|
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 8 Sayı :2, Sayfa:223-242, ELAZIĞ-1996 |
TÜRKİYE’DE İL MERKEZLERİNİN COĞRAFİ MEKANLA İLİŞKİLERİ
Yrd. Doç Dr. M. Ali ÖZDEMİR*
Arş. Gör. Sabri KARDOĞAN*
Özet
Türkiye'de il merkezlerini meydana getiren yerleşmeler ile fiziki coğrafya şartları arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. İl merkezleri gelişimini, büyüklüğünü, ve fonksiyonel özelliklerini önemli ölçüde doğal şartlara borçludur. Yükselti, iklim, yerşekli, bakı, toprak, hidrografya gibi özelliklerin birinin veya birkaçının yerleşme yeri seçiminde ön plana çıktığı görülmektedir. Buna göre Türkiye’de en yoğun yerleşme ve nüfuslanma alanları; iklimin ve vejetasyon süresinin uygun olduğu, civarında deniz, göl ve akarsu gibi bir hidrografik ünitenin bulunduğu, genellikle düşük yükselti kademesindeki ova tabanları ile çevresidir. Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde kıyı, delta ve çöküntü ovaları, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise ovaların yanısıra alçak platolar yoğun yerleşmelere sahne olan morfolojik ünitelerdir.
İl merkezleri genellikle en verimli tarım toprakları üzerinde kurulmuştur. Bu durum verimli toprakların tarım dışı kullanımı problemini beraberinde getirmiştir. Böylece bir nevi coğrafi çevre kirliliği ortaya çıkmıştır.
Bu araştırmada Türkiye'de il merkezlerinin dağılımı ile genel fiziki coğrafya şartları arasındaki karşılıklı ilişkiler ele alınmış, coğrafi dağılışları ve genel özellikleri değerlendirilmiştir. Fiziki coğrafya şartları ile il merkezlerinin dağılışları arasındaki bağlantılar şekillerle ortaya konulmuştur.
Giriş
Arızalı ve yüksek bir topoğrafyaya sahip olan Türkiye'de arazinin derin vadilerle yarılması, yüksek eğimli orojenik kuşaklarda kısa mesafeler içerisinde yükselti şartlarının değişmesi gibi nedenlerle kırsal ve şehirsel yerleşmelerin dağılışı düzensizdir. Bununla birlikte yerleşmelerin belirli doğal ortam koşullarına sahip alanlarda yoğunlaşma gösterdiği dikkati çekmektedir. Yerleşmelerin dağılışı üzerinde sırasıyle yerşekli, iklim, su ve toprak gibi doğal özellikler etkili olmaktadır. Belirtilen fiziki çevre avantajlarına sahip alanlarda büyük bir çoğunluğunu idari bakımdan il merkezi olan ve çeşitli fonksiyonlara sahip şehir yerleşmeleri gelişme göstermiştir. İl merkezleri genel olarak belirli fonksiyonlar açısından nüfus çeken ve yakın çevrelerine göre büyüme gösteren merkezi yerlerdir. Bu açıdan Türkiye genel karakterini yansıtabileceği düşüncesiyle il merkezleri esas alınmıştır.Yeni il merkezleri hatta yeni kentler kurulmaya devam ettiği için için bu konu sürekli değişime açık olmakla beraber, fiziki ortama bağlı dağılışlarının genel karakterleri fazla değişmeyecektir.
Bugün Türkiye’de idari bakımdan il merkezi konumunda olan 80 yerleşme mevcuttur. Ancak bunlardan kuruluş yeri isabetli seçilenler hızla büyümüş ve büyümektedir. Doğal ortamın uygun olmadığı yerlerdekiler ise kamu sektöründe çalışan nüfusun çoğunlukta oluşu ile dikkat çekmektedir. Bu merkezler devlet eliyle zoraki ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.
Yerleşmeler ile fiziki çevre şartları arasındaki karşılıklı ilişkileri inceleyen sınırlı sayıda çalışma yapılmıştır. İşte bu çalışmalardan biri Yalçınlar’a (1967) aittir.Yalçınlar, Türkiye'de kır ve şehir yerleşmelerinin kuruluş ve gelişmesinde yerşekli, kayaç, yükselti, bakı, bitki örtüsü, akarsu gibi doğal, ayrıca tarihi ve sosyal şartların da önemli rol oynadığını örnekler vererek belirtmiştir. Yazara göre yerleşmeler, geniş ovaların kenarında ve doğal limanlarda, verimli topraklara sahip ovalarda, akarsu ve vadi boylarında, doğal yollar ve geçitlerin üzerinde kurulmuştur. Verimli topraklara sahip ovalar, akarsu ve vadiler yer seçiminde birinci derece rol oynamış, şehirler büyük akarsular ve bunların yaptıkları dirseklerin yakınlarında dizilmişlerdir. Ovaların doğal yollar ve geçitler yakınında bulunanları daha fazla nüfus toplayarak gelişmiştir.
Şahin (1989) hava kirliliğinin etkili olmasında yerşekli ile inversion olayları arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. Bazı lokal çalışmalarda il merkezleri ile doğal çevre arasındaki ilişkiler değerlendirilmiştir. Örneğin, Koçman (1991) İzmir kenti üzerinde bu konuyla ilgili oldukça esaslı bilgiler vermektedir. Bir liman şehri olan İzmir kıyı ovası, Narlıdere-Balçova etek ovaları, Bornova alüvyal düzlükleri ve onları çevreleyen sırt ve yamaçlar üzerine kurulmuştur. Kentte, su ve hava kirliliği, deprem riski, birinci sınıf tarım arazilerinin iskana açılması, heyelan gibi doğal çevreden kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır.
