaya
düşmeleri gibi kütle hareketleri meydana gelir. Çünkü, killi-kumlu depolar ve
gevşek yapılar deprem sarsıntısıyla duraylılıklarını kaybetmekte, sıvı gibi
davranmaktadır. Fazla eğimli yamaçlardaki aktif ve paleo heyelan alanları bu açıdan
risklidir.
Hem
kentsel hem de kırsal yerleşmelerin gevşek depolar üzerinde kurulduğu
düşünüldüğünde deprem riskinin daha da arttığı söylenebilir. Bölge için yerleşme açısından en uygun
zeminler kompakt, sağlam ana kayanın yüzeylendiği alanlardır. Bölgede 1. ve 2.
derece risk zonlarının dışında kalan bu alanlar volkanik örtüler (Karacadağ
volkanik kütlesi, idil, Kilis ve Yavuzeli çevresi) ile kalker plato Mardin
Eşiği, Ş.Urfa Gaziantep Platosu gibi) alanlarıdır. Ayrışmamış gnays, mermer,
metamorfik şistler, granit gibi kompakt
kayaçlar diğer kayaçlara, yaşlı kayaçlar
genç kayaçlara göre deprem şiddetini daha az arttırmaktadır. Metamorfik
kayaçların yüzeylendiği jeomorfolojik
birimler ve bunların üzerinde gelişen
aşınım yüzeyleri yerleşmeler için uygun yerlerdir. Dolayısıyla
bölgede Gaziantep, Diyarbakır,
Viranşehir, Bitlis, Siirt, Mardin gibi ana kaya üzerindeki yerleşmeler deprem
açısından nisbeten daha uygun alanları oluşturmaktadır.
Gevşek
dolgulu birikinti yelpazeleri üzerinde kurulu yerleşmelerdeki konutlar taban
suyunun da olumsuz etkisiyle daha fazla
hasar görecektir. Malatya, Elazığ, ve Muş kentlerinin çekirdek kısımları bu
alanlar üzerindedir. Ancak bu kentler gerideki daha kompakt alanlara doğru
gelişecekleri yerde daha riskli ova tabanlarına doğru büyümektedirler.
Bir
başka risk bölgenin özellikle volkanik arazi dışındaki havza tabanlarındaki
geleneksel konutlarda yapı malzemesi olarak kerpicin kullanılmasıdır. Kagir ve
kerpiç yığma yapılar depreme karşı dirençsizdirler ve orta şiddette ve daha az şiddetli bir
depremde bile yıkılarak çok sayıda insanın ölümüne sebep olmaktadırlar. 2010 Karakoçan depremi
bunun en güzel örneğidir. Bilindiği
gibi, en fazla hasar derecesi kerpiç yığma yapılar üzerinde ortaya çıkmakta
bunları kagir, ahşap, betonarme, betonarme döşemeli çelik ve hafif çelik
yapılar izlemektedir. Tüm
konutlarda işçilik, kaliteli yapı
malzemesine dikkat edilmeli, “afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkındaki
yönetmeliğe” uyulmalıdır. Bölgede bundan sonra yeni yerleşme yerlerinin
seçiminde, imar planlarının
hazırlanmasında, konut, yol ve baraj gölü yapımında bölgenin sismik gerçeği göz önünde
bulundurulmalıdır.
Hastane,
okul, üniversite kampüsü, baraj gibi önemli yapıların yer seçimine çok dikkat
edilmelidir. GAP projesinin uygulama alanı olan bölgede birçok önemli baraj
inşa edilmiştir (Şekil,5). Örneğin, hem Doğu Anadolu Fayının 10 km
güneyinde hem de Lice depremi ile aktifliğini gösteren Bitlis Bindirme Fayı üzerinde Karakaya Hidroelektrik
Santrali bulunmaktadır. Bu yönüyle Karakaya Barajı, Türkiye’de çok etkin bir
deprem kuşağı üzerinde yapılan bir
barajdır.
Şekil :5. GAP kapsamındaki barajlar ve sulama alt
projeleri:1.Atatürk, 2.Karakaya, 3.Kıralkızı, 4.Dicle,
5.Batman, 6. Devegeçidi, 7.Ceffan, 8.Ilısu, 9.Çağçağ-I, 10. Çağçağ-II,
11.Birecik, 12.Karkamış, 13.Kermih, 14. Kayacık, 15.Seve, 16.Hasancağız,
17.Çatalboğazı, 18. Ardil, 19.Taşbasan, 20.Aylan, 21.Tuzluca, 22.Hacıhıdır,
23.Gölebakan, 24.Hasancık-Çamgazi, 25. Gömükan, 26. Koçali, 27. Çat, 28.
Çataltepe, 29.Şirintaş, 30. Büyükçay, 31.Alagün, 32.Yenice, 33.Çiçek, 34.Cizre,
35.Kerkemir, 36.Hezil (Karadogan and Ozgen, 2006)
Bölgedeki
tüm barajların kurulduğu yerler antesedant boğazlardır. Bu boğazlar tektonik
etkinliğin fazla olduğu yerlerdir.
Baraj
yapımı esnasında göz ardı edilen bir diğer olay, rezervuar alanı çevresindeki
litolojik yapıdır. Nitekim, hem Keban
hem Karakaya hem de Atatürk Barajı çevresi çoğunlukla killi marnlı ve yer yer
ayrışabilen ofiyolitli litolojiye sahiptir. Birçok yerde geçmiş dönemlerde
meydana gelmiş paleo heyelanlar ve günümüzde devam eden güncel heyelanlar
bulunmaktadır. Jeomorfolojik veriler, yağışlı mevsimlerde oluşabilecek 7 veya
daha fazla şiddetteki bir depremin kendi
yaptığı hasara ek olarak heyelanları
harekete geçireceğini ve heyelanların baraj gölüne ulaşması sonucunda meydana
gelecek su dalgalarının baraj için ciddi
bir tehlike oluşturabileceğini göstermektedir.
Oluşturulan
diğer bir harita aletli dönemde bölgede meydana gelen M=4’ten büyük depremlerin
ilçe bazında analizi ve istatiksel yöntemlerle tematik haritasının
oluşturulmasıdır. İlçe bazında meydana gelen depremler doğal kırılma (Natural
Break) yöntemiyle 4 gruba ayrılmış ve sınıflanmıştır (Şekil,6). Bu ilçeler
coğrafi bölge sınırları dışındaki iller bağlı ilçelerin de alındığı Van, Hakkari, Şırnak, Bitlis, Bingöl, Elazığ,
Tunceli, Malatya, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa,
Adıyaman, Diyarbakır, Mardin, Batman, Bitlis ve Siirt illerine bağlı
ilçelerdir.
Yine
bu verilerden faydalanılarak grid haritası yapılmış ve bölgenin depremsellik
açısından sıcak zonları elde edilmiştir (şekil,7)
Haritalarda
en sıcak noktaların Doğu Anadolu fayına bağlı segmentlerin ve sismik boşlukların
bulunduğu alanlarda belirginleştiği gözlenmektedir (Ceyhan-kadirli,
Malatya-Sürgü, Çelikhan-Pütürge, Sivrice, Palu, Bingöl-Karlıova). En sıcak
noktanın Karlıova-Bingöl-Genç-Lice hattı olduğu söylenebilir. Bu sıcak
bölgedeki sismik aktivite hem Güneydoğu Anadolu Bindirmesinin hem de Doğu
Anadolu Fayının etkisidir. Bunun dışındaki önemli sıcak zon yerbilimcilerinin
dikkatinden kaçan Van doğusundaki çaldıran-Hakkari hattındaki kuzey-güney yönlü
sismik zondur. Güneye Suriye sınırına gidildikçe sismik aktivitenin azaldığı
hatta yok olduğu gözlenir. Litolojik faktöre bağlı olarak hem güneyden kuzeye
sokulan (Diyarbakır, Yavuzeli, Bitlis, Siirt, Baykan çevresi) hem de kuzeyden
güneye sokulan (Malatya kuzeyi Yama Dağı çevresi) soğuk adacıklar dikkati çekmektedir. Güneydoğu Anadolu’daki sismik aktiviteyi
meydana getiren kıta kıta çarpışmasının etkisini daha kuzeydeki ve doğudaki
orojenik kuşaklarda kendini gösterdiği söylenebilir.
Sonuç
Sonuç
olarak önemli bir tektonik aktivitenin bulunduğu Güneydoğu Anadolu’daki depremlerin, Bitlis Bindirme Kuşağı ile Doğu
Anadolu fayı kuşağının hareketlerine bağlı olarak meydana geldiği ancak
litolojik ve jeomorfolojik yapının yanında beşeri faktörlerin de hasarların
oluşmasında etkili olduğu, bölgede gelecekte de orta ve büyük depremlerin oluşma ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir. Güneydoğu Anadolu’da deprem
açısından en riskli alanlar aktif fay zonları çevresi ve alüvyal havza
tabanlarıdır. Kerpiç kırsal konutlar afet riskini arttıran diğer bir faktördür.
Bölgede deprem riski en az olan yerler volkanik ve kalker zeminlerin bulunduğu
alanlar ve Diyarbakır, Gaziantep gibi buralara kurulmuş yerleşmelerdir.
Depremlerin etkisinin yerleşmelerin kuruluş yerine morfolojik birimlere, yapıya, inşaat tekniğine, işçilik kalitesine ve yapı malzemesine göre değiştiği unutulmamalıdır. Bölgenin coğrafi koşullarına uygun yerleşme planlaması ve arazi kullanımı, inşaat ve konut biçiminin kalitesi depreme hazırlık safhasının en önemli kısmını oluşturacaktır
Kaynaklar
Ambraseys,
N. N., 1971, Value of Historical Records
of Earthquakes. Nature, 232, 375-379.