Doğal şartlar ve il merkezleri arasındaki genel ilişkiler
Türkiye toprakları doğu-batı yönünde 1650 km, kuzey - güney yönünde 475-650 km genişliğinde olup, 779.452 km2 alan kaplamaktadır. Yüzölçümü, konumu, yerşekilleri, iklim ve bitki örtüsü özellikleri ile birbirine benzer ve farklı coğrafi bölgelerden meydana gelmiştir. (Erinç, 1992 s.2). Ülkemiz 1132 m ortalama yükseltisi ile yüksek bir ülkedir (Tanoğlu, 1947). Kuzeyde Karadeniz güneyde Toros dağları genellikle doğu-batı uzanışlı olup 3000 m. yi aşmaktadır. Dağlar ve ovalar Alp sistemine uygun olarak doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, doğal olarak yollar da bu istikametleri izlemektedir. Kuzey-güney yönündeki yollar boyunları-geçitleri aşmak zorundadır. D-B yönlü yollar üzerindeki yerleşmeler gelişirken, kuzey güney yönlü yollar üzerindeki birçok yerleşme fazla gelişememiştir. Bir diğer ifadeyle önemli ana yolların üzerinde ve kavşağında bulunan şehirler gelişmiş, ana yolların uzağında-kenarındakiler ise gelişememiştir. Ana güzergahlar üzerindeki şehirlerin doğal hintarlandı geniş, dolayısıyle sanayi ve ticaret yoğundur. İzbırak (1981,s.127) şehirlerin büyüme nedenleri içerisinde en büyük faktörün sanayi olduğunu belirtmiştir. Bunları ticaret, turizm, kamu sektörleri izlemektedir. Coğrafi bakımdan kenarda kalan, bu yüzden sanayi ve ticaretin gelişmediği (Iğdır, Ardahan, Artvin, Bayburt, Kars, Şırnak, Tunceli, Bitlis, Sinop, kastamonu, Bayburt, Gümüşhane gibi ) şehirler devlete ait hizmet birimleri ve devlet teşvikleri ile ayakta kalma mücadelesi vermektedir.
Türkiye’de kentsel nüfusun mekansal dağılışı düzensizdir. Nüfus, İstanbul Ankara ve İzmir gibi büyük kentlere ek olarak Doğu Karadeniz, Adana ovaları ve İzmit kıyılarında yoğunlaşmıştır. Bu alanlar dışında kentsel nüfus homojen dağılış göstermektedir (Sergün, 1993, s. 48-49). İl merkezlerinin dağılışında etkili olan fiziki coğrafya şartlarını ortaya koymak amacıyla araştırmamızda merkezlerin yer aldığı alt ve üst yükselti sınırı tespit edilmiş, yükselti kademeleri belirlenmiştir. Daha sonra da üzerinde bulundukları ana morfolojik birim veya birimler, kayaçlar, civarında bulundukları hidrografik üniteler tespit edilerek tablo ve grafiklerle gösterilmiştir. Tablo 1’deki veriler coğrafi prezantasyona uygun olarak sunulmaya çalışılmış, kendi içinde ve diğer elamanlarla ilişkileri bakımından değerlendirilmiş ve bazı genel sonuçlara ulaşılmıştır.
Tablo.1.İl merkezlerinin bulundukları yerlerin yükselti kademesi, yerşekli, yapısı ve hidrografik özellikleri
İL MERKEZLERİ |
YÜKSELTİ (m) |
YERŞEKLİ |
YAPI |
HİDROGRAFYA |
ADANA |
0 -100 |
Ova (Delta) |
Kuaterner Alüvyon |
Seyhan-Ceyhan N. |
ADIYAMAN |
650 -700 |
Plato - Piedmont |
Plio - Kuaterner Alüvyon |
- |
AFYON |
1000 - 1100 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Al. Neojen Volkanitler |
- |
AĞRI |
1650 |
Ova |
Kuaterner Alüvyon |
Murat N. |
AKSARAY |
950 - 1000 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Alüvyon ,Neojen Vol. |
Melendiz Ç. |
AMASYA |
400 - 500 |
Vadi yamaçları ve tabanı |
Kuaterner Alüvyon, Jura-Kretase Fliş |
Yeşilırmak N. |
ANKARA |
850 - 1000 |
Ova, Vadi tabanı ve yamacı, plato |
Kuaterner Alüvyon , Neoj. Vol. Sed. |
Ankara Ç. |
ANTAKYA |
0 - 200 |
Ova |
Kuaterner Alüvyon , Neojen Sed. |
Asi N. |
ANTALYA |
0 -100 |
Kıyı ovası - Piedmont |
Kuaterner Alüvyon (Traverten) |
Aksu Ç. |
ARDAHAN |
1750 - 1800 |
Plato - Vadi tabanı |
Kuaterner Alüvyon, Bazalt |
Kura N. |
ARTVİN |
300-900 |
Vadi, Dağ yamacı, |
Paleojen Volkano - Sedimentler |
- |
AYDIN |
50 - 150 |
Ova - Piedmont |
Kuaterner Alüvyon |
Büyük Menderes N |
BALIKESİR |
150 - 200 |
Ova |
Kuaterner Al. Neojen Volkanitler |
Susurluk Ç. |
BARTIN |
0 -100 |
Vadi tabanı, Plato |
Kuaterner Alüvyon, Ofiyolit |
Bartın Ç. |
BATMAN |
550 - 600 |
Ova |
Kuaterner Al. Oligo - Miosen Sed. |
Batman Ç. |
BAYBURT |
1500 - 1600 |
Vadi yamaçları ve tabanı |
Plio - Kuaterner Al. |
Masat Ir. |
BİLECİK |
500 -550 |
Vadi tabanı, Plato |
Plio - Kuaterner Al. |
Sakarya (Beyliksu) |
BİNGÖL |
1150 - 1200 |
Ova, Piedmont |
Plio - Kuaterner Al. Volkanitler |
Bingöl Ç. |
BİTLİS |
1500 - 1600 |
Vadi yamacı ve tabanı |
Metamorfitler, Bazalt |
Bitlis Ç. |
BOLU |
750 - 800 |
Ova |
Kuaterner Alüvyon |
Mengen Ç. |
BURDUR |
900 - 1000 |
Ova, Piedmont |
Kuaterner Alüvyon, Neojen Sed. |
Burdur Gölü |
BURSA |
100 - 500 |
Ova , Pied. Yamaçlar, Traverten |
Alüvyon , Metamorfitler, Traverten |
Nilüfer Ç. |
ÇANAKKALE |
0 - 100 |
Kıyı Ovası |
Kuaterner Alüvyon , Neojen |
Çanakkale Ç. |
ÇANKIRI |
700 - 800 |
Vadi tabanı ve yamacı |
Kuaterner Alüvyon , Miyosen Sed. |
Acıçay |
ÇORUM |
750 - 800 |
Ova , Plato |
Kuaterner Alüvyon |
Çorum Ç. |
DENİZLİ |
350 - 500 |
Piedmont, plato |
Kuaterner Alüvyon , Miy. Pli. Sed. |
Honaz Ç. |
DİYARBAKIR |
600 - 700 |
Volkanik plato |
Volkanitler |
Dicle N. |
EDİRNE |
50 - 100 |
Ova |
Kuaterner Alüvyon,Neojen Sed. |
Meriç N. |
ELAZIĞ |
1000 - 1200 |
Ova , Piedmont |
Plio - Kuaterner Alüvyon |
- |
ERZİNCAN |
1150 - 1200 |
Ova |
Plio - Kuaterner Alüvyon |
Fırat (Karasu) N. |
ERZURUM |
1800 - 2000 |
Ova |
Plio - Kuaterner Alüvyon |
Fırat (Karasu) N. |
ESKİŞEHİR |
750 - 800 |
Ova, Vadi tabanı |
Plio-Kuaterner Alüvyon |
Porsuk Ç. |
GAZİANTEP |
800 - 850 |
Plato, Polye |
Paleojen Sedimentler, Alüvyon |
- |
GİRESUN |
0 -100 |
Yamaç, Kıyı sekileri |
Volkano - Sedimentler |
Karadeniz |
GÜMÜŞHANE |
1200 - 1500 |
Vadi yamacları ve tabanı |
Paleojen Volkano-Sed. Kuaterner Al. |
Gümüşhane Ç. |
HAKKARİ |
1700 - 1800 |
Vadi yamacı |
Paleojen Sedimentler |
Çığlı Suyu |
IĞDIR |
850 |
Ova |
Kuaterner Alüvyon |
Aras N. |
İSPARTA |
1000 - 1100 |
Polye , Piedmont |
Kuaterner Alüvyon |
- |
İSTANBUL |
0 - 300 |
Plato, yamaçlar, Vadi, Sırt... |
Metamorfitler |
İstanbul Boğazı |
İZMİR |
0 - 200 |
Kıyı ovaları , plato, pied. Yamaçlar |
Kuaterner Alüvyon |
Ege Denizi |
KOCAELİ |
0 - 100 |
Yamaç, Kıyı ovası, Plato |
Masifler, Sed. Kuaterner Alüvyon |
Marmara Denizi |
K. MARAŞ |
500 - 700 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Alüvyon , Neojen Sed. |
Göksun Ç. |
KARABÜK |
400 - 450 |
Plato , Vadi tabanı ve yamaçları |
Fliş, Alüvyon |
Yenice Ç. |
KARAMAN |
1000 , 1050 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Al. Neojen Vol. Sed. |
Deliçay Ç.ı |
KARS |
1750 - 1800 |
Vadi tabanı, Plato |
Plio - Kuaterner Volkanikler |
Kars Ç. |
KASTAMONU |
900 - 1000 |
Ova, Dağ yamacı |
Fliş, Masif, Alüvyon |
Karaçomak Ç. |
KAYSERİ |
1000 -1100 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Alüvyon, volkanitler |
Ambar Suyu |
KİLİS |
650 - 700 |
Plato, Ova |
Volkanitler, Alüvyon |
- |
KIRIKKALE |
700 - 750 |
Plato, Vadi tabanı |
Paleojen Sed. Kuaterner Alüvyon, |
Kızılırmak N. |
KIRKLARELİ |
200 - 250 |
Plato |
Plio - Kuaterner Alüvyon |
Ergene Ç.ı |
KIRŞEHİR |
1000 - 1050 |
Plato , Vadi tabanı |
Neojen Sed. Kuaterner Alüvyon |
Kırşehir Ç. |
KONYA |
1000 - 1100 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Alüvyon |
- |
KÜTAHYA |
950 - 1000 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Alüvyon Neojen Sed. |
- |
MALATYA |
900 - 1100 |
Ova, Piedmont |
Plio-Kuaterner Alüvyon |
Fırat N. |
MANİSA |
0 - 200 |
Ova , Piedmont |
Kuaterner Alüvyon |
Gediz N. |
MARDİN |
900 - 1000 |
Dağ yamacı |
Üst Kretase Sedimentler |
- |
MERSİN |
0 - 100 |
Kıyı ovası |
Kuaterner Alüvyon |
Akdeniz |
MUĞLA |
700 - 800 |
Karstik ova (Polye) |
Kuaterner Alüvyon |
- |
MUŞ |
1300 - 1500 |
Ova, Piedmont |
Kuaterner Alüvyon |
Karasu (Fırat) N. |
NEVŞEHİR |
1100 - 1300 |
Plato |
Volkano - Sed. Plio -Kuaterner Al. |
Kızılırmak N. |
NİĞDE |
1200 -1300 |
Plato,Vadi tabanı |
Volkanitler, Plio - Kuaterner Al. |
- |
ORDU |
0 - 100 |
Kıyı ovası ve yamaçlar |
Volkano - Sedimentler-Alüvyon |
Karadeniz |
OSMANİYE |
100 - 200 |
Ova |
Kuaterner Alüvyon |
Ceyhan N. |
RİZE |
0-200 |
Kıyı ovası, yamaç |
Kuaterner Al.Tersier Vol. - Sed. |
- |
ADAPAZARI |
0 - 100 |
Ova |
Kuaterner Alüvyon |
Sakarya N. |
SAMSUN |
0 - 100 |
Kıyı ovası ve yamaçlar |
Kuaterner Alüvyon , Ofiyolit |
Karadeniz |
SİİRT |
850 - 950 |
Dağ yamacı |
Tersier Sed. Kuaterner Alüvyon |
- |
SİNOP |
0 -100 |
Yamaç |
Kuaterner Alüvyon, Neojen Sed. |
Karadeniz |
SİVAS |
1250- 1350 |
Ova (Karstik) |
Kuaterner Alüvyon, Ol. Mio. Sed. |
Kızılırmak N. |
ŞANLIURFA |
500 - 600 |
Plato |
Volkano-Sedimentler |
- |
ŞIRNAK |
1200-1500 |
Dağ yamacı |
Mesozoik- Tersier Sedimentler |
- |
TEKİRDAĞ |
0 - 100 |
Yamaç, Kıyı ovası |
Paleojen Sedimentler, Alüvyon |
Marmara denizi |
TOKAT |
600 - 700 |
Vadi tabanı, Yamaç |
Kuaterner Alüvyon,Ofiyolit |
Yeşilırmak N. |
TRABZON |
900 - 1000 |
Kıyı ovası ve sekiler |
Kuaterner Alüvyon Neojen Sed. |
Karadeniz |
TUNCELİ |
900 - 1000 |
Vadi yamacı, seki |
Sedimentler, Ofiyolit |
Pülümür Ç. |
UŞAK |
900 - 1000 |
Ova ,Plato |
Alüvyon, Sedimentler |
- |
VAN |
1650 - 1750 |
Ova (Delta) |
Kuaterner Alüvyon |
Van Gölü |
YALOVA |
0 - 50 |
Kıyı ovası |
Kuaterner Alüvyon |
Marmara denizi |
YOZGAT |
1300 - 1350 |
Dağ yamacı, Vadi tabanı |
Üst Kretase mağmatitleri, Alüvyon |
- |
ZONGULDAK |
0 - 100 |
Yamaç, Plato |
Paleozoik Sedimentler |
Karadeniz |
80 il merkezinin 44 'ü ova tabanı, 13'ü plato, 9 'u vadi tabanı 9’u dağ eteği ve yamaçlarında, 5 'i ise birden fazla ana jeomorfolojik birim üzerinde kurulmuştur (Tablo:2). Buna göre il merkezleri açık farkla en fazla ovalar üzerindedir. Oysa Türkiye’de en geniş yeri dağlık alanlar oluşturmaktadır. Morfolojik birimlerin alanları ile barındırdığı şehir sayısı arasında bir uyumsuzluk vardır. Ülkemizde dağlık alanlar ve platolar geniş yer tuttuğu halde, merkezler daha çok ova ve vadi tabanları ile en alçak platolar üzerinde bulunmaktadır.