Arık,
F.Ş., 1992, Selçuklular Zamanında Anadolu'da Meydana Gelen. Depremler, A.Ü.
Tarih Araştırmaları Dergisi, XVI/27, s.13-32, Ankara
Arni,
P., (1939) : Doğu Anadolu ve Mücavir Mıntakalarının Tektonik Ana Hatları.
M.T.A. Yayını., seri B, No. 4, Ankara.
Atalay,
İ. ve Mortan, K., 1997, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, İnkılap kitapevi, Ankara.
Bender,
F. 1954 , Doğu Türkiye'de ki Raman, Garzan ve Kentalan Strüktürlerinin Üst
Kretase Sahre Ünitelerinin Fasiyesleri ve Korelasyonu. (Faciès and correlation
of the Raman, Garzan and Kentalan structures in Eastern Turkey). C./S. V/1 -2,
S. 223-233.
Blumenthal,
M.M., 1944, Kayseri ile Malatya Arasındaki Bölümün Permo-Karbonifer Arazisi. MTA
Mecm., 1/31, 105, Ankara.
Burger,
J. J. 1946, Mürefte-Şarköy Miosen Havzasının Jeolojik Etüdü. M. T. A. Derleme.
Ergin,
K., 1966 : Türkiye ve Civarının Episantr Haritası Hakkında. T.J.K. Bült., cilt
X, sayı 1-2, s. 122-125, Ankara.
Erler,
A., 1980, Origin of Madenköy-Siirt Massive Solfide Deposit. Torkey: 26e Congres
GeoL, Int.Paris.
Esentürk,
Y., Ökse, A. T., ve Görmüş, A., 2007, Anadolu Bronz Çağın’dan Deprem İzleri .
(Earthquake Traces In The Anatolıan Bronze Age) , İnternational Earthquake
Symposium Kocaeli 2007, 22-26
Eyidoğan,
H., 1983, Bitlis-Zagros Bindirme ve Kıvrımlı Kuşağının Sismotektonik
Özellikleri. İ.T.Ü. Maden Fak. Doktora
Tezi, İstanbul.
İmamoğlu,
M.Ş., Çetin, E., 2007, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Yakın Yöresinin
Depremselliği, D.Ü.Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi 9, 93-103 .
Ketin,
İ., 1959, Türkiye'nin Orojenik Gelişmesi. M.T.A.Enst.Derg.No :53, Ankara.
Ketin,
İ., 1983, Türkiye Jeolojisine Genel Bir Bakış. İ.T .Ü. Matbaası, 583.,
İstanbul.
Matney, T., 2004, Seventh Preliminary Report on
Excavations at Ziyaret Tepe, 2003 Season, Kazı Sonuçları Toplantısı, 26: 63-74
Ortynski,
I.I., Tromp, S. W., 1942, Şirvan-Minar Mıntıkasında Jeolojik Müşahedeler.
(Cenubu Şarki Türkiye), MTA Yayın No: 1405.
Özfırat,
A., 2006, Üçtepe II: Tunç Çağları (13-10. Yapı Katları), Ege Yayınları,
İstanbul.
Schachner,
A., 2002, Ausgrabungen in Giricano (2000-2001). Neue Forschungen an der Nordgrenze
des Mesopotamischen Kulturraums, Istanbuler Mitteilungen, 52, 9-57.
Soysal,
H., Sipahioğlu, S., Kolçak, D., Altınok, Y., 1983, Türkiye ve Çevresinin
Tarihsel Deprem Kataloğu, TBAG 341,TÜBİTAK.
Şaroğlu,
F., YILMAZ, Y., 1986, Doğu Anadolu’da Neotektonik Dönemdeki Jeolojik Evrim ve
Havza Modelleri, MTA Dergisi, Sayı: 107.
Şengör,
A. M. C.,1980, Türkiye’nin Neotektoniğinin Esasları, Türk. Jeoloji Kurultayı
Konferanslar Serisi Yayınları, No: 2.
Şengör,
A.M.C., ve Yılmaz, Y., 1983, Türkiye’de Tetis’in Evrimi, Levha Tektoniği
Açısından Bir Yaklaşım. Türkiye Jeoloji Kurumu, İ. T. Ü. Yer Bilimleri Özel
Dizisi, No:1.
Tchalenko,
J. S., 1980, (Çev: Erişen, B.), Arap Plakasının kuzey sınırında Tektonik ve
Sismik Bir Araştırm. Jeomorfoloji Dergisi, No: 9.
Tirifonov,
V.G., 1995, World Map of Active Faults (Preliminary Results of Studies),
Quaternary International, V. 25, pp. 3-12, 1995.
Yalçınlar,
İ, 1976, Türkiye Jeolojisine Giriş, İst. Üniv. Coğr. Enst.Yay. No:87, İstanbul.
[1] 7. Turkey and Romania Geographical
Academic Seminar (1-9 Haziran, 2010, Antalya)’ de İngilizce olarak sunulmuştur.