Alan itibariyle ülkemizin sadece % 8 'ini oluşturan farklı oluşuma sahip ova türlerinde yer alan merkez sayısı ve ovalar içindeki % oranları şöyledir; alüvyal örtülü çöküntü ovaları 17 (% 38), kıyı ovaları 8 (% 18), etek düzlüğü-pidemont 14 (% 32) deltaik ova 2 (% 5), karstik ova veya polye 3 (%7) dir. İl merkezlerinin en büyük kısmı ovalar, farklı tip ovalar içinde ise piedmont, sonra da alüvyal örtülü çöküntü ovalarında yer almaktadır (Tablo:3, Grafik :1-2). İl merkezleri ovaların merkezi kesiminde değil de, bakının daha uzun güneşlenmeye imkan tanıdığı ova ile dağ arasında geçişi sağlayan etek düzlüklerindedir.
Tablo 2. Ana morfolojik ünitelerde yer alan il merkezleri [1]
Ova |
Plato |
Vadi Tabanı Ve Yamacı |
Yamaç |
Birden Fazla Morfolojik Ünite |
Adana |
Adıyaman |
Artvin |
Amasya |
Ankara |
Adapazarı |
Bartın |
Bilecik |
Bayburt |
İstanbul |
Afyon |
Diyarbakır |
Bitlis |
Mardin |
İzmir |
Ağrı |
Gaziantep |
Çankırı |
Siirt |
Kocaeli |
Aksaray |
Karabük |
Gümüşhane |
Şırnak |
Bursa |
Antakya |
Kilis |
Hakkari |
Yozgat |
|
Antalya |
Kırıkkale |
Kars |
Giresun |
|
Ardahan |
Kırklareli |
Tokat |
Zonguldak |
|
Aydın |
Kırşehir |
Tunceli |
Sinop |
|
Balıkesir |
Nevşehir |
|
|
|
Batman |
Niğde |
|
|
|
Bingöl |
Şanlıurfa |
|
|
|
Bolu |
Tekirdağ |
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Çanakkale |
|
|
|
|
Çorum |
|
|
|
|
Denizli |
|
|
|
|
Edirne |
|
|
|
|
Elazığ |
|
|
|
|
Erzincan |
|
|
|
|
Erzurum |
|
|
|
|
Eskişehir |
|
|
|
|
Iğdır |
|
|
|
|
İsparta |
|
|
|
|
K. Maraş |
|
|
|
|
Karaman |
|
|
|
|
Kastamonu |
|
|
|
|
Kayseri |
|
|
|
|
Konya |
|
|
|
|
Kütahya |
|
|
|
|
Malatya |
|
|
|
|
Manisa |
|
|
|
|
Mersin |
|
|
|
|
Muğla |
|
|
|
|
Muş |
|
|
|
|
Ordu |
|
|
|
|
Osmaniye |
|
|
|
|
Rize |
|
|
|
|
Samsun |
|
|
|
|
Sivas |
|
|
|
|
Trabzon |
|
|
|
|
Uşak |
|
|
|
|
Van |
|
|
|
|
Yalova |
|
|
|
|
Toplam:44 |
Toplam: 13 |
Toplam: 9 |
Toplam: 9 |
Toplam : 5 |
Tablo 3. İl merkezlerinin farklı tip ovalar içindeki dağılımı.
Alüvyal Tabanlı Ve Çöküntü Ovaları |
Kıyı Ovaları |
Piedmont |
Polye |
Delta Ovası |
TOPLAM |
17 |
8 |
14 |
3 |
2 |
44 |
Yerleşmeler tarihi dönemler boyunca Anadolu’nun verimli ova ve vadilerini tercih etmiştir. Ne var ki, aşırı nüfuslanma ile birlikte ovaların iskana açılması, sanayi ve diğer yapıların ovaları işgal etmesi yanlış arazi kullanımı sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Yalçınlar'ın (1967) ifadesiyle yüzlerce şehir, ovaları terketmemek üzere işgal etmiştir. Bu durum ülke ekonomisi bakımından da büyük kayıp, aynı zamanda stratejik bir planlama hatasıdır. Şehir ve bölge planlamasında araziyi en verimli bir şekilde kullanabilmek için etüt yapılmalıdır. Doğal ortam insan ilişkilerini derinliğine vakıf formasyonla yetiştirilen "coğrafyacı" lar, farklı amaçlara yönelik en uygun alanları tespit ederek sağlıklı arazi planlaması yapabilir.
Yerleşme açısından, ova ünitesi pek çok olumlu özelliklerinin yanı sıra olumsuz şartları da içermektedir. Örneğin, hakim rüzgar istikametine dik uzanan kapalı çukurluklarda kirli hava ortamda daha uzun süre kalmakta, bu yüzden hava kirliliği daha etkili olmaktadır. Yüksek kademelerdeki şehirlerde yakma mevsimi uzadığı için daha fazla enerji tüketilmekte ve kirlilik artmaktadır. Bakı faktörü özellikle yerleşmelerin ısınma ve yakıt ihtiyacını etkilemekte güneşe dönük yamaçlar, dulda yamaçlara göre daha az yakıt tüketmektedir (Şahin, 1989). Ovanın merkezi kesiminde bulunan bataklıklar, gevşek zeminler ve yeraltı suyu şartları deprem etkisini arttırdığından olumsuzdur. Ova ile dağlık sahaya geçiş kuşağındaki derelerin ağız kesimindeki yerler sel ve yoğun sediment gelişinden etkilenebilir. Yamaç buyunca şevler killi zeminlerde kaymaya ve çökmelere, geniş anlamda kütle hareketlerine yol açabilir. Ovanın yarılma derecesi alt yapı masrafını arttırabilir. Karstik alanlarda erime boşlukları zemin stabilitesinin bozulmasına, çökmelere, dar alanlı depreme yol açabilir. Nitekim kuruluş yeri yanlış seçilen il merkezlerinin bir kısmı tarih içinde yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Erzincan deprem nedeniyle çok defa yıkılmıştır. 1939 depreminden önce Erzincan ovanın ortasında iken, deprem sonrasında ovanın kuzeyine inşa edilmiştir (Tuncel,1981).
Körfezlerin alüvyonlarla dolmasıyla pek çok liman şehri terkedilmiştir. Bunlardan biri İzmir' dir. İzmir önceden Symrna adıyla Yamanlar dağının güney eteğinde Bayraklı ile Bornova arasında bir tepenin üzerinde kurulu iken, körfezin alüvyonlarla dolması sonucu terkedilmiş Kadifekale eteğine taşınmıştır (Tuncel,1981).
Çapakçur Deresinin Bingöl ovasına açıldığı yerde vadi tabanında kurulan Bingöl alt kısımlarda su baskını, yamaçlarda ise kaya düşmeleri nedeniyle 1950-1955 yıllarında seki düzlüklerine taşınmıştır (Akkan, 1971).
Yükselti pek çok faktörü denetleyerek nüfus ve yerleşmelerin dağılışını etkilemektedir. Tablo 4’te deniz kıyısından yükseklere doğru il merkezi sayısının 250 m aralıklarla yükselti kademelerine dağılışı gösterilmiştir (Tablo:4, Grafik:3-4). Buna göre yükselti kademelerindeki il merkezi sayısı; 0-250 m. 24; 1000-1250 m. 16; 750-1000 m. 13; 500-750 m. 11; 1250-1500 m. 5; 250-500 m. 4; 1500-1750 m. 4, 1750-2000 m. 3 'tür. Merkezlerin en büyük kısmının 0-250 m., ikinci büyük kısmının 750-1000 m., üçüncü büyük kısmının ise 500- 750 m. ile 1000-1250 arasında yoğunlaştığı görülür. Bu dağılışta mutlak olarak sadece yükseltinin değil, Türkiye'deki ova ve alçak platoların yükselti kademelerindeki yüz ölçümünün de etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin bir yarımada ve çevresine göre yüksek bir ülke olması, belirtilen yükselti basamaklarında ova ve alçak platoların geniş yer tutması bu dağılışa yol açmıştır.
Yerleşmede en çok tercih edilen 0-250 m. yükselti kademesi, su ve toprak bakımından zengin, deniz kıyısı veya kıyıya yakın iklimin elverişli, ovaların nisbeten geniş yer tuttuğu en verimli tarım alanlarıdır. Merkezlerin ovaları işgal etmesi, zamanla büyümesi tarımsal alan ihtiyacını arttırmış, ormanlar tüketilerek tarım alanları kazanılmaya çalışılmıştır. Bitki örtüsünün tahribi ve meralarda verimin üzerinde otlatma ülke genelinde erozyon sorununu ortaya çıkarmıştır. İl ve şehir merkezlerinin, yerleşme ve sanayinin ova ünitelerini tercih etmesi verimli toprakların tarım dışı kullanım sorununu ortaya çıkarmıştır. Verimli tarım alanlarının bir bölümü yerleşme, sanayi, alt yapı amaçlı kullanılmaktadır. Şehir planlamasında yerleşmeler için yukarıda belirtilen verimli topraklar yerine kıraç alanlar, 4. ve 5. sınıf topraklar tercih edilmelidir.
Tablo 4.Türkiye de yükselti kadamelerindeki il merkezi sayısı ve toplam içindeki oranı (%)
YÜKSELTİ KADEMESİ |
İL MERKEZİ SAYISI |
% |
0 - 250 m. |
24 |
30 |
250 -500 m. |
4 |
5 |
500 - 750 m. |
11 |
14 |
750 -1000 m. |
13 |
16 |
1000 - 1250 m. |
16 |
20 |
1250 - 1500 m. |
5 |
6 |
1500 - 1750 m. |
4 |
5 |
1750 - 2000 m. |
3 |
4 |
TOPLAM |
80 |
100 |
Tablo.5.Türkiye’de şehir yerleşmelerinin yükselti kademelerine göre dağılışı ve barındırdığı nüfus miktarı (Gözenç ve Gürel, 1987).
YÜKSELTİ KADEMESİ |
0-100 |
100-250 |
250-500 |
500-1000 |
1000-1500 |
1500-2000 |
2000-2500 |
ŞEHİR SAYISI |
143 |
37 |
21 |
99 |
75 |
22 |
2 |
NÜFUS MİKTARI |
12.727.000 |
1.919.000 |
804.004 |
6.632.147 |
2.963.411 |
809.296 |
34198 |
Türkiye'de en geniş yeri dağlık alanlar kaplamaktadır. Dağların yükseltisi, bakı ve uzanışı, yarılma derecesi, eğim, iklim, toprak, bitki örtüsü gibi coğrafi özellikler hem insan faaliyetlerine çeşitlilik hem de sınırlamalar getirmiştir. Örneğin dağlık alanlarda tarım alanları verimsiz, sınırlı ve parçalıdır. Elverişsiz iklim şartları, su kaynaklarının az oluşu ve teminindeki zorluklar, ulaşım sorunları gibi doğal nedenlerle bu geniş alanlarda kırsal yerleşmeler hakimdir. Dağlık alanlardaki orman, maden varlığı otlak ve dağ turizmi potansiyelleri büyük merkezlerin gelişimi ve kurulması için yeterli olmamaktadır.
Platoların hakim olduğu İç Anadolu bölgesinde il merkezleri dağ ve plato içi ovalarda kurulmuştur. Karasal iklimin hüküm sürdüğü, yüksek platoların münferit volkan konilerinin, doğu-batı uzanışlı dağ sıraları ile aralarında akarsularla biribirine bağlanan çöküntü ovalarının yer aldığı Doğu Anadolu bölgesinde ise ovalarda kurulmuştur.
En sıcak ve kurak bölge olan Güneydoğu Anadolu’da il merkezleri alçak plato ve ovalar üzerindedir. Bölgede yerleşmeleri sınırlayan en önemli faktör su kaynaklarının yetersiz oluşudur. Güneydoğu Anadolu projesi bütünüyle gerçekleştirildiğinde su sorunu önemli ölçüde ortadan kalkacak il merkezleri katlanarak büyüyecektir.
Karadeniz bölgesinde Karadeniz Dağları, Akdeniz Bölgesi’nde ise Toros Dağları geniş yer tutmaktadır. Bu geniş dağlık alanlarda nüfus ve şehirler çok azdır. Akdeniz bölgesinin en büyük il merkezi Adana, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu Çukurova deltasında yer almaktadır. Antalya ise kıyı ovası ve gerideki piedmont üzerindedir.
Ege bölgesinde yerleşme düzeni ve nüfusun alansal dağılışı üzerinde en etkili faktör relieftir. Ege bölümünde doğu-batı doğrultulu yüksek dağ sıraları arasında, İçbatı Anadolu Bölümünde dağlar ve platolar arasındaki alüvyal çöküntü ovaları yoğun, diğer yerler ise seyrek nüfusludur. Çöküntü ovaları Akdeniz iklimi ürünlerinin yetiştiği alanlardır (Baykal ve Koçman, 1983). İl merkezleri de ovalar üzerinde yer almaktadır.
Türkiye'nin arızalı, dağlık ve yüksek bir topoğrafyaya sahip oluşu eğim durumuna da yansımıştır. Nitekim, tüm alan içinde, % 15'ten eğimli alanlar % 62, % 10 'dan fazla eğimli alanlar % 79 , % 10 'dan az eğimli düz ve hafif dalgalı alanlar ise sadece % 21'lik bir orana sahiptir (Tunçdilek,1985). Bu durum, eğimin ülke genelinde planlı büyük yerleşmeler kurmada ne kadar sınırlayıcı ve olumsuz bir faktör olduğunu göstermektedir.
Arızalı, yüksek topografyadaki iktisadi faaliyetler dağınık kırsal yerleşmeler ortaya çıkarmıştır. Bu dağınık yerleşmelere çağdaş hizmetleri götürmek çok pahalı olmaktadır. İşte il merkezleri, toplum ve kamu hizmetlerinin bu düzensiz dağılışlı yerleşmelere daha kolay ve ekonomik ulaştırma fonksiyonunu üstlenmiştir
Türkiye, Alp-Himalaya dağ oluşum, aynı zamanda deprem kuşağında yer almaktadır. Bu kuşak yer yüzünde şiddetli depremlerle dikkatleri çekmektedir. İl merkezlerimizin önemli bir bölümü aktif fay kuşakları dolayısiyle 1. derece deprem kuşağında bulunmaktadır. Bu durum, zaman zaman meydana gelen depremlere karşı tedbir almayı zorunlu kılmaktadır. İstatistiki değerlendirmelere göre topraklarımızın % 92 si, nüfusumuzun % 95 i, sanayi kuruluşlarımızın % 98, barajlarımızın % 92 si farklı şiddetlerdeki depremlerin tehdidi altındadır (Şahin,1991).
Türkeye'de il merkezlerinin, nüfusun ve şehirlerin dağılışı üzerinde en önemli faktörlerden biri iklimdir. İklimin elverişli, toprakların verimli, su kaynaklarının zengin olduğu kıyı bölgeleri ve alçak düzlüklerin bulunduğu alanlar aynı zamanda il merkezlerinin fazla geliştiği alanlardır. Merkezlerin ovalarda ve kıyı kesiminde yoğunlaşmasının asıl nedeni iklimin elverişli olmasıdır. Bu alanlarda (İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Adana, Kayseri, Konya, Gaziantep gibi merkezlerde ) sanayi, ticaret, turizm, eğitim ve kültür, hizmet gibi sektörler ön plana çıkmıştır.Türkiye’de il merkezlerinin dağılışı ve sorunları üzerinde fiziki coğrafya şartları önemli rol oynamıştır.
Subtropikal iklim kuşağında yer alan Türkiye'de yarı kurak alanlar geniş yer tutmaktadır. Buna rağmen ülkemizde çok geniş alana sahip karasal iklim bölgeleri seyrek, Akdeniz ve Karadeniz iklim bölgeleri (kıyı kesiminde) ise yoğun nüfusludur. Bu durum tablo 5 ve grafik 5-6’da da açıkça görülmektedir. Nitekim toplam Türkiye topraklarının % 10’unu oluşturan 0- 250 m yükselti kademesi, şehirlerin önemli bir kısmını barındırması iklimin eseridir.
İnsanlar soğuktan korunmak amacıyla Anadolu'nun sıcak kesimlerini tercih etmişlerdir. Ancak iklimin bir diğer etkisi kuraklıkta görülmektedir. Güneydoğu Anadolu , Akdeniz, Ege, Trakya, İç ve Doğu Anadolu bölgelerinde kuraklık etkili olmaktadır (Şahin,1991). İşte bu nedenle Türkiye’de su kaynakları yerleşmelerin aradığı şartlar içinde yer almıştır.
İl merkezlerinin kuruldukları zeminin yapısı ve yaşı tablo 6’da gösterilmiştir. Buna göre en fazla merkez sayısı doğal olarak Kuaterner yaşlı alüvyal zeminler üzerindedir. Bunu sırasıyla Kuaterner yaşlı alüvyonlar, Neojen yaşlı gölsel ve denizel kayaçlar, volkanik kayaçlar, Paleojen ve Mesozoik yaşlı tortullar, ofiyolitler, mağmatik kayaçlar ve son olarak da Paleozoik kayaçlar izlemektedir. Doğal olarak 4. zamandan 1 zamana doğru gidildikçe il merkezleri sayısı azalmaktadır. Bu durum en alçak alanların Plio-Kuaterner yaşlı alüvyonlarla örtülü olması, çevredeki yüksek kesimlere doğru gidildikçe genel olarak kayaç türünün değişmesi ve yaşının artmasının doğal bir sonucudur.
Tablo 6. Farklı jeolojik yapılar üzerindeki il merkezi sayısı.
Alüvyon |
Sedimentler |
Volkano-Sedimanter |
Volkanik-Mağmatik |
Metamorfik |
52 |
13 |
6 |
6 |
3 |
Asya kıtasının batı kenarını sınırlardıran Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadır.Kıyılarımızın toplam uzunluğu 8333 km. dir. Deniz kıyısındaki düzlükler, kıyı ve deltaik ovalar, denizden uzaklık, kıyı tipleri gibi doğal ortama ait unsurlar yerleşmelerin dağılışını etkilemiştir. Su kaynakları ile yerleşmelerin dağılışı arasında yakın bir bağ vardır. İl merkezleri de hidrografik özelliği olan alanlarda kurulmuştur. Nitekim il merkezlerinin 47'si (% 58) büyük akarsular boyunca, 13 'ü (% 16) deniz kıyısında, 2 'si (% 3) göl kıyısında 18 'i (% 23) yeraltı suyu ve kaynakların çevresinde kurulmuştur (Tablo:7, Grafik:8). Karstik alanların geniş yer tuttuğu Toroslarda su kaynakları oldukça sınırlı ve derinlerdedir. Bu yüzden belirtilen alanlar seyrek yerleşilmiştir.
Tablo 7. Türkiye’de il merkezleri yakın çevrelerindeki hidrografik özelliklere göre konum ve sayısı
Akarsu Civarı |
Deniz Kıyısı |
Göl Kıyısı |
Diğer |
TOPLAM |
47 |
13 |
2 |
18 |
80 |
Türkiye’de Akdeniz ve Karadeniz kıta sahanlığının dar olması, dağların kıyıdan itibaren hemen yükselmesi, geniş alanlı kıyı düzlüklerinin ve delta ovalarının gelişmesini engellemiştir. Karadeniz ve Akdeniz bölgesinde kıyıdan hemen itibaren dağların yükselmesi, büyük merkezlerin kurulabileceği yerleri sınırlandırmıştır. Dar bir şerit halinde olsa bile Karadeniz, İstanbul-İzmit arası, Ege ve Akdeniz kıyıları çok yoğun yerleşilmiş alanlardır. Denizle olan kıyı uzunluğuna göre kıyı ve deltaik ovaların alanı oldukça azdır. Bunun tarım, yerleşme ve sanayi, turizm açısından önemli sonuçları vardır. Deniz kıyısındaki merkezlerin önemli bir bölümü ticaret, sanayi ve liman şehridir. Son yıllarda kıyı şehirlerinde, özellikle Antalya’da turizm ön plana çıkmıştır.
Sonuç
Türkiye'de diğer yerleşme ünitelerinde olduğu gibi il merkezlerinin de kuruluş yeri ve sorunları ile fiziki coğrafya şartları arasında önemli ilişkiler bulunmaktadır. İklim, jeomorfoloji, tektonik ve litolojik yapı, yükselti, bakı, hidrografik özellikler gibi fiziki coğrafya şartlarının bir veya birkaçının uygun olması bazı yerleşmelere il merkezi hüviyeti kazandırmıştır. Türkiye’de en yoğun yerleşme ve nüfuslanmaya sahne olan alanlar, iklimin uygun, toprakların verimli, vejetasyon süresinin uzun, çevresinde deniz, göl ve akarsu gibi bir hidrografik ünitenin bulunduğu su kaynaklarınca zengin, genellikle düşük yükselti kademesindeki alüvyal ova tabanlarıdır. İl merkezleri özellikle kıyı bölgeleri ile iç bölgelerde alçak düzlüklerin bulunduğu verimli tarım toprakları üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu durum, verimli toprakların tarım dışı amaçlarla kullanım sorunlarını beraberinde getirmiş, böylece bir nevi coğrafi çevre kirliliği ortaya çıkmıştır.
Türkiye'de il merkezlerinin morfolojik ünitelere dağılışı şöyledir; 44 'ü ova tabanı, 13'si plato, 9 'u vadi tabanı, 9'u dağ eteği ve yamaçlarında, 5 'i ise birden fazla ana jeomorfolojik birim üzerinde kurulmuştur. Buna göre il merkezleri açık farkla ovalar üzerinde yer almıştır. Yerleşmede en çok tercih edilen 0-250 m. yükselti kademesi, su ve toprak bakımından zengin, iklimin elverişli, ovaların nisbeten geniş yer tuttuğu verimli tarım alanlarıdır. Bu yükselti kademesi toplam Türkiye topraklarına oranla %10’uk bir değer göstermesine rağmen şehirli nüfusun en büyük bölümünü barındırmaktadır.
Türkiye'de morfolojik birimlerin alanları ile barındırdığı şehir sayısı arasında bir uyumsuzluk vardır. Dağlık alanlar ve platolar geniş yer tuttuğu halde, merkezler daha çok ülkemizin sadece % 8 'ini oluşturan ova ve vadi tabanları ile en alçak platolar üzerinde bulunmaktadır. Farklı oluşuma sahip ovalarda yer alan merkez sayısı ve ova tipleri içindeki % oranı ve dağılımı şöyledir; alüvyal örtülü çöküntü ovaları 17 (% 38), kıyı ovaları 8 (% 18), etek düzlüğü-piedmont 14 (% 32) deltaik ova 2 (% 5), karstik ova veya polye 3 (%7) dir. İl merkezlerinin en büyük kısmı ovalar, farklı tip ovalar içinde ise alüvyal örtülü çöküntü ovalarında, sonra da piedmont’lar üzerinde yer almaktadır. İl merkezleri, ovaların merkezi kesiminde değil de, bakının daha uzun günlenmeye imkan tanıdığı ova ile dağ arasında geçişi sağlayan etek düzlüklerindedir.
Yükselti pek çok faktörü denetleyerek nüfus ve yerleşmelerin dağılışını etkilemektedir. Yükselti kademelerindeki il merkezi sayısı; 0-250 m. 24; 1000-1250 m. 16; 750-1000 m. 13; 500-750 m. 11; 1250-1500 m. 5; 250-500 m. 4; 1500-1750 m. 4, 1750-2000 m. 3 'tür. Merkezler sırasıyle 0-250 m.; 750-1000 m.; 500- 750 m. ile 1000-1250 arasında yoğunlaştığı görülmektedir. Bu dağılışta sadece mutlak olarak yükseltinin değil, Türkiye'deki morfolojik birimlerin ve yükselti kademelerindeki yüz ölçümünün etkili olduğu ortaya çıkmıştır.
Su kaynakları ile yerleşmelerin dağılışı arasında yakın bir bağ vardır. İl merkezleri hidrografik potansiyeli olan alanlarda kurulmuştur. İl merkezlerinin 47'si (% 58) büyük akarsular boyunca, 13 'ü (% 16) deniz kıyısında, 2 'si (% 3) göl kıyısında 18 'i (% 23) yeraltı suyu ve kaynakların çevresinde yer almıştır. Karstik alanların geniş yer tuttuğu Toroslarda su kaynakları oldukça sınırlı ve derinlerdedir. Bu yüzden seyrek yerleşilmiş alanlardır.
İl merkezleri en fazla Kuaterner yaşlı alüvyal zeminler üzerindedir. Bunu sırasıyla Plio-Kuaterner yaşlı alüvyonlar, Neojen yaşlı gölsel ve denizel kayaçlar, volkanik kayaçlar, Paleojen ve Mesozoik yaşlı tortullar, ofiyolitler, mağmatik kayaçlar ve son olarak Paleozoik kayaçlar izlemektedir. 4. zamandan 1 zamana doğru gidildikçe il merkezleri sayısı azalmaktadır.
Türkiye'de il merkezi olan yerleşmeler çoğunlukla fiziki çevrenin avantajlarından dolayı yerleşilen alanlardır. Günümüzde bu merkezlerin gelişme durumu, yüklendikleri fonksiyonel özellikleri ve sorunları yukarıda anlatılan doğal ortam (fiziki coğrafya) şartlarına bağlıdır.
KAYNAKLAR
AKKAN, E., 1971, Bingöl'ün yer değiştirmesinde rol oynayan jeomorfolojik etkenler; Jeomorfoloji Dergisi Sayı :3, s.38-43
ATALAY, İ., 1989,Tükiye'de kır yerleşmelerinin arazi deradasyonu üzerindeki etkileri Atatürk K.D. ve T.Y.K.Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu Coğr.Araş. Cilt 1, Sayı 1.Ankara
BAYKAL, F. ve KOÇMAN,A.,1983, Ege bölgesinde nüfusun alansal dağılışı ve sorunları; Ege Coğrafya Derg. Sayı 1. İzmir.
BİLGİN.A., 1989, Yerleşme alanlarının seçiminde jeomorfoloji; Jeomorfoloji Derg. sayı 17, s. 35-42
ERİNÇ, S., 1993, Türkiye fiziki coğrafyasının ana çizgileri, İst. Üniv.Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni Sayı:10, s.1-11.
EROL,O., 1973, Ankara şehri çevresinin jeomorfolojik ana birimleri, A.Ü. Dil ve Tarih.Coğr.Fak.Yayınları No: 240
EROL,O., 1976,Ankara şehrinin gelişmesinde doğal koşulların etkisi; A.Ü. Dil ve Tarih.Coğr.Fak. Yay. No: 257, s.45-56.
GÖNEY, S., 1995, Şehir Coğrafyası; İ.Ü. Yayın no: 3908 İstanbul
GÖZENÇ, S., GÜNAL, N., 1987,Türkiye'nin coğrafi bölgelerinde kır-şehir nüfusu ayırımı ile şehir nüfusunun 1/200.000 ölçekli haritada yükselti kademelerine göre tespiti; İst. Üniv.Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni Sayı:4, s.27-37.
İZBIRAK,R.,1981,Türkiye 2; Dil ve Tarih-Coğr. Fak. Yay. No: 300. Ankara
KARABORAN, H. H., 1980, Kentlerin tiplendirilmesi sorunu - bölgesel kent, A.Ü. Dil ve Tarih.Coğr.Fak. Coğrafya Araş. derg. Sayı: 9, s.95-98
KARABORAN, H. H., 1989, Şehir coğrafyası ve şehirsel fonksiyonlar, F.Ü Sosyal Bilimler Dergisi cilt:3, Sayı:1, s. 81-118
KELEŞ,R.,1986, Kent ve bölge planlamasında jeomorfoloji; Jeomorfoloji Derg. sayı 14, s. 7-12.
KOÇMAN, A.,1991,İzmir'in kentsel gelişimi; Atatürk K.D. ve T.Y.K.Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu Coğr.Araş.Derg., Sayı 3, s.101-123 Ankara
ÖZÇAĞLAR, A., 1996, Türkiye'nin idari coğrafyası bakımından köy, bucak, ilçe, il ve belde kavramları üzerine düşünceler; A.Ü. Dil ve Tarih.Coğr.Fak. Coğrafya Araş. derg. Sayı: 12, s.7-24.
SERGÜN, Ü., 1993-1996, Tükiye'de kır nüfusunun yükselti kademelerine dağılışı; İst. Üniv.Ed.Fak. Coğrafya Böl.Coğrafya Dergisi Sayı:4, s.7-16.
SERGÜN, Ü., 1993, Türkiye'de kent nüfusu ve Kentleşme hareketleri; İst. Üniv.Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni Sayı:10, s.39-50.
ŞAHİN, C., 1989, Hava kirliliği ve hava kirliliğini etkileyen doğal çevre faktörleri; Atatürk K.D. ve T.Y.K.Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu Coğr.Araş. Cilt 1, Sayı 1.Ankara
ŞAHİN, C., 1991,Türkiye afetler coğrafyası; Gazi Eğitim Fak. Yay. No: 21. Ankara
TANOĞLU, A., 1947,Türkiye'nin irtifa kuşakları, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı: 9-10, s.37-63.
TANOĞLU, A., 1959, Türkiye'de nüfusun dağılışı, İst. Üniv. Coğr. Enst.Derg.Cilt 5, Sayı 10.
TUNCEL, M., Türkiye'de doğal olaylar sonucundayer değiştiren kentler,İ.Ü Yerbilimleri Dergisi Cilt: 1 Sayı 1-2, s.115,124.
TUNÇDİLEK, N., 1985, Türkiye'de relief şekilleri ve arazi kullanımı;. Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Yayınları, No:4, İstanbul
TUNÇDİLEK, N., 1986, Türkiye'de yerleşmenin evrimi;. Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Yayınları, No:3, İstanbul
TÜMERTEKİN,E.,1973, Türkiye'de şehirleşme ve şehirsel fonksiyonlar; İst. Üniv. yay. No:1840/72 İstanbul
YALÇINLAR,İ., 1976, Türkiye'de bazı şehirlerin kuruluş ve gelişmelerinde jeomorfolojik temeller; Türk Coğrafya Dergisi, Sayı: 17, s.53-66.
ÖZDEMİR, M.A.-KARADOĞAN, S., 1996, Türkiye'de İl merkezlerinin Coğrafi Mekanla İlişkileri, F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, C.8, S.2, sf. 271-291, Elazığ
* F.Ü. Fen - Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü.
[1] İl merkezleri en fazla bulundukları morfolojik üniteye ve tablo 1’deki öncelik sırasına göre sınıflandırılmıştır.
[2] Piedmont’ların önemli bir kısmı çöküntü ovalarının bir parçası durumundadır. Birleşek birikinti yelpazeleri üzerinde kurulu merkezler piedmont grubuna dahil edilmiştir